25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

FİNLANDİYA 15 Nuyan Yiğit inlandiya’da yaşayan kaF vimler daha devlet kurmadan İsveç’in istilalarına uğramışlardır. O devirde Finlerin en büyük liman kenti Turku imiş. Avrupa ile Asya’yı ayıran Ural Dağları’nın batısında İsveç’in elinden almış. Ruslar Finlandiya’yı İsveç’in bir parçası olmaktan çıkartıp kendi kontrolünde bir “dukalık” haline getirmişler. Bu dukalığın başkenti olarak Turku’yu değil, 1550’lerde kurulan Helsinki kentini seçmişler. Helsinki böylece o günden bu yana Finlandiya’nın başkentidir. Bugün Finlandiya’nın 11’inci ve ilk kadın Cumhurbaşkanı olan Tarja Halonnnen görev başında ve Helsinki sahilindeki resmi konutunda oturmaktadır. Başkanlık ikatmetgahının önünde her pazartesi pazar kurulur. Manavından balıkçısına, hediyelik eşya satanlardan kalpakçısına onlarca tenteli tezgahlar dizilir. Motorlar turistleri alır, gezdirir, getirir. Hayret ki başkanlık köşkünün çevresinde panzerler şöyle dursun, bir polis noktası bile yok. Helsinki sa Baltık’ın Paris’i kinlerinin hangisinin evini yoklasınız mutlaka kişi sayısı kadar çifter çifter “ski” bulursunuz. Bütün Finlandiya nüfusu İstanbul nüfusunun yarısı kadar. Helsinki ise İstanbul’un bir ilçesinin yarısı kadar. Tek ev ve villalardan ziyade blok apartmanlarda oturuyor halk. Yıllar ve yıllar boyu sosyalist iktidarlar bu düzeni yerleştirmiş. Apartman dairelerinin içinde at koşturacak kadar koca salonlar yok. Pencereler küçük ve balkon pek bulunmuyor. Kentin iki üç caddesi ile birkaç sokağında kalabalık görülüyor. Çok katlı mağazalar, alış veriş merkezleri birer toplu çarşı. Yollardaki otobüs sayısı bir hayli yüksek fakat işin garip yanı, bu otobüslerin içinde yolcu olarak birkaç kişi görülüyor. Otobüs değil sanki taksi. Kar ve soğuğun ikametgahlarından biri olan Helsinki de bir gecede o geniş caddelerde kaç insan yürür, hayal dahi edemedim. Muhakkak “ski” ile yürüyorlardır. Ben yazın en sıcak günlerinde gittim Helsinki’ye. Kadınların ayaklarında tokyolar vardı. Düşük belli, göbeklerinin gözüktüğü pantolonlar, incecik japone kollu bluzları giymişlerdi ve hiçbirinde çorap yoktu. Benim üzerimde ise bavulumda ne varsa hepsi birden sırtımdaydı. İçimdeki donum bile iki taneydi. Yazı bu ise var kışını kıyas et. Helsinki’nin şık lokantaları var. Kafeteryaları ve self servis türü yiyecek yer leri de hatırı sayılacak kadar çoklukta. Bu gibi yerlerde, bizdekinin aksine, beyaz plastikten yapılmış çatal, bıçak yada kaşık verilmiyor. Ren geyiği etinin bonfilesi, sığır etinin bonfilesine göre biraz cikletimsi geldi bana. Yahnisini de denedim. Yağlı ve ağır olacak sandım, bilakis hafif ve yumuşaktı. Sordum, yağdan dediler. Yağ, Finlilerin keşfi Benecol. Bu yağ kandaki kolesterolü düşüren bir yağ. Zeytinyağı ve sair bitkisel yağlar bir kimyasal işlem görerek Benecol meydana getiriliyor. O da; Nokia telefonu, Stora kağıdı gibi bir dünya markası. Finliler bu yağı yiyorlar. Helsinki’de fil gibi şişman ne kadın ne erkek gördüm. Herkes tığ gibi. Ski başta olmak üzere tüm kış ve kar sporları, atletizm ve kürek en yaygın spor dalları. Finlandiya binlerce göl ve adacıktan ibaret dense yeridir. Havalar ısınıyor göl buzları çözülüyor, yelken ve kürek tekneleri ortaya çıkıyor. Kış gelip sular dondu mu üzerinde vızır vızır patenleriyle kayanlar koşuşuyor. Helsinki kıyıları onlarca adayla bezenmiş. Apartman gibi devasa turist gemileri, en kalın buzları kırıp bile denizde yol açan buz kıranların inşa edildiği tersaneler, buz gibi suya girmeye alışık insanların plajları, fotoğraftaki gibi duran ama ısıtmayan güneşe çıkıp yatanların kumsalları hep bu adacıklarda. Helsinki aslında sadece bir liman ve bir başkent değil sadece, o Batlık’ın Paris’i de…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle