02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] Türklere yönelik eylemler artıyor… C S TRATEJİ Alman hükümetinin Türkiye üzerinde büyük baskılarıyla Marco W. tutuksuz yargılanmak üzere bırakıldı ve Almanya’dan gönderilen özel uçakla alınıp, törenlerle ülkesinde karşılandı. Ancak ve maalesef, tecavüz suçlusu olarak yargılanan bir Alman için milli birlik ve dayanışma hareketini başlatan aynı Alman basını aylardır Almanya’da süregelen bir dizi şaibeli olaya karşı son derece kayıtsızlar. Adeta böyle olayların olduğundan haberleri yok veya yokmuş gibi davranıyorlar. Geçmişte 23 Kasım 1992 tarihinde Almanya’nın Mölln kentindeki Mühlenstrasse’de Türk bir ailenin oturduğu evin kundaklanması sonunda Aslan ve Yılmaz ailelerine mensup 5 kadın yanarak ölmüştü. 1993 yılında Solingen’de de Türklere karşı bilinçli bir kundaklama olayı gerçekleşmiş ve bir Türk ailenin evine düzenlenen ırkçı saldırı ve bunun sonunda 5 Türkün diri diri yakılması olayı hafızalara kazınmıştı. 29 Mayıs 1993'te düzenlenen bu saldırıyı gerçekleştirip Türk ailenin evini kundaklayan üç Alman’dan ikisi kısa bir tutukluluktan sonra şimdi serbest; üçüncüsü zaten hiç yakalanmamıştı. Son birkaç aydır Almanya’da yine Türklere yönelik, bilinçli olduğu ve üst üste oluşmasından sonra rastlantı olarak nitelendirilemeyecek bir dizi yangın söz konusu. İlk olay, 3 Şubat 2008'de Almanya'nın güneybatısındaki Ludwigshafen kentinde Türklerin oturduğu bir evde çıkan yangındı ve bu yangında 9 Türk ölmüş, 60 kişi yaralanmıştı. Yangının çıkış nedeni hakkında oluşan şüpheler sonucunda 50 kişilik bir araştırma heyeti kurulmuş, Türkiye ise 4 emniyet görevlisinden oluşan bir heyeti yangını araştırmak üzere Almanya'ya göndermişti. Türkiye'nin de bir araştırma heyeti göndermesi üzerine Almanya’nın önde gelen Die Welt gazetesinde "Türk Güvensizliği" başlığıyla yayınladığı haberde bunun Alman makamlarına olan güvensizliğin sonucu olduğu iddia edilmişti. Bu olay üzerine yangını ve yangına çok geç müdahale ettiği belirtilen Alman itfaiyesini eleştiren Türk basını ve yetkilileri, demokratik ve eleştiriye açık olduğunu savunan Alman basın ve politikacıları tarafından eleştirildi. Türkiye’den tahkikat için polis gönderilmesi Alman zihniyetini derinden yaralamıştı. Almanlar olayı iç işlerine bir müdahale olarak görüyorlardı. Ancak nedense kendileri, Türkiye’nin her gün iç işlerine karışmak ve işleri karıştırmak için ülkelerinden Türkiye’ye gelen politikacı ve sivil toplum örgütü mensuplarını bugüne kadar hiç sorgulamamışlardı. Alman çifte standardının somut bir örneği olan bu olgu ve Alman yetkililerin olayı basit bir vaka olarak göstermek istemesine karşı, Almanya’da Türklerin yakılmak istendiğine dair şüpheler gün geçtikçe artıyor. Almanya’da yaşayan Türkler son iki aydır kendilerine dönük bir vahşetten söz etmeye başladılar. Tedirginler, korkuyorlar. Bunun somut nedenleri var: 3 Şubat’taki Ludwigshafen yangınından sonra; 11 Şubat 2008 Köln’de 4 Türk ailenin yaşadığı binanın bodrum katı yakıldı, 2 kişi dumandan zehirlendi, 14 Şubat 2008 Aldıngen’de biri Alman, çok sayıda Türkün apartmanı ateşe verildi, 15 Şubat 2008 – Gelenkırschen’de Türklerin oturduğu 4 katlı binanın bodrumunda şüpheli bir yangın çıktı, 14 kişi hastanelik oldu, arihte 1933 yılının 27 Şubat’ı Almanlar için önemli bir gün olarak kabul edilir. O gün akşamı Reichstag (Alman Parlamentosu) yangını çıkmış ve Hitler’in iktidara geliş için o yangın bahane edilerek ve yasalarda değişiklik yapılarak Nasyonal Sosyalizm’e karşı olan her şeyin yasaklanması Alman tarihinin de hızlı değişmesine ve ülkenin felakete sürüklenmesine neden olmuştu. Bu olayı ve bunu izleyen gelişmeler sonucu Alman halkı göz göre göre İkinci Dünya Savaşı ve onun yol açtığı felaketlerine katlanmak zorunda kaldılar. Bunun neticesinde uzun süre Amerikan, Rus, Fransız ve İngiliz işgaline boyun eğme gibi onursuz bir yaşam da onlar için kaçınılmaz olmuştu. Hâlbuki disiplinli, çalışkan ve kültürel altyapısı olan bir toplumun gelecek felaketleri sezebilmesi gerekirdi. Ancak Almanların disipline olan teslimiyet duygusu, daha sonra gelişen olayları, Nazizme karşı olan Almanların ve Yahudilerin öldürülmesine ses çıkarmama ve olanları görmeme gibi bir yolu seçmelerine neden oldu. Almanların karakterinde olan körü körüne itaat duygusunun yanı sıra geçmişte işlemiş oldukları cinayetlerden ötürü belirgin bir kompleksle hareket edip, son yıllarda adeta bir günah çıkarma anlayışıyla başka ülkelerdeki olaylara kendilerinde karışma hakkı görmeleri söz konusudur. Bu bağlamda Alman toplumunun ve siyasetinin demokrasi ve insan haklarına çok fazla değer veren bir toplum olma iddiasıyla boylarından büyük işlere girişerek zaman zaman Türkiye’deki insan haklarını da bahane ederek küstah girişimlerde Almanya’da bulunmalarına şahit olduk. Halbuki yakılan Almanların bu işgüzarlıklarının yanı sıra evlerden... kendi ülkelerinde yabancılara reva görülen muamelelere ve Avrupa’nın göbeğinde 1990’ların ortasında Bosna’da Müslümanlara dönük soykırıma ses çıkarmamaları ikiyüzlü ve oportünist yönlerinin de tipik bir örneğidir. Almanlar yakmayı ve yaktırmayı sever. Epey bir Yahudi’yi fırınlarda yaktılar, yaktırdılar. Alman halkı böyle bir olayı o zaman yok farz etmişti. Hitler rejiminde basın tek yönlü olduğu için de belki halkın büyük bir kısmının olaylardan haberi bile yoktu. T Nazilerin ‘yakma geleneği’ Almanya’da Türklere karşı eylemler giderek artıyor. Hitler’in iktidarına giden parlamento yangınıyla yerleşen Nazilerin geleneksel eylemleri yabancılara yönelmiş durumda. Alman toplumu ve basını gözaltındayken bir Türkün yaşamını yitirmesine de duyarsız kalıyor. YİNE YANGINLAR Geçtiğimiz yıl Marco W. İsimli bir Alman genci Almanya’da bir tatil köyünde küçük yaştaki bir İngiliz kızına tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklandı. Türk yasalarının herkese uyguladığı ve tecavüz vakalarına hassasiyet gösteren tüm uygar ülkelerde de olduğu üzere bu delikanlı Türk polisince mahkeme önüne çıkarılmak üzere tutuklandı. Olay sanki suçsuz bir Alman tutuklanmış, Türk hapishanelerinde zorla kapatılıyormuş gibi Almanya’da milli bir mesele oldu. Bütün medya ve basın Türkiye’yi ağır bir şekilde suçladılar. En ciddi Alman Dergilerinden "Der Spiegel" olayı kapak yaparak, Marco W.’yi de adeta milli bir kahraman yaptı. Hakkında sayfalar dolusu yazılar yazıldı. Halbuki ortada 3. bir ülkenin vatandaşı, İngiliz vatandaşı küçük yaştaki bir kız vardı ve o kız şikayetçiydi. Maalesef bir süre sonra
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle