02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman Turizm Uzmanı [email protected] 12 KÜLTÜR YARI YIL TATİLİ İlkokuldan liseye kadar hep okuduk, “Türkiye coğrafi olarak yedi bölgeye ayrılır” diye. Aslında bu yaşıma kadar neden yedi bölgeye ayrıldığı konusunda ikna olmuş değilim ya… Coğrafi açıdan ne demek? İklimsel mi demek acaba yoksa tarımsal mı yoksa iktisadi coğrafya bakımından ekonomik mi, neden yedi, neden 15, 20 değil? Yoksa yedi sayısının kutsallığı mı etkili oldu da yediye mi ayıralım dedik? Yedi bölgeye her ne nedenle ayırmış olalım, mademki bir kere ayırdık o zaman bu ayrıma göre bir düzenleme yapmak gerekmez mi? Hava durumunu anlatan spikerlere kolaylık olsun diye yediye ayırdık, yorulmasınlar diyemeyiz herhalde. Belkide küresel ısınmanın şimdiden hissettirdiği etkiler nedeniyle bu yedi sayısı yakında değişecektir ama biz bugün bu sayı değişmeyecek gibi yedi bölgenin Türk turizmi üzerinde ne kadar etkili olabileceğine bir bakalım. Turizm denilince çoğu insanın aklına deniz kenarında tatil yapmak, güneşin altında yatmak geliyor. Oysa turizm, bir insanin günlük yaşantısını geçirdiği ve ikâmet ettiği yerin dışına, turistik hizmetlerden bazılarını talep ederek yapmış olduğu seyahat ile birlikte yaşadığı sosyal olgular bütünüdür. Buradaki turistik hizmet kapsamında ulaşım, konaklama, yeme içme, alışveriş, gezme gibi unsurlar yer almaktadır. Örneğin yaşadığınız yerin dışında yapacağınız bir akraba ziyareti, başka bir yerdeki hasta ziyaretinden tutun da Pamukkale veya Kapadokya’ya yapacağınız gezi veya İstanbul’a bir iş görüşmesine veya seminere gitmeniz de turizm hareketi içinde değerlendirilir ve “turist” sayılırsınız. Turizm endüstrisinin getirdiği ekonomik katkılar ülkelerin ekonomileri için çok önemlidir. Bir seyahate çıktığınızda siz de bilerek bilmeyerek, ülkenizin ekonomisine katkıda bulunmuş olursunuz, seyahatiniz yurt içinde ise tüm katkı ülke içinde kalır, dış ülkelere yapacağınız seyahatlerde gittiğiniz ülkenin ekonomisine katkıda bulunmuş olursunuz. Yabancı turistlerin bizim ülkemize gelmemeleri için yapılan anti propagandanın nedeni tamamen buna dayanmaktadır, Türkiye’nin ekonomisi izin verildiği ölçüde turizmden beslenmelidir, haddini aşmamalıdır. Dışardan gelen turizmin içerdeki bileşeni ise iç turizmdir. Ülkeler dışardan ne kadar çok turist alırlarsa alsınlar iç turizme çok önem vermelidirler çünkü dış dünyadaki en küçük olumsuzluktan etkilenen dış turizme karşılık, iç turizm her zaman devam eder. Turizmden maksimum derecede yararlanmak ise istihdamı yani turizmde çalışanların işlerini sürekli kılmaktan geçer başka bir deyişle turizm ekonomisini “sezonluk” olmaktan çıkarmak gerek. Önümüzdeki hafta milyonlarca öğrencinin ve öğretmenin tatili aynı anda başlıyor aynı anda bitiyor, ne güzel değil mi? On beşgün canlı bir ekonomi, otobüs ve uçak bulamazsın, sonrasında büyük bir düşüş. Nerede bizim o yedi bölge olma özelliğimiz? Yedi bölgede okul tatilleri farklı olmalı, okulların hem yaz hem yarıyıl tatil tarihleri her bölgenin koşullarına göre aynı tarihlere gelmeyecek şekilde kaydırılmalı ve iç turizm ekonomisi uzun bir süre canlı tutulmalıdır. Bunun Turizm Bakanlığı ile bir ilgisi yok, tamamen Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapacağı ve yüzbinlerce çalışanın işsizlik sorununa çözüm olacak basit bir uygulama değişikliği. yıllarında üretilmişler. Aynı dönemin taştan oyulma kapları, Kandilalar da dikkat çekiciydi. Bu bölümde Girit ve Miken eserleri de korunuyordu. Miken eserlerinin büyük çoğunluğu mezarlarda ele geçen kaplar. Daha sonraki bölümlerde antik Yunan’ın geometrik döneminden başlayan ve önemli siyah zemin üzerine “kırmızıs figür” denilen ve üzerinde pek çok öyküyü barındıran seramik kaplarına kadar tüm dönemlerinin seçkin kapları sergileniyor. Yaklaşık on bölüm atik vazolara ayrılmış. Bunlar üzerindeki sahnelere göre; Yunanlılar arasındaki spor yarışları Yunan tanrıları, festival ve ziyafetler, kutsal adak sahneleri, ölüm ritüelleri, halkın günlük yaşamı ve zengin ev kadınlarının yaşamını anlatan bölümlere ayrılmış. Kronolojik olarak iç içe salonları dolaştığınızda Helenistik heykel, Roma portreleri, Roma resmi ve Roma cenaze törenlerine ait eserleri görüyorsunuz. İleri doğru devam ettiğinizde birden bire sanat eserlerinin ti pi ve özellikleri değişiyor. Sergileme farklılaşıyor ve Mısır’ın gizemli dünyasının içine giriyorsunuz. Dünyanın pek çok müzesine dağılmış olan Mısır eserleri, burada öylesine narin ve güzeldiler ki. Belki de bu hoşluk sergilemedendi. Belki de çocukluğumda Doğan Kardeş dergilerinden birinin kapağında ilk kez görüp unutamadığım o güzel yüzle karşılaşmış olmamdı. Mısır Kraliçesi Nefertiti’nin güzel yüzü sonunda karşımdaydı. Bir gözünün boyası dökülmüş olmasına rağmen ne kadar zarif ve asil bir suratı vardı. Gerçek gibi size bakıyordu. İnce uzun boynundaki takılarla tamamlanıyordu güzelliği. Sanatçısı ne yazık ki sadece bir büst olarak tasarlamıştı bu güzel kraliçeyi. Müzenin en kıymetli eseri kuşkusuz onun güzel büstüydü. Tüm ziyaretçiler cam vitrinin dört bir köşesinden resmini çekmek için dönüp duruyorlardı. Altes Müzesi’ne Nefertiti’nin büstünü görmeye gelmek için bile değerdi. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle