18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MANİSA 7 GEZEKALIN Mustafa Balbay [email protected] ŞELALE ZENGİNİ SUSUZLAR! Ne zaman susuzluğa, su sorununa ilişkin bir haber okusam, aklıma ilk Zimbabve’nin başkenti Harare yakınlarındaki kuyular gelir. Gz. Prof. (gezgin profesör) Nadir Paksoy’un Harare Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak görev yaptığı dönemdi... Ben de geçerken Harare’ye uğradım! Bir gün öğleden sonra Harare yakınlarındaki McMackway Gölü kıyısına gittik. Yolda bir küme... Çoğu çocuk... Uzun bir ağaç direği indirip çıkarıyorlar. Kuyudan su çekiyorlar. Kaptan şoförümüz İsmail’e “aman duralım” dedim. Elimizde fotoğraf makinesiyle yaklaşınca çoğu poza durdu. İlk tepkim şu oldu: Hımm demek ki daha uyanmamışlar. Bu tür yerlerde yabancı bir kişi elinde fotoğraf makinesiyle yaklaştı mı, önce para isteyeceksin! Arkadaşların derdi ne para ne pul, bir kova su... Çocukların giysilerini anlatmadan geçemeyeceğim; dünyada böyle bir model yoktur! 45 ayrı gömleğin, tişörtün sağlam tarafları bir araya getirilmiş, dikmekten öte iplerle birbirine bağlanmış ve giyecek olmuş! Hani giysilerin yaşı çocuklarınkinden fazladır, desem yeridir! Ahh be Balbay, dünyada tonlarca susuz ülke var, bu mu bu hafta bize anlatacağın, demeyin... Çocukların bir kova su için kuyrukta beklediği Zimbabve’nin sözcük anlamı şu: Taşlar ülkesi! Zimbabve’nin bir başka özelliği ise, şelaleleri... Zimbabve ile Zambiya arasındaki Zambezi Irmağı’nın en coşkulu aktığı yerin adı dünyaca ünlü Viktorya Şelaleri... Öyle bir şelale ki, yüksekliği 100 metreyi buluyor. Su inerken yükselen su sisi 300 metre yüksekte bulutlarla buluşuyor! Bu yüzden Zimbabve yerlileri şelaleye, yerli dilde “gürleyen duman” anlamına gelen Mosioatunya adını vermişler. Çocukları izlerken Viktorya Şelalesi’ni düşündüm... Çek çek ipi bir kova su... Oysa birkaç saat mesafede dünyanın ikinci büyük şelalesi akıyor... Çocukların yanından ayrılırken mırıldanmadan edemedim: Boşa akarsa şelale... Susuz kalır sülale... Yolunuz Zimbabve’ye düştüğünde “şelale turu”nu da programınıza alın ama, kuyudan su çekenleri de selamlamadan geçmeyin! Gezekalın... zeytin ağaçları ile çevrili otlaklara çıkılıyor. Bir yanda koyunlarını bekleyen çobanlar, bir yanda zeytin ve yakacak çalı çırpı toplayan köylü kadınlar Anadolu insanını anlatan yağlı boya tablolardan çıkmışa benziyor. Zeytin ağaçlarının barış dolu gölgesinde oynayan çocuklar, büyük şehirlerdeki yaşam telaşına uzak, bu güzel yörede sakin bir hayat sürüyorlar. Atatürk Soma’da Bir düşünceye göre bugünkü Savaştepe ilçesi yakınlarında 2 bin yıl önce bulunan “Sumak” adlı bir köy depremle tamamen yıkılmış. Oradan göç eden insanlar bugünkü Tarhala köyünün bulunduğu yere yerleşmişler ve Bergama Krallığı’na bağlı olarak Soma’nın temelleri atılmış. Mustafa Kemal Atatürk Soma’yı dört kez ziyaret etmiş. Ulu önder Soma’da kendisini karşılayan ve gözyaşı döken kadınlara seslenerek “Ağlamayınız, gülünüz. Bundan sonra hep güleceğiz” demiş. 1925 ve 1926 yılındaki ziyaretlerinden sonra 1934 yılında İran Şahı ile birlikte Soma’yı ziyaret eden Ata’nın dev resmi Soma Dağı’nın tepesinde yer alıyor. Fakat Soma, cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk ile yakaladığı gelişme rüzgarını 29. yüzyılın ikinci yarısında yitirmenin sıkıntılarını yaşıyor. Soma’nın kültür ve gelenek zenginliğini paylaşarak hazırlanabilecek turizm etkinlikleri bu güzel ilçeye Atatürklü güzel günleri hatırlatabilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle