02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C S TRATEJİ C S olacaktır. TRATEJİ 13 NATO zirvesinde Afganistan, genişleme ve füze savunma sistemi tartışıldı… ABDRusya mücadelesinden sonuç çıkmadı Cihangir DUMANLI [email protected] N ATO, kurulduğu 1949 yılından bu güne kadarki 22. zirvesini 2–4 Nisan tarihleri arasında Bükreş’te yaptı. Devlet ve hükümet başkanları bu 22. zirvenin 10’unu Soğuk Savaş yıllarında (1949–1990), 12’sini ise 1990’dan bu yana yaptılar. 41 yılda yapılan 10 zirveye karşı, son 18 yılda 12 zirvenin yapılmış olması, NATO’nun Soğuk Savaş sonrası kendisine yeni bir varlık sebebi ve fonksiyon aramasının bir sonucudur. Bükreş zirvesine damgasını vuran konular; Afganistan, İttifak’ın genişlemesi ve Avrupa’ya yerleştirilecek füze savunma sistemi oldu. Bükreş’teki NATO zirvesi Afganistan, genişleme ve füze savunma sistemleri üzerine yoğunlaştı. Genişleme Rusya’nın Ukrayna ve Gürcistan karşıtlığı; Yunanistan’ın Makedonya karşıtlığı nedeniyle istenen düzeyde olmadı. olmak üzere 31 bin asker bulunduruyor. Savunma bakaİTTİFAKIN GENİŞLEMESİ nı Gates, 2200 Deniz Piyadesinin daha Afganistan’a gönderileceğini söyledi. ABD’li Senatör Biden, ABD’nin Irak’ta üç haftada yaptığı harcamayı Afganistan’da beş yılda yaptığını açıkladı. Başka bir ifade ile ABD küresel terörle mücadelesinde sıklet merkezini yanlış yerde yaptı. ISAF emrinde 26’sı NATO üyesi, 14’ü NATO dışından olmak üzere 40 ülkeden 47 bin asker bulunuyor. ABD, Kanada ve İngiltere dışındaki ülkeler askerlerinin güney sektörde Taliban’la çatışmasını istemiyor. Avrupa’da yapılan kamuoyu yoklamalarında Avrupalıların yüzde 70’nin, askerlerinin Taliban’la savaşmasına karşı olduğunu gösteriyor. ABD sıklet merkezini petrol için gittiği Irak’ta değil, gerçek terör tehdidinin olduğu Afganistan’da yapmış olsa idi, diğer ülkelerden asker istemek zorunda kalmayacaktı. Bu durumda diğer ülkelerin Taliban’la çatışmak için asker göndermeleri, Amerikan halkı petrolü ucuz kullansın diye kendi askerlerinin yaşamlarını tehlikeye atmaları anlamına geliyor. Afganistan iki bakımdan NATO ve ABD açısından önem kazanıyor: NATO’nun varlığını devam ettirebilmesi ve Taliban’ın Pakistan’da güçlenmesinin önlenmesi. NATO, tarihinin en büyük ve en şiddetli çatışmalarını yaşadığı Afganistan’da başarısız olursa ittifakın varlık nedeni ve geleceği tehlikeye girecek. NATO içerisinde çatışmalara giren ülkeler ve elini (haklı olarak) taşın altına sokmayan ülkeler olmak üzere iki grubun bulunması ABD için istenen bir durum değil. Ayrıca ABD için en tehlikeli senaryo, Taliban’ın etkisini Pakistan’a yayarak bu ülkenin kontrolünü ele geçirmesi ve Pakistan’ın nükleer silahlarına sahip olmasıdır. Bu durumda İran da kendi nükleer silah programına hız verecek, ABD biri Sünni, diğeri Şii olmak üzere iki nükleer güçle karşı karşıya gelecek, belki de nükleer Taliban’a karşı İran’la ilişkilerini düzeltecektir. Kısaca Afganistan’daki başarısızlık bölgede yeni dengelerin kurulmasına neden olacaktır. Bükreş zirvesinde, NATO Afganistan’a uzun vadeli taahhütlerini yenilemekle birlikte, ABD’nin istediği gibi Taliban’la savaşacak asker sayısının artırılması mümkün olmadı. Zirvede NATO’nun Afganistan’da sivil faaliyetlere ağırlık vermesi, Pakistan ve uluslararası örgütlerle daha sıkı işbirliği yapılması kararlaştırılmıştır. Bükreş’teki NATO zirvesinden.. Bükreş zirvesinin en önemli konularından birisi de İttifak’ın genişlemeye devam etmesidir. 1949 yılında 12 ülke ile kurulan NATO, Soğuk Savaş döneminde 1952’de Türkiye ve Yunanistan’ı, 1955’de Almanya’yı; 1982’de İspanya’yı alarak üç kez genişlemişti. Asıl genişleme Soğuk Savaş sonrasında 10 yeni üye katılarak sağlanmıştır. 1999’daki dördüncü genişleme dalgasında Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Macaristan; 2004’deki beşinci genişleme dalgasında ise üç Baltık devletinin yanı sıra, Slovenya, Slovakya, Bulgaristan ve Romanya üye yapılarak üye sayısı 26’ya çıkarılmıştır. Bükreş zirvesinde altıncı genişleme dalgasında Arnavutluk ve Hırvatistan üyeliğe davet edilmişlerdir. Bu ülkelerle yapılacak katılım anlaşmalarından sonra üye sayısı 28 olacaktır. Arnavutluk ve Hırvatistan ile aynı durumda olan Makedonya ise Yunanistan’ın vetosu nedeni ile üyeliğe alınmamıştır. Kendi ülkesinde Makedonya bölgesi bulunan Yunanistan, bu ülkenin ismine itiraz etmektedir. NATO içerisinde bu ülkeyi anayasal ismi ile tanıyan tek ülke Türkiye’dir, diğer ülkeler ve uluslararası kuruluşlar Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya (Former Yugoslav Republic of Macedonia FYROM) demektedirler. Zirve sonuç bildirgesinde Makedonya’nın üyeliği hak ettiği vurgulanarak, isim sorununun bir an önce çözülmesi istenmiştir. Zirvede genişleme ile ilgili en önemli tartışma, halen Barış İçin Ortaklık (BİO) statüsünde bulunan Ukrayna ve Gürcistan’ın, üyelikten bir önceki aşama olan Üyelik Eylem Planı (Membership Action Plan–MAP) statüsüne alınmaları konusunda olmuştur. Soğuk Savaştan sonra ortaya çıkan stratejik boşlukları doldurmaya çalışan ABD, bu kapsamda Karadeniz havzasının kontrolünü ele geçirmeye çalışmaktadır. Bulgaristan ve Romanya’dan sonra Ukrayna ve Gürcistan da NATO’ya üye yapılırsa Karadeniz (Rusya hariç) tamamen NATO üyesi ülkelerin kontrolünde olacaktır. Bu durum, Rusya’yı güneyden tehdit edeceği gibi, Doğu–Batı enerji koridorunun kontrolünde ABD/NATO’ya avantaj sağlayacaktır. NATO–Rusya Konseyi (NRC) toplantısından sonra bir basın toplantısı yapan Putin, "Sınırlarımızda güçlü bir askeri bloğun bulunması Rusya’nın güvenliğine doğrudan tehdit olarak algılanacaktır" diyerek rahatsızlığını ifade etmiştir. Doğal gaz bakımından bağlı oldukları Rusya’yı üzmek istemeyen Almanya, Fransa ile birlikte Ukrayna ve Gürcistan’ın Üyelik Eylem Planına alınmalarını engellemişlerdir. Ancak zirve sonuç bildirisinde bu iki ülkenin de bir gün NATO üyesi olacakları vurgulanarak ittifak taahhüt altına girmiştir. Bu açıklama her iki ülkeyi de tatmin etmiştir. Gürcistan 2003 yılında "Gül Devrimi", Ukrayna ise 2004 yılında "Turuncu Devrim" ile Batı kontrolüne sokulmuşlardır. Ukrayna halkının yüzde 70’i NATO üyeliğine karşı olmasına rağmen yönetim Üyelik Eylem Planı için NATO’ya resmen başvurmuştur. Her iki ülkenin durumları Aralık ayında yapılacak Bakanlar düzeyindeki Kuzey Atlantik Konseyinde ele alınacaktır. Zirvede ayrıca Sırbistan, Karadağ ve BosnaHersek ile yoğunlaştırılmış ortaklık ilişkisi kurulmasına karar verilmiştir. Makedonya ile birlikte bu ülkeler de NATO üyesi oldukları takdirde, Yugoslavya’nın parçalanması ile ortaya çıkan tüm ülkeler (Kosova hariç) NATO’ya girmiş FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ Bükreş zirvesinde ABD’nin ısrarla gerçekleştirmek istediği diğer bir konu, Doğu Avrupa’ya yerleştirilecek füze savunma sistemi idi. ABD, İran ve Kuzey Kore’den kendi ülkesine atılabilecek kıtalararası füzelere karşı savunmak üzere Çek Cumhuriyeti’ne uzun menzilli radarlar, Polonya’ya ise 10 adet füzesavar füzesi yerleştirmek istemektedir. Çek Cumhuriyeti ile Mayıs ayında anlaşma imzalanması beklenmektedir. İran’ın elinde halen operasyonel olan en uzun menzilli füze 1200 km menzilli Şahap–3 füzesidir. İran 3000 km menzilli Şahap–4, 5000 km menzilli Şahap–5 ve 6000 km menzilli Şahap–6 füzelerini geliştirmektedir.(1) Şahap–6 füzesi tüm Avrupa’yı etkisi altına alabilecektir. Kuzey Kore’nin elinde halen mevcut en uzun menzilli füze 2000 km menzilli Taep’o Dong 1 füzesidir. Bu ülke 6–9000 km menzilli Taep’o Dong–2 füzesini geliştirmektedir. Taep’O Dong– 2, Pasifik Okyanusu üzerinden atıldığı takdirde ABD’nin batı kıyılarını vurabilecektir. Bu füzenin Avrupa üzerinden ABD’ye atılması balistik kurallarına aykırı olacağı gibi, bu takdirde menzili Amerika’yı vurmaya yetmeyecektir. Görüldüğü gibi, gerek İran gerekse Kuzey Kore füzeleri halen Amerika kıtasına bir tehdit oluşturmamaktadır. Her iki ülke geliştirdikleri daha uzun menzilli füzelerini geliştirseler dahi İran’ın Amerika’yı vurması, Kuzey Kore’nin de Avrupa üzerinden Amerika’yı vurması mümkün değildir. Bu ülkeler ancak geliştirdikleri füzeleri denizaltılarına monte ederlerse ABD’ye tehdit oluşturabilirler. Bu durumda Amerika kıtasını korumak için doğu Avrupa’ya füze savunma sistemi yerleştirmek pek mantıklı görülmemektedir. Anılan sistemlerin Rus füzelerine karşı yerleştirildikleri açıktır. Rusya’nın elinde halen en uzun menzilli füze, 16000 km menzilli SS–18 kıtalararası balistik füzesidir. Rusya, savunmasını konvansiyonel kuvvetlerinin yanında, uzun menzilli füzelere ve bunlarla atabileceği kitle imha silahlarına dayandırmaktadır. ABD’nin doğu Avrupa’ya yerleştireceği füze savunma sistemleri Rusya’nın bu en önemli yeteneğini etkisiz hale getirecektir. Bu nedenle Rusya doğu Avrupa’ya füze savunma sistemleri yerleştirilmesine itiraz etmektedir. Zirve sonuç bildirgesinde füze savunma sisteminin NATO ülkelerini koruyacağı belirtilerek, bu sistemin NATO’nun kendi geliştirmeyi planladığı füze savunma sistemi ile entegre edilmesi konusunda bir çalışma başlatılmıştır. AFGANİSTAN Zirvede birinci öncelikle ele alınan Afganistan konusunda ABD’nin amacı, ülkenin güneyinde Taliban ve El Kaide ile çatışan ABD, İngiliz ve Kanada birliklerinin takviye edilmesini sağlamaktı. ABD’nin stratejik ortağı olan Kanada diğer ülkelerden takviye gelmemesi halinde kendisinin de bu bölgeden çekileceğini açıklamıştı. ABD’nin yardımına NATO’nun askeri kanadına tamamen dönmek isteyen Fransa koştu. Fransa, Afganistan’a 700 asker gönderiyor. Ancak bu askerler güneyde Taliban’la çatışmak için gitmiyorlar. Doğu sektöründe görev alacak Fransız birliği bu sektördeki Amerikan askerlerinin güneye kaydırılmasına olanak sağlayacak. Bu karar üzerine Kanada çekilmekten vazgeçti. Başkan Bush zirvede yaptığı konuşmada, diğer ülkelerin Taliban’la savaşmak üzere asker vermezlerse, 11 Eylül benzeri bir eylemle karşılaşabileceklerini, Taliban ve El Kaide’nin Afganistan’da yenilgiye uğratılamaması halinde tehdidin Avrupa ve Amerika’yı vurabileceğini söyleyerek baskı yaptı. ABD yığınakta yaptığı hatayı müttefiklerini kullanarak düzeltmek istiyor. ABD’nin Afganistan’ı işgal etmesinin gerekçesi küresel terörle savaşmak idi. Irak’ı de aynı gerekçe ile işgal etmişti. Oysa sonradan ortaya çıktığı gibi Saddam Hüseyin rejiminin küresel terörle bir bağlantısı yoktu. Irak ABD’nin işgali sonucunda küresel terörle mücadelenin merkez cephesi haline geldi. ABD’nin Irak’ı işgalinin gerçek nedenleri, petrol kaynaklarına egemen olmak ve İran’ı dengelemekti. ABD bu nedenle 160 bin askerle Irak’ı işgal ederken, Afganistan’da 19 bini Uluslararası Güvenlik ve Yardım Kuvveti (ISAF) emrinde, 12 bini de ulusal komutasında rürlüğe girmemiştir. Rusya, Gürcistan’ın Güney Osetya ile Abhazya ve Moldova’nın Transdinyester bölgelerinde ayrılıkçı hareketleri destekleyecek şekilde barış gücü adı altında asker bulundurmak suretiyle, kanat bölgesi için kendisine ayrılan silah limitlerini aşmıştır. Rusya’nın Moldova ve Gürcistan’ın rızaları olmadan bu ülkelerde asker bulundurması da AKKA Anlaşmasına aykırıdır. NATO ülkeleri Rusya Anlaşmaya uymadıkça Uyarlanmış AKKA’yı onaylamamaktadır. Rusya ise, Gürcistan ve Moldova’daki birliklerinin barış gücü olduğunu, bu birliklerini çektiği takdirde söz konusu ülkelerin karışacağını ileri sürerek birliklerini çekmemektedir. Ayrıca Romanya ve Bulgaristan’daki ABD üslerinin AKKA Anlaşmasına aykırı olduğunu ileri süren Rusya, Temmuz 2007’de AKKA Anlaşmasının uygulamasını tek taraflı olarak askıya almıştır. Bükreş zirvesinde NATO’nun AKKA Anlaşmasına bağlı olduğu belirtilerek Rusya’nın askıya alma kararını geri alması istenmiş, durumun bu şekilde uzun süre devam edemeyeceği vurgulanmıştır. İttifakın toplam savunma harcamalarının yüzde 68’ini tek başına yapan ABD, örgütü de kendi amaçları doğrultusunda kullanıyor. Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin üyelik tartışması Türkiye’yi olumsuz etkilerken, Arnavutluk’a davet olumlu olabilir… NATO imkanlarını kullanarak bir harekat icra ettiği takdirde, BİO üyesi olmayan GKRY ve Malta bu harekata katılamayacaktı. Malta’nın BİO üyesi olması bu konuda GKRY’ni yalnız bırakmıştır. Bu durumda GKRY’nin NATO üyesi olma veya en azından BİO statüsüne geçme talepleri hız kazanabilir. Türkiye bu konudaki kararlı tutumunu sürdürmelidir. Fransa’nın askeri kanada tam olarak dönme talebi karşısında Türkiye’nin tutumunu tespit ederken, bu ülkenin AB konusundaki tutumu göz önüne alınmalıdır. Avrupa’ya yerleştirilecek füze savunma sistemi Türkiye’yi korumamaktadır. Esasen Türkiye’nin ihtiyacı kıtalararası balistik füzelere karşı korunmak değil, kısa ve orta menzilli füzelere karşı "harekat alanı füze savunması"dır. Türkiye’ye füze tehdidi ancak İran’a karşı ABD ile işbirliği yapmamız halinde İran’dan gelebilir. Bu durumda da ABD’nin bizi koruması gerekir. Avrupa ve Amerika’nın uzun menzilli füzelere karşı savunulması için Türkiye’de de radar veya füze konuşlandırmaları zaman zaman gündeme gelmektedir. Ülkemizi hedef haline getirecek bu talepler uygun karşılanmamalıdır. Türkiye’nin en önemli güvenlik sorunu olan terörizme karşı savaşa zirve sonuç bildirgesinde yeterli ağırlık verilmemiştir. Riga zirvesinde NATO gündemine giren enerji güvenliği konusu Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir. DİĞER KONULAR Bükreş zirvesinde yukarıdaki konuların dışında şu konularda da görüş birliğine varılmıştır: ? NATO’nun diğer uluslararası kuruluşlarla daha sıkı işbirliği yapması, ? Terörizme karşı savaşa devam edilmesi, ? Yeni bir Stratejik Konsept hazırlanması, ? Malta’nın BİO programına alınması, ? Karadeniz’in AvrupaAtlantik bölgesi için taşıdığı önem, buradaki bölgesel işbirliğinin diğer ülkelere de açık olması, ? İran’ın nükleer çalışmaları ile ilgili olarak BM Güvenlik Konseyi kararlarına uyması, ? Fransa’nın İttifakın askeri kanadına tam olarak dönmesi, ? Küresel ortaklarla (Japonya, Kore, Avustralya, gibi üye veya ortak olmadıkları halde NATO harekatlarına katılan ülkeler) daha yakın işbirliği yapılması, ? İttifakın siber taarruza karşı savunma hazırlıklarının geliştirilmesi, ? Kritik enerji altyapısının korunması dahil, enerji güvenliğinin sağlanması, ? Komuta yapısının yeniden gözden geçirilmesi, ? NATO yeteneklerinin yeni tehditlere uygun olarak geliştirilmesi. TÜRKİYE’NİN DURUMU Türkiye Afganistan’da Taliban’la savaşacak asker göndermemekle isabetli davranmıştır. Bunun dışında Afganistan’a olan desteğimizin artacağı yetkililerce ifade edilmiştir. Ukrayna ve Gürcistan NATO’ya tam üye oldukları takdirde, Rusya dışındaki Karadeniz’in tüm kıyıları NATO ülkelerine ait olacaktır. Bu durum ABD’nin istediği fakat şimdilik askıya aldığı, Montrö sınırlamalarından kurtulma talebini tekrar gündeme getirecektir. Türkiye Makedonya’nın silahlı kuvvetlerinin NATO’ya girebilecek düzeye gelmesi için gereken yardımları yapmıştır. Bu ülkenin üyelik talebinin reddedilmesi Türkiye’yi memnun etmemiştir. Arnavutluk’un üye olması durumunda ikinci bir Müslüman ülke NATO üyesi olacaktır. BosnaHersek’in de üyelik yolunda ilerlemesi Türkiye’nin istediği bir şeydir. AB üyesi olup ta NATO üyesi olmayan altı ülkeden (Avusturya, GKRY, Finlandiya, İrlanda, Malta ve İsveç) GKRY ve Malta hariç diğerleri BİO statüsündedir. AB ile NATO arasında yapılan işbirliği anlaşmasına göre, AB AKKA Bükreş zirvesinde, müteakiben yapılan NATORusya Konseyi toplantısında ve Soçi’deki Bush–Putin zirvesinde ele alınan diğer bir konu da AKKA anlaşmasının Rusya tarafından askıya alınmasıdır. Atlantik’ten Urallar’a kadar olan bölgede tank, zırhlı personel taşıyıcı, helikopter, top ve muharip uçak sayılarını sınırlayan AKKA Anlaşması, 22 Ekim 1990’da 16 NATO ülkesi ve 6 Varşova Paktı ülkesi tarafından imzalanmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Çekoslovakya’nın ikiye ayrılması nedeniyle AKKA Anlaşması 30 ülke tarafından onaylanarak 17 Temmuz 1992’de yürürlüğe girmiştir. Anlaşmada Varşova Paktı için öngörülen limitler bu Pakt dağıldığı için anlamını yitirmiş, bu nedenle ülke ve bölge bazında yeni limitleri içeren "Uyarlanmış AKKA" Anlaşması Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) 1999 İstanbul zirvesinde imzalanmıştır. 30 ülkenin onaylaması ile yürürlüğe girmesi gereken Uyarlanmış AKKA anlaşmasını bu güne kadar dört ülke onayladığından henüz yü SONUÇ NATO zirvesine hakim olan konular ABD’nin küresel üstünlüğünü sürdürmesi amacıyla gündeminde olan konulardır. NATO Soğuk Savaştaki gibi üye ülkelerin topraklarını savunan bir ittifak olmaktan çıkmış, ABD’nin küresel egemenliğinin bir aracı haline getirilmektedir. 2007 yılında 928 milyar dolar olan NATO’nun toplam savunma harcamalarının 630 milyar doları (yüzde 68) ABD’ye aittir. Bu nedenle ABD NATO’yu istediği gibi yönlendirmektedir. Bu zirvede de görüldüğü gibi, ABD’yi engelleyen tek şey Rusya’nın endişeleri olmuştur. Bu bakımdan zirveye Rusya ile ABD arasında Soğuk Savaşı andıran güç mücadelesi damgasını vurmuştur. Türkiye "yeni NATO" içindeki konumunu ve tek taraflı hale gelen ilişkilerini kapsamlı bir şekilde gözden geçirmelidir. Dipnot: 1 http://www.missilethreat.com/missilesoftheworld/pageID.134/default.asp
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle