02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası [email protected] ıbrıs’ta rengarenk balonlar henüz havaya bırakılmadan önce dünya basınının haber başlıkları belliydi: "Rumlar ve Türkler, birbirlerini yarım yüzyıldır ayırmakta olan barikatları kaldırmaktaydı" ve bu "Kıbrıs’ta çözümün mümkün olduğunun önemli bir işaretiydi". "Ledra Caddesi’nin açılması, Kıbrıs sorununun çözümüne açılan bir yol"du. AB yetkilileri ve başta Almanya olmak üzere Avrupa devletleri gelişmeleri yakından takip ediyor ve memnuniyetlerini bildiriyorlardı. Gelişmeler tek bir haber ajansından servis edilmişçesine aynı vurguyu içeriyordu: Lefkoşa, "Avrupa’nın bölünmüş son başkenti" idi. Açıkçası dünya kamuoyuna, Lokmacı Barikatı’nın yeni bir "Berlin Duvarı" olduğu mesaj verilmek isteniyordu. Haliyle etnik kökeni, dini, dili, kültürü, tarihi aynı olan insanları yani bir milleti, savaş sonrasında ülkelerini işgal eden güçlerce zoraki bir ayrılığa tabi tutan Utanç Duvarı ile Rumların giriştiği katliamı durdurabilmek için siper yapılan Lokmacı Barikatı bir tutulmuş oluyordu. Böylece Lokmacı Kapısı’nın açılışı da Berlin Duvarı’nın yıkılışına benzetildi. Yeni dönemde, Kıbrıs için böylesi bir imaj seçilmesi, tıpkı Kıbrıs’taki iki halk gibi farklı din, dil, etnik köken ve kültürel esaslara sahip Sırplar ve Arnavutların yine Kıbrıs’taki gibi bir katliam girişimi nedeniyle Kosova sınırlarında ayrılmasını makul göstermek isteyen her türlü açıklamanın buharlaşıp dünya kamuoyunun zihninden silinmesini sağlama amacı taşıyor. Nitekim Kosova, sadece "devletlerin toprak bütünlüğüne saygı" ilkesi anlamında değil aynı zamanda KKTC’nin tanınması önündeki tek engel olan BM Güvenlik Konseyi kararlarının aşılabilir olduğu konusunda da bir devrim mahiyetindeydi. Bunun anlamı sadece Kosova’nın emsal teşkil etmesi ihtimalinin Kıbrıs üzerinden bertaraf edilmesi değil; özellikle AB için daha öncelikli olan Kıbrıs’ın birleşmesi ve bütün TalatHristofyas metinlerinde yer aldığı görüşmesinden... şekliyle Ada’nın tamamının AB toprağı olmasıdır. Hristofyas’ın GKRY Başkanı oluşuyla "her şey güzel olacak" temalı senaryo tekrar diğer dosyaların üzerine çıkarıldı ve KKTC Cumhurbaşkanı Talat ile güçlerini birleştirecek olan Hristofyas, kara büyüyü bozabilecek aktör olarak lanse edildi. "Yeni dönem" şatafatı, Lokmacı Kapısı’nın karşılıklı yaya geçişlerine açılmasıyla da taçlandırıldı. Rum kurnazlığı, Lokmacı’da su yüzüne çıktı… C S TRATEJİ Sorun, Rum egemenliğinin bittiği noktada Türk egemenliğinin başladığının kabul edilmek istenmemesi ile ilgiliydi. Halbuki, 1967’de Lokmacı Kapısı ilk kez açıldıktan sonra Rumlar tekrar saldırıya geçmişti ve Mücahitler, Rumları 1963’te çizilen sınırın 70 metre gerisine püskürterek bölgeye hakim olmuştu. Ancak Rumlar, 1974’de Emru Sokağı’nın kuzeyinden Çikko Sokağı’nın kuzeyine ilerleyen bu yeni sınırı kabul etmek istemedikleri için bölgeyi "ara bölge" olarak nitelendirmeye devam etmişlerdi. Nitekim kapının açıldığı gün Rumlar tarafından tekrar geçişlere kapatılmasının nedeni de aynıydı. Rum göstericilerin KKTC kontrolündeki Cikko’nun kuzey bölgesinde gösteri yapması KKTC polisi tarafından engellenince Rum kesimi "Türk polisinin ara bölgeyi ihlal ettiği" iddiasında bulunmuştu. Hristofyas iki kesimi birbirine bağlayan 57 metrelik yolda yalnız Barış Gücü'nün görev yapacağını, bu konuda Talat'la anlaştığını belirtirken, Türk askeri makamları yolun yarıdan fazlasının KKTC hududu olduğunu, Türk güvenlik güçlerinin geri çekilmeyeceğini söylüyorlar. Yunanistan’ın "10 millik hava sahası" iddiasını anımsatan "ara bölge" iddiasının anlamı, söz konusu 70 metreye Türk asker ya da polisinin gölgesi düşse Lokmacı Kapısı’nın tekrar kapatılabileceğidir. Bu da Lokmacı Barikatı’nı, Berlin Duvarı statüsüne taşıyanların dikkatinden kaçmayacaktır. "KKTC’nin meşruiyet kazanmasını önlemek için, sınır kapısında KKTC polisi ile gümrük görevlilerinin ve KKTC bayraklarının bulunmaması, geçişlerde kimlikpasaport talep edilmemesi, giriş mührü vurulmaması" şartlarının kabul edilmemesine rağmen Hristofyas’ın Lokmacı tavizini vermesinin ardındaki niyet ortada… Halbuki, Rumların yıllardır uyguladığı "Kıbrıs Sorunu, Türk askerinin varlığından ibarettir" politikasının Lokmacı Kapısı üzerinden bir kez daha şekillendirildiği günlerde Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, KKTC Cumhurbaşkanı’nın davetiyle zamanlama açısından da, verilen mesajlar açısından da son derece isabetli bir ziyaret gerçekleştirmişti. Büyükanıt, KKTC Anayasası’nın Geçici 10. maddesine atfen "Kapı açılacak olsa bile hiçbir şekilde sorumlu olduğumuz bölgeden bir metre dahi geri adım atılmayacaktır" sözleriyle yetki ve görev kapsamında değişiklik yapılmayacağını tüm ilgililere duyurmuştu. Büyükanıt’ın, Garantörlük Anlaşması’na artık gerek kalmadığı, çözümün AB garantisi altında olduğu beyanatlarını verenlere ve Türk askerinin çekilmesini ön koşul yapmaya çalışanlara da, çözüm gerçekleşmeden askerin çekilmeyeceği şeklinde bir mesajı vardı. "Anlaşma imzalansa dahi çekilmenin ancak barışın adil, kalıcı ve güven verici olduğuna ilişkin bir kanaatin oluşmasının ardından gerçekleşebileceği" sözlerinin anlamı açık. En önemli mesaj, "TSK’nin, Ada'da kalıcı ve adil bir çözümün garantisi" olduğunun söylenmesiydi. Büyükanıt’ın "sivil kıyafet"i ise Hristofyas’a verdiği bütün mesajları tamamlıyor ve Türk dış politikasını bir kez daha özetliyordu: "Saldırmazsanız dostuz." Dipnotlar: 1 "Kıbrıs, EOKA Kurtuluş Mücadelesini Kutladı", MAHİ Gazetesi; "EOKA: Vatanı Onurlandıranlara Onur", ALİTHİA Gazetesi, 2.4.2008 2 "Başkan Dimitris Hristofyas: Bundan Sonraki Adım Dekonfrantasyon", HARAVGİ Gazetesi; ‘Bir Sonraki Adım Askerlerin Çekilmesi’ Filelefteros Gazetesi, 5.4.2008 K Ana sorun ‘çekilme’ KKTC ile Rum kesimi arasındaki Lokmacı Kapısı’nın açılması, kapanması ve yeniden açılması sorunun özünü de ortaya koyuyordu. Rumların ‘ara bölge’ kabul ettiği yerden KKTC polisinin çıkması yönündeki baskısı adadan ‘Türk askeri çekilsin’ propagandasının da nüvesini oluşturuyor. söylüyor muydu? Hayır, aksine kutlamaların bir parçasıydı ve Kıbrıs’ın geçmişindeki "katliam gerçeği"nden hiç bahsetmeksizin "darbe, istila ve işgalin" sebebi olarak "işleyemez" düzenlemeleri olan 1960 Anayasası’na işaret ediyordu. Açık ki, Kıbrıs Türklerinin "çözüm" için aradığı "ortaklık devleti", başta "siyasal eşitlik" ve "egemenlik paylaşımı"na ilişkin koşullar "işlemeyeceği" için Rum çözümünün bir parçası değildir. TEK TARAFLI GÜVEN Lokmacı Barikatı’nda bir kapı açılmasını kimileri "güven yaratıcı bir önlem" olarak değerlendirdi. Halbuki bundan hemen iki gün önce 1 Nisan’da, "195559 EOKA ulusal kurtuluş mücadelesinin başlama yıldönümü" yani EOKA'nın silahlı tedhişe geçişi, en gösterişlisi Lefkoşa'da olmak üzere bütün Güney Kıbrıs’ta bu yıl da aksatılmadan kutlandı.(1) Rum Meclis Başkanı Karoyan’ın "Kıbrıs Helenizmi mücadeleye devam edecek" sözleri eşliğinde, "Silahlı Tedhiş" yani katliamlara geçişti kutlanan. Peki, çözümün mimarı olarak lanse edilen Hristofyas, acaba yüzlerce Türk’ün katledilmesinin sorumlusu olan EOKA’nın hala coşkuyla kutlanıyor olmasının "güveni bir kez daha yıkacak bir eylem" olduğunu ÇÖZÜMÜN GARANTİSİ EOKA’dan vazgeçmeyerek güvensiz gelecek imajı çizen politikaların devamcısı olan Hristofyas, Lokmacı Kapısı’nın açılmasından hemen iki gün sonra, bundan sonraki hedeflerinin Lefkoşa Surlariçi’ni bölen hattın bütününden askerlerin karşılıklı olarak geri çekilmesi (dekonfrantasyon) olacağını açıkladı.(2) Kuşkusuz ki bu Papadopulos’un da dilinden düşürmediği, "güven arttırıcı tedbirler" kapsamında Türk askerinin Ada’dan tamamen çekilmesi talebinin ilk aşamasını oluşturuyor. Lokmacı Kapısı’nın açılması görüşülürken de Türk askerinin çekilerek bölgenin denetimini BM Barış Gücü’ne (UNFICYP) bırakması gündeme getirilmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle