Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr GÜZELLİKLERE YÜRÜRKEN Gece ormanda yürüyorum. Biraz serinlik. Çam ağaçlarının erinliği. Ağaçları, kuşları, böcekleri ve tüm canlılarıyla ormanın sesi. Yalnızlık iyi geliyor gibi. Sabahki koşudan mı ne, yoksa bu yokuş önceleri yormazdı. Zihnim dağınık, ama birbirinden ilgisiz ne kadar çok ve yoğun düşündüğümün ayrımındayım. Sevdiklerim, eşim, çocuğum, yakınlarım, dostlarım, arkadaşlarım, haberler, insanlar, öyküler, aşklar, sevdalar, eskiler ve yeniler, hayat, memleket, dünya, dün, bugün ve gelecek. Yürüyorum... Taş taşıyor gibi, sürükleyerek bir ağırlığı... Belki de bizim gibileri vatandaşlıktan çıkmaya çağıran, bir başka ülkeyi adres gösteren Başbakan’ın sözlerinin ağırlığı... Oysa gidecek başka yerimiz yok. Bu güzel ülke... Güzellikleri daha da büyüsün, tüm yurttaşları yararlansın, herkes gönensin, sevinç duysun diye yıllarca mücadele ettiğimiz, didinip, çalışıp, çabalayıp, olmadık acılara katlandığımız bizim ülkemiz. Bizleri kovuyor, yabancılara kucak açıyorlar. Bu güzel ülkenin taşı, toprağı, madenleri, akarsuları, gölleri, barajları, limanları yabancılara sunuluyor. Adım adım kendi güzelliklerimize yabancı bırakılıyoruz. Küresel ısınmadan ötürü bu olağanüstü coğrafya yakın bir gelecekte Arabistan çöllerine dönecekmiş. Zaten her alanda hızla bir Araplaşma. Sabahki koşunun ardından yüzdüğüm dünya cenneti Gökova ve Akyaka’nın her kulacı ayrı, bir soğuk bir sıcak suları ne olacak acaba? Denizin dibinden kaynayan soğuk sular tükenecek mi? Özgürce, bedenlerini güneşin ışıklarına bırakan doğanın nimetlerinden yararlanan kadınları görecek miyiz beş on yıl sonra? Yoksa bu güzelim deniz, kadınlara yasak mı olacak? Uzaktan bir akordeon sesi, Gökova Milli Parkı’nda çadırların titrek ışıkları. Yaklaşıyorum. Halka olmuş insanlar. Bir balkan havası çalıyor. Sonra, Anadolu’nun dört bir yanından, türküler, şarkılar. İlerde genç bir adam, elini omzuna atmış sevdiğinin, özgürce yürüyorlar. Bu güzelim Gökova, yurdumun en güzel coğrafyası, sonsuza değin güzel kalsa.