02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Av. Vefa TOKLU [email protected] hatta marjinal Bölücülük, ‘siyasal çözüm’ dayatması AB/ABD'den çevrelerinden duyduğumuz kimi dillendirmeleri artık daha sık duymaya noktasında yoğunlaşabilir... başladığımız da bir gerçek. Sadece C S TRATEJİ K imi sözcükler sizi ele verirken, özen göstererek kullandığınız kimileri sizin siyasal duruşunuzu da ortaya koyar. Söylemek istediklerinizi tam anlatamasanız da bazen o sözcüklerle sıkışıp kalabilirsiniz. Bir sözcüğün esiri olursunuz. Yaşamın akışı içinde koşullar sözcükleri de dönem dönem önemli ya da önemsiz kılar. Bu durumun siyaset, hukuk, diplomasi gibi alanlarda daha belirgin biçimde hissedildiğini gözlemek mümkün. Söz gelimi konuya siyaset, daha özelde terörle mücadele açısından baktığımızda da belirli bir hassasiyetin gözetilmesi ayrı bir anlam ifade ediyor. Öyle ki; terörle mücadelede söylenen her şeyin sadece bir çatışma/harekât ile ilgili olmadığının, o sözcüklerle; ülkenin her yerinde daha önce terörle mücadelede yaşamlarını yitirmiş, şehit olmuş, gazi olmuş insanların ve geniş anlamda ailelerinin de düşüncelerine hitap ettiğinizin bilincinde olmanız bu ülkenin bir gerçeği haline gelmiştir. Dile kolay, neredeyse çeyrek yüzyıllık bir mücadele söz konusudur ve bu mücadele doğrudan yaşamı tehdit etmektedir. Bu tehditle bir biçimde karşılaşmak, geleceğe ilişkin düşünülen her şeyin bir anda alt üst olması, yaşamın seyrinin değişmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla da her sözcük binlerce, milyonlarca insanın doğru algılayabileceği anlamlarla yüklü olmalıdır. Tabii ki aynı zamanda soruna yönelik, çözüme yönelik algılamalara da cevap vermelidir. Süreç yönlendirilmeli silahlı mücadele ve ekonomik yöntemlerle çözümün mümkün olmadığı ifadeleri artık açıkca ‘siyasi çözüm’ öneren konuşmalara dönüşmektedir. Bu durumun, 2007 seçimlerinden sonraki süreçte terör örgütü ile yakınlığını gizlemeyen siyasilerin de içerde rahatça gündeme taşıdıkları farklı söyleme cesaret verdiği görülmektedir. TÜRKİYE’NİN GERÇEĞİ Türkiye, yaklaşık çeyrek yüzyıldır Şubat 2008 tarihinde DTP Grubu bölücülük sorunuyla karşı karşıya ve 06 adına söz alan Aysel Tuğluk, TBMM çarenin 'demokratik mücadele ediyor... Siyasi kurumların kürsüsünden cumhuriyet' olduğunu açıkça söylemedi mi? Artık neredeyse her konuşmada çözüm konusunda bir düşüncesi siyasal çözüm gündeme gelmediği takdirde hiç bir önlemin, paketin sorunu olmadığı için sorun ‘terörle’ değil çözmeyeceği sürekli dillendirilmiyor ‘teröristle’ mücadele noktasına takılmış mu? Oysa bizim siyasetimizin gündemi farklı. son aylarda görünürde sürekli durumda. Bu durum dış çevrelerin de Özellikle anlamsız tartışmalarla birbirimizi meşgulüz, rejimi, katkılarıyla ‘siyasi çözüm’ dayatmasını boğazlamakla toplumsal duyarlılıkların, önceliklerin arka sıralarındaki, kendi yarattığımız Türkiye’nin karşısına çıkarılabilir. sorunları tartışıyoruz. Ve bunları olumsuz etkiler hale gelmiştir. Sözcüklerde de yaşanan belirgin ayrışma bu konuda düşünenleri, fikir üretmeye çalışanları da doğal olarak farklı yerlerde konumlandırmaktadır. Çok uzun süredir topyekün bir anlayışla yürütülen terörle mücadele süreci göz önüne alındığında ne yazık ki siyasetin soruna ilişkin kalıcı çözümler üretebildiğini söylemek zordur. Çok genel bakışla durumun özeti; mücadelenin terörle değil, teröristle mücadele biçiminde Türk Silahlı Kuvvetlerine bırakılmış olmasıdır. Siyasetin, bu konudaki başarı ya da başarısızlığı çoğu kez bu mücadelede Türk Silahlı Kuvvetleri’nin arkasında olup olmadığı ile değerlendirilir olmuştur. Bu kapsamda bir başka ölçüt de siyasetin bölge insanına yönelik ekonomik paketleri, sosyal projeleri ile teröristi "kazanma"ya ilişkin hukuki düzenlemelerdir. Bunların yanısıra özellikle son yıllarda daha sıkça duymaya başladığımız söylemler de terörle mücadelenin bir başka boyutunu oluşturmaktadır: Üslup, dil ve sözcükler... Tabiidir ki kavramlar ve yüklenen anlamlar. Şimdi konuya siyaset gündemi, terörle mücadele süreci ile birlikte bakalım: Bizler özenle ekonomik, sosyal sözcüklerini kullanırken, 'siyasal', 'siyasi çözüm' sözcükleri bizi ürkütüyor. Böyle bir kabulün bizi nasıl bir açmazla karşı karşıya bırakacağından haklı olarak korkuyoruz. Çünkü bu sözcüklerin yaratacağı geleceğin öyle çok belirsiz yanı var ki! Daha önce tartışırken aymazlığımız gerçekten yaşamın bunlar etrafında döndüğünü sanmak. Böyle olduğu varsayılsa bile yaşam her alanda olduğu gibi kendiliğinden ya da bizim dışımızda gelişen dinamizmini sürdürüyor. Biz her zaman olduğu gibi, tartışmalar sırasında, sonunda ya da bir zaman sonra bir de bakacağız ki sorun bizim bıraktığımız yerden hayli mesafe almış olarak karşımıza çıkmış. Büyümüş, bizim öngördüğümüz süreçleri etkiler hale gelmiş, dahası daha önce baş edebileceğiniz halde iken sorunu o etkiler, yönlendirir olmuş. Yıllarca, terör örgütünün yurt dışında, Avrupa’da siyasallaşması sürecini neredeyse kayıtsız izlemedik mi? Türk Dış Politikasında da iç sorunlarla mücadelede de benzer oldu bittilerle karşılaşmadık mı? Kontrol edemediğiniz süreçler sizi kıstıracak sonuçlarla karşınıza TERÖRLE DEĞİL TERÖRİSTLE... Konuya devletin terörle mücadelesi penceresinden bakanların kullandıkları özenli üsluba karşın, içerde ve özellikle dışarda farklı pencereden bakanların söyledikleri neredeyse resmi söylem haline gelen kavramları, kalıpları zorlamanın ötesinde mücadeleyi de hayli Erdoğan Büyükanıt Fotoğraf: Necati SAVAŞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle