02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 Dr. Nejat TARAKÇI İzmir Ekonomi Üniversitesi UAİ Bölümü [email protected] nlaşmalarla kabul edilmiş ulusal sınırlara sahip ağımsız devletlerin iki temel görevi vardır. ? Bağımsız varlıklarını korumak ve sürdürmek, ? Milletinin refah ve mutluluğunu sağlamaktır. Devletin varlığının en vazgeçilmez ve birinci unsuru, vatan adı verilen coğrafyadaki topraklarıdır. Vatanı olmayan bir devletten söz edilemez. Vatanı korumanın ve varlığı devam ettirmenin, kısaca ‘beka’nın sağlanmasının en temel unsuru, jeopolitik konumunun gerektirdiği yeterli bir askeri güce sahip olmak veya güvenilir bir askeri ittifak içinde bulunmaktır. Atatürk bu gereksinimi şöyle açıklamıştır: Dünyada hayat için, insanca yaşamak için istiklâl lâzımdır. İstiklâl sahibi olmak için haizi kuvvet olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icabeder. Kuvvet ordudur. Ordunun menbaı hayatı ve saadeti, istiklâli takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan imanı vicdanîsidir. Milletin refahı ise ekonomik açıdan güçlü ve bağımsız olmayı gerektirir. 21. yüzyıl başında içinde bulunduğumuz uluslararası ekonomik ve politik sistem, devletlerin yukarıda belirtilen iki temel görevini yapmasını giderek daha da zorlaştırmaktadır. Batı, yaptığının tersini hedefindeki ülkelere öneriyor… C S TRATEJİ ve ekonomi uzmanı, liberal ekonomik sistemin vazgeçilmez bir gereği olarak değerlendirmekte ve ülkenin geleceğini tehlikeye atan satışların farkında olamamaktadır. Bir ülke hangi askeri ve politik ittifak veya ekonomik sistem içinde bulunursa bulunsun, içine düşebileceği olumsuz koşulları daima tek başına karşılamayı düşünmek ve planlamak zorundadır. Temel kural şudur ki; denize düşen adama kendisinden başka kimse yardım edemez. 1974 Kıbrıs harekatında uçak yakıtı üretimini azaltan ve hatta arıza gerekçesi ile durduran Mersin’deki Türkiye’nin ilk özel rafinerisi ATAŞ örneği unutulmamalıdır. A Stratejik kuruluşlar özelleştirilmemeli A Türkiye’de çok sayıda kuruluşun özelleştirme aracılığıyla yabancılara satışı gerçekleşti. TEKEL ve Telekom bunlardan bazıları. Batı’da, stratejik kuruluşların yabancılara satılmasına kesinlikle izin verilmiyor. ulusal güvenlikle doğrudan veya dolaylı olarak ilgili hiç bir şirketin satılmasına izin vermemektedir. Fransa 11 sektördeki stratejik şirketlerin yabancı sermayenin eline geçmemesi için koruma önlemleri almıştır. Rusya ve Latin ülkelerinde stratejik şirketlerin devletleştirilmesi çalışmaları giderek yaygınlaşmaktadır.(1) B’NİN GÜVENLİĞİ VE KURULUŞLAR KÜRESEL SİSTEM VE DEVLETLER ABD liderliğindeki G7 ülkeleri tarafından yönetilen Küresel Sistem (KS), özellikle Türkiye gibi G7 ve AB dışında kalan devletleri, yukarıda belirtilen iki temel görevini yapamaz hale getirmiştir. Küresel sistem, devletlerin Beka ve Refahına önemli derecede katkı ve etkide bulunan ülke kaynak ve kuruluşlarını hedef alarak, doğrudan askeri güce başvurmaksızın ülkeler üzerinde politik kontrol sağlayabilmektedir. Küresel sistem, devletlerin hem güvenlik, hem de ekonomik açıklarını ustaca kullanarak sömürüsünü sürdürmektedir. Küresel sistem içindeki korumacılık özellikle yabancı sermayenin şirket satın almalarında gündeme gelmektedir. ABD’de bir kısım limanların Arap firmasına satılması kongre tarafından engellenmiştir. İngiltere’de Corus Grubu’nun Hindistan’ın Tata Grubu tarafından alınmasına büyük tepkiler gelmiştir. ABD, STRATEJİK KURULUŞ NEDİR? Ülkelerin savunma ve güvenliklerini doğrudan veya dolaylı, ekonomilerini doğrudan etkileyen kuruluşlara Stratejik Kuruluş (SK) adı verilebilir. Özellikle döviz kaybını önleyen ve dış alıma gerek kalmaksızın geniş tüketim ihtiyaçlarına cevap veren kuruluşlar da stratejik kuruluşlardır. TEKEL bu konudaki en önemli örnektir. Yetişmiş insan gücü ile birlikte, bu kuruluşlar ülkelerin temel görevlerinin yerine getirilmesinde, yani beka ve refahın sağlanmasında sigorta işlevi görmektedirler. Bu kuruluşların varlık nedenlerinin temel amacı, genelde kriz ve savaş gibi olağanüstü dönemlere yöneliktir. O nedenle barış zamanı el değiştirmeleri, bir çok politikacı Sigara Fabrikasının özelleştirilmesine karşı çıkan işçiler... Avrupa ülkelerinin stratejik kuruluşlara yaklaşımlarına bir göz attığımızda son derece milliyetçi ve korumacı bir tutum içinde oldukları görülmektedir. AB, terörizm ve enerji güvenliği dahil, global ve bölgesel güvenliğini NATO çerçevesinde ABD’ye ihale etmiştir ve ABD’nin Avrupa üzerindeki askeri ve ekonomik hegemonyasını kabullenmiştir. Çünkü bugünkü politik ve ekonomik konjonktürde bekalarını sağlamanın en ekonomik ve kolay yolu budur. AB ülkeleri savunma ve güvenlik harcamalarından sürekli kaçmakta ve hatta bazıları(2) NATO kriterlerinin bile altına indikleri için uyarılmaktadır. Ayrıca askeri personele ayırdıkları maaş ve diğer donanım giderlerinden de kaçınmak istemektedirler. AB’nin savunma ve güvenlik konularındaki bu kayıtsızlığı, TransAtlantik ilişkileri üzerine kurulmuş olup, Avrupa ülkeleri bu güvenlik bedeli karşılığında ABD’ye; ? NATO görev sınırlarının genişletilmesi, ? Avrupa’da kuracağı füze savunma sistemini destekleme, ? Afganistan operasyonuna asker ve silah sağlama, ? İran, İsrail ve Rusya politikasını destekleme, ? Lübnan’a asker gönderme talebini karşılama, ? Ekonomik rekabetten kaçınma, ? Avrupa’daki CIA sorgulama istasyonlarına, uluslararası hukuka aykırı olarak Irak’ta orantısız güç kullanılmasına, esirlerin yargısız hapsedilmesine ve insan hakları ihlallerine göz yumma gibi legal ve illegal bir çok konuda şartsız, sorgusuz ve beklemeksizin destek sağlamak zorundadırlar. ABD ve AB, küresel sistem içinde modern sömürü düzenini ortaklaşa sürdürmektedirler. AB Komisyonunun rekabeti ve serbest piyasa kurallarını emreden yüzlerce kararına rağmen, AB ülkeleri, ulusal çıkarlarını etkileme olasılığı bulunan kararlara direnmektedirler. Bankacılık, enerji, demirçelik, ulaşım ve iletişim sektörü, bilişim ve savunmagüvenlik alt yapısı gibi stratejik kuruluşlardaki ulusal kontrol daima elde tutulmaktadır. Hatta çok çarpıcı bir örnek olarak Almanya’nın ünlü Wolswagen otomobil firması verilebilir. Hitler’in kurduğu bu firma stratejik öneme sahip olmamasına rağmen, Alman endüstrisini, tarihini, disiplinini ve karakterini temsil ettiğinden milli şirketlere satılması benimsenmiştir. RUSYA’NIN YAKLAŞIMI Yeltsin zamanında serbest piyasa ekonomisinin sarhoşluğuna düşen Rusya, 19902000 yılları arasındaki on yıllık dönemde küresel sistem tarafından süratle teslim alınma sürecine sokulmuştu. Ancak KBG kökenli Putin’in iktidara getirilmesi Batı için her şeyi ters yüz etti. Putin çok basit bir şey yaptı. Rusya’nın stratejik kaynaklarının Batı’ya peşkeş çekilmesini engelledi. Batı’nın kültürel saldırılarına karşı tedbirler aldı. Böylece dengeler kendiliğinden sağlandı. Türkiye’ye örnek olması bakımından Rusya’nın yaptığı özelleştirme karşıtı veya korumacı önlemlere bir göz atalım;
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle