Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YUNANİSTAN 15 GEZEKALIN Mustafa Balbay [email protected] JAPON YOLDA NE YAPAR? Sorunun yanıtını vererek girelim: Ya okur ya uyur! Japonya gezim sırasında en zevkli bölümler kent değiştirme zamanlarıydı. Uçakla olanı değil de, trenle yaptığım yolculuklar... Japonların o meşhur hızlı trenleri... Yakın yerleri görmeniz zor. Tren, vınnn diye geçiyor, fark edemiyorsunuz. Ufuk biraz derinse, işin keyfine diyecek yok. Japonya doğası, yeşilliklerden ve kentlerden oluşuyor. Kentleri de doğanın bir parçası saymak abartma olmaz. Başkent Tokyo’nun içinde yolculuk için ilk seçenek metro. Kentin üstündeki trafiğe katlanmak zor. Metroda da seyredecek bir şeyleri bulabiliyorsunuz. Neyi mi? İnsanları! Tokyo’daki metro yolculuklarında insanların hiç boş durmadıklarını, çoğunlukla iki şey yaptıklarını gördüm: Uyumak ya da okumak! Uyuyanlar iş yorgunluğunu böylece atıp, evde yapacak başka şeyler için enerji toplamak isteyenler olsa gerek. Böyle olmasa bile Japonları usul usul tanımaya başlayan bir insanın aklına ister istemez bu geliyor. Okuyanlar ise kendi içinde ikiye ayrılıyor: Gazete okuyanlar ve kitap okuyanlar! Oran sormayın. Belki de eşit... maya izin veriliyor. Giriş için 12 euro ödeniyor. İki farklı yönden girişe sahip olan Akropolis’e, Dionyssiou Caddesi üzerinden biraz tırmanarak çıkılabilir. Tırmanma yolu son derece dik ve kaygan olduğundan dikkat edilmesi gerekiyor. Antik sahada, her şeyin çok pahalı olduğu da göz önünde bulundurulmalı. Atina’nın en önemli meydanı olan Syntagma aynı zamanda Yunanistan Parlamentosuna da ev sahipliği yapmaktadır. Parlamento binasının meydana bakan ön cephesinde, Meçhul Asker Anıtı’ndaki nöbet değişimi çok ilginç ve görülmeye değer nitelikte. İlginç bir anekdot aktarmak gerekirse; ponponlu ayakkabıları ve pileli etekleriyle nöbet değişimi yapan askerlerin giydikleri eteklerdeki 400 pileden her biri ülkenin Osmanlı dönemimde geçirdiği her bir yılı temsil ediyormuş. Atina’nın en ünlü semti olarak bilinen Plaka ise meydanın hemen karşısındaki Ermou Caddesi üzerinden rahatlıkla ulaşılabilecek, yürüyüş mesafesinde, Nevizade Sokağı andırır meyhaneleri ile son derece turistik ve hoş bir bölgedir. Plaka, turistler kadar Atinalıların da, uğrak yeri olsa da sekiz euro taksi ücreti ödeyerek Atina’nın limanı olan Pire’ye yolculuk seyahate daha güzel bir anlam katacaktır. Pire’deki Mikrolimani ve Makrolimani ile Paşalimanı, bir nebze olsun Atina’nın griliğinden uzaklaşmayı sağlayabilecek ölçüde. Burada da sayılamayacak kadar çok eğlence mekanları, tavernalar ve lokantalar bulunmakta. Yüksekliği 280 metre olan ve tüm Atina’yı 360 dereceden izleyebileceğimiz Lykavittos Tepesi şehrin biraz daha kuzey kısmında yer almakta. Ara parkurlardan, dik ve merdivenli patikalardan aşağı yukarı çıkışının 45 dakika kadar olduğu düşünülürse bu yolu inişte kullanmak daha makul olabilir. Çıkışta Ploutarchou Caddesi üzerinde bulunan feniküler sistemdeki teleferikten 5 euro karşılığında faydalanmak sanırım daha akılcı. Zirvede yer alan Ayios Georgios Şapeli bembeyaz dış görüntüsü ile ilk bakışta pek bir ilgi çekici özellik yaratmasa da içerisinin ziyaret edilmesi durumunda kendine özgü, bir klasik Yunan dağ şapeli havasını verdiğini seziyorsunuz. Japonya’da sadece bir gazetenin Türkiye’deki gazetelerin toplam tirajının üç katına yakın satışa sahip olduğunu düşününce, bu görüntü de normal. Haber Müdürümüz Hakan Kara anlattı. Son zamanlarda Japonlar yeni bir gazete teknolojisi üzerinde çalışıyormuş; gazete kağıdına benzeyen ama, dijital iletişimin de kurulabileceği bir ürün... İnsanlar günlük gazetelerden hiç farklı olmayan bu yeni ürünü alacaklar. Haberleri, yorumları okumaya başlayacaklar. Diyelim ki, okudukları haberle ilgili yeni bir gelişme oldu; bunu, gazete okurun elinde iken sayfaya yerleştirecekler... Bu kadar gazete okuru varken, Japonların böyle bir denemeye girişmeleri akıllıca bir iş... Japonlar bütün dünyada “mucize” olarak adlandırılan ilerlemelerini üç şeye dayandırıyorlar: Eğitim, eğitim, eğitim... Türkiye’de çoğu evdeki kitap sayısının okur sayısından çok olduğu dikkate alınırsa, aradaki farkı görmek zor değil... Yolunuz Japonya’ya düştüğünde metrolarda en çok okuyan insan manzaraları izleyeceksiniz. Okuyan dedikse, kimi ülkelerdeki gibi bildiğini okuyan, gazel okuyan ya da bulduğunun canına okuyanlardan söz etmiyoruz. Kitap okuyan, gazete okuyan... Gezekalın...