19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 5 EYLÜL 2009 CUMARTESİ Hayvanseverlere terörist muamelesi Devrimci Gençlik Köprüsü yenileniyor 1969’da devrimci üniversite öğrencileri tarafından Hakkari Zap Suyu’nda inşa edilen Devrimci ESRA Gençlik Köprüsü da halk AÇIKGÖZ ya arasındaki adıyla Deniz Gezmiş Köprüsü 40 yıl sonra yenileniyor. Üstelik yine kolektif bir çalışmayla. Cezmi Ersöz’ün çağrısıyla 10 Ekim’de Kuruçeşme Arena’da yapılacak olan dayanışma konserinden elde edilecek gelir, köprünün yapımına harcanacak. Bu konserde kimler mi var? Sabahat Akkiraz, Leman Sam, Vedat Sakman, Moğollar, Suavi, Bulutsuzluk Özlemi, Onur Akın, Yamesin Göksu, İlkay Akaya, Servet Kocakaya… Şimdi köprüyü tanımayanlara tanıtmak, o dönemin tanıklarına eskiyi anımsatmak için biraz başa dönelim… 68 rüzgarının dünyayı sarstığı yıllar… Türkiye de bu rüzgardan payına düşeni alıyor, en çok da üniversite gençliği kıpır kıpır, kendilerindeki dünyayı değiştirme gücünü öyle yoğun hissediyorlar ki, onlar için devrim sadece “an meselesi”. Antiemperyalist duruşları, sosyal adalet, eşitlik ve demokrasi inançlarıyla yeni bir yaşam kurmakta kararlılar. İşte bu inançla yola çıkıyorlar. İstikamet, Hakkari, Zap Suyu. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel‘in insiyatifiyle geliştirilen İstanbul Boğazı Köprüsü projesine karşı Zap Suyu’nda bir köprü kuracaklar: Devrimci Gençlik Köprüsü ya da halk arasındaki adıyla Deniz Gezmiş Köprüsü. Çünkü daha o günlerden biliyorlar ki, Boğaz Köprüsü İstanbul’un yükünü hafifletmek bir yana şehrin sırtındaki yükü ağırlaştıracak. Peki üniversite öğrencilerini, adını sadece haritadan bildikleri, en yoksul kent sıralamasında yeri hiç eksik olmayan Hakkari’ye götüren ne mi? Şavata’dan Angara’ya ses getmiir/ Biz getmeğe guvvatımız hiç yetmiir/ Malımız yoh/ Yolumuz yoh/ Angara’ya ses verecek dilimiz yoh/ Ganadımız, golumuz yoh/ Bu ne biçim memlekettir hooy babooov?/ Yerin, yurdun adresesin bilmirem/ Angara’da: Anayasso!/ Ellerinden öpiy Hasso/ Yap bize de iltimaso/ Bu işin mümkini yoh mi hooy baboov?” Kuşkusuz Belli bu dizileri yazarken yüzlerce üniversite öğrencisini yollara döküp, geçit vermeyen Zap Suyu’nu zapt etmeye yönelteceğini düşünmemişti. Dönemin tanıklarından ve köprü inşaatının çalışanlarından Kemal Öncü’yü şiir dışında etkileyen bir şey daha var; Zap suyundan gelen haberler, fotoğraflar, yöre köylülerinin hastalarını geçit vermeyen Zap suyundan karşıya geçirip doktora yetiştirememeleri, Zap üzerinde gerili bir tele asılı vargel ile karşıya geçme mücadeleleri, bu arada suya düşüp ölenler… Avusturya’daki 278a sayılı yasaya göre 10 kişilik bir grubun ekonomi ve politika alanında baskı oluşturması mafya tipi örgütlenme sayılıyor. Ülkedeki hayvanseverler bu yasadan payına düşeni aldı. Avusturya’da hayvan hakları ve korunması alanında etkinliklerde bulunan dört dernek ve 150 eylemci hakkında “mafyavari örgüt kurmak ve üyesi olmak” suçlarından beş yıla kadar hapis cezası istemiyle geçen yıl dava açıldı. Türkiye’ye “haklar” konusunda sürekli ders vermeye kalkan Batı’nın ikiyüzlü tutumundan METE söz edelim bu kez. KIZIK Konumuz hayvan hakları. Olay Avusturya’daki hayvanseverlerin sabahın ilk saatlerinde özel tim operasyonuyla gözaltına alınıp tutuklanmalarıyla başlayan dava... Tabii doğal olarak polisin elinde yasal gerekçeler var! Yasanın adı Paragraf “278a”. Demokles’in kılıcı adeta... Bu madde gereğince “10 kişilik bir grup, ekonomi ve politika alanında baskı grubu oluşturuyor ve etkinliklerde bulunuyorsa bu yapı mafyavari bir örgütlenmedir ve grup üyelerini tanıyanlar bile örgüt üyesidir.” üzüntüden ve zarardan uzak, doğal bir yaşam sürdürebilmesi için insanlar tarafından yapılan eylemler” diye tanımlanıyor. Bu amaçla özellikle birçok Batı ülkesinde yasalar, yaptırımlar, uygulamalar ve örgütlenmeler var. Tabii çelişkiler de... Avusturya’da hayvan hakları ve korunması alanında etkinliklerde bulunan dört dernek ve 150 eylemci hakkında “mafyavari örgüt kurmak ve üyesi olmak” suçlarından beş yıla kadar hapis cezası istemiyle geçen yıl dava açıldı. 21 Mayıs 2008’de Avusturya Özel Savaş Birliği’ne bağlı SOSO timleri, hayvan hakları alanında tanınan isimlerin ev ve bürolarına saat 06.00’da baskın yapar. Yüzleri maskeli, ağır silahlarla donatılmış timler uykularından yaka parça kaldırır hayvan hakları savunucularını. 10 kişi, hiçbir açıklama yapılmadan tutuklanır. Tutuklular, görüşme ve haberleşme hakları ellerinden alınmış şekilde tek kişilik hücrelere tıkılır. Doğu’ya ilk el “Köprü kampanyası başladığında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde üçüncü senemdi” diyor Öncü, “Zap’a gitmek, çorbaya alın terimden karınca kararınca biraz tuz katmak için düşünmeksizin gönüllü olmam salt bir gençlik heyecan ve hevesi değildi. Kendimi bildiğimden beri yaşam koşullarımın biçimlendirdiği dünya gözümün doğal sonucuydu bu severek koşarak Zap’a gidişim”. Haksız da sayılmaz, çünkü bu sadece bir köprünün hikayesi değil, Türkiye’nin 40 yıllık tarihi gizli o köprüde; 68 ruhu, büyükşehir solcularının Doğu’ya ilk el uzatışı, köylünün komünistleri tanıması… Köprü yapımı için Hakkâri’ye giden grubun içinde dönemin gençlik önderlerinden kimler yoktur ki… Masis Kürkçügil, köprü fikrinde, dönemin gençlik lideri Harun Karadeniz’in etkisinin yoğun olduğunu söylüyor, “Zap köprüsü adeta bir buluşma noktasıydı” diyerek anlatıyor o günleri, “Şiirin de önemli payı var, o olmasa Zap’ı tanımazdık. Ayrıca bizim amacımız sadece köprüyü yapmak değildi, bu vesileyle bölgeyi tanımak istiyorduk! Sadece bölgeyi tanımakla kalmadılar, kendilerini de halka tanıttılar. Hakkari köylüleri, binlerce kilometre uzaklıktan gelip, geçit vermeyen Zap Suyu’nun iki yakasını birleştirmek için uğraşan bu üniversite öğrencilerine kucak açtı, ekmeklerini paylaştı. Yedi metre yüksekliğinde, 20 metre uzunluğundaki köprü 22 gün gibi kısa sürede bitirildi. Yıllarca hizmet verdi köylülere, ta ki 1999’da “kimliği bilinmeyen” kişilerce dinamitleninceye dek… 30 yıl köylülere hizmet veren Devrimci Gençlik Köprüsü, şimdi yeniden gündemde. 10 Ekim’de Kuruçeşme Arena’da yapılacak olan dayanışma konserinden elde edilecek gelir, köprünün yapımına harcanacak. Yani bu sefer bizim de çorbada tuzumuz bulunabilir. Ne de olsa 68’in üzerinden uzun yıllar geçse de ruhunu yaşatmak hala mümkün… Buyrun, çağdaş bir Avrupa ülkesinde böyle bir yasa. Türkiye’ye her seferinde demokrasi, insan hakları dersi, ev ödevi vermeye kalkan, müfettiş yollayan Batı’nın bir parçası Avusturya’da bu yasaya dayanarak bakın neler oluyor. Avusturya Sosyaldemokrat Partisi’nin (SPÖ), AB Grup Başkanı Milletvekili Hannes Swobada, Türkiye’yi her fırsatta eleştirenlerin önde gelenlerinden. Ancak söz konusu yasaya diyeceği hiçbir şey olmamış bugüne değin. Bu yasa, diğer Batı ülkeleri tarafından asla eleştirilmemiş, göze batmamış. Al birini vur ötekine. Çünkü her ülkede eşdeğer yasalar var. Bunlar yeri geldiğinde “mafyavari örgüt ve üyeleri”ne karşı kullanılır... Güya “demokrasi”lerinin sınırı böyle... Hayvan korumacılığı “hayvanların gereksiz acıdan, Özel timlerle baskın Süreç içinde İçişleri Bakanlığı, zanlılar hakkında çok sayıdaki yangın çıkarma, mala zarar verme, kürk satan mağaza kilitlerine asitle saldırı, bombayla tehdit etme suçlamalarını geri çeker. Polisin hazırlık dosyasındaki tüm iddialardan vazgeçilir. Uluslararası Af Örgütü bu durumla ilgili olarak Avusturya devletini protesto eder. İnsan haklarının ağır biçimde ihlal edildiğini bildirir. Uluslararası tepkiler zirve yapar. Zanlılar nihayet 105 gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılır. İnsan hakları ihlali Geçit vermeyen Zap Yıllar önce bir röportajda bu sorunun yanıtını şöyle veriyor köprünün yapıcılarından, yazar Demirtaş Ceyhun: “Mimarlar Odası Boğaz Köprüsü’ne karşı 1966’dan itibaren yoğun bir kampanya başlattı. ‘Köprü yapılırsa İstanbul biter, demografik yapısı bozulur, nüfusun yüzde 80’i batı, yüzde 20’si doğu yakasında yaşarken bir köprü yapılırsa yüzde 50yüzde 50 olur. Anadolu’dan yeni göç çeker, nüfus artar, o zaman da her 10 yılda bir köprü yapmak gerekir’ diyorduk. Bu tartışmalar sırasında Şemsi Belli’nin ‘Anayaso’ şiiri çıktı, ‘Ben gülmezem, dil bilmezem. Şavata’dan Hakkâri’ye yol bilmezem’ diyordu. Hasan Pulur köşesinde bu şiiri yayımladı ve Boğaz Köprüsü tartışmaları varken Zap Suyu’nda köprü olmamasını gündeme getirdi”. “Çoçiğ ağliir, çoçiğ öliir, geçit vermiy Zap suyu” diyerek başlıyordu Şemsi Belli’nin şiri, “Parasizo,/ Çaresizo/ Ben halsizo, ben dilsizo, şeher uzah, yolsizo/ Bu ne haldır, bu ne iştir hooy babooov!/…/ Tekellerin sivil toplumu yok etme çabası Zanlılar arasında çok sayıda tanınmış kişi var. Örneğin mühendis Chris Moser, Avusturya Hayvan Fabrikaları Karşıtı Birlik üyesi. Onun hakkında çeşitli suçlamalar öne sürülüyor. Derneğin Tirol bölgesindeki kampanyanlarını yürütmek, Avcılar Günü’ne karşı stratejiler geliştirmek, Avcılar Günü’ne karşı hazırlanmış bildiriyi evinde bulundurmak, yabancı hayvan hakları savunucularını evinde misafir etmek, hayvan hakları paneliyle ilgili olarak İngiliz bir yazarı davet etmek, hayvan haklarıyla ilgili bir workshop’a katılmakla suçlanıyor. Benzer savlar mühendis Elmar Völkl’e de yöneltiliyor. O da internette Avusturya’daki et fabrikalarına karşı çağrı yapmak, 2003 yılında hayvan haklarıyla ilgili bir kampanya ve 2007 yılında uluslarası av karşıtı hafta çağrısı düzenlemek, hayvan hakları savunucularının örgütü VGT’nin bilgisayar sorunlarında danışmanlık yapmakla suçlanıyor. örgütleniyorlarsa kimlikleri nasıl saptanıyor?) Canlı istakozları sattıkları için süpermarketlere karşı kampanyalar düzenliyorlar. Hayvan taşımacılığı yapan araçları otobanlarda durdurarak hayvanların seyehat sürecini kontrol ediyorlar. Kafes yumurtacılığına karşı kampanya yürütüyorlar, böylece firmaların imajını zedeliyor, firmalara karşı “baskı” oluşturuyorlar. Suçlamalarda daha ilginç eylemler de var. Örneğin domuz çifliğindeki hayvan özgürleştirilmesi eylemi sırasında çiftlik kapısının açılmasıyla, domuzların paniklemesine ve alışık olmadıkları bir ortama sürüklenmelerine yol açmak. Yine iddalar arasında, ünlü bir Viyana hamur işleri şirketini, ürünlerinde “kafeste tutulmuş tavuk yumurtaları” kullanması nedeniyle protesto etmeye hazırlanmak da var. Bu kampanya hazırlığı nedeniyle firma “açık hava tavuk yumurtaları” sistemine geçmiş ancak bu geçiş 80 bin avroya mal olmuş, firma zarar görmüş... Fena mı?... Ülke muz cumhuriyetine döndü Geçen hafta 278a gereğince dava açılması yüksek devlet savcılığınca kabul edildi. Bu deli saçması iddialarla ilgili olarak zanlılardan VGT başkanı Dr. Martin Balluch şunları dile getiriyor: “Bu dava inanılmaz bir saçmalık. Bir sivil toplum örgütü olan VGT’nin başkanı olarak yaptığım açıklamalardan, yasal kampanyalardan sorumlu tutuluyorum, bundan dolayı da kriminal bir örgüt oluyoruz. Bu suç örgütü suçlaması, SOKO (gizli polis) ve devlet savcısının beyin uçuklamasından başka bir şey değil. 20 yıldan beri hayvan hakları savunuculuğundan dolayı eşya zayiatı oluyor. Gelecek 20 yılda da benzer şeyler olacak. Bu nedenle ben hayvan hakları savunuculuğu yapmamalı mıyım? Avusturya’da demokrasi pamuk ipliğine bağlı. Bu dava ülkede adalet ve hukuk güvencesi olmadığını gösteriyor. Burada tekellerin kendilerini rahatsız eden sivil toplum örgütlerini yok etmesine tanık oluyoruz.” Bu davayla birçok kişi ve kuruluş, örgütlenme, bilgilendirme özgürlüğüne, insan ve hayvan haklarına ağır bir darbe ve suçlama getirildiği görüşünde. Ülkenin muz cumhuriyetlerinden farkı olmadığı belirtiliyor. Dış basında sıkça eleştiri geliyor ve devlet yöneticilerine eposta yağdırılıyor. metekizik@cumhuriyet.com.tr Firmalara baskı hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk, Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım, Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal, Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya, Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı, Tel: 0 212 251 98 7475, 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Yöntemler ve suçlamaları bizdeki Ergenekon sürecine benzetilebilir. İddanameye göre hayvanseverler “mafyavari” örgüt toplantılarına takip edilmelerini önlemek amacıyla bisiklet ve toplu taşım araçlarıyla geliyorlar. Toplantılarda atkı ve güneş gözlükleriyle kimliklerini gizliyorlar. Dışa kapalı bir biçimde yapılanıyorlar. (Bu biçimde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle