18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

15 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ 7 Yeter ki bir şeylere gönüllü olun Her yoksul mahalleye Sarmaşık Evi Türkiye’de sivil toplum örgütleri hâlâ pek çok sorunla boğuşuyor. Dernekler kolayca açılabiliyor ancak sonrasında başlatılan incelemeler sonucunda sorgusuz bir şekilde kapatılabiliyor. Bir apartmanda dernek ofisi kiralamak için tüm apartman sakinlerinden onay alınması gerekiyor. Ya da Roman Derneği ismi Türkçe olmadığı için açılamıyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Çünkü hâlâ örgütlenme özgürlüğünün önünde yasal engeller mevcut. Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM) bu konuda 9 aydır bir çalışma yürütüyor. Hatta “Örgütlenme Özgürlüğü” adı altındaki kampanyanın son aşamasında yasal mevzuatta yapılması talep edilen iyileştirmeye yönelik bir imza kampanyası da başlattı. Biz de 32 kurum başkanının yer aldığı Sarmaşık Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği genel sekreteri Şerif Camcı ile Diyarbakır’daki derneğin kuruluş sürecini, sıkıntılarını ve projelerini konuştuk. Sarmaşık Derneği, yaklaşık 7 ay boyunca Diyarbakır’da yoksulluk ve kalkınma ile ilgili tüm kurumlarla yapılan pek çok toplantı ve görüşme sonrası kurulmuş. Alışılmışın dışında bir yapısı olan dernekte yerel yöneticiler, belediye başkanları, STÖ temsilcileri ve işadamları temsilcilerinden oluşan 32 kurum yer alıyor. Bu yönüyle Sarmaşık Derneği özgün bir yapılanmaya sahip. Kuruluş stratejisini “yoksullukla etkin mücadele etmek ve bu küresel sorunda çözüm gücünü elinde bulunduranları harekete geçirmek” olarak belirleyen dernek, bu anlamda ortak iş üretme kültürünü geliştirmeyi hedefliyor. Ancak süreç içinde pek çok dernek gibi, Sarmaşık da kamu kuruluşlarıyla yapmayı planladığı çalışmaları yürütememiş. Şerif Camcı, “Özellikle bölgede kamu kuruluşlarının sivil toplum örgütlerine bakış açısında ciddi sıkıntılar var. Bu yaklaşımdan kaynaklı ciddi sorunlar yaşıyoruz” diyor. Tiyatrokare ve AKUT Marmara Depremi’nin 10. yılında bir tiyatro oyunuyla karşımıza çıktı. “Birimiz Hepimiz, Hepimiz Akut” adlı çocuk oyunu “Depremde balkonlardan atlayan bir millet” olmamak için çocukları eğitecek. 1999 Depremi’nin üzerinden 10 yıl geçti. Yaralar sarıldı mı, önlemler alındı mı? Gözle görülür bir gelişme olduğu söylenemez. Peki ya ZUHAL neredeyse her gün konuşulan AYTOLUN ve beklenen Marmara Depremi’ne karşı ne kadar bilinçlendik? Sadece deprem de değil, doğal afetler ve acil durumlarda ne yapmak gerektiğini dahi bilmiyoruz hâlâ. Bu sorunlardan hareketle yapılan seminer ve bilgilendirici toplantıların yanı sıra, Tiyatrokare ve AKUT (Arama Kurtarma Derneği) Marmara Depremi’nin onuncu yılında önemli bir sosyal sorumluluk projesine imza atıyor. Çocuk tiyatrosu olarak hazırlanan oyunda müzik, video, dansın da desteğiyle çocukların deprem konusunda bilinçlendirilmesi amaçlanıyor. Sadece deprem de değil, arada verilen mesajlarla acil durumlara karşı da uyarılarda bulunuyor oyun. Tabii ki verdiği mesaj “birlik”, bırakacağı etki de bilinçli bir toplum olarak bazı şeyleri güvenli bir yaşam kültürü haline getirebilmek olacak. Gönüllü STK gücü ile Nedim Saban ve ekibinin birikimi bir araya gelince de, bu anlamda ciddi bir boşluğu doldurmuş oyun. “Birimiz Hepimiz, Hepimiz Akut”u Harun Öngören yazdı ve yönetti, koreografisini Yeşim Alıç, müziklerini Arda Aydoğan, kreatif danışmanlığını ise Nedim Saban yaptı. Biz de Saban’la tiyatro sürecini, Nasuh Mahruki ile de deprem ve bilinçlendirme çalışmalarını konuştuk. İnsanlar ne için savaş vereceğini bilmeli Gerek örgütlülük gerekse bilinçlendirme anlamında ikiniz de ciddi mücadeleler veriyorsunuz kendi alanlarınızda. Bu gerçekleştirdiğiniz güç birliğinin yansıması nasıl olacak sizce? Saban: Ben artık insanların bir şey gönüllüsü olması gerektiğini savunuyorum. Bir şeye gönüllü olmak önemlidir bizim toplumda. Çok önemli değil ne olduğu. Eskiden küçümserdim “Aman ona mı gönüllü oldun” diye. Ama artık öyle değil. Konservatuardan çıkan gençlerin tek derdi bir dizide rol kapmaksa eğer, bu çok tehlikeli. AKM yıkılıyor, kimse gelmiyor. Oysa onlar oynayacak. Bir şeye sahiplenmek çok önemli. Gördüğüm şeyleri çok korkunç buluyorum. İnsanlar ne için savaş vereceğini bilmeli. Bu küresel ısınma da olabilir, arama kurtarma da. Gönüllü ve örgütlü olmak en önemlisi. Mahruki: Bence işini iyi yapan insanlar bir araya gelince bir sinerji oluşuyor. Biz arama kurtarma konusunda en yetkin STK’yız. Nedim Saban da çok başarılı bir tiyatrocu. İki farklı alanlarda işini iyi yapan kurum ya da kişi bir araya gelirse iyi ve yaratıcı bir iş ortaya çıkıyor. Herkes kendi uzman olduğu alanda katma değer yaratırsa yaratıcı ürünler ortaya çıkar. Bilgi toplumuna geçiş Akut ve Tiyatrokare nasıl bir araya geldi ve nasıl ortaya çıktı bu sosyal sorumluluk projesi? Nasuh Mahruki: 17 Ağustos depreminin 10. yılında etkili ve vurucu bir proje gerçekleştirmek istiyorduk ve yaklaşık bir yıl bunun üzerine toplantılar yaptık. Geçen yıl yaptığımız gezici deprem eğitim projesinde 81 ilin tamamını dolaştık. Eğitimler ve Mutlaka yapılacak bir şeyler vardır Dernek, tüm kesimlerin temsilini de barındırdığı için genel anlamda kabul gören bir konumda olmuş. Ancak yine de kamu kurum ve kuruluşlarının karar alma süreçlerine dahil edilmiyorlar. Yerel Gündem21 Kent Konseyi üzerinden yerel yönetimlerin karar alma süreçlerine katılabiliyorlar. Tıpkı diğer sivil toplum örgütleri gibi. Camcı, istenilen düzeyde olmasa da her geçen gün önemli mesafeler alınabildiğini dile getiriyor. Yaşadığı kente duyarlı olmak için çaresizliği aşmada ciddi bir kararlılık gördüğünü söylüyor Camcı. “Mutlaka yapılacak bir şeyler vardır” düşüncesi yavaş yavaş yayılmaya başlıyor belki de. Diyarbakır’da refleksleri gelişmiş ve etkin mücadele yürüten sivil toplum örgütlerinin bulunduğunu söyleyen Camcı, bu kurumların özellikle çatışmalı dönemin sancılarına rağmen önemli çalışmalar yürüttüğünü anlatıyor. Buna rağmen, sivil toplum örgütlerinin kent için alınan kararlara aktif katılımlarının göstermelik ve istenilen düzeyden oldukça uzak olduğunu belirtiyor, etkin bir güce ulaşmasının demokrasinin gelişme düzeyiyle paralel olduğuna vurgu yaparak. seminerlerle beraber bir milyon adet deprem eğitim kitapçığı da dağıttık. Bu projede en çok ilgi gören ise Tiyatro Tırı’ydı. Çok büyük bir etki yarattık tiyatroyla. Orada tiyatronun gücünü ve etkisini gördük. Zaten eğitim ve seminerlere devam ediyoruz. Bir de tiyatro yoluyla ulaşalım diye düşündük insanlara. Çocuk tiyatrosu fikri çıktı ortaya. Hem Akut gönüllüsü olan, hem de Tiyatrokare’de çalışan arkadaşımız Harun Öngören yazdı oyunu. Bu da birleştirici bir unsur oldu. Neden bir çocuk oyunu? Nedim Saban: Çocuk tiyatrosu olması konusunda ısrar ettim. Çünkü çocukların bilgilenmesini istiyorum. Artık bilgi toplumuna geçmeliyiz. Deprem olunca balkonlardan atlayan bir millet olmayalım. Çocuklar, internet çağında artık bilgili. O yüzden didaktik bir şekilde değil, mesajları estetize ederek vermek gerekiyor. Hem zorlandık, hem de keyfini çıkardık. Birlik olmaya çağrı Projenin yürümesi için bir ayak daha gerekiyor, finans. Sponsorluk görüşmeleriniz nasıl sonuçlandı? Saban: Mail yoluyla 340 kuruluşa başvuru yaptık ama yanıt alamadık. Hâlâ bir arayışımız var. Sadece dekor ve prova çalışmaları için destek aldık. Ayrıca Funda Arar da şarkımızı gönüllü olarak seslendirdi. Tabii ki profesyonel bir kadroyuz ve tiyatro yapmak pahalı bir iş. Ama umutluyum. Belediyelerden destek alabileceğimizi düşünüyorum. Turneye de çıkacağız. Biz taşıma sponsorluğu bile sağlayamadık gerçi. Eskiden böyle insanlar vardı. Toplum acayip bir çöküş içerisinde. Bu anlamda biraz ümitsizim ama her şey yolunu bulabilir. Ben bir şekilde bu oyunu oynatacağım. Oyun dışında yan projeler de olacak mı? Mahruki: AKUT’un dağıttığı bilgilendirici kitapçığın kapsamını daraltıp çocukların rahat algılayacağı şekilde hazırlayacağız. Deprem öncesi, deprem sırası ve sonrası için bilgilendirmeler olacak. Oyun sırasında hem AKUT’u tanıyacaklar hem de doğru bilinen yanlışları görecekler. Sonra da kitapçıkla pekişecek bu bilgiler. Burada amaç davranış değişikliği yaratmak. Hedefimiz çocukların bundan sonraki hayatlarında daha duyarlı ve bilinçli davranmalarını sağlamak. Saban: Bir de oyundaki karakterleri kalıcı kılmayı istiyoruz. AKUT’un sembolleri olabilirler. Bu karakterler, bundan sonraki mesajları anlatabilir. Tiyatro olmasa da karakterleri bir şekilde yaşatabiliriz. Funda’nın şarkısı da çok etkileyici. Bu da birlik ve beraberliğe bir çağrı olabilir. Çünkü amaç birlik olmak. AKUT’un da en sevdiğim yanı bu. Ciddi bir örgütlenmeye sahip. Deprem konusunu çıkarın aradan herşeyden önce birlik olabilmeyi işlemek gerekiyor. Oyunda yan unsurlar da bu fikri besliyor. Fotoğraf: UĞUR DEMİR Yoksulluk haritası Sarmaşık Derneği, kurum ve kuruluşlara örnek model çalışmalar üretiyor. Kendilerinin bir hayır kurumu olarak tanımlanmaması gerektiğini özellikle vurguluyorlar. Kent yoksulluk haritası çıkaran dernek, bu doğrultuda projeler üretiyor. Ayrıca istihdama dönük mesleki eğitimler vererek yoksulluğun önüne geçerek kentin sosyoekonomik gelişimine katkı sağlıyorlar. Çocuk eğitim destek projesi, kadın sağlığı projesi ve Sarmaşık gıda bankası yürütülen diğer çalışmalar. Önümüzdeki süreçte gerçekleştirecekleri önemli projelerden biri ise her yoksul mahallede kurmayı hedefledikleri Sarmaşık Evleri Projesi. Bu proje ile yoksulların her türlü desteği alabilecekleri bir merkez oluşturulması ve yönetimini de kendilerinin oluşturduğu bir yapı kurulması planlanıyor. Camcı, bu yolla da yoksula yapılan yardımlarla istismarın önüne geçebileceklerini vurguluyor: “Yoksullukları yüzlerine vurulmadan ihtiyaç duyduğu desteği kendisinin edindiği bir platformu oluşturacağız.” Türkiye bugünü yaşıyor, geleceği düşünmüyor 99 depreminin üzerinden tam 10 yıl geçti. Peki nasıl bir yol katedildi sizce bilinçlenme anlamında? Mahruki: Türkiye, bugünü yaşayan bir ülke. Geleceği yaşamayı, ona hazırlanmayı bir türlü öğrenememiş. Son 50 yıldır ülkeyi görüyorsunuz. Vurgun ve talan ekonomisi üzerine kurulmuş. Vatandaşların da bu konudaki endişeleri çok büyük. O yüzden de yaşadığı günü kar sayıyor, devamına bakmıyor. Bugün yapmadığımız hazırlıkların gelecekte ciddi bir maliyeti var bize. Çok uzağa gitmeyin, 17 Ağustos’u hep beraber yaşadık. Birinci dereceden fay hattının bulunduğu bir yere Türkiye’nin büyük sanayi yatırımını yaparsanız olacağı bu. Marmara Bölgesi, ağır sanayinin konuşlanacağı bölge mi? Kimsenin umurunda değil böyle bilimsel bir bilgi. Adam yapıyor. 1999 yılında yaşadık bunları. Peki yıl 2009. Ne değişti? Ders almadık mı? Mahruki: Hiç ders almadık. Sıfır. Türkiye malesef bu fırsatı kullanamadı. Travmalar, toplumlar için değişim ve dönüşüm fırsatıdır. Bu bir zihin devrimi fırsatıydı. Depremin küllerinden bir fırsat çıkaralım, yeni ve çağdaş bir Türkiye yaratabilelim diye. Herkesin hayali ya da beklentisi, aklı ve bilimi merkeze alıp uzun soluklu eylem planları yapmak yönündeydi. Oysa bugünü kurtardığımızda bunu kar sayıyoruz. O günlerde aklı başında ne kadar insan varsa bu zihin devriminden bahsetti. Bizim artık değişmemiz lazımdı. Ama baktığınızda aynı tas aynı hamam. Saban: Bu inşaat çılgınlığı ve talanı devam ettikçe nereye varacağız ki zaten? C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle