19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 AĞUSTOS 2009 CUMARTESİ 3 Cumartesi Şairi Hep aynı hikâye Mahpusa mendil kadar bir gök parçası Şaire gökleri tımar için bir kaşağı Ressama tosun gibi bir ebem kuşağı.. BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU Cicilerini giyip de geldiler Alpay Erdem, Göksel, Yetkin Gülmen ve İbrahim Sever. Hepsi de bir buçuk yıldan fazladır aylık dergi Lombak’taydı. Pazartesi’den itibaren Cici’yle birlikte yeni bir maceraya atılıyorlar. Yanlarında Lombak döneminde şans verdikleri genç çizerler de DENİZ var. Politikanın üzerinden ÜLKÜTEKİN mizah yapmak gibi bir dertleri yok. Amaçları kendi güldükleri şeyleri kağıda taşımak. Yeni dergi çıkarmak nasıl bir şey? Ne gibi farkları var? A. Erdem: Heyecan olarak çok güzel. İşimize bile yansıdığını düşünüyorum. Göksel: Aslında Cici yeni dergi değil de LManyak’tan gelen on yıllık mizah geleneğinin devamı gibi. Yenilik eski kıyafetleri değiştirip cicileri giymek gibi sadece. Sonuçta içindeki sensin. Ancak çizginin yanında bürokratik işlerle uğraşmak gibi durumlar da var. A. Erdem: Aslında bu işler zevkli. Mecbur kalınca hepsini yapıyorsun zaten. Mesela yeni yere taşındığımız için bizim adres yanlış görünüyordu. Önce nüfus müdürlüğüne gittim, oradan Telekom’a. O gün bütün bu işlerle uğraşırken “Dergiyi çıkarmasak mı acaba?” diye düşündüm. Bu işler sırasında 5 kilo verdim ama hepsine değdi. A. Erdem: Bu yüzden de manifesto diyemeyiz, zaten yapmamız gereken buydu. İ. Sever: Duruşu olmayan insanlar değiliz ama özellikle siyasetle ilgili, kişiler üzerinden yapılan çok teknik bir mizahın olması canımızı sıkıyor. A. Erdem: Tabii çok komik bir şey yakalarsak çizeriz Tayyip’i. Göksel: Ama ben Tayyip’i hiç düşünmüyorum ki. Niye komik bişey gelsin onunla ilgili aklıma. Bir de insanlar artık televizyonda gördüğünde Tayyip’in mizahını kendisi yapıyor zaten. A. Erdem: “Komiğin komiği” gibi bir şey haline geldi artık. Göksel: Bak attan düştüğünde gülmüştüm, onu Tayyip Erdoğan’ın karikatürünün ya da vinyetinin olmadığı haftalık bir mizah dergisi bu devirde olacak iş mi? İlk sayısı pazartesi günü bayilere düşecek Cici’nin çizerlerine göre ‘evet’. Onlarınki halktan kopuk bir mizah değil ama sadece “satıyor” diye politik mizah yapmak istemiyorlar... Y. Gülmen: Birçok mizah dergisinde önemli haberlere çok ufak yer ayrılıyor. Sigara yasağı tamam, ama diğer yandan bütün toprağı yok edebilecek genetiği değiştirilmiş tohumlar ekiliyor. Mizahçılara bazen “halkı aydınlatmak”, “topluma yol göstermek” gibi misyonlar yükleniyor. Siz böyle bir sorumluluk hissediyor musunuz? A. Erdem: Benim çizer olarak okura karşı tek sorumluluğum hep daha iyi çizmek ve daha komik espriler bulmak. Espirisentır Artık alternatif çok Artık eskisi gibi sadece iki mizah dergisi yok. Bir sürü dergi açılıyor, bir sürü dergi kapanıyor. Bugünkü durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Y. Gülmen: Çok derginin olması iyi bir şey ama bir yandan da piyasa kirleniyor. Göksel: Şimdi mizah dergisi, hiç hukukun olmadığı birisiyle, telefondan iş yapabileceğin biryer değil. Öyle dergi olmuyor. Önce dergi oluşuyor sonra basılıp okura ulaşıyor. Okur zaten öbür türlüsünü kabul etmiyor. A. Erdem: Çok doğru adamlar bir araya gelmeli. Cici’nin en önemli özelliği de o. Hem birinin hem de birbirinin işlerini çok seven insanlar var. Bir de biz bu işi yapmaya mecbur kaldık aslında. Çünkü aylık derginin modası geçiyor İ. Sever: Bir ay, on yıl öncesine göre çok daha uzun bir zaman. Eskiden dergi çıksın diye beklerdik, internet yok televizyon kısıtlı. Artık bir sürü alternatif var. Okur başka yerden eğlencesini çıkarabiliyor. Bu aynı zamanda yedi sekiz sayfalık çizgi öyküler artık olmayacak demek. Y. Gülmen: Aslında bunlar çok da elle tutulur şeyler değil. Birdenbire öyle bir şey çıkar ki bütün haftalık dergileri geride bırakır. Göksel: Bir de şöyle düşünelim. Aylık dergilerdeki popüler adamların haftalık dergiye kayması, popülariteyi haftalık dergilere taşıdı. İ. Sever: Ama okuyucuya sekiz sayfalık öykü okutmak da zorlaştı. Göksel: Aylık dergide gündemden çok uzak kalıyorduk. Artık güncel şeyler çizebileceğiz. İ Sever: Bir de burada artık karikatür köşelerimiz olacak. Argodan al haberi MİNARECİ: Merdivenle çalışan hırsız. SESSİZ FİLM ÇEVİRMEK: Yolsuz işlerde bulunmak. PİYAZCILIK: Yüze gülerlik. Off the record Afedersiniz sizin dünya görüşünüz ne? Dünya görüşü yuvarlaktır.. Derdimiz güldürmek “Tayyip’siz dergi” sloganıyla yola çıktınız. Bu bir manifesto mu? A. Erdem: Manifesto değil, tek gayemiz okuru güldürmek. Biz nelere gülüyorsak onu kağıda taşıyacağız. Politik mizah revaçta diye biz o işi yapmak istemiyoruz. Politik mizah satıyor mu yoksa daha çok prestij mi getiriyor? İ. Sever: Hem prestij getiriyor hem de çok satıyor. Y. Gülmen: Gündemi sırf mizah dergisinden takip eden çok önemli bir kitle var. Adam belki hiç gazete okumuyor ama mizah dergisinden her şeyi takip ediyor. Artık işin daha bi özünü mü alıyor, bilmiyorum. Gündemi mizah dergisinden takip etmek sağlıklı bir şey mi? A. Erdem: Hiç de sağlıklı değil. Göksel: Bir de hiç o taraklarda bezi olan adamlar değiliz. Bir araya gelip bir kere bile Tayyip hakkında konuşmamışızdır. itiraf edebilirim. A. Erdem: Gerçekten benim takıldığım kızdığım şeyler de çok ama ben onu okurla o şekilde paylaşmak istemiyorum. Biz salt komiğin peşinde koşacağız. Göksel: Bak bi daha attan düşerse çizerim Tayyip’i İ. Sever: Bir de artık muhalif mizah, yapılanları sevimli göstermeye bile başladı. A. Erdem: Yıllardır, siyasi bir tek kare çizmemiş olmakla övünüyorum. Şimdi dergi çıkardım diye siyasi bir şeyler yapmaya çalışırsam büyük ayıp etmiş olurum. İ. Sever: Yanlış anlama olmasın. Siyasetten kopuk olarak da halkın çok içinden bir mizah yapılabilir. Kendini tecrit etmiş bir mizah değil bizimkisi. Sahibinin sesi Bir yasa çıktı mı kurnazlık yolu da bulunur. Kedi balık yemeyi sever, ama ayaklarını ıslatmayı sevmez. Erteleme, zamanı çalan bir hırsızdır. Pet şop Maskeli balo Ben adamı yüzünden tanırım.. Ben de.. İşçi ve emekçilerin Homur, her sayısı başka bir örgütün gündemine paralel olarak yayımlanan “emekçiden yana” bir mizah dergisi. Yeşil beyaz alışıldık sarı ve türevi GAMZE renkleriyle mizah dergilerinden farklı ERBİL olduğunu gösteriyor. Bugüne dek 71 sayısı yayımlanmış olan derginin içeriği, ilkeleri, çalışma tarzı ve ne yapmak istediğini Yayın Kurulu üyeleri Canol Kocagöz ve Atay Sözer ile konuştuk. Nedir Homur’un farkı? C. Kocagöz: Homur’u diğer mizah dergilerinden ayıran temel özelliği “halk için siyasi mizah gazetesi” anlayışını çıkış ilkesi kabul etmesidir. Markopaşa mizah gazetesinin felsefesinden güç alan Homur, kapitalizmin saldırılarına karşı hiciv ve mizahın her biçimiyle emekçilerin mücadelesinin yanında yer alıyor. A. Sözer: Markopaşa 1946’da CHP’nin tek parti döneminde çıkıyor. İktidarın eleştirisini yapan bir mizah dergisiydi. Ama mizah dergiciliğinin en kitlesel yayını diyebiliriz. 16 milyon nüfuslu Türkiye’de 60 bin satışa ulaşan bir dergi. Biz Türkiye’de mizahın bu kulvarından yol almayı tercih ettik. Peki Homur nasıl başladı? C. Kocagöz: Homur 19992000 arasında mizah dergileri boyutunda ve Evrensel gazetesinin haftalık eki olarak çıktı. Gazete kapatılınca bugünkü boyutla çeşitli demokratik kitle örgütleriyle ortak çalışmalar biçiminde çıkarttık. A.Sözer: Biz 20 kişiye ulaşan ama çekirdekte 56 kişinin bulunduğu bir çizerler topluluğu, düzenli toplantılar yapıyorduk. Farklı dönemlerde farklı organizasyonları gündeme getiriyorduk. Sergiler, kartpostal çalışmaları, broşür denemeleri... Deprem olduğunda Tabipler Odası’yla bir çalışma yapmıştık, sağlık emekçileri için. “Küreselleşme, köleselleşme” diye bir sergimiz vardı, ülke içinde ve dışında defalarca sergilendi. Sonra 1999’da Türkiye’de basındaki bunalımları, mizah dergileri içindeki açmazları görünce bu işe koyulduk. Zaten bizim tarzımızda bir mizah da yoktu, Gırgır tarzı vardı, onu benimsemiyorduk. Diğer çizen arkadaşlar da çizdikleri yerlerde mutlu değillerdi. Bir de Kosova savaşı vardı, onu eleştirmemiz gerek diye düşünüyorduk. Böylece yola koyulduk. İsim nasıl netleşti? A. Sözer: Kosova savaşını değerlendirirken NATO’nun buradaki rolü nedeniyle NOTA ismi üzerinde duruyorduk. NATO’ya NOTA verdik, gibi bir şey düşünüyorduk, sonra da Küreselleşmeye NOTA verdik, diye devam edecektik. Kafamızda böyle bir konsept dergisi vardı. Ancak Evrensel ile anlaşınca bunu değiştirme ihtiyacı ortaya çıktı. Grupta yaptığımız konuşmalar sonucu Homur’da karar kıldık. Bunun iki yönü var, hem İngilizce’deki “humor” kelimesine gönderme yapıyor, hem de homurdanmaktan gelen bir anlamı var. 44. sayıdan sonra, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, odalar, dernekler gibi kuruluşlarla birlikte Homur’u hazırlamaya başladınız. Bu nasıl oldu? C. Kocagöz: Örgütlü toplulukların gücünden faydalanmak, onlara da mizahın olanaklarını sunmak. Bundan sonra belli bir sahibi yoktu, hep farklı bir kuruluşla çıktık. İşte en son 72. sayıyı hazırlıyoruz. Sloganımız “parayla satılmaz”, bu kuruluşların kendi üyeleri ve çevreleri üzerinden dağıtım yapılıyor. ’u Bu durum ulaştığınız kesimlerin sınırlanmasına neden olmuyor mu? C. Kocagöz: Aksine, Homur bu yolla çok geniş kitlelere ulaştı. Bunlara en eskilerden birkaç örnek vereyim: DİSK Dev Maden Sen için Bolu Mengen’de direniş yapan 60 işçi için bir sayı yaptık. Bolu köylerinde, bakkallarda ve işçilerin yerleşim yerlerinde Homur dağıtıldı. DİSK Genel Merkezi için savaş karşıtı bir sayı yaptık. Bu bütün eylem ve faaliyetlerde dağıtıldı. Aziz Nesin’in doğum yıldönümünde Nesin Vakfı için bir sayı hazırladık, o da kendi mecrasında dağıtıldı. KESK’e bağlı Eğitim Sen için çıkarttığımız sayı Edirne’den Kars’a tüm okullara gönderildi. 1516 Haziran yıldönümünde çıkan sayı, barış sayısı, 1 Mayıs sayısı, Genel Sağlık Sigortası‘na karşı sayı ve suyun özelleşmesine karşı çıkan sayımız bunlar hep bizi daha geniş çevrelerle buluşturdu. Konuları nasıl belirliyorsunuz ya da hangi kuruluşla birlikte çıkacağınızı? A. Sözer: Kuruluşlar bize öneri getiriyor. Konuyu benimsersek onlar bize brifing veriyor. En son Türkiye’de yapılan toplantı nedeniyle EMO ile birlikte çıkarttığımız su sayısı örneğin. Biz konunun detaylarını bilmiyorduk, ama onu öğrendikten sonra onu mizahlaştırıyoruz. C. Kocagöz: Mümkün olduğunca az yanlış yapmaya çalışıyoruz. Profesörler, öğretim üyeleri, yazar ve çizerlerimizin böyle bir birikimi var. Homur bu haliyle emekçilerin olduğu kadar entellektüellerin de yayını. Gündemdeki bazı meselelere damardan girmek istiyoruz. Mücadele daha keskinleşiyor çünkü. Markopaşa savaş zenginlerine sataşan, o dönemin söylenemeyen şeylerini söyleyen bir dergiydi. Biz işçilerin ve emekçilerin sözünü doğrudan söylüyoruz. Peki biz Homur almak istesek nereye başvuracağız? C. Kocagöz: Bize başvuracaksınız. Bize mail yolladığınızda sizi listemize alıyoruz ve yolluyoruz. Örgütler bulundukları illerdeki temsilciliklerine dağıtıyorlar. Oradan daha geniş bir alana yayılıyor. 15 bin dergiyi bu şekilde tüketiyoruz. A. Sözer: ‘Siz homuru bulamazsınız, homur sizi bulur’ diye bir espri var. Bu arada eposta adresimizi homurmizah@yahoo.com olarak verelim. Misafir çizer: Hasan Seçkin Topus Şöhreti ceza alanına yayılmazsa her türlü erdem işe yaramaz olur. Hooop makinist Döneko, orta halli bi ailenin üç çocuğundan biridir.Daha mahallede arkadaşlarıyla oynarken hep haklının yanında olmuş ve zayıfları şişkolara karşı korumuştur. Sadece mahalledeki zayıfları değil yan mahalledekileri de korumak için yan geçişler yapmıştır. Şunu söylemektedir: Mahallemi ve mahalleni kurtarıcam.Ve fakat bi gün kilo almaya başlar Döneko. Artık mahalledeki şişkolarla görüşmekte hatta yan mahalledeki şişkolarla gizli gizli buluşmaktadır. Zayıflar tedirgindir Mahallemi ve mahalleni ben mi kurtarıcam demeye başlayan Döneko’yu bir sürpriz beklemektedir. Kaçırmayın.. kamilmasaraci?gmail.com Notos Yaratıcı Yazarlık Atölyesi Yeni yazar adaylarıyla birlikte edebiyatı bütüncül bir kültür olarak kuşatmayı, katılımcılarına yazma eyleminin bileşenlerini çözümleyip nitelikli bir edebiyat formasyonu kazandırmayı, kolektif çalışma içinde yazarlık serüveninin ilk adımlarına önayak olmayı amaçlayan Notos Yaratıcı Yazarlık Atölyesi’nin 4. Dönem kayıtları başladı. Yazar adaylarına yaratıcı yazarlığın yollarını göstermek için kurulan Yaratıcı Yazarlık Atölyesi, Notos Kitap Yayın Yönetmeni Semih Gümüş yönetiminde, çeşitli yazarların eğitici olarak katılımıyla, okul düzeni, programı ve ilkeleri içinde yürütülüyor. Dördüncü dönemi 1 Eylül3 Kasım tarihleri arasında düzenlenen Yaratıcı Yazarlık Atölyesi’nin 4. Dönem kayıtları için başvuru şimdiden yapılabilir. (Telefon: 0 212 243 49 07, atolye@notoskitap.com) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle