Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr 6 MACARİSTAN DÜŞLERİN TERASLARI İzmir’imizle, Kordon’umuzla dertleri bitmiyor bir türlü. Denizle kucaklaştığımız Kordon’a altı şeritli yol yapacaklardı ya; başaramadılar, şimdi de sıra seyir teraslarımızda. Liman Başkanlığı rahatsız olmuş nedense. Ahmet Piriştina’nın yaptığı, sevimli, küçük, doğaya, kıyıya zararsız seyir teraslarımızı yıkmak istiyorlar. Öğlen aralarında, akşam üstülerde, iş kaçışlarında sığındığımız, martılarla sohbetimizi, bir kahve, bir çay, ya da soğuk bir bira keyfimizi, bir arkadaş randevusunu, beklemeyi, özlemeyi, düşlere dalmayı, asla vazgeçemeyeceğimiz denizimizi, olmadık çılgınlıkları getirip kucağımıza bırakan imbatımızı çok mu görüyorlar bize? Ya da gazetemizi, kitabımızı okurken zaman zaman okumaya ara verip seyrine doyamadığımız güzellikleri; ne bileyim yalnızlığımız büyüdüğünde, tanıdık bir yüz bulma olasılığını; bir sevgiliyi bekleme heyecanını çok mu görüyorlar? Çok mu görüyorlar bize kıyısında denizin, uzaklara, çok uzaklara yolculuk düşleri kurmayı; bu yolculukların düşsel yoldaşlarını; şurada, martılara ekmek atan küçük kızın sevincini; kimseye aldırmadan birbirlerinin dudaklarına öpücük konduran sevdalıları; gözleri denize dalmış nargile fokurdatan şu sevimli Tuna: Buda ve Peşte Yazı ve fotoğraflar Nevin Tamer er güzel şehrin içinden H bir su geçermiş derler ya, bu şehirlerin en güzellerinden biri Budapeşte, nehirlerin belki en güzeli de Tuna olmalı. Doğu Avrupa’nın parlak ve sakin şehri, Tuna’nın incisi Budapeşte, tıpkı kendi gibi sakin Tuna ile ikiye bölünüyor. Bir yakasındaki eski yerleşim Buda, karşı yakasında Peşte. Gözümüze ilk çarpan Tuna’yı birleştiren inci gibi işlenmiş köprüler, parlamento ve opera binası oluyor. Tuna’nın üzerinde dokuz farklı köprü var ve nehrin orta yerinde gözyaşı gibi duran Margeret Adası. Budapeşte’nin can damarı Vaci Utca. Göz alıcı kıyafet markaları ve gösterişli restoranların bulunduğu, sokak satıcıları, çalgıcılar, dilenciler, sokak ressamlarının, gençlerin ve yolu ilk kez buraya düşenlerin buluşma noktası dev meydan Vaci Utca. Her bir elektrik direğinden sarkan pembe beyaz çiçeklerden, sokak mobilyalarının özgünlüğünden, heykeller, anıtlar her şey ve herkes garip bir uyumla bir araya gelmiş gibi. Türklere ve diğer ırklara karşı savaşmış Macar krallarının heykellerinin bulunduğu Kahramanlar Meydanı görülmeye değer. Kanuni Sultan Süleyman’ın Macar seferlerine Isparta’dan gelerek katılan Gül Baba sanki Tuna’nın üzerinde hala nöbet tutuyor. Gül Baba türbesinin bulunduğu tepeden şehrin manzarası muhteşem görünüyor. Budapeste’ye kadar gelmişken Estergon Kalesi’ni görmemek olmazdı, kalenin tepesinden görünen Tuna Nehri, manzarasıyla da in amcanın dalıp gitmiş halini; alışveriş yürüyüşünde soluklanmak için mola veren teyzeyi; sohbet eden üniversitelilerin coşkusunu, okulu kıran liselilerin acemiliklerini; yalnızlığımızı, çokluğumuzu, kederlerimizi, mutluluklarımızı, dostluklarımızı, sevinçlerimizi, yanlışlarımızı, pişmanlıklarımızı paylaştığımız bu kıyıda, denize en yakın yerde olma isteğimizi çok mu görüyorlar. Hem Kavafis ne demişti: “Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma”