02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cihangir DUMANLI [email protected] lusal bütünlüğümüz bu gün özellikle Güneydoğumuzda ve Kuzey Irak’taki gelişmeler karşısında ciddi tehdit altındadır. Böyle bir ortamda, ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde bir emekli albayın yazdığı ve Ortadoğu’daki sınırları etnik esasa göre yeniden çizme hayalleri kuran bu kapsamda ülkemizi de parçalamayı öngören makale ve harita, emperyalizmin ülkemizi parçalama gayretlerini yeniden sıcak gündeme taşıdı. Gizli, açık emeller eş zamanlı yükseliyor... C S TRATEJİ 11 arasında da ayrılıkçılık tohumları atılmaktadır. Binlerce yıllık geçmişe sahip ulusumuz, yapay bir "ulusal kimlik sorunu" ile meşgul edilmektedir. Başbakan "Kürt sorunu demokratik bir sorundur" diyebilmekte, ortak kimliğimiz olan Türklüğü; Kürtlük, Lazlık, Çerkezlik gibi bir alt kültür olarak ilan etmektedir. U Türkiye tehdit altında TEHDİT DEĞERLERDİRMESİ EMPERYALİZMİN YAKLAŞIMI Tartışmanın bir ucunda, yayınlanan haritanın ABD’nin resmi görüşü olmadığını, bir harita yayınlamakla Türkiye’nin bölünmeyeceğini düşünenler; diğer yanında ise, bu tür yayınları, aslında yeni olmayan Türkiye’yi parçalama planlarının bir parçası olarak görenler var. Elbette bir harita yayınlamakla ülkeler parçalanmaz. Fakat emperyalizmin yaptığı sadece harita yayınlamak değildir. Harita, bölgemizde ve ülkemizde oynanan oyunların sadece bir parçası, Türkiye’yi bölme gayretlerinin ileriye dönük bir resmidir. Temel içgüdüsü en çok kar elde etmek olan emperyalist güçler, diğer ülkeleri yalnızca bir pazar olarak görmekte, başta enerji olmak üzere bu ülkelerin kaynaklarını sömürmeyi siyasalarının başlıca hedefi yapmaktadırlar. Bu hedeflerine ulaşmak için de demokrasiyi, insan haklarını kötüye kullanmakta, "küreselleşme" adı altında dünyayı kendilerine göre şekillendirmektedirler. Onlara göre demokrasi ve insan hakları kendilerinin malıdır ve yalnızca kendileri insan olmanın erdemine layıktır. Bu nedenle Afrika’da hala milyonlarca insan açlıktan, hastalıktan ve iç savaşlarda ölürken kıllarını kıpırdatmazlar; Avrupa’nın ortasında yüz binlerce Bosnalı Müslüman’ın öldürülmesine aylarca seyirci kalırlar; fakat kendilerine yapılan bir saldırıda üç bin Amerikalı ölünce dünyayı ayağa kaldırırlar; hatta 1–2 askerleri kaçırılınca Ortadoğu’yu ateşe vermekten kaçınmazlar. Başka bir ifadeyle, insanlığa karşı duyarlılık eşikleri kendilerinden uzaklaştıkça yükselmektedir. Bu ülkelerin dünyaya demokrasi ve insan haklarını yayma söylemlerine karşın, eylemleri bunun tersini yaptıklarını göstermektedir. Bu gün Afganistan’ın ve Irak’ın demokratikleştirildiğine, insan haklarının korunduğuna kim inanır? Sosyoloji, tarih ve siyaset bilimi açısından bu ülkelerin bu günkü durumları ile demokratik olmaları mümkün mü? Irak’a demokrasi getirdiğini ilan eden ve 132 000 askeri ile ülkede güvenliği sağlamak için bulunan ABD, bu ülkede yüz binden fazla sivilin öldürülmesinin doğrudan sorumlusudur. Aynı şekilde Güneydoğumuzda her gün verdiğimiz şehitlerimizin de sorumlusu da, işgalleri altındaki bu ülkede teröristleri barındıran, Bağdat’ta "Öcalan Kültür Merkezi" açılmasına göz yuman ve Kürtlerle olan işbirliğini bozmamak için bizim müdahalemizi önleyen ABD’den başkası değildir. Türkiye’ye yönelik iç ve dış emeller son dönemde eş zamanlı yükselişe geçti. Ankara, bölücü teröre verilen şehitlerin nedenini ABD işgali altındaki Irak’ta aramalı. ABDAB EŞ GÜDÜMÜ Evet, bölünme paranoyasına girmeyelim, tehdidi olduğundan büyük göstermeyelim. Fakat bu gerçekleri göz ardı etmenin riski ve maliyeti, tehdidi büyütmenin riski ve maliyetinden çok daha fazladır. ABD, olmayan bir tehdide karşı gelecekteki çıkarlarını korumak için dünyanın yarısı kadar bir mesafeden müdahale ederken, bizim her gün iç içe yaşadığımız gerçek tehdide duyarsız kalmamız düşünülemez. Ulusal bütünlüğümüzü tehdit eden diğer bir olgu da yaşam standartları ve dünya görüşleri bakımından ulusumuzun adeta iki ayrı kutba ayrılmış olması ve bu PKK saldırısında Şehit olan iki kutup arasındaki açığın bir polisin cenaze töreni gittikçe büyümesidir. Bu gün ülkemizde bir yandan dünyanın en zengin ülkelerinde göreceğimiz lükslükte alış veriş merkezleri, eğlence yerleri ve bunlardan yararlanan mutlu zengin bir azınlık varken, öte yandan 20 milyon kişi yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. En zengin kesimle en yoksul kesim arsındaki fark 17 misline çıkmış durumda. Çağdaş uygarlığa ulaşmayı ve geçmeyi ulusal hedef haline getiren bir ülkenin yalnızca bir kısmı bu hedefe ulaşırken, diğer bir kısmının çok gerilerde kalması, ulusal bütünlüğümüz açısından son derece tehlikelidir. Gönenç dağılımındaki bu adaletsizliğe koşut ve çok daha tehlikeli olan farklılaşma ise, Atatürk’ün aydınlanma devrimini özümsemiş, çağdaş değerleri benimsemiş bir kesimle, din merkezli yaşam ve devlet Bölücü terör örgütü yine demokrasi ve insan hakları biçimini benimsemiş, bilimle ve çağdaş değerlerle kötüye kullanılarak Avrupalı dostlarımız(!) tarafından barışık olmayan ve sayıları gittikçe artan bir kesim açıkça korunmakta ve kollanmaktadır. Ülkemizin bir arasındaki uçurumdur. bölgesine ve halkımızın bir kesimine özel ilgi gösteren, Eğitimin Birliği Yasası’nın işlemez hale getirilmesi bu kesime özel siyasi haklar verilmesini isteyen, su ve siyasi amaçları uğruna dini kötüye kullanan kaynaklarımızın kontrolüne göz diken Avrupa siyasilerin eseri olan bu durum da ulusal bütünlüğümüzü Birliği’nin bu gayretleri ile, Irak’ı üçe bölerek Kuzeyde tehdit etmektedir. İçerden ve dışardan ülkemizi bölmek bağımsız bir Kürt devletini fiilen kuran ABD’nin isteyenler gibi, irticacılar da demokrasiyi kötüye gayretlerinin birbirini tamamladığını, aralarında kullanmaktadırlar. Bu gün türbanı demokratik bir koordinasyon ve işbirliği olduğunu görmek için siyaset özgürlük gibi gören, laik ve aydın geçinenler, önlem uzmanı olmak gerekmiyor. alınmadığı takdirde yarın İran’da olduğu gibi Biz ise, ülkemizi bölmek için Sevr benzeri planlarını kendilerinin de örtünmeye zorlanacaklarının ayırtında uygulamaya koyan emperyalizmin bu günkü başlıca iki değiller. temsilcisinden biri ile stratejik ortaklık (!) ilan ettik, Son günlerde planlı bir şekilde giderek artan, Türk diğerine üye olmak için can atıyoruz. Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma çabaları ulusal Ulusumuzun ve ülkemizin bütünlüğüne açık ve ciddi bütünlüğümüze yönelik tehditler karşısındaki en önemli bir tehdit oluşturan bölücü hareketi koruyan ve savunma mekanizmamızı etkisiz hale getirmeyi destekleyenlerle, bütün bunlar olmuyormuş gibi amaçlamaktadır. Kamuoyunda, özellikle gençlikte davranarak, siyasi çıkarları uğruna teslimiyetçi bir yaratılan duyarsızlık, ilgisizlik ve siyasal alandaki işbirliği yapan iktidarın tarihi sorumluluğu büyüktür. dağınıklık ve şaşkınlık da buna eklenince tehdidin Emperyalizmden gördüğü koruma ve destekten büyüklüğü artmaktadır. yararlanarak bir yandan güvenlik güçlerimize haince Bölücü, gerici ve emperyalizmin işbirlikçilerinin saldırılar düzenleyen bölücüler, diğer yandan da büyük bir dayanışma ve işbirliği içinde olduklarına her demokrasi ve insan haklarını kalkan yaparak mücadeleyi gün yaşadığımız olaylarla tanık olmaktayız. siyasal alana çekmektedirler. Tarihte de askeri alanda Bu koalisyonun karşısında, ulusal bütünlükten yana, kazandıklarımızı siyasi alanda vermedik mi? Bu gün ilerici ve antiemperyalist güçlerin, aslında var olan Kıbrıs’ta ve güneydoğuda olanlar aynı hatalarımızın büyük potansiyellerini harekete geçirerek, Atatürk’ün tekrarı değil mi? devrimlerini tamamlamaktan başka çıkar yol yok. Hem Ulusal bütünlüğümüzü zedeleyen, sadece bir kısım de hemen. Kürt kökenli yurttaşlarımızın desteklediği ayrılıkçı Yarın çok geç olabilir. hareket değil. Diğer etnik kökenlere sahip yurttaşlarımız
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle