Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 18 TEMMUZ 2009 CUMARTESİ Benden selam söyleyin Hatay’a Bugünkü Hatay’ın üç dönemine (İskenderun Sancağı, Hatay Cumhuriyeti ve Türkiye’ye bağlanması) tanıklık eden Vasfi Ergönül yaşayan bir tarih. Üç yönetim döneminde memurluk yapan 92 yaşındaki Ergönül doğma büyüme Hataylı. Ergönül’ün hafızası tarihe ışık tutuyor. Hatay’ı çok özlediğini dile getiren Ergönül hâlâ rüyalarında Ticaret Odası’nda çalıştığını görüyor. Antakya, dünyanın en eski yerleşim birimlerinden... Roma İmparatorluğu’nun üç büyük kentinden DENİZ biri ve doğu YAVAŞOĞULLARI başkenti. Bütün dinleri, kültürleri bir arada barındıran bir bölge... Vasfi Ergönül de doğma büyüme Antakyalı. Bu süreç, 92 yılı kapsıyor. Üç ayrı yönetim döneminde memurluk yapan Ergönül’ün hayat hikâyesi bölgenin tarihine ışık tutuyor. Ergönül 1917’de, Birinci Dünya Savaşı bitmek üzereyken doğmuş. Bütün ailesi Antakyalı. 1937’de Devlet Deniz Yolları’na, 1938’de de Ticaret Odası’na girmiş. Memurluğa başladığı dönem İskenderun Sancağı’nın Fransızların himayesi altında olduğunu anlatıyor. O sırada bölgede Fransızca, Arapça ve Türkçe konuşuluyormuş. “Okulda da aynı şekilde” diyor, “Bu üç dilin gramerini öğretiyorlardı, sadece gramerle de kalmıyor, o zaman bizim ‘eşya dersi’ diye tabir ettiğimiz şimdinin hayat bilgisini de bu dillerde okuyorduk.” Ergönül’e göre o zaman herkes “çat pat” bu dillerden anlarmış, konuşurmuş... Herkesin ve her yerin iç içe olduğunu, alışveriş yapmaları, doktora gitmeleri gerekince, “İstanbul’a gidermiş gibi” Halep’e gittiklerini söylüyor, ki o zamanlar bunun için ne pasaport ne de vize gerekiyormuş. 2 Eylül 1938’de Hatay Cumhuriyeti kurulduktan sonra Ticaret Odası’na Hatay Cumhuriyeti bayrağı astıklarını anlatıyor. Sonra ne olduğunu soruyoruz; “Askerlik mecburi oldu, ondan önce paralıydı. Ee tabii bir de işler yeniden değişti” diyor. “Baktık hiçbirşey bilmiyoruz, İstanbul’a gittik, ticaret odasından yardım istedik. Onlar bize nasıl yapacağımızı anlattılar, ancak öyle işe başlayabildik. Bu arada 2. Dünya Harbi çıktı, iş durdu...” Türk askerinin gelişi Ergönül’e “Hatay’ın Türkiye’ye bağlanmasının öncesinde nasıl bir süreç yaşandığını” soruyoruz: “Lozan’a göre, Hatay özerk bölge olduğundan nüfus sayımı yapılması gerekiyordu. Türkiye’den birçok insan geldi, bu insanların kalacak yerleri yoktu, herkes evlerine birilerini aldı. Bizde de 10 kişi kalmıştı” diyor... Peki, hiç isyan cıkmıyor muydu? “Büyük kargaşalar çıkmadı. Ancak insanları birbirlerine karıştırdılar, Alevileri, Sünnileri, Türkleri, Arapları birbirlerine düşürdüler. Bir ara İskenderun’da bir köprü vardı, köprünün bir tarafına Türkler, diğer tarafına da Araplar geçemiyordu. Tabii biz oralılar böyle şeylere alışkın değildik, hep birarada yaşardık. Belki bu yüzden büyük bir kargaşa yaşanmadı. Bir göz problemi nedeniyle, doktora Halep’e gitmiştim, o dönem orada bana ters bakanların olduğunu hatırlıyorum, ama seslerini çıkartmamışlardı.” Ergönül, bölgeye Türk askerlerinin gelişini de izlemiş; “Tarih 5 Temmuz’du. Belen Yaylası’ndaydık. Birileri geldi, dediler ‘asker geliyor.’ Gerçi Hatay’a, daha evvel Komutan Asım Gündüz’le birlikte askeri bir heyet gelmişti. Anlaşmışlardı asker gelecek diye, bekliyorduk, ama ne zaman gelecek bilmiyorduk. Neyse, hemen bir araba bulduk bindik askeri karşılamaya gittik. O zaman Antakya şimdiki gibi değil, ormanlıktı. Makilerin arasından önde süvariler, onun arkasından piyadeler, ardından da tam teçhizat halde asker geldi. O sıcakta, 50 kiloluk techizatı taşıyarak, yürüyerek gelmişler. Öyle bir haldelerdi ki, dayandıklarına inanamadık. İşin tuhafı şehirde de Fransız Ordusu’nun bandosu askeri karşılamak üzere hazırlanmıştı, ama izin vermediler, hemen başka bir bando kurdular.” Hâlâ rüyalarımda... Ergönül 2. Dünya Savaşı çıktığı sırada askere çağırıldığını anlatıyor. Altı aylık askerlik vazifesini yapmaya gittikten sonra askerliğin üç yıla çıkarıldığı haberini duymuş. Askerliği ise ayrı bir macera: “5 Şubat 1941’de muhabere olarak askere gittim. Trene bindik, gece Adana İncesu’da indik. Baktık her taraf kar. Askerlik şubesine gittik ‘Nerede yatacağız?’ diye sorduk ‘İleride han var’ dediler, ama bahsettikleri han çok güzel, otel gibi bir yer çıktı, o yorgunlukla bize daha da güzel geldi. Oradan Ürgüp’e geçtim. 9 Nisan’da da Erzurum’a; bir baktım ne elektrik var, ne su, ne bir şey... Askerliği 36 ay yapacağımız orada söylendi. 1941 Şubatta girenler üç yıl, Mart’ta girenler dört yıl yaptılar. Düşünün benden yaklaşık bir ay sonra, 1 Mart’ta alınan arkadaşım, bir yıl daha fazla yaptı... Askerlik bitti, döndüm beni tekrar ticaret odasına aldılar.” Ergönül, o dönem Türkiye’nin savaşa girmemesinin çok doğru bir karar olduğunu düşünüyor. Zaten savaşa katılmadığımız halde, ekonomik açıdan da çöküntü yaşandığını; çiftçilerin, köylülerin iş yapamadığını, ekmeğin, havucun, şekerin karneyle alındığını söylüyor. “Adam başına 150 gram ekmek düşüyor, ailedeki kişi sayısına göre ekmek veriliyordu” diyor. Savaşın bitiminden üç yol sonra, artık Halep’e eskisi gibi gidemediklerini, pasaport ve vize alma mecburiyetinin o dönem çıktığını anlatıyor. Gençlik Buluşması bu yaz Gönen’de Evrensel Kültür Merkezi’nin geleneksel olarak organize ettiği üniversite, lise ve işçi gençlerin kaynaşması; gençler arasındaki dayanışma duygularının gelişmesi; barış kültürünün pekişmesini amaçlıyor. 1998 yılından bu yana gerçekleştirilen ‘Gençlik Buluşması’nın bir diğer önemli hedefi ise; dünyamızın doğal güzelliklerinin yıkımı tehlikesi, her geçen gün canlı nesillerinin ve çeşitliliğinin yok olma tehdidi ile karşı karşıya olduğu küresel ısınma çağında, gençlerin doğaya ve zenginliklerine karşı duyarlılığını arttırmak ve bu doğal zenginliklerin gençlerin geleceklerinin bir parçası olduğu bilincini aşılamak. Evrensel Kültür Merkezi, gençlerin şiir, müzik, tiyatro, resim, heykel, sinema, spor doğayla yoğrulurken, birbirlerinin kültürlerini tanıyacakları, paylaşacakları, tartışacakları, düşünecekleri bir ortam hazırlıyor. Bu yıl Gönen’de düzenlenecek Gençlik Kampı’nda gençler, ‘Kriz kapitalizmin, gelecek bizimdir’ diyecek. Kampta, İktisat, Fotoğraf, Tiyatro ve Yaratıcı Drama, Politika, Müzik, Heykel ve resim, evrim, halk oyunları, gazetecilik ve televizyonculuk, edebiyat ve şiir, ritim, kürtçe tiyatro atölyeleri düzenlenecek. Birleşik Metalİş Kemal Türkler Eğitim ve Tatil Sitesinde gerçekleşecek kamp, 22 ve 30 Ağustos tarihlerinde düzenlenecek. Kampta, Kardeş Türküler, Yaşar Kurt, Yel Değirmeni, Murat Meriç, Karmate, Grup Mavra konser verecek, Takva, Sonbahar, Başka Semtin Çocukları, Devrimin Gençlik Köprüsü, Tuzla, Silikozis filmleri gösterilecek. Ülkenin dört bir yanından gelen gençler, yöresel kültürlerini de getirecekler yanlarında. Gönen ‘09 Gençlik Buluşması, birilerinin ürettiği diğerlerinin tükettiği ortamın aksine ortak yasamın sergileneceği, dil din, renk farkı gözetmeden; sevgi, kardeşlik ve barisin yeşereceği bir buluşma olacak. Pek çok akademisyen, öğrenci temsilcisi, aydın, sanatçı ve yazar desteklediği Gençlik Buluşması için http://www.genclikbulusmasi09.net/ adresinden katılım formu, detaylı bilgiye ulaşmak mümkün. Cumhuriyet okurdum Vasfi Ergönül, eşi vefat ettiğinden beri İstanbul’da, Hatay’ı çok özlüyor. Ondan eski fotoğraflarını istiyoruz, çantasını karıştıyor. Bu sırada bulmaca merakı da ortaya çıkıyor. Ergönül’ün bulmaca için yaptığı, el yazısı sözlükleri görüyoruz, bu sözlüklerin başlarına ve sonlarına iliştirdiği belge ve fotoğraflara bakıyoruz. Kendi fotoğrafı çıkmıyor, Antakya’da 1935 yılında yakalanan balinanın fotoğrafı çıkıyor. Bir de Ticaret odası belgesi, belge hem Fransızca hem Arapça. Ergönül, ticaret odasında çalışmaktan bir gün bile sıkılmadığını, hâlâ rüyalarında orada çalıştığını söylüyor. Biz ayrılırken; “Fransızlar zamanında hep Cumhuriyet Gazetesi okurdum” diyor, sonra da müthiş hafızasını bir kez daha konuşturuyor: “1 franktı!” Atatürk’ün ölümü “Bize Hatay Cumhuriyeti Bayrağı asmamız konusunda emir geldi, astık. Sonra bir Fransız yetkili geldi, Hatay Cumhuriyeti’ni tanımadıklarını, ya Fransız ya da Türk bayrağı asmamız gerektiğini söyledi. Biz de bunun bir emir olduğunu söyledik.” Vasfi Ergönül, Atatürk’ün ölümünü de bir Fransız yetkiliden öğrenmiş. “O dönem İskenderun serbest bölge özelliğine sahipti, tüm dünyadaki ticaret odalarına yazı gönderiyorduk. Ben tam bu yazılardan birini yazarken dönemin Fransız, İskenderun Belediye Mühendisi geldi, Atatürk’ün öldüğünü söyledi. Bir baktım bayrak yarıya inmiş” diyor. Ergönül, o dönem mahallelerinde sadece iki kişide radyo olduğunu, bunlardan birinin kendisine ait olduğunu anlatıyor. “10 Kasım 1938’de de Atatürk’ün ölüm merasimini dinlemek için herkes bizde toplandı, bahçe dolup taşmıştı” diyor. Hatay’ın Türkiye’ye katılması da bundan dokuz ay sonra olmuş. Bir motosikletli yanıma gelip ‘atla amca’ dedi Sigarasız bir yaşam için geçen yıl İstanbul’dan Kahramanmaraş’a yürüyen Atilla Karaboran’ın bu yılki hedefi MünihParis arasını yürümek. 38 yıldır Almanya’da yaşayan Karaboran yolculuğu sırasında başından geçen olaylar hakkında da bir kitap yazmayı düşünüyor. İnşaat Yüksek Mühendisi Atilla Karaboran 64 yaşında topluma doğa sevgisi, spor ve sigarasız bir yaşamı benimsetmek amacıyla kilometrelerce yürüyen bir tutkun. 24 Mart 2008’de İstanbul’dan Kahramanmaraş’a 1250 km’lik yürüyüş EFECAN gerçekleştiren Karaboran’ın yeni hedefi arasını (850 km) yürümek. IŞILDAR MünihParis Emekliliğinin ardından bu yola baş koyan Karaboran, projesiyle binlerce insana mesaj gönderiyor. Karaboran adımlarını temiz bir yaşam için atarken herkese örnek olacak davranışlar sergileyerek ütopyasında yarattığı dünya için yarar sağlayacağına inanıyor. Dünyanın her yerine yürüyerek değişik kültürlere aynı amacı aşılamayı ilke edinen, yaşadığı çevrenin doğallığını korumaya çalışan doğa tutkunu Karaboran sadece kendisi için değil gelecek nesiller için de çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor. Karaboran sorularımızı yanıtladı... Neden yürümeyi seçtiniz? 64 yaşındayım ve istiyorum ki insanlar yürüsün, sigara içmesinler. Avrupa’da yaş ortalaması 8090 iken ülkemizde insanlar genç yaşta ölüyor, neden? Hareketsizlik ve sigaradan. Amacım örnek olup onları teşvik etmek. Yürümek çok güzeldir, insanın vücudunu zinde tuttuğu gibi aklını da zinde tutuyor. Her şeyin ilacıdır. Kilometrelerce yürüyorum ve bir zararını görmedim. Daha öncesinde sporla ilginiz var mıydı? Önceden profesyonel anlamda bir spor hayatım yoktu. Fakat bundan 25 yıl önce iki kere böbrek taşı düşürdüm. Ben Türk insanı spordan uzak. Benim kilometrelerce yürüdüğümü görünce garipsiyorlar ve “Bu adam neden yürüyor” diye soruyorlar. İnsanların yürüyebilecekleri yeşil alanlar, parkların sayısı çok az. Varolan yeşil alanları da spor yapmak için değil piknik yapmak için kullanıyorlar. Neden İstanbulKahramanmaraş? İstanbul Teknik Üniversitesi’nde okudum. Eski rektör Prof. Dr. Faruk Karadoğan sınıf arkadaşımdı. Projeye onlarla başladık. Kahramanmaraş ise benim ortaokul ve lise yıllarımın geçtiği bir yer. Biraz da duygusal olarak böyle bir güzergâh seçtim. Yalnızca İTÜ yardım etti de bunun bir formülü olmalı diye düşündüm ve joging yapmaya başladım. 25 yıldır de her hafta sonu 5 km joging yaparım. Etapları neye göre seçiyorsunuz? Hafta hafta, cumartesipazar dinlenecek şekilde program yapıyorum. 25 yıldır koştuğum için kendime güvenim vardı. Günde 15 ile 20 km arası yürüyüş hesaplamaları yaptım. 16 Ağustos’ta MünihParis arasında yeni bir yürüyüş planlıyorsunuz... Türkiye’deki yürüyüşümden sonra kendi kendime neden bunu Avrupa’da gerçekleştirmeyeyim dedim. Böylece yürüyüş esnasında gördüklerimle de Avrupa ile Türk kültürlerini karşılaştırmış olabileceğim. İleride bu yürüyüşle ilgili yazmayı düşündüğüm kitabımda bu izlenimlere yer vermeyi düşünüyorum. Finansmanınızı nasıl sağlıyorsunuz? Beni en çok üzen toplumsal bir amaç için yürüttüğüm projede destek bulamamam. Ankara’da Herkes İçin Spor Federasyonu var. Onlara projeden bahsettim, başta destekleyeceklerini söylediler, sonra da “Kriz var paramız yok” deyip olayı kapattılar. Burada da bir spor federasyonunun projeye bu kadar ilgisiz kalması açıkçası beni üzdü. Kendi imkânlarımla bu projeyi yürütüyorum. Geçen yıl Türkiye’deki yürüyüşümün tamamını ben finanse ettim. Sadece İTÜ tarafından sağlanan bir minibüs ve kameran eşlik etti bana. Türk insanı spora uzak Amacınıza ulaştınız mı? Bu yürüyüşle belki bir reklam yapmış olabilirim. Tüm topluma ulaşmak istiyorum. Eğer yüz kişiden onuna ulaşabiliyorsam, doğa sevgisi, spor ve sigarasız bir yaşam için örnek oluşturabiliyorsam ne mutlu bana. İlk yürüyüşünüzde yolculuk sırasında başınızdan geçen ilginç olaylarla karşılaştınız mı? Tabii ki birkaç ilginç olay yaşadım. Ben yürürken bir motosiklet yanıma gelip durdu. “Atla amca” dedi. “Doğa ve sigarasız bir yaşam için yürüyorum” deyip teşekkür ettiğimde şaşırdı. Bir keresinde de yürüyen yabancı bir grup vardı. Benim kameramana sormuşlar “Kim bu yürüyen, hangi milletten” diye. Kameraman da “Türk” deyince şaşırmışlar. İstanbul’dan Kahramanmaraş’a yaptığınız yürüyüşte Halkın tepkisi nasıldı? hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya, Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri