27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KAPAK 5 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik@cumhuriyet.com.tr TİRE PAZARI İncil’in ve Hazreti İsa’nin yaşamını anlatan bir çok fresk bulunuyor. Çömlek yapımıyla ünlü minik bir Anadolu kasabası olan Avanos’da çömleklerin yapıldığı atölyeler de yine kaya bloklarının içine oyularak yapılmış. Chez Galip isimli atölyemağazanın içinde “Saçlı Mağara” bulunuyor. Mağazanın bir parçası olan mağara son dönemde ücretli. Giriş bir lira. Mağaranın içinde 50 bin tutam saç bulunduğu söyleniyor. Mağaraya gezmeye gelen kişilerin hatıra olarak saçlarından bir parça bırakıyorlar. Tüm duvarlar bir parça kağıdın üstüne yapıştırılmış saçlarla kaplı. Kapadokya gezi güzergahına Uçhisar’dan başlamalı. Kent merkezine 10 kilometre uzaklıktaki Uçhisar, Ortahisar ile birlikte bölgenin doğal kalesi görünümünde adı da bu benzetmeden geliyor. Uçhisar’ın kale olarak kullanımı Hititler döneminde başlamış. Uçhisar’ın tepesine çıkıp kilometrelercelik alana yayılmış muhteşem görünümü seyretmekte yarar var. Uçhisar’dan Göreme’ye devam etmelisiniz. Göremeden sonra Çavuşin’deki toprak kütlelerine oyulan 12 kiliseyi göreceksiniz. Bu kiliseler Çavuşin’deki vaftizci John Kilisesi’nin etrafında toplanmış. Sağda Aktepeye doğru ilk Hristiyanların buraya yerleştiğini düşündürüyor. Çavuşin’i geçip Avanos’a devam ettiğinizde sağda Aktepe’ye doğru olan yamaçların sunduğu görüntü gözleri kamaştırıyor. Akgedik denilen boğazı aşınca Paşabağı veya Keşişler Vadisi diye adlandırılan küçük vadide ikili, üçlü başlık taşıyan birleşik koniler görünüyor. Paşabağdan hemen sonra Zelve Vadisi başlıyor. Tıpkı göreme gibi açık hava müzesi olan Zelve Vadisi ören yerine ücretli giriliyor. Süslemesiz 15 kilise bulunan ören yerinin en büyük kilisesi Üzümlü Kilise, bir diğeri ise Geyikli Kilise’dir. Avanos, Mustafakemalpaşa, Ortahisar, Yer altı şehirleri, Tatlarin, Kervansaraylar, Ihlara Vadisi, Gülşehir, Soğanlı Vadisi Kapadokya bölgesinde gezilecek merkezlerden. Bugün Kapadokya Türk turizminde bir marka. Yurt içi ve yurt dışından gelen yüz binlerce turist dört mevsim Kapadokya’nın tadını çıkarabiliyor. Son yıllarda hızla artan turizm tesisleri hizmet kalitesi olarak da çıtasını yükseltti. Halk turizmden nasıl faydalanabileceğini öğrendi. Şu sıralar Kapadokya’yı gezmenin tam zamanı. Soğuklar bastırmadan gidin görün deriz, kar zamanı da ayrı bir güzelliğe bürünen Kapadokya’da periler gelinliklerini giymeye başlar. Bazen ilk kez karşılaştığınız olağanüstü bir güzelliğin coşkusunu yaşarken, hayıflanır insan. Geç kalmış hissiyatı doğar. Gecikmiş bir zaman algısıyla coşku, hayatın ayrı kefelerindedir, denge adamına göre değişir. Yine de asıl olan yeni tanışlığın heyecanıdır... Aslında her mevsimin, her dönemin dengesizliği söz konusuysa da sonbaharınki bir başka oluyor. Biliminsanları yaprak dökümünün insanda biyokimyasal değişikliklere yol açtığını söylüyor, hormonların bir başka türlü çalıştığını. Bundan ötürü belki de yolculuk hâlleri depreşti mi ne, gidiyoruz işte. Nereye? Yeni bir yer olsun, sonbahar hüznünü dağıtacak kadar da renkli... Kalabalıkta kaybolsak, hiçbir tanışlığa rastlamadan yürüsek öyle... Aslında Tire hiç gitmediğim kasaba değil ama bilmediğim bir yanı var. (İlginçtir 15. ve 16. yüzyıllarda Anadolu’nun Bursa ve Kütahya’dan sonra en kalabalık ve ekonomisi en gelişmiş kentinden şimdi kasaba diye söz ediyorum) “Kalabalık” dedik ya, neresi olur? Mesela, pazar yeri. Görmeden önceki bilgilerimi aktarayım önce. Tire salı pazarının geçmişi yüzyıllar öncesine uzanıyor. Sabahları belediye hoparlörlerinden okunan pazar duasıyla başlıyor. Çapı dört kilometreye yaklaşıyor. Kasabanın neredeyse bütün ana sokaklarına kuruluyor. İğneden ipliğe, ne ararsan bulunuyor. Acılan tezgah sayısı iki, ziyaretçi sayısı yaklaşık on bin. Yerli, yabancı turistlerin ilgi odağı. Kuşadası‘na gelen turist gemilerinin bile tur programında... Şimdi de gördüklerimi. Kalabalıkta dolaşıyorum öylesine. Git git bitmiyor. Bu nasıl bir renk cümbüşü, bu nasıl bir sevecenlik, bu nasıl bir doğallık? Başı yazmalı, altı şalvarlı köylü kadınlar. Nasırlı elleriyle poşularını düzelten, ürünlerini bağırmadan, çağırmadan satmaya çalışan erkekler. Tarladan sabaha karşı toplanmış sebzeler, otlar, meyveler ve bir tazelik kokusu. Ev yapımı salça, tarhana, pekmez, reçel, peynir, çökelek ve yağlar. Artık bir çok bölgede üretilmeyen el ürünleri; süpürgeler, semerler, koşum takımları. Oyalı yazmalar, danteller, kanaviçeler, el işleri. Ve çiçekler... Öneririm, salı pazarına yolunuz düşsün...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle