10 Ocak 2025 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

meydanlara çıkamamaktadır. Milletin, sosyal güvenlik, eğitim ve sağlık gibi en temel haklarına yapılan saldırılar artık cevapsız kalmaktadır… Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘anayasa ile çizilmiş kimliğini ve rotasını’ değiştirme çabaları devam etmektedir. Türkiye’yi ‘kobay’ olarak gören Amerika, Avrupa ve küresel güçler, milli reflekslerimizi zayıflatma oyununu oynarken, demokrasiyi, özgürlüğü bir araç olarak kullanmaktan çekinmemektedir. Yine bu tepkisizleştirme ve etkisizleştirme deneyini yaparken, bu ülkenin temel kurumlarını ‘demokrasi dışı’ ve ‘gereksiz’ bulduklarını söyleyerek, kamuoyunu aldatmaktan ve oyalamaktan utanmamaktadırlar. Bütün bunlar ABD ve AB başta olmak üzere küresel güçlerin Türkiye’yi önce ‘tepkisizleştirme’ sonra ‘etkisizleştirme’ çabalarının sonucudur: Etkisiz ve tepkisiz bir toplumun hedefi olmaz, idealleri olmaz, kimliği olmaz… Küresel güçlerin Türkiye’deki laboratuar çalışmaları, Türk Milleti’ni böyle ‘ruhsuz’ hale getirme amacını taşımaktadır. İşte Amerika’nın da, Avrupa’nın da yanılgısı buradadır… Türkiye, ABD gibi ‘dermeçatma’ bir ülke değildir. Türkiye, asırlardır Türklerin himayesinde yaşamış Avrupa gibi bir ‘uşaklık merkezi’ de değildir. Türkiye, Afganistan değildir, Irak hiç değildir. Türkiye’nin hedefleri vardır… İdealleri vardır… Bayrağımız, vatanımız, bağımsızlığımız bizim milli sevdamızdır… Güçlü bir devlet, milli bir iktidar bizim amacımızdır… Her geçen gün gelişen, büyüyen, milletiyle güçlü bir dayanışma içinde olan, insanlarına sosyal devletin kollarını açmış, onlardan modern eğitim ve sağlık hizmetlerini esirgemeyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti idealimizdir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, Kerkük’te, Musul’da, Batı Trakya’da soydaşlarımıza sahip çıkan, iç ve dış siyasetinde küresel çetelerin değil, tarihi sorumluluklarının gereğini yerine getiren, devlet ve millet arasında her türlü iç ve dış saldırılara karşı güçlü bir dayanışmanın var olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti hedefimizdir. Öğretmenimiz ise Mustafa Kemal Atatürk’tür… İşte Amerikan’ın, Avrupa’nın rahatsız olmasının sebebi, 75 milyonun yüreğinde taşıdığı, beyninde gerçekleştirme azmini ve kararlılığını yaşattığı bu C S TRATEJİ 5 duygular, bu düşüncelerdir. Bugün küresel güçler, ne kadar ‘Türkiye’yi tepkisizleştirdiklerini’ düşünseler de 75 milyonun içinde haykırdığı bir ‘sessiz çığlık’ vardır… Kurtuluş Savaşı’nda emperyalistlere karşı kendini gösteren bu sessiz çığlık, yeri ve zamanı geldiğinde tekrar kendini gösterecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Çünkü Türkiye, küresel güçlerin ‘kobayı’ değildir. Çünkü Türkiye’nin binlerce yıllık tarihinden kaynaklanan ‘geleneksel asaleti’ vardır. Bu asalet, Türk’ün damarındaki kanda halen mevcuttur. İşte Türkler, bu asil kanı taşıdığı için Amerika’ya, Avrupa’ya, küresel güçlere ‘köle’ olmayacaktır. Bizi, millet olarak bir araya getiren, birliğimize, bağımsızlığımıza ve bütünlüğümüze duyduğumuz sarsılmaz inanç ve bağlılıktır… Mehmet Akif Ersoy, Türklerin, tarihine ihanet etmeyecek ve tarihin çöplüğünden çıkmış, ‘dermeçatma’ ülkelerin çizdiği dar çerçeveyi kabul etmeyeceğini, İstiklal Marşı’mızdaki şu mısralarla dünyaya ilan etmiştir: "Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım, Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım.." İşte Türk budur… NATO ve RusyaABD ilişkilerinde bir "kopma noktası" anlamına gelebilir. Bölgede yeni bir gerginlik ve istikrarsızlaşma yaşanabilir. Ayrıca bu durumda genel olarak Avrupa’da ve özellikle Karadeniz’de askeri dengenin bozulma olasılığı yüksektir. Hatırlanırsa, ABD ile müttefikliğine rağmen Türkiye, Karadeniz’de ABD askeri varlığını engelleyen adımlar atmıştı. Zira şu anda Türkiye, Karadeniz’de tesis edilmiş olan statükodan memnun sayılabilir. Karadeniz’in nominal olarak bir "NATO gölü", ancak pratikte Amerikan donanmasının kontrolünde bulunan bir deniz haline dönüşmesi, Türkiye’nin çıkarları açısından arzulanır bir gelişme değildir. Zira bu gelişmelere paralel olarak Türkiye, özellikle boğazlardaki hakimiyetinin ABD tarafından tartışmaya açılma ihtimalinden dolayı tedirginlik hissedebilir. Büyük Ortadoğu Projesinin uygulanmaya konduğu ve Irak’ın kuzeyinde ABD etkinliğinde bir oluşumun kurulduğu bir ortamda, ABD’nin Karadeniz’deki askeri etkinliği, fiili olarak sadece Rusya’nın değil, Türkiye’nin de çevrelenmesi ve sınırlandırılması anlamına gelecektir. Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyelikleri, bu ülkelerin sırasıyla ya parçalanma sürecinin tamamlanması veya parçalanma tehlikesinin ortaya çıkması anlamına gelebilir ki, bu durum da Türkiye’nin güvenliği açısından istenmeyen sonuçlar doğurur. Nitekim Kosova’nın tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinin ardından Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgeleri Güney Osetya ve Abhazya konusunda Rusya’nın tutumu daha da sertleşti. Aslında Rusya sürekli olarak Kosova bağımsızlığının emsal oluşturabileceğinden bahsetse de, ilke olarak tek taraflı ilan edilen bağımsızlığa karşıdır. Dolayısıyla Rusya, ancak ve ancak mecbur kalırsa, Güney Osetya ve Abhazya konusunda radikal adımlar atabileceğini göstermeye çalışıyor. Bugün Rusya’nın Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgelerine bakışı, Kosova statüsü konusundaki gelişmelerden çok, NATO’nun genişlemesiyle ilgili gelişmelere bağlıdır. Rusya, sadece fiili olarak parçalanmış durumda bulunan Gürcistan ile ilgili değil, akrabası Ukrayna konusunda bile radikal adımlar atabilir. Ukrayna’da muhtemel NATO üyeliği tartışıldığı bugünlerde Rusya’da Ukrayna’nın parçalanma ihtimali tartışılıyor. Hatta Kommersant gazetesinin iddiasına göre RusyaNATO Konseyi’nin görüşmelerinde Putin, Ukrayna’nın parçalanma ihtimalini dile getirmiştir. Putin’e atfedilen sözlerde Ukrayna’nın Doğu Avrupa’dan ve Rusya’nın ona Anar SOMUNCUOĞLU TUSAM RusyaUkrayna Araştırmaları Masası asomuncuoglu@tusam.net Putin’in katıldığı NATO zirvesi rekabete sahne oldu… S oğuk Savaş’ın ve oluşturulmaya çalışılan "yeni düzenin" temel aktörlerinden olan NATO, 24 Nisan 2008 tarihlerinde zirvesini gerçekleştirdi. Soğuk Savaş döneminden farklı olarak bu sefer zirve, RusyaNATO diyaloguna da sahne oldu. Ancak zirveye damga vuran iki tarafın işbirliği değil, fikir ayrılıklarıydı. Mayıs ayında görevine veda etmeye hazırlanan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, NATO’nun Doğu’ya genişlemesi (yani Ukrayna ve Gürcistan için Üyelik Eylem Planları’nın görüşülmesi konusu) başta olmak üzere bir dizi güvenlik problemini görüşmek için NATO zirvesine bizzat katıldı. Putin, yapılan RusyaNATO Konseyi’nin toplantısının ardından sürpriz bir basın toplantısında kameralar karşısına geçse de, sert ifadelerden kaçınmaya çalıştı. Bununla birlikte Putin açık ve net olarak, NATO’nun Rus sınırlarına kadar genişlemesini Rusya’nın milli güvenliğine doğrudan tehdit sayacaklarını açıkladı. Genişlemeye Rusya engeli NATO’nun Bükreş zirvesine Putin’in yanı sıra Özbekistan ve Türkmenistan devlet başkanları da katıldı. Söylem yumuşamış olsa da zirveye RusyaABD rekabeti damgasını vurdu. Rusya’nın verebileceği karşılık göz önüne alınarak Gürcistan ile Ukrayna’nın NATO üyelikleri ağırdan alınıyor. Ukrayna, Belarus ve Moldova gibi ülkelerin Batı ile bütünleşmesini arzuluyor. Ancak Doğu Avrupa dışındaki Avrupa ülkelerinin birçoğu, ABD’nin gerilimi tırmandırma yaklaşımından yana değildir. ABD’nin Ukrayna ve Gürcistan üyelikleri konusundaki ısrarının arkasında, yürürlükte olan ABD’nin küresel hakimiyet stratejisi bulunuyor. Bu ülkelerin NATO’ya dahil edilmesi, yani aslında ABD’nin askeri etkinlik alanına dahil edilmeleri, birincisi Rusya’nın sınırlandırılması, ikincisi ise Karadeniz’in bir NATO gölü haline gelmesi anlamına gelecektir. Eski Doğu Bloku üyelerinin NATO içerisindeki durumları göz önünde bulundurulursa, bu durum aslında direkt olarak ABD’nin Karadeniz hakimiyeti anlamına gelecektir. Ayrıca NATO içindeki kesinkes ABD yanlısı olan ülkelerin sayısı da artacaktır. NATO GENİŞLEMESİ Zirvede Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya üyeliklerinin yolunu açacak Üyelik Eylem Planları’nın kabul edilmesiyle ilgili karar ertelendi. Uygun bir dille bu ülkelere NATO kapısının açık olduğu, ancak şu anda bir kararın çıkmadığı bildirildi. Aralık ayında bu konuda tekrar görüşmelerin yapılacağı bildiriliyor. Bu karara Putin başta olmak üzere Rus yetkililerinin çabalarının etki ettiği söylenebilir. ABD ile problemin bulunduğu ve Avrupa güvenliğini yakından ilgilendiren konularda Putin’in taktiği, Avrupa ülkelerinin meseleye müdahil olmalarını sağlamaktır. Bu amaçla Rusya, Avrupa güvenlik dengesinin bozulduğunu ve böyle giderse, Avrupa güvenliğini daha da kötü etkileyecek olan bazı önlemler almak durumunda kalabileceğini dile getiriyor. Nitekim, NATO zirvesinde Ukrayna ve Gürcistan’ın halihazırdaki NATO üyelikleri konusunda başta Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinin karşı çıktıkları görüldü. Avrupa ülkelerinin (Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Macaristan, Belçika, Hollanda, Lüksemburg) karşı çıkışlarının temel sebebi Rusya ile cepheleşmek istememeleridir. Aslında Avrupa ülkeleri genel olarak Güney Kafkasya ve Rusya’nın batısındaki ‘KOPMA NOKTASI’ Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyelikleri Rusya
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle