Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 AMERİKA AMERİKA 9 Kızılderililerin yayla turizmi Aslı Sargın ew York, Chicago arasında iki kez hız N aşımından toplam 300 dolar ceza dışında Chicago’da arabamızın oyununa gelerek pek de kısa sayılmayacak bir zorunlu moladan sonra Pasifik’e doğru yola çıktık. Wisconsin’da karla kaplı evlerin ve bahçelerin içinden sincaplar bize merhaba diyor. Biz yola devam etmek istesek de, arabamız bu kez soğuğa dayanamadı. Tam önünde durduğumuz evden güler yüzüyle yanımıza gelen Mr. Dawson Amerikalılardan pek de beklenmeyecek bir yardım severlikle imdadımıza koşuyor. Arızanın giderilmesi biraz zaman alacağından bizi evine kahve içmeye davet ediyor. Buranın yerlisi olan Mr. Dawson’ın söylediğine göre, Wisconsin adını bir Kızılderili sözcüğü olan “ouisconsin” almış. Chippewa dilinde “yeşillikli alan” anlamına geliyormuş. Bu eyalette yaz ayları yeşil alanlara çadırlar kurulurmuş. Dışarıda yaşanan soğuktan ve etrafı kaplayan karlardan anlattıklarını gözümüzde canlandırmakta zorlanıyoruz. Bize albümünden bir fotoğraf çıkarıp, hediye ediyor. Fotoğrafa baktığımızda aklımıza ülkemizdeki yaylalar geliyor, ama onlarınki Kızılderili çadırı. Mr. Dawson’a birkaç saat misafir olduktan sonra maceramıza devam edip, nerede ise yolu yarıladığımızdan o gece Kalahari Resort Otel’de konaklıyoruz. Burası dışardan kendini hiç belli etmeyen gizli bir eğlence merkezi. Dışarıda termometreler sıfırın altında 15 dereceyi gösterirken biz kendimizi su parkının sularında buluyoruz. İçinde metrelerce uzunlukta su kaydırakları, tüm oteli dışarıdan çevreleyip tekrar içeriye bağlanan su kanalları, o suların ortasına kurulmuş voleybol sahası ve daha birçok etkinlik bulunmakta. Ertesi gün tekrar kazaklarımızı ve montlarımızı giyinip, dondurucu yollardaki maceramıza devam ediyoruz. Yaklaşık 7–8 saat sonra vardığımız güney Dakota da bizi George Washington’un, Thomas Jefferson’ın, Abraham Lincoln’ın ve Theodore Roosevelt’in dağ üzerine yapılmış devasa büstleri karşılıyor. Burası Rushmore Dağı. Yapımına 1920’lerin sonlarına doğru başlanan bu yapı için 1 milyon doların üzerinde para harcanmış ve yaklaşık 800 bin ton kaya dinamitle patlatılmış. Rushmore’dan 5 kilometre uzaklıkta bulunan Keystone’da ise yollardaki yüzlerce motosiklet yaz mevsimiyle birlikte hayat bulmayı bekliyor. Zira hepsi sıra sıra dizilip kaderlerine terk edilmiş durumda. Buraya çok yakın olan Indiana’nın ünlü motor yarışları ile bilindiğini hatırlıyoruz. Bu yarışların en önemlisi her yıl düzenlenen ve iki hafta süren “Indy 500” yarışı. Dakota’dan Amerikanın en büyük kayak merkezlerinin de bulunduğu Wyoming’e geçiyoruz. Burası kışın kayak yapmak için tercih edilecek ve sizi bu kadar yol kat edip, geldiğinize pişman bırakmayacak özelliklere sahip bir tatil merkezi. Wyoming’e gelip “Buffalo” yemeden olmaz. Bu zencefil tozu, şeker, soya sosu, su ve tershire dedikleri özel bir sos ile hazırlanan bir et yemeği. Tadı gerçekten denemeye değer. Dünyanın büyük bir bölümünü kaplayan bu ülkede Wyoming’e de veda ederken, uğradığımız benzincinin marketini işleten yaşlı adamın anlattığına göre ülkenin tahıl ambarıymış. Missisipi Nehri de taşımacılıkta can damarıymış. Ve Minesota’daki dev bir alana kurulmuş olan “Amerika Alışveriş Merkezine” uğrarsak sınırlarımızı zorlayabilirmişiz. Unutulmaz anlar geçirdiğimiz onca günün sonunda nihayet Seattle’a ulaşıyoruz. New York’un tam aksine sessiz sedasız bir şehir. Kış mevsimi oluşu, bu dinginliği daha çok arttırsa da iki ayrı okyanusun kıyılarındaki bu iki şehir birbirinin gerçektende tam tersi. Burası Washington eyaletine bağlı. Amerika’da bulunan 50 eyaletin içinde sadece bu eyalet bir devlet başkan olan George Washington’un ismini almış. Ve biz bu yaklaşık 6 milyon nüfuslu eyaletin en önemli şehirlerinden son durağımız olan Seattle’ı gezmeye başlıyoruz. Şehirde barajdan dökülen suları şelale sanabilirsiniz ama yine de yanında bulunan ahşap restoranda bu eşsiz manzaraya karşı yemek yemek keyifli olacaktır. Amerika ile Kanada sınırı olan bu kıyı ve endüstri şehri Seattle’da gemi ile tura çıkmak, çocuk müzesi, uçak müzesi ve polis müzesi gibi değişik müzeleri gezmek, Seattle akvaryumuna gidip yunusları yakından görmek olmazsa olmazlardan. Hayaller ülkesi Amerika’yı görmek sanıldığının aksine çok para harcamayı gerektirmiyor. Önemli olan bolca zamanınızın olması ve sahip olduğunuz bu zamanı iyi değerlendirebilmeniz. Yoksa bu 9 bin 363 kilometrelik kıta ülkesinde zamanınızın büyük bir bölümünü boşa harcayabilirsiniz. Seattle Frankfurt İstanbul aktarmalı uçak yolculuğumuz için havaalanında beklerken ne denli zor olsa da bir insanın hayatında yaşaması gereken keyifli bir macera olduğunu düşünüyoruz.