Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TEKİRDAĞ 5 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr GİYSİLERİN ALTINDAKİLER İzmir’de Varyant yokuşunun başında kentin en ilginç yapılarından biri seyreder körfezi. Eski bir binadır, yüz yetmiş beş yıllık. Karaya çalar rengi, soğuk görünür, ama severim. Taştır, üç katlı, görkemli, korunaklı... Belki özenle bakmayınca anlaşılmaz ama sıra dışı, ayrıksıdır, dikkatli göz ister. Güzel bir bahçede, sanki bugün aklımıza gelmeyecek bir amaç için inşa edilmiş gibi, gizemlidir bir yanıyla... Evet, tam da öyle. Kent, vebadan kırılırken, tedavi amaçlı yapılmış. Bir nevi hastane. 1845 yılında ilk onarımını görmüş. 191923 arası üniversite. Sonra anasız, babasız çocuklara yurt, adı Piçhane. Sonraları Hıfzısıhha Müessesesi ve Sağlık Müdürlüğü hizmet binası. 1984 yılında bir onarım daha ve Etnografya Müzesi... Müzeleri geziyoruz üç haftadır. İzmir Etnografya Müzesi’ne önce ilginç mimarisinden başlayalım dedik, sonra gezimizi sürdürelim... Etnografya müzelerini hep ilginç buldum nedense. Bir yerlerden toplanmış eşya değillerdir salt, sahiplerini, kullananları anımsatır bana. Mesela, şu siyah cepkeni giyen adam nasıl biriydi acaba? Sert mi, bıçkın mı? Ya da mülayim! Ya şu olağanüstü işlemeli kaftanı giyen kadın? Çok mu güzeldi? Narin, ince belli olmalı. Evli mi, çoluk çocuk sahibi? Diyelim ki evli. Alımlı ama yalnız, özgürlüğe hasret ama ürkek, hırçın belki, şımarık... Kocasıyla, kayınvalidesiyle geçimi nasıldı, kim bilir? Köşede duran şu sofra tahtası hep bereketli miydi? Aşa hasret, yoksul bir ailenin zor günlerine mi tanık oldu yoksa, yıllarca? Yine de hazin bir yalnızlığa tercih eder miydi insan seslerini? Kentin ilk eczanesinin tezgahı diğer köşede. Kesin belli, bu döküm soba, zengin işi. Bu, sedef kakma çeyiz sandığıyla birlikte, aynı evden mi geldi yoksa? Karşıdaki oymalı dolabın içinde bir anı defteri durur mu hala, eski yazılı? Şu çinili gaz lambasının, daha eskilerden kalma göz yaşı damlalığının tanıklıkları derya deniz olmalı... Şu efe giysisinin altındaki yürek, nasıl atardı kim bilir? Sorular ve düşler, katar olur, uzar, gider... Etnografya müzeleri kim bilir sizlere neler çağrıştırır, hangi anılarınızın kapılarını aralar, kim bilir? artmış. Mürefte vadilerindeki killi toprak yapısı, dünyanın en büyük kiremit ve tuğla sanayisinin oluşmasına neden olmuş. Bölgede 40 yakın tuğlakiremit fabrikaları, ocakları faaliyete geçer. Mürefte’de yapılan kiremitler, Fransa’nın Marsilya kentine gemilerle gitmeye başlar. Bugün dünya çapında isim yapmış “Marsilya Kiremidi” Mürefte’den gelmekteydi. Rusya’da Kızıl Meydan’da bulunan yapıların kırmızı tuğlalarının Mürefte’den gitme olduğu söylenir. O yıllar her bir kiremit ocağı, 10 bin adet tuğla kiremit imalatı yaptığı biliniyor. Mürefte’nin belli başlı geçim kaynağı haline gelen kiremit, bölge nüfusunun artmasına da neden olur. Kiremit yerine şarap Mürefte’de 20 Ağustos’ta başlayan 20 Ekim’e kadar giden bir hareketlilik göze çarpar. Bu hareketlilik üzümlerin bağlardan, şarap fabrikalarına, şarap mağazalarına giden serüvenidir. Bağbozumu dönemi Mürefte’ye girdiğinizde sizi şıra kokuları karşılar. Mürefte’nin içinden geçen caddenin sağında solunda pırpır denilen tekerlekli kasalı bağ motorları, traktörlerin şarap mağazalarına indirdiği üzüm kasaları görülür. Küçük mağazaların kapısına çıkarılmış, üzüm sıkma çıkrıkları, üzümden arta kalan posalar ortalıkta dikkatinizi çeker. Mürefte’de bugün 26 şarap fabrikası ve mağazası var. Mürefte’de butik şarapçılık yapan ve şarap mağazasının hemen altında müzearşiv şeklinde oluşturduğu yerde, eski şarap fıçıları, çıfıtlar, presler, üzüm küfeler, üzerinde “İnhisar İdaresi” yazan rakı şişeleri, el kantarları, Fransız kantarı, fıçılar, fıçı aynaları, anforalar, Mürefte’de üretilmiş tuğla ve kiremitler ve Mürefte’nin tarihine ışık tutacak dokümanlar bulunduran Aker Şarapçılığın sahibi Mesut Aker, Türklerin şaraba başlama hikayesini ziyaret