02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ş Kurulan iki fabrikanın Alpullu Şeker Fabrikası... ardından Eskişehir Şeker gelir. 1 Şubat 1933’de temeli atılan işletmede montaj 67 ayda tamamlanır ve 5 Aralık 1933’de işletmeye alınır. Bu tesisin yer seçimi Mustafa Kemal tarafından yapılır. Yer seçiminin öyküsünü Celal Bayar 28 Şubat 1934 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde anlatmaktadır; ‘O tarihte Atatürk ile beraber, trenle İstanbul’a giderken Eskişehir’e yaklaştık. Birdenbire Atatürk; "Bizim Eskişehir fabrikası ne oldu" diye sordu. "Her şeyi ile hazır Gazi hazretleri" dedim ve devam ettim: "Yeri hakkında karar vermek üzereyiz. İki yerin de fayda ve sakıncaları var. Bunlar üzerinde duruyoruz." Atatürk, "bu işi beraber yapalım" dedi ve treni durdurdu. Porsuk yanındaki ilk yeri gösterdim. Şimdi fabrika mıntıkasındaki ikinci yeri gösterdim, burada para meselesi biraz farklı olur dedim. Atatürk hiç düşünmeden; "Burada yapacaksınız" dedi ve sebebini şu şekilde açıkladı: ‘Tren geçtikçe halk istasyonun hemen yanındaki fabrikayı görecek, morali yükselecek.’ Ve Eskişehir Şeker fabrikası işte bu yerde yükselmiş ve Cumhuriyet’in geleceği için umutları yükselten kuruluşlar arasında gururla yerini almıştır. Turhal Şeker Fabrikası dördüncü işletmedir. Artık işletmeleri bir çatı altında toplamanın vakti gelmiştir. 6 Temmuz 1935’de Sümerbank, İş Bankası ve Ziraat Bankası eşit hisselerle Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş (TŞFAŞ) kurarlar. Mustafa Kemal, ölümünden bir yıl önce Elazığ’ın Pertek ilçesine ziyaretinde gördüğü zayıf cılız çocukları görünce hedefi gösterir; çalışanların çabalarıyla olura dönmüştür. ‘Şeker fabrikalarının sayısı yirmiye çıkmaz ve Diğer Cumhuriyet işletmeleri gibi şeker şekeri ekmek kadar kolay alınır hale getirmezsek, fabrikaları da gittikleri çok az nüfuslu il ve ilçeleri, gürbüz çocuklara hasret kalacağız.’ çevre il ve ilçeleri de etkileyecek şekilde 1980’li yıllarda otuz civarında şeker fabrikamız değiştirdiler. Her işletme üretim fonksiyonlarının olur. yanında sosyal devletin temsilcileri oldular. Bölge halkı sinema, yüzme havuzu, spor salonları gibi EKER MAKİNESİ FABRİKALARI muhtemelen daha önce hiç görmedikleri keyiflerle bu fabrikalarla tanıştı. Fabrika çay bahçelerinde Şeker işletmelerinden söz edipte, Şeker Makine halk günleri tertiplendi. Cumhuriyet ve onunla Fabrikalarını kısacık da olsa anmamak, onların gelen medeniyeti yöre halkı içtenlikle dünyalarına ülkenin gelişimine yaptıkları çok büyük hizmetlere soktular, dünyanın ne olduğunu böylece anladılar. saygısızlık olur. Bu fabrikalarla birlikte halk pancar tarımıyla ve Aynı adlı şeker fabrikaları sahalarında kurulan bunun için gerekli tarım aletleri, gübre ve diğer Ankara, Afyon, Eskişehir, Erzincan ve Turhal malzemelerle tanışmış, bilgilenmiş, kurslarda Makine Fabrikaları, komple şeker fabrikaları eğitilmiş. TŞFAŞ tarafından 1951 ile 1989 yılları yanında, çimento fabrikaları, petrol rafineleri için arasında ‘Pancar Dergisi’ yayınlanmış ve tam 6.000 basınçlı kaplar, termik ve hidroelektrik santral köye bu dergi ulaştırılmış. Ayrıca 3 ayda bir de üniteleri, türbinleri ve daha pek çok ülkemiz için bilimsel ağırlıklı ‘Şeker Dergisi’ yayınlanmış. hayati öneme sahip üretimi gerçekleştirmişlerdir. Şekerle ilgili 220 kitap çıkarılmış, milyonlarca Yakın zaman kadar Türkiye’nin en büyük broşür basılmış. Yurtiçi ve dışına burslu öğrenciler makine parklarına sahip bu Şeker Makine gönderilmiş. Fabrikaları’nda olmaz denilen işler, mühendis ve C S TRATEJİ Çiftçilere, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi hayatlarını kolaylaştıran ev aletleri pancar zamanı pancar bedellerinden kesilmek üzere temin edilip dağıtılmış. 9 ‘PANCAR PARASI’ O günlerden kalan bir alışkanlıkla, Anadolu çiftçisi hala daha, oğlunu evlendirir, kızını gelin ederken yöre esnafından aldığı eşyalar için verdiği senetlere ‘pancar parasına’ diye not düşermiş. Evde kullanılacak ya da sünnet düğünlerinde helvalara katılacak şekerler, işletmelerce pancar bedeline mahsuben ayni olarak sağlanırmış. Türk çiftçisinin münavebeli yani polikültür tarımı, haşere ve yabani otlarla savaşı pancar sayesinde öğrendiği, tarımda mekanizasyona bu yolla geçtiği belirtilmektedir. Ülkemizin doğusunda bulunan Şeker fabrikaları, bu yörelerimize de ekonomik, sosyal ve kültürel açılımlar sağlamaya çalışmıştır. Söküm zamanlarında Anadolu yollarında pancarlarla dolu traktörler, pancar kantar ve depolama alanlarında koca koca yığınlar hatta yola düşmüş tek bir pancar, çiftçiler ve ailelerinden başlayarak, tarım teşkilatının özverili ziraat mühendisleri ve çalışanlarına oradan Şeker İşletmelerine kadar uzanan zahmetli bir emek ve alın terinin görebildiğimiz sonu, en değerli meyvesidir. İşte o çaba, halkını üretime katarak, refahın ve medeniyetin ancak böyle sağlanabileceğini gösteren, bu amaç için teknik eleman, teşkilat ve işletme gibi altyapıları kuran Cumhuriyetimizi daha kutsal ve saygın yapmaktadır. Fakirleştirerek, yardımlarla kendine muhtaç bırakan daha da kötüsü, halkını çalışma alışkanlığından, emeği ile ülke kalkınmasında yer almaktan alıkoyan uygulamalar ulusları geri bırakır. Hazır yemek önce tatlı gelse de, bedeli ağır olur. Şeker fabrikaları yalnızca şeker üretmedi. Aynı zamanda şeker makineleri ve daha birçok makineyi üreterek ülke kalkınmasına katkı sundu. Toplumun yaşamında ‘pancar parası’ olarak yer etti. Bu birikim 1990’larda Orta Asya ülkelerine dahi şeker fabrikası kurdu… ÜRETİM SEFERBERLİĞİ Bu nedenle, tarımda, sanayide yani üretimde geri kalmışlığın ne olduğunu bilen genç Cumhuriyet idareleri halkının ihtiyaçları olan her alanda üretim seferberliğine girişmişler, Türkiye’nin o zamanlardaki tüm birikimini, emeğini ve alın terini yönlendirmeye çalışmışlardır. ‘Topyekun kalkınma’ sloganının içi böyle dolmuş, halk kendisi için yapılan bu şerefli çabalara kıvançla ortak olmuştur. Bu fabrikalar, Cumhuriyet’in eğitim seferberliğine de önemli katkılarda bulunmuşlardır. Ancak eğitimli insan kaynaklarıyla daha yüksek katma değerli üretimler için çabalara girişilebileceğini bilen idarecilerin yüzünü kara çıkarmamıştır, Şeker İşletmeleri… Yazının başında fabrikanın ilk yıllarında bulunmuş Ustabaşı Emrullah Beydeli’den nasıl ışığa kavuştuklarını aktarmıştık. Son sözü de Emrullah Usta’ya bırakalım; ‘Bir Alpullu, bir de Kepirtepe Trakya’nın ışığıdır. Kepirtepe Köy Enstitüsü’nde bebeler öğrendi, Alpullu’da babalar...’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle