Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 Prof. Dr. Nadim MACİT Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi TUSAM/Danışman Toplumsal gerçekler çerçevesinde C S TRATEJİ inşanın sonucudur. Bu coğrafyayı yeniden inşa etmek isteyen egemen güçler bu sahte kimliği terör örgütü haline getirerek devletimize ve milletimize karşı kullanmaktadır. E tnisite, aidiyet duygusunu vurgular ve "bizi" ötekinden ayırarak tanımlar. Biz’i tanımladığı için "bize" ilişkin olan ve olduğu düşünülen şeyleri de içine alır. Ortak bir soy miti ve ortak anılarla ortaya çıkar ve kendine özgü kültürel farklılıkların bir ya da daha fazla unsurunu öne çıkartıp, özel bir coğrafi bölge ile bağ kurarak ve grup içi dayanışma duygusunu da pekiştirerek varlığını korumak ister. Etnik hareketin çemberini oluşturan bu çizgiler, aynı zamanda politik ayrımcılığın temel niteliklerini oluşturur."(1) Herhangi bir etnik grup ne ölçüde bu niteliklere sahipse ideal etnik topluluk tipine o ölçüde yaklaşır. SAHTE İNŞA Kendine özel bazı farklılıkları siyasi kalıplara dökerek bunun üzerinden siyaset yapmak, siyasi ayrımcılığı da beraberinde getirir. Her etnik ayrımcı siyasi hareket, kan bağıyla birbirine sıkı sıkıya bağlı olmanın gereğini vurgular. Siyasi faaliyetini, köken bilgisine sahip öncülerin geçmişe ait destanları, kahramanlık anıları ve hatıralarıyla örer. Meseleye siyasi ve tarihi gelenek açısından bakıldığında içimizdeki siyasi ayrılıkçı hareketin kullandığı semboller, tarihi kahramanlar ve destanlar Türk Milleti’nin ortak tasavvur biçimini oluşturan ortak sembol ve kişiliklerdir. Dolayısıyla böyle bir öncül üzerine kurulan siyasi hareket sahte inşadır. Etniksiyasi ayrılıkçı hareket bir devletin kuruluş felsefesini ve bu felsefe etrafında birleşen milletin ortak değerlerini parçalamak anlamına gelir. Dolayısıyla burada kullanılan "siyasi bölücülük" zihniyet farklılaşmasını ve bölücülüğü tanımlar. Birbirine çevrilmesi mümkün olmayan siyasi kavramlar ve bunların üzerine kurulan siyasi önermeler farklı siyasi zihniyetlerin varlığını gösterir. Devletin kuruluş felsefesi ve milletin ortak tasavvur biçimi konusunda birbirine çevrilmesi mümkün olmayan farklı siyasi kavramlar ve önermeler siyasi zihniyetin ayrıştığını gösterir. Böyle bir konu siyasetin değil, bölücülüğün konusudur. Eğer "biz" ve "onlar" duygusu oluşturan böyle bir siyasi bölücülük, kendini tarihi imgelerle destekleyerek gerilim hattı oluşturursa çatışma kaçınılmaz olur. Ülkemizde siyasi bölücülüğün geldiği nokta budur. Böyle bir aşamada "dağdan inin siyaset yapın" demek, devleti ve milleti siyaset yoluyla parçalayın demektir. Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi açısından "etnisite" üzerinden, tanımladığımız anlamda siyasi bölücülüğün gerçekleşmesi ne kadar mümkündür? Her şeyden önce siyasi talepler ancak bireysel hak ve özgürlükler gibi temel ortak değerleri kullanıyorsa meşru olabilir. Eğer bunlar yoksa üretilen Siyasi bölücülüğün toplumdaki ortak sembol ve kavramları kullanması sahte inşayı ortaya koyuyor. Sosyal yaşamı yalnızca kökenlere bağlamak, küresel güçlerin stratejisinin bir parçası, aynı zamanda ‘ilkellik kalıbı olarak’ nitelendirilebilir. Etnisite ve siyasi bölücülük İLKELLİK KALIBI Halklara özgürlük deyimiyle postmodern kabile mantığının buluştuğu tarihi kesit etnik grup oluşturmanın zeminini oluşturur. Kan bağıyla bağlı bulunduğu insan topluluğunu sosyal yaşayışın tek birimi saymak etnik grubun varlık koşulu olduğuna göre bu zemini sağlayacak fikri ve siyasi zeminin geçerli sayılması gerekir. Yanlış yere götürülen ve sürdürülmesi mümkün olmayan bir zeminde etnik grup davası ilkellik kalıbına denk düşer. Ülkemizde etnik grup bilincini yükselen değer haline getiren temel unsur postmodern fikri ve siyasi zemindir. Sosyal hayatın tek birimi olarak köklere bağlılığı, hem fert hem de grup düzleminde vazgeçilmez bir kalıba dönüştürme eğilimi, dış destekli politik stratejinin sonucudur.(3) Küresel güçlerin ülkemize yönelik olarak ürettikleri ve kullandıkları kimlik stratejisinin parçalarından birisidir. "Etnisite" Üzerinden Yürütülen Siyasi Bölücülüğün Farklı Yüzleri Ülkemizde yürütülen siyasi bölücülüğün en belirleyici özelliği, varlığını dış desteğe bağlamış olmasıdır. Kan bağlılığını kendisine yakın bulan bu hareketin dış desteğe ve çatışma hattına çekilen böyle bir hareket "güç dayanması kendini var kılma tarzının geçici gerekçesi dengelerinin kullandığı" ara eleman olarak kalır. Dış ve kendini meşrulaştırmanın siyasi yoludur. Fikri ve ve iç güçler tarafından beslenen, bölgesel ve küresel siyasi ilgiler bölücü grubun sınırlarıyla çevrili olarak sahneye sürülen bu etniksiyasi ayrımcı olduğuna göre kendini uluslararası belirsizliğe atarak hareket ise; kabileci ve aşiretçi yapıya sahiptir. Oysa izah etmesi kaçınılmazdır. Kabile mantığına sığınan bir milletten bahsedebilmek için ortak bir soyun, her ayrılıkçı hareketi birbirine bağlayan şey birlikte yurdun, tarihin, dilin, dinin ve hayat biçiminin yanılma, birlikte aldanma ve birlikte kazanmadır. birleştirdiği bir halkın olması gerekir.(2) Soy, tarih, Güven duymanın ve güven içinde olmanın gruba din, dil ve ortak hayat biçimi etrafında oluşan kimlik, bağlılıkla sınırlı kalması, öfke ve saldırı gücünü canlı ortak bir var oluşu simgeler. Öyleyse aynı dini, aynı tutar, fertlerin birbirini koruma refleksini güçlendirir vatanı ve tarihi paylaşan, fakat daha özel alanda ve ötekilerini kolay aldatma imkânı sunar. Güven bulunan farklılık geniş grup kimliği oluşturmaya duyma, koruma ve ötekini aldatma etnik bölücülüğün yetmez. Ne var ki özel destek ve yönlendirmelerle küresel belirsizliğe taşındığı yer siyasi denge böyle bir ayrımcılık da üretilebilir. Fakat sahte bir unsurudur. İçyapıya yönelik siyasi faaliyetlerin ve inşa olur. Ülkemizde üretilen siyasi bölücülük ve özel stratejik amaçların gerçekleşmesi için siyasi onun tetikçi öncü kuvveti PKK böyle bir sahte denge sınırına taşımak hedeflenen amaçtır. Türkiye’de etnik bölücülük günümüzde PKK ile özdeşleşiyor. Etniksiyasi bölücülüğün mantığında bireylerin yanlış ve doğru yapması hiç önemli değildir. Önemli olan sarf ettiği sözü veya yaptığı işi bölücülük için yapmasıdır. Sınırsız bağlılığı şart koşan bu anlayışa göre, ayrılıkçı siyasi harekete bağlı ferdin bunun için doğduğunu ve bunun için öleceğini bilmesi yeterlidir. Zaten köken duygusuyla bağlılığı derinleştiren fert; ayrılıkçı hareketin menfaati, refahı ve saygınlığı için kendini adar. Adanmış, özel ve seçkin kişilik kendi anlam yörüngesinin dışında kalan ötekileri kendi amacına uygun dille ayartan yeteneğe sahiptir. Kendi varlık koşullarını niteleyen