02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ermenistan’la ilişkilerimizi normalleştirmemizi istiyor. Azerbaycan’ı işgal eden, soykırım iddialarından vazgeçmeyen ve Anayasasında kendisini "Doğu Ermenistan" olarak tanımlayan bir ülke ile ABD (veya AB) istiyor diye ilişkilerimizi geliştirmemiz beklenemez. KARADENİZ Gerek Rusya’ya karşı, gerekse bölgedeki diğer çıkarları gereği Karadeniz’i Montrö sınırlamalarına bağlı olmaksızın kullanmak isteyen ABD, şimdilik bu isteğini geri çekmiş gözüküyor. Ancak bu Karadeniz’deki çıkarlarından vazgeçtiği anlamına gelmez. ABD’nin ileride Montrö’yü zorlayacak taleplerle yeniden karşımıza çıkması olasıdır. Türkiye’nin Montrö’den geri adım atması Karadeniz’deki ulusal çıkarlarından vazgeçmesi anlamına gelir. ABD, imparatorluğunu sürdürmesi için gerekli düşman olarak terörü seçmiştir. Ancak ilgili tüm Amerikan dokümanlarında tehdit olarak belirtilen "küresel terör"dür. Küresel terör ise, ABD’yi kendi ülkesinde veya dünyanın herhangi bir yerinde vurabilecek terördür. Kendisine zarar vermeyen veya küresel nitelikte olmayan terörle ABD ilgilenmiyor. PKK bunun en açık örneğidir. Terörle mücadele, ABD için küresel egemenliğinin bir gereği iken, Türkiye için ülke bütünlüğünün korunması sorunudur. C S TRATEJİ 23 Türk halkının ABD’ye karşı duyduğu güvensizliktir. Son yapılan kamuoyu yoklamalarında ABD’ye en çok güvensizlik duyulan ülke Türkiye çıkmıştır. Bu sonucu yaratan, Irak’taki haksız savaş ile yüz binlerce sivilin öldürülmesine yol açan, öldürdüğü Irak’lı ailenin arkasından şarkı yapan, Guantanamo ve Ebu Garip’te hukuk ve insanlık dışı davranışlar gösteren ve savaşta bizden istediği kadar destek bulamayınca askerimizin başına çuval geçiren ABD’nin kendisidir. Bütün bunlar ortada iken, güven sorunu ortak strateji belgesi ile çözülebilecek bir konu değildir. Sonuç olarak, ABD bugün için askeri, ekonomik ve yumuşak güç unsurları bakımından en güçlü ülke olsa bile, bu gücünü istediği gibi kullanmak ve her istediğini tek başına yapmak lüksüne sahip değildir. Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi, bunu denediği takdirde maliyet ve risklerine katlanmak zorundadır. En önemli maliyet ise Amerikan düşmanlığının artmasıdır. Yukarıda özetlendiği gibi, TürkAmerikan çıkarları pek çok konuda örtüşmemekte hatta ters düşmektedir. ABD’nin siyasi sistemi dikkate alındığında, Türkiye’nin en önemli noksanı, ABD’deki Ermeni ve Yunan lobilerinin karşısında kuvvetli bir Türk lobisinin bulunmayışıdır. Türkiye’nin yapması gereken; soğuk savaşın "Amerika’ya karşı bir şey yapılmaz" ve "Amerika’ya muhtacız" paradigmalarından kurtulmak, ABD’nin de zafiyetlerinin olduğunu ve O’nun da bize ihtiyacı olduğunu bilerek ilişkilerimizi ortak çıkarlarla sınırlı tutmak, yukarıda belirtilen ABD ile çatışan çıkarlarımızdan ödün vermemektir. Bunun için de "Başbakanımızı delikten süpürmeyin, kullanın" diyebilen aşağılayıcı bir anlayışa değil, Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesini benimsemiş bir iktidara ihtiyaç var. ILIMLI İSLAM ABD, BOP kapsamında Müslüman bir ülkenin demokrasiyi gerçekleştirebileceğinin örneği olarak Türkiye’yi bir "ılımlı İslam" modeli olarak göstermek istiyor. Oysa bugün Türkiye’de noksanları ile de olsa bir demokrasi varsa, bunun temelinde laiklik yatmaktadır. Türkiye’nin bir ılımlı İslam devleti olması Cumhuriyetin temeli olan laiklikten geriye gitmektir. Ortadoğu’nun geri kalmış ülkelerinin karşısında üç yol bulunuyor: Atatürk devrimlerini benimseyerek, laik ve tam bağımsız bir ülke olarak kendi kaynakları ile kalkınmak; Emperyalizmin güdümüne girerek daha çok sömürülmek ya da Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi silah zoruyla Emperyalistlerin istediği gibi yeniden yapılanmak. Ortadoğu ülkeleri bir örnek arıyorlarsa birinci yolu tercih eden Atatürk Türkiye’sini örnek almalıdırlar. Bu da ABD’nin Ortadoğu projesi ile uyuşmayan bir modeldir. KIBRIS Bakü–Tiflis–Ceyhan boru hattının kullanılmaya başlaması ile enerji güvenliği bakımından doğu Akdeniz’in ve Kıbrıs’ın ABD için önemi daha da artmaya başlayacak. Ancak ABD şimdiye kadar KKTC’ye uygulanan haksız izolasyonun kaldırılması için göstermelik birkaç hareket dışında bir şey yapmıyor. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fried, 9 Haziran’da "Kıbrıs adasında Kıbrıs Cumhuriyeti’nden başka herhangi bir hükümeti tanımıyoruz, tanımayacağız" demekle ABD’nin Kıbrıs konusunda Türkiye’den ne kadar farklı düşündüğünü belli etmiştir. GÜVEN SORUNU ABD açısından Türkiye ile ilgili en önemli sorun, TERÖR S T R A T E J İ K İ T A P L I Ğ I Amerika’nın önceliği ve bunun jeostratejik gerekleri Büyük satranç tahtası Yazar: Zbgniew Brzezinski İnkılap Yayınevi, 293 sayfa. İbrahim Özgür BEKTAŞ S oğuk Savaş’ın göreli galibi ABD, zaferini ilan ederken aynı zamanda tarihin de sonunu ilan etmişti. SSCB çökmüş, yani kutuplardan biri ortadan kalkmıştı. Artık dünyanın tek bir kutbu vardı, o da ABD’nin bizzat kendisiydi. Ve artık bu yeni dünyaya yeni bir düzen gelmeliydi, Bu da hiç kuşkusuz ki ABD’nin çizdiği/çizeceği bir kompozisyon ile mümkün olacaktı. Bu bağlamda ABD dünyanın "süper gücü" olarak Soğuk Savaş sonrasında monolitik bir dünya düzeni tasarladı ve sırasıyla bu tasarılarını uygulamaya koymaya çalıştı. ABD’nin Soğuk Savaş sonrası "Yeni Dünya"ya ilişkin tasarılar ise birer manifesto misali ünlü stratejistlerin imzası ile kitap olarak yayımlandı. ABD’nin küresel hakimiyet projesinin sac ayakları olarak değerlendirilen söz konusu yapıtların başında ABD’li stratejist Zbigniew Brzezinski’nin 1997 yılında piyasaya çıkan "Büyük Satranç Tahtası: Amerika’nın Ön celiği ve Bunun Jeostratejik Gerekleri" geliyor. Kitabın, ilk yayımlandığı tarihin üzerinden 10 yıla yakın bir süre geçmiş olsa da içeriğindeki stratejik argümanlar geçerliliğini halen koruyor. Ayrıca aradan geçen zamanda ABD’nin kitabın adından da anlaşılacağı üzere kendi önceliği ve çıkarları neyi gerektiriyorsa, dünyanın neresinde (kendisine göre) ne yapılması gerekiyorsa onu yaptı, yapmaya da devam ediyor. Bir anlamda ABD’nin küresel hâkimiyet teorilerinin bir araya getirildiği kitapta, dünya coğrafi atıflarla süslenmiş siyasi alanlara bölünmüş olarak karşımıza çıkıyor. Yazar, söz konusu alanları teker teker ele alarak bu alanlarda ABD’nin izlemesi gereken startejileri açık ifadelerle sıralıyor. Yazar, söz konusu alanların merkezi olarak da Avrasya’yı işaret ediyor. Avrasya’yı batıda Atlas Okyanusu, doğuda Kuzey Pasifik Okyanusu, güneyde Hint Okyanusu, kuzeyde ise Kuzey Buz Denizi ve Arktika ile çevrili bölge olarak tanımlayan yazar, Avrasya’yı yerkürenin merkezi arenası olarak nitelendiriyor. Küresel egemenlik yolunda ABD’nin Avrasya’nın tümü için bütünleşmiş kapsamlı ve uzun vadeli bir jeostrateji oluşturması gerektiğini vurgulayan Brzezinski’nin dünya devleti olmanın yolunun Avrasya üzerinde kontrol sahibi olmaktan geçtiğini sık sık vurguladığı kitapta, büyük bir satranç tahtası olarak tanımlanan Avrasya merkezli "yeni dünyanın" yeni oyuncularından bahsediliyor. Yazarın satranç tahtasındaki başlıca oyuncular ise ABD, Rusya, Fransa, Almanya, Çin, Japonya, İran ve Türkiye olarak sıralanıyor. Yazar, İngiltere’yi ise bugünkü durumu ile Avrasya üzerinde dikkate değer bir etkinlik gösteremeyeceğini varsayarak oyuncular listesine almamış. Söz konusu satranç tahtasında Türkiye’ye de ayrı bir önem veren kitap, yeni baskısı ile yeniden okurlarla buluşuyor. ABD’nin satranç tahtasındaki hamlelerinin teorik kaynaklarını görmek ve bu oyunda Türkiye’ye biçilen rolün aslında hiç de yeni olmadığını görmek istiyorsanız uluslararası ilişkiler üzerine çalışan tüm araştırmacılar için temel referans kaynağı olan Büyük Satranç Tahtası’nı mutlaka okuyun. STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle