02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası [email protected] Ortadoğu’daki Arap yönetimlerinin değişimi… C S TRATEJİ Bir bütün olarak ele alınırsa "20. yüzyıl Arap Tarihi"ne damgasını vuran en önemli olay/sorun/çatışma hiç kuşkusuz "Arapİsrail Çatışması" ya da bugünkü kullanımıyla "Filistin Sorunu" oldu. Kendisini "Arap" olarak tanımlayan ve aynı zamanda Arap Birliği’ne üye olan 22 ülkenin hemen hepsi (hatta Cibuti, Komor, Somali ve Moritanya dışında hepsi) Filistin Sorunu üzerinden yıllarca siyasi kazanımlar da elde ettiler. Kimi iç politikada, kimi dış politikada Filistin’i kendi rejimlerinin çıkarlarına uygun biçimlerde "kullanarak" politik anlamda kazanç sağladılar. Özellikle iç politikada "Filistin romantizmi"ni kullanarak birçok açığını kapatan dönemin Arap liderleri, "Filistin Davası"na sahip çıktıkları ölçüde halklarının gözünde büyüdüler. Bugün gelinen noktada ise Filistin romantizmi tahtını Amerikan gerçekçiliğine devretmiş gibi görünüyor. B azı filmler vardır senaryosu, kurgusu, görüntü kalitesi, kullanılan kamera teknikleri gibi sinematografik özellikleri dışında isimleri ile de belleklerde yer edinir, adeta zihinlere kazınırlar. Hatta söz konusu filmlerin isimleri mevcudiyetlerinin sınırlarını ve ait oldukları filmlerin içeriğini aşarak farklı anlamlar taşımaya başlarlar. Başka bir deyişle aidiyet kalıplarını yıkarak ayrı birer "algı" hatta "olgu" haline gelirler. Anthony Hopkins’in ününe ün katan, beş Oscar sahibi "Kuzuların Sessizliği" sözü edilen filmlere verilebilecek en iyi örneklerden biridir. 1991 yılında Thomas Harris’in aynı adı taşıyan romanından uyarlanan film, psikolojikgerilim türünün kült örneklerinden biri olmasının dışında, ismi ile de adından oldukça söz ettirmişti. "Kuzuların Sessizliği", vizyona girmesinin ardından geçen 15 yılda filmdeki kullanımının dışında son derece çeşitli metaforik söylemlerde kullanıldı. "Kuzuların Sessizliği", okumakta olduğunuz bu yazıda da film Lübnan’ı yerle bir etmesi ve daha bunlar gibi birçok afişindekinden apayrı bir anlam, mekân ve zaman olay karşısında sessizliğe bürünen Arap yönetimleri betimlemesi için kullanılacaktır. Yazının başlığından son dönemde özellikle Filistin konusundaki da kolayca anlaşılacağı üzere mekân Ortadoğu, politikaları nedeni ile kendi halkları başta olmak zaman günümüz. Sözlük anlamı son derece "masum" üzere tüm dünyadan ağır eleştirilere maruz kalıyor. olan bu söz öbeği, bu yazıda son dönemde birçok Sükunet içerisindeki Arap ülkelerinin başını ise Mısır, konuda sessizliği tercih eden Arap ülkeleri için Ürdün ve Suudi Arabistan gibi ABD karşıtlığından, kullanılmaktadır. Son dönemde birbirlerinden işbirliğine hatta müttefikliğine terfi etmiş olan ülkeler bağımsız olarak izledikleri ama bir arada çekiyor. Bu üç ülkenin ardından etki ve yetki alanları değerlendirildiğinde son derece uyumlu adımlar gibi sınırlı da olsa, yine son yıllarda ABD’nin kanatları görünen politikaları ironik anlamda "Kuzuların altında büyük ekonomik sıçramalar yapan Körfez Sessizliği"nden başka tanımlayacak bir ifade yok. ülkeleri Kuveyt, Katar ve Emirlikler geliyor. Geriye Özellikle son dönemde sadece Ortadoğu’nun değil, ise, bölgesel anlamda Ortadoğu dengelerini etkileme dünyanın ana gündem maddelerini oluşturan Irak gücüne haiz olan Irak, Suriye ve Lübnan kalıyor ki, Savaşı’nda, Filistin Sorunu’nun yeniden bu üçlü zaten ABD’nin Ortadoğu haritasında alevlenmesinde ve son olarak da İsrail"sakıncalı Araplar" kategorisine giriyor. Lübnan/Hizbullah Savaşı’nda izledikleri sükut politikaları, Arap dünyasının (yönetim Kral Abduullah ve kademesi kastediliyor) sorgulanmasına neden Mübarek... oluyor. Hele ki, çok değil bundan sadece 1015 yıl öncesi ile karşılaştırıldığında, Arap yönetimlerinin aynı ya da benzer olaylara verdiği tepkilerin ne kadar değiştiği, geçmiş ve bugünün ne denli çeliştiği açıkça görülebiliyor. Başka bir deyişle, bir dönemin ateşli, konuşmaktan çekinmeyen hatta kendi deyimleri ile "cesurca" konuşan Arap cengâverlerinin yerinde artık yeller esiyor. Hepsi birer kuzuya dönüşmüş ve metafor bu ya "Kuzuların Sessizliği"ni oynuyorlar, hem de Hopkins’e taş çıkarırcasına… Filistin savunmasından vazgeçildi Arap yönetimler, ABD’nin bölgeye müdahalesi nedeniyle tırmanışa geçen ve kendi koltuklarını da hedef alan köktendinci KOLTUK SEVDASI yükselişten ürküyorlar. Önceleri ‘Filistin Arap dünyasını fiilen bölen bu yeni "uslu çocuk" olup Davası’nı savunarak’ koltuklarını sağlama alan kamplaşmada, "sessiz" kalmayı tercih eden ülkelerin İsrail’in Gazze’ye yönelik liderler, artık ‘sükut’ içindeler… operasyonlarına hız vermesi ve daha AMERİKAN GERÇEKÇİLİĞİ ABD’nin üç buçuk yıldır işgal altında tuttuğu ve artık bizzat ABD Başkanı George Bush’un da itiraf ettiği üzere "Vietnam"a dönüşen Irak’ta işkence skandallarının biri bitmeden bir diğerinin başlaması, insanlık dışı uygulamaların "normalleşmesi", günde ortalama 50 kişinin yaşamını yitirmesi, her geçen gün iç savaş ve bölünme senaryolarının gerçeğe bir adım daha yaklaşması; Filistin’de ise halkın Hamas iktidarının bedelini açlık ve sefaletle ödemesi, Filistin’i bir başka felakete götürecek iç savaşın "ben geliyorum" demesi, İsrail’in "Hizbullah" bahanesi ile bir kez daha da önemlisi Filistin’de giderek yükselen iç tansiyon karşısında da çoğunlukla sessiz kalmaları, konuştuklarında ise ABD’nin dilinden yazıldığı gün gibi açık ve diğerleri gibi sonuçsuz kalmaya mahkum olan "çözüm planları" ortaya atmaları, Filistin Sorunu’nun Arap dünyası için artık asli bir konu olmaktan çıktığının göstergesi olarak kabul ediliyor. Bu noktada ise akıllara "neden" sorusu takılıyor. Bu soruya verilebilecek bin bir çeşit yanıt var ancak hepsi sonuç itibari ile aynı kapıya çıkıyor: rejimlerin bekası ya da koltuk sevdası… Somut bir örnekle konuyu açarsak, karşımıza çok tanıdık bir zincirleme çıkıyor. Ortadoğu gibi domino etkisinin sıklıkla görüldüğü bir bölgede, mevcut rejimler, her an komşudan sorun ihracatı yapılacak paranoyası ile kemikleşmiş politikalarını bile bir anda yüz seksen derece değiştirebiliyorlar. Son dönemin en moda paranoyası ise kuşkusuz halkın Hamas, Hizbullah gibi Radikal İslami oluşumlara itibar etmesi. Bugün Ortadoğu’daki mevcut otoriter rejimlerin istisnasız hepsinin karşısındaki muhalefet hareketlerinin İslamcı kimliği olduğu göz önüne alınırsa bu bağlamda resim daha da netleşiyor. Özellikle Mısır’da ve Ürdün’de bugün seçim yapılsa Müslüman Kardeşler’in ezici bir üstünlükle iktidara geleceğinden kimsenin zerre kadar şüphesi yok. Bu noktadan hemen Filistin’e paralellik kuruyoruz ve görüyoruz ki Hamas dediğimiz şey de aslında Müslüman Kardeşler’in Filistin’deki görüntüsü. Yani, Mısır ve Ürdün’ün korkulu rüyası, Filistin’de Hamas adıyla vücut buluyor kendisine. Her ne kadar devamını getirememiş olsalar da, Hamas’ın sandıktan "zafer" ile çıkması, Ortadoğu’da İslamcı muhalefetlerin ayak sesleri olarak algılanmış ve "sessiz Araplar" tayfasının paranoyalarını ağırlaştırmıştı. Hamas’ın ilk başta estirdiği rüzgârın kendilerine de sirayet edeceği ve muhalifleri cesaretlendireceği endişesine kapılan rejim sahipleri, "darbe" korkusu ile zaten uzun zamandır flört ettikleri ABD’ye sarılmaktan başka çare bulamadılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle