Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 25 TEMMUZ 2009 CUMARTESİ Sergi vurguluyor. “Sanatı toplumla buluşturmak ve sanatçının özgürce kendisini ifade edebileceği bir yapıyı oluşturmak amacı ile kendi platformumuzu oluşturma gereği duyduk” diyor Sami Yılmaztürk. AKB’lerde STK’ların belirleyici olduğunu anımsatan Yılmaztürk, ancak İstanbul’da tersi bir durumun söz konusu olduğunu, 2010 Ajansı’nın gündemini hükümetin belirlediğini söylüyor. Mimarlar Odası’nın ajansın danışma kurulunda yer almasına karşın tüm sürecin dışında kaldığını vurguluyor. Yılmaztürk, ajans bütçesinin rant bütçesi olarak görüldüğüne de dikkat çekiyor. 76 ayrı sanat ve sanatçı kuruluşunu bünyesinde barındıran Özerk Sanat Konseyi de İKF çalışmaları içinde yer alıyor. ÖSK adına sorularımızı yönelttiğimiz Canol Kocagöz Forum’un İstanbul 2010’a alternatif olmakla yetinmeyeceğini vurguluyor. 2010 Ajansı’ndan kötü kokuların geldiğini ve bunların deşilmesi gerektiğini belirten Kocagöz, “Sanat ve kültür hareketini sokaklar ile yeni yaratılan sanat alanlarına taşıyarak bu hareketi yerel yönetimler, yerel örgütler, dernekler, sendikalar, spor kulüpleri ile beraber İstanbul’un her kilometresine taşımak en büyük hedefimizdir. Forumun ana görevlerinden biri bu olacaktır. Yapılacak çalışmaların her semtin dokusuna ve sosyal yapısına göre sanatın tüm alanlarını kapsayan bir şekilde olmasına çalışılacaktır” diyor. Kültür sokağa çıkıyor İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olması ile birlikte gündeme gelen faaliyetler ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ile ilgili tartışmalar, kültürsanat ve kent örgütlerini yeni bir yol çizmeye götürdü. Çok sayıda örgüt ve kuruluş İstanbul Kültür Forumu’nu oluşturdu. İstanbul, 2010’da Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlanırken kent ve kültürle ilgili çok sayıda örgüt ve oluşum “İstanbul Kültür Forumu” (İKF) adı altında bir platform kurdu. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, Özerk GAMZE Sanat Konseyi, Nâzım Kültür Merkezi, ERBİL Hikmet Karşı Sanat, Uluslararası Plastik Sanatçıları Derneği, Sarıyer Sarı Platform Derneği, Beylerbeyi Dayanışma Derneği gibi oluşumların çağrısıyla kurulan İstanbul Kültür Forumu, yeni katılımcılarını bekliyor. İKF, her türlü sanat ve kültür kuruluşlarıyla İstanbul halkını bu platforma destek vermeye çağırıyor. İKF’ye “bireysel olarak” da katılabilirsiniz. Farklı Bir Benzerlik: Denize Doğru Santralistanbul, günümüz teknolojik yaşamını çağdaş sanatçıların gözüyle anlatan “Farklı Bir Benzerlik: Denize Doğru” sergisine evsahipliği yapıyor. Koreli 10 sanatçının, videodan, yerleştirmeye, farklı alanlarda çalışmalarının yer aldığı sergi, 2007’de Asya Çağdaş Sanat Forumu’nun, Seul ve İstanbul’da gerçekleşmek üzere bir kültür değişimi programı organize etmesiyle oluşturuldu. Ekonomik ve politik alanlar dışında pek fazla ilişkide olmayan bu iki ülkenin birbirlerini daha yakından tanıması, kültürlerini anlaması ve gelecekteki işbirliklerine bir ilk adım olarak Koreli ve Türk sanatçılar bir araya geldiler. 2008’de Seul’de, Türk genç sanatçılar işlerini Koreli sanatseverlerle buluşturdu. Bu sergide ise Koreli sanatçılar, yarım yüzyıl önce bir tarım ülkesi olan ancak günümüzde dijital teknolojinin merkezi haline gelen ülkelerini algılayış biçimlerini, kendi yorumlarını yansıtan işleriyle izleyicilere aktaracak. Sergi, 30 Temmuz’a dek görülebilir. Cıvata fabrikasında “Fabrika” ve “sanat” yan yana kullanıldığında oldukça garip duran iki kelime. Biri seri üretimi ediyor, diğeri özgün HAKAN ifade yapıtları... Ancak İzmir’de öyle bir fabrika var ki, adı DİRİK sanatla anılıyor. Soyer Kültür Sanat Fabrikası (SKSF), üç yılı aşkın süredir kentin sanat damarlarına kan pompalıyor. Kurumun adı, gerçek bir fabrikadan geliyor. Manavkuyu’da yer alan bina, yaklaşık 40 yıl boyunca “cıvata fabrikası” olarak ülke sanayisine hizmet etmiş. Dev makinelerin çıkardığı gürültünün yerini şimdi fırçaların tuvale değerken çıkardığı belli belirsiz sesler, enstrümanlardan yayılan nağmeler almış. Işıyan Sabahlara Doğru Savaş ile yaşam arasına sıkışmış Afgan halkının hayatından kesitler sunan ve yaklaşık 50 adet büyük boy sanatsal baskı ile sunulan sergi, bir ülkeye iki farklı bakış açısını yansıtırken, sanatçıların Afganistan’da yaşadıklarını, zaman ve mekana da tanıklık edebileceğiniz bir belgesel niteliği taşıyor. Sözmen ve Şenyuva, umduklarından daha fazlasını, sokaktaki Afgan halkının kameralarına her gülümseyişlerinde bulmuşlar. Kendi ifadeleriyle bu sergi; Afgan halkı üzerinden “hepimizin aynı bütünün parçaları olduğumuzu” hatırlamamıza yardımcı olan barış yolunda bir araç. Kuşatılmışlık nasıl kırılacak? İKF kurucuları öncelikle “toplum ve sanatçının yeterince özgür olmadığı” saptamasından yola çıkıyor ve bu ortamda İstanbul’un 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlanışının çelişkilerine dikkat çekiyor. “Ülkemizde yıllardır egemen anlayışların sanatı ve kültürel yaşamı vesayet altında tutmak amacıyla yaptığı dayatmalar sonucu toplum sanatla buluşamamış ve kültürel gelişim sürecini yeterince olgunlaştıramamıştır. İşte bu ortamda İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkentliğine hazırlanıyor. Tarihten bugüne taşınan ve bugünün çelişkilerinden beslenen zengin sanatsal ve kültürel potansiyel, toplumun ve sanatçının yeterince özgür olmadığı bu koşullarda nasıl harekete geçirilecek?” İstanbul Kültür Forumu, hedeflerini şöyle sıralıyor: ? 2010 AKB İstanbul sürecinde alternatif etkinlikler gerçekleştirerek bu süreci sorgulamak, ? Yaşamın içinden üretileni yok sayan ya da toplumla buluşmasını yasaklayan tavra karşı çıkmak, ? Sanatı toplumla, kentliyle, İstanbullularla buluşturmak, ? Başta genç sanatçılara ait başarılı kültürsanat projelerinin hayata geçmesini sağlamak, ? Yeni kamusal kültür alanlarını ve mekânlarını oluşturmak, ? Yazın, sinema, sahne sanatları, plastik sanatlar, tasarımmimarlık ve müzik alanlarında paylaşım ortamı oluşturmak, ? İstanbul’un kültür zenginliğini ortaya koyacak olan döküm çalışmalarına katkı sağlamak, ? Sosyal devletin tasfiyesi ve özelleştirmelerle tehdit altında olan kültür varlıklarımızı,korolarımızı korumak ve yaşamla buluşturmak.” İKF internet adresi: www.istanbulkulturforumu.org ‘Sistemin dayattıklarıyla yol alınamaz’ İstanbul Kadıköy’de faaliyet gösteren Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nden (NHKM) Orhan Aydın, 2010 ajansının yaptığı her çalışma ve attığı her adımın basına ve kamuoyuna yansıdığını belirtirken bir dizi yanıtsız sorunun ortada kaldığına da dikkat çekiyor. Bu kurumda neler olup bittiğini içeride çalışan insanların da bilmediğini öne süren Aydın, bu haliyle yapının hayli karmaşık, iş göremez, sonuç alamaz olduğuna dair izlenimler edinilebildiğini söylüyor ve “Ülkesi yokluk, yolsuzluk, işsizlik, eşitsizlik ve hukuksuzluk ülkesi haline getirilmiş olan sanatçıların üreteceği değerlerdir önemli olan. Bunun içinde ortak bir zemin yaratabileceğimizi düşünüyoruz. Alternatif olmak fikri hiç anlamlı gelmiyor bana. Biz kendi ürettiklerimizle yalın bir sanatsal çıkış yakalayabilirsek çok şey kotarmış oluruz. Sistemin dayattıkları ile değil emekçi halkın çıkarları ile örtüşen bir çizgide üreterek yol alabiliriz. Bu ülkenin ve İstanbul’un bunu yapabilecek gücü var. Masamızın üstünde hayli zengin bir düşler demeti var. Gerçekliğini yakaladığımız her önermenin üretime geçmesi için çabalayacağız. Bu çıkış, birileri için zaten bir yanıt oluşturacaktır” diyor. Sarıyer’de yayımlanan Sarıyer Manşet gazetesinin desteklediği Sarı Platform adına konuşan Cemal Beşkardeş de İstanbul 2010 çalışmalarının İKF oluşumunu “yola çıkarttığını”, ama alternatif olarak düşünülmemesi gerektiğini belirtiyor. İKF’nin 2010’la sınırlı değil, 2011 sonrası için tasarlanması gerektiğini belirten Beşkardeş oluşumu şöyle tanımlıyor: “Halkın içindeki karikatürist, ressam, tiyatrocu, her yaştan sanatçının; ürün ve katkısını birilerinin talimatıyla, bütçesiyle, ‘şurada şunu yap’ dayatmasıyla değil, kendi içlerinden gelerek, arzusuyla, özgür bir şekilde sunacağı bir platform.” sanat gerçekleştiriliyor. Tiyatro, bale ve dans okulları, resim, heykel, seramik, fotoğraf, müzik alanındaki kurslar yetişkinlerin de ilgisini çekiyor. Tiyatro ve sinema salonları, konser mekânları önemli etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Kentin delisi Sade yorumlar Galeri Artist Çukurcuma, Gülen Eren’den Sade Yorumlar sergisine ev sahipliği yapıyor. Eren, ilk kişisel sergisi için, “yaşam izi görülemeyecek denli düzgün eser tipine karşıt olarak, heykellerime olumlu ve insani bir his katma çabasındayım.” diyor. Sergi, 29 Temmuz’a dek sürecek. Kurucular ne diyor? İstanbul Mimarlar Odası’ndan Sami Yılmaztürk, İKF’nin yalnızca 2010 ile sınırlanmasını istemediklerini Kimilerine göre bu dönemde sanatsal çalışmalara böylesine büyük yatırım yapmak delilik. Ama Fabrika’nın kurucusu Mehmet Refik Soyer, “kentin delisi” olmayı göze alarak çıkmış yola. Üstelik köy enstitüleri ve halkevleri ruhunu da “Cıvata fabrikasında yanına alarak. Bu sanat” kulağa şaka gibi kurumların geliyor. Zaten “1 kapatılmasının kültürel Nisan” 2006’da çöküşe çanak tuttuğunu, faaliyete geçen yıkımın bugün de SKSF’nin açılış tarihi sürdüğünü kaydediyor. bunu kanıtlıyor. Cıvas Kültür sanat alanındaki Cıvata’nın kültür sanat yatırımların devlet mekânına dönüşümü, tekeline bırakılamayacak plansız yapılaşma kadar önemli olduğunun nedeniyle kent içinde altını çiziyor. SKSF’nin kalan sanayi yapılarının kentlinin desteği devam yeni işlevi konusunda ettiği sürece daha da ipuçları veriyor. Sanat büyüyeceğine inanıyor: fabrikasının kurucusu “SKSF, hem hizmet Mehmet Refik Soyer, verdiğimiz alanın Mehmet kentin genişlemesiyle genişliği hem de Refik Soyer “merkezde” kalan kapasitesi ve donanımı yapıyı iş merkezi, ya da açısından İzmir’deki konut projesiyle idiğer kültür sanat merkezlerinden değerlendirmeyi düşünmemiş, aksine ayrışıyor. 7’den 70’e toplumun her çoğu kişinin “para etmez” görüşünü kesiminin bulabileceği kültürel, taşıdığı sanata yönelmiş. Üstelik, kültür sanatsal eğitim olanaklarını yaratmak, sanat merkezlerini yıkmanın hükümet çocuklarımızı küçüklükten itibaren politikası gibi algılandığı bir dönemde... sanatla tanıştırmak ve onlara sanatsal Sonuçta kentin ortasında bir “sanat beceri kazandırmak, çağdaş geleceğin vahası” çıkmış ortaya. “7’den 70’e” sanatçıları ve sanatseverlerini deyiminin hakkını veren biçimde her yetiştirmenin hedeflerimiz arasında yaştan İzmirli’ye ev sahipliği yapıyor. olduğunu gururla belirtmeliyim. Toplam 10 bin metrekarelik alanda SKSF, kültür, sanat ve eğitim alanında hizmet veriyor. Sanat, yalnızca üretim yapmaya devam ederek, gerçek sergilenmiyor SKSF’de, aynı zamanda kültür ve sanata platform olma üretim süreci de ele alınıyor. Başta küçük amacına yönelik çabalarını yaştakilerin yaratıcı süreçle tanışması sürdürecektir.” teşvik ediliyor, eğitim çalışmaları hakandirik@gmail.com ‘1 Nisan şakası’ Tiyatro Işık ile karanlığın oğullarının savaşı Avignon Festivali, Atina & Epidaurus Festivali, Barselona Grec Festivali ve Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin bu yılın başında kurduğu Akdeniz Festivalleri Birliği “Kadmos”’un ilk ortak projesi ünlü İsrailli film yönetmeni Amos Gitai’nin derlediği ve yorumladığı Işığın Oğulları ile Karanlığın Oğullarının Savaşı adlı oyun. Amos Gitai’nin, Ölü Deniz Yazmaları ve Josephus Flavius’un 1. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun Kudüs’ü işgalini anlattığı metinlerden uyarladığı oyunda Rainer Maria Rilke ve Oscar Wilde gibi yazarlardan alıntılar da bulunuyor. Büyük oyuncu Jeanne Moreau ve Jerome Koenig’in yanı sıra Cüneyt Türel de rol alıyor. Oyun, 31 Temmuz ve 1 Ağustos’ta Rumeli Hisarı’nda; tarihi duvarlara yansıtılan imgeler eşliğinde, farklı dillerde yankılanan seslerle, sözcüklerle adeta bir oratoryo gibi işgal, emperyalizm, egemenlik ve başkaldırı üzerine zaman ve mekân kavramlarını aşacak soruları Jeanne Moreau’nun etkileyici anlatımıyla dile getirecek. Izİzlenim Neolitik zamanlardan Selçuklu’ya Zaman geçip giden bir boyuttur, süredir. Olayların birbirleri içinden doğup yok oluşları, yani ardınca yaşamak zamanın barındırdıklarının incelenmesini tarihsel araştırmaların kaçınılmaz malzemesi yapar. Bunlar, sergiler, konferanslar gibi etkinliklerin kaynaklarıdırlar. Bugünlerde Rezan Has Müzesi’nde izlenen “Neolitik’ten Selçuklu’ya Sessiz Tanıklar” sergisi böylesine bir bilgilenme kaynağı sunuyor. Günümüzden yaklaşık dokuz bin yıl öncesine dayanan arkeolojik malzemenin sergilenmesi uzmanlık alanına yönelik hazırlanmış izlenimi vermekte. Düzen ilgi çekici parçalarla zenginleştirilmiş. Çalışmaların giderek eğitim bağlamlı açılımlarla desteklenmesi ise hedeflerden. Haluk Perk Müzesi koleksiyonundan seçkilerle derlenen sergi, uygarlıkların tanıklığını yapmış kap kaçaklar, silahlar, ticaretle bağlantılı olanlarla sınırlı tutulmamış. Gündelik yaşamdan kesitleri canlandırmamıza yarayacak onca araç gereç, dinsel dünyaya ilişkin olanlarla farklılıkların da izlenmesine yardımcı olabiliyor. Figürinler, idoller, adak heykelleri Anadolu toprağının bugüne gelişine tanıklık ettirecek bilgiyi yansıtıyor. İstanbul’un tarihselliğe başlı başına bir kaynak oluşuna uyum sağlayan Anadolu medeniyetlerinden malzemelerin Haliç’de sergilenmesi olaya ayrı bir anlam kazandırmakta. Haliç, sosyal durumu, gideni geleni, seveni, terk edeni ile anılan tarihi bir semtimiz. Hayatın dolu dolu yaşanmışlığına tanıklık edecek sergiye gidip Anadolu ve çevresinde yaşanmış uygarlıklarla topraklarımızdaki dokuz bin yıllık birikime yani Prehistorik Çağ’dan Selçuklu’ya uzanan zaman dilimi yolculuğuna çıkmayı arzularsanız Haliç’e gitmelisiniz. Müze, arkeoloji dünyasının zenginliğini sade ve zevkli bir biçimde sunuyor. “Anadolu’ da yaşamış olan uygarlıklardan günümüze ne çok aktarım var. Bin yılların izleri bugün bizlerin estetik beğenisini yönlendirebiliyor. Saraylar, evler, tapınaklar, mezarlar için farklı estetik uygulamalar aynı zamanda da düzenli yaşama koşut geliştirilmişler. Metallerdeki bezemeler, toprak teknolojisinin o günkü değerleri, işlevselliği düşünüp estetik ögeleri önemseyerek çalışılmış” diyerek ayrılacağınız bu arkeolojik buluntuların büyülü havasından dışarı çıktığınızda keyifle ve ilgiyle gezdiğiniz serginin olumlu yansımaları İstanbul’un güzelliklerini size bir başka açıdan gösterecek, eminim. Sergi 2009’un sonuna kadar açık olacak. www.umranbulut.net ? ÜMRAN BULUT Şu Çılgın Türkler Samsun Şehir Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu Turgut Özakman’ın çok satan eserinden uyarlanan Şu Çılgın Türkler 29 Temmuz’da Marmaris Amfi Tiyatro’da sahnelenecek. Yönetmenliğini Yaşar Gündem’in yaptığı ve sahnede kendisine Cüneyt Gürbüz, Kenan Güler, Sühendan Gürbüz, Yavuz Akçay, Murat Çapar, Ferda Işıl, Özmen Güvençli, Kürşat Karaman, Emre Akçiçek, Utku Özcalcı, Önder Abay ve Özgür Gündem eşlik ediyor. C MY B C MY B