18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Pek Yakında (Coming Soon) Yönetmenliğini Sophon Sakdaphisit’in yaptığı filmin başrollerini Chantavit Dhanasevi ile Worakarn Rojanawatchra paylaşıyor. Pek Yakında’nın yönetmeni Sakdaphisit filmin çocukluk hayallerinden çıktığını söylüyor. Hayal gücü yetişkinlere göre çok daha gelişmiş olan çocuklardan biri olarak korku filminin etkisine izledikten sonra, hayalleriyle baş başa kaldığında girdiğini dile getiriyor. Peki ya sizi bir korku filminde en çok korkutan şey nedir? Bir hayaletin beklenmedik biçimde aniden kaybolması mı? Ana karakter, hemen arkasındaki hayaleti farketmediğinde mi? Film boyunca izlediğiniz kişinin aslında hayalet olduğunu öğrenmek mi? Peki ya bir gün yalnız başınıza evinize döndüğünüzde, izlediğiniz korku filminin sizi kovalamasına ne dersiniz? Beyoğlu Sineması’nda Yılmaz Güney Filmleri gösterili1yor Güney Film, sekiz adet Yılmaz Güney filminin yeni kopyasını bastırdı. Beyoğlu Sineması, söz konusu sekiz film ile birlikte Umut ve Yol filmlerini de programa alarak 16 Temmuz tarihine dek Yılmaz Güney filmlerini gösterecek. Her gün 12.15, 14.30, 16.45, 19.00, 21.15 seanslarında gösterilecek filmlerin fiyatı 5 TL. Dün Seyyit Han ile başlayan gösterimlerde bugün Arkadaş, yarın da Yol gösterilecek. Diğer filmler ise Ağıt, Umut, Duvar, Aç Kurtlar, Zavallılar, Yol, Sürü, Endişe, Aç Kurtlar. ZAVALLILAR Tarım işçilerinin çocukları sinemayla buluştu ABD ordusu dünyalıları bitirdi, sıra uzaylılarda! “Transformers: Yenilenlerin İntikamı” (Transformers: Revenge of the Fallen)... Çocukları da (13 artı yaş sınırı da cabası) kucaklayan görsel ağırlıklı bu filmi “sakın kaçırmayın” demek isterdik. Ancak ve ne yazık ki; tüm beklentimiz bir anda suya düşüyor ve safi dünyanın jandarmalığına soyunan ABD ALPER ordusunun reklam kampanyasıyla baş başa TURGUT kalıyoruz. Hem de ne ordu (gövde gösterisinde sınır ne gezer) be birader... Yerküreyi zapturapt altına almak bile kâfi gelmemiş, silahlarını düşman uzaylılara çevirmişler. İlk filmden (Transformers 2007) 708 milyon dolar hasılat elde edilince devamının çekilmesi de (kısaca Transformers 2 diyelim) haliyle kaçınılmaz oldu. Paranın kokusunu alan DreamWorks ve Paramount Pictures gibi dev stüdyolar hemen kolları sıvadı ve Yenilenlerin İntikamı’na tam 200 milyon dolar (kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez) yatırdı. Çocukların çeyrek asırdır çizgi roman, çizgi film ve oyuncak ihtiyacını gideren Japonya çıkışlı Transformers fenomeni, anlaşılacağı üzere dur durak nedir bilmiyor. Devam filmlerinden üçüncüsünü, üç yıl içinde beyazperdede görmek ise olasılık dâhilinde... “Armageddon”, “Rock”, “Bad Boys”, “The Island” ve “Pearl Harbor”... Hareket ve görsellik neredeyse istisnasız Michael ‘Benjamin’ Bay da oradadır. Zaten filmin prodüksiyon amiri ünlü yönetmenyapımcı Steven Spielberg’in, proje için Michael Bay’ı seçmesinin başka her hangi bir izah tarzı yok. Rahatlıkla baştan savma diyebileceğimiz senaryo, Roberto Orci, Alex Kurtzman ve Ehren Kruger’e (üstelik böylesi yerlerde sürünen metin için toplamda 8 milyon dolar almışlar) ait. Filmin kilit rollerinde ise; Shia LaBeouf (yeniyetme yıldız), Megan Fox (hayranlarının sayısı giderek çoğalıyor), Josh Duhamel, Tyrese Gibson, John Turturro (kendisini pek severiz), Matthew Marsden ve Ramon Rodriguez var. Hatırlarsanız “Transformers” hayranları, çok sevgili metal kahramanlarının (uzaylı robotaraç), bir oldu bittiyle geri plana itilip etten kemikten insanların kurtarıcılığa soyunması nedeniyle ilk filme büyük bir tepki göstermişlerdi. Yenilenlerin İntikamı, Transformers fanlarının öfkesini kesinlikle daha da çoğaltacak, demedi demeyin. Transformers 2’de hem robotların hem de görsel efektlerin sayısı artmış. Egzotik Mısır piramitleri, Cybertron gezegeninden gelme çeşit çeşit robotlar (iyi huylulara ‘Autobots’, kötü karakterlilere de ‘Deceptions’ adı veriliyor) ve dinmeyen aksiyon uğruna bu filme gidilebilir. Ancak dikkat edin; ABD ordusunun yenilmezliğine dair propaganda bir süre sonra bayıyor, asap bozucu ve zorlayıcı espriler ise resmen havada uçuşuyor. Ve son söz; eskiden tek düşman SSCB idi (eski çamlar bardak oldu), Amerikan yönetimi ve Hollywood’un biricik takıntısı artık Çin... Uzaylı dediğin... Şimdi bundan yaklaşık 19 bin yıl önce insan atalarımız ve metalden uzaylılarımız ilk kez karşı karşıya gelirler. Hatta güneşimizi yok edebilecek güçteki devasa mekanizmayı Giza piramitlerine saklarlar. Günümüze dönelim. East Coast Üniversitesi’nin astronomi bölümünü kazanan “Autobot” dostu Sam Witwicky (geçen sefer liseliydi, büyüyüp serpildi tabii çocuk), güzel sevgilisi Mikaela Banes’i ardında bırakmanın hüznünü yaşamaktadır. Ama ayrılık acısına katlanma fırsatları dahi olmaz. Çünkü baş belası Deceptionlar, güzel bir kadın kılığında gezinen “Alice” adlı üyelerini, dünyanın sonunu getirecek şifreyi beyninde gizleyen zavallı Sam’ın peşine takmışlardır. Gönüllü koruyucu Bumblebee (1976 model bir Chevy Camaro) de tehditleri savuşturma noktasında delikanlının en büyük yardımcısıdır. Autobotlar’ın karizmatik lideri Optimus Prime (18 tekerlekli tır) ve adamları sadık Ironhide, iyi robotların sağlıkçısı Ratchet, dişi kişilikli robot Arcee (üç ayrı motosiklete dönüşür), ikiz robotlar Mudflap ve Skids ise silme kötü Deceptionlar’ın önderi Lord Megatron’un ölmesinin ardından Amerikan Ordusu hesabına çalışmaya başlamışlardır. Ancak kötüler kolay ölmez. Yaşamsal öneme haiz ‘Energon Küpü’ aracılığıyla Deceptionlar, efendileri Megatron’u okyanusun dibinden geri getirirler. Çok geçmeden Lağvedilen Sektör 7’nin (uzaylıları araştırma birimi de denilebilir) hafif deli ajanı Reggie Simmons da maceraya katılır. Safların belirlenmesinin ardından sıra kaçınılmaz savaştadır. Altın Koza Akdeniz’i kucakladı töreni seremonisini başarıyla yürüten Ceylan, Yeşilçam’da 231 filmin çekildiği 1969’da, 1522 Mayıs tarihleri arasında Türkiye’nin en önemli Türk sinemasının görüntü, ses gibi teknik sorunları kalmadığını, yeni bir kuşağın geldiğini, festivallerinden biri olacak bununsa çok heyecan verici olduğunu aktardı. Jüri Altın Koza Film Şenliği ASLI üyesi, görüntü yönetmeni Uğur İçbak, başlatıldı. Adana Sinema dünya standartlarına çoktan Kulübü’nün kurucusu SELÇUK öğretmen Ziya Darendeli’nin laboratuarlarımızın ulaştığını, bir filmin birçok ayrı stüdyoda işlem gördüğünü, hiçbir festivalde stüdyo ödülü öncülüğündeki Sinema Kulübü verilmediğini, bunun yerine ses tasarımı ödülünün ve Adana Belediyesi, Devlet Film Arşivi’nin konmasının daha doğru olduğunun altını çizdi. birlikte giriştiği etkinlik 1969’dan 73’e kesintisiz, Senaryo ödülünü alan Pelin Esmer’in 11’e 10 74’ten 92’ye, 97’den 2005’e dek ülkenin yaşadığı Kala’sı için ulusal siyasal değişimler, seçici yazarsenaristekonomik krizlerden yönetmen ötürü kesintilerle Füruzan’ın gerçekleştirildi. Tüm bu açıklaması dikkat zorunlu ara vermelere çekiciydi: “20. karşın Adanalıların yüzyıldan 21. etkinliğe duyduğu sevgi, yüzyıla geçiş içinde coşku hiç eksilmedi. bütün dünyayı, Bu yıl 40 yaşına giren ülkemizi biraz daha 16. Adana Uluslararası etkileyen kültürel ve Altın Koza Film Festivali değerler yine halkın yoğun karmaşasını, çöken ilgisiyle, yürekten insani anlayışları katılımıyla başladı, bitti. çok ince ayrıntılarla, İzleyici ödülünü alan Senaryo Ödülü’nü Pelin hiç üstüne gitmeden Momo Kız Kardeşim’in Esmer’e (sağda) Füruzan verdi. özgün bir senaryo yönetmeni Atalay olarak ortaya Taşdiken tüm salonları Fotoğraflar: YUSUF BAŞTUĞ çıkarmış olması dolduran, filmlere sahip özellikle bir yazar olarak beni çok etkiledi. çıkan Adana halkına içtenlikte teşekkür etti. Senarist çok hakettiği bir ödülü alıyor.” Ulusal jüri başkanı Nuri Bilge Ceylan Altın Koza’nın Adanalılar için değişik yaklaşımlar taşıyan filmleri görebilecekleri tek platform olduğunu, festivalde farklı duyarlılıkların ortaya Akdenizli büyük anlatıcı Ettore Scola, çıkabileceğini, tek bir filmin bile insanın yaşamını Birbirimizi Çok Sevmiştik, Varennes Gecesi, tümden değiştirebileceğine inandığını, kendi Dans Salonu filmlerinde faşistlere karşı birlikte yaşamında da böyle bir etki yarattığını vurguladı. direnen üç arkadaşın dostlukları içerisinden savaş sonrası İtalyasının yetmişlere dek uzanan toplumsal, politik değişimlerini, tarihi nedenlerin dışında düşüncelerin, ideolojilerin ardındaki Belediye Tiyatrosu’nda yapılan Nuri Bilge insani durumları, Fransız kültürünün elli yıllık Ceylan paneline katılımsa gerçekten süreçte geçirdiği sosyal, politik değişimleri, olağanüstüydü. Ceylan’ın set ekibinden Ebru insanın asla tükenmeyen sevgi arayışını ve Ceylan (senarist, oyuncu, sanat yönetmeni), yalnızlığını ustalıkla yansıttı. Çocukları, çalışan Hatice Aslan (oyuncu), Ercan Kesal (oyuncu, çocukları, öğrencileri, bedensel engellileri, senarist), Ahmet Rıfat Şungar (oyuncu), zihinsel özürlüleri, tutukluları unutmayan, onlar Mehmet Eryılmaz (oyuncu, yönetmen) için özel gösterimler düzenleyen Altın Koza, 60 yönetmenin ayrıntıcı, titiz, mükemmeliyetçi bin öğrenciyi, 600 işçi çocuğu sinemalara yanını açıkladılar. Gençliğinde sosyalleşme götürdü. Öğrenciler için kısa film atölyeleri sorunları olduğunu, yalnızlık çektiğini, bundan düzenlendi. Adana’yı yetmişlerde yazlık ötürü filmlere, kitaplara yoğunlaştığını irdeleyen Ceylan yaşamına anlam katabilmek için sinemaya sinemalarıyla Türk sinemasının nabzının attığı, Türk sineması ile daima elele gönül gönüle yöneldiğini, film dilini ise sezgisel olarak birlikte yürüyen bir kent olarak tanımlayan bulduğunu belirtti: “Yaşamı anlamak, bana festival genel koordinatörü Fevzi Acevit, güçlük yaratan sorunları cevaplayabilmek, kuşakların değişmesine karşın sevgiyle, duyduğum acıları yansıtmak için film dayanışmanın aynı kaldığını vurguladı. Altın yapıyorum. Sanatla ilişki kurdukça nasıl Koza Akdeniz ülkeleri sinemasını bir kez daha yaşayacağımı da öğreniyorum. Filmlerimi kucakladı. benimle birlikte bir sürece katılmak isteyenler için yapıyorum diyebilirim.” Nuri Bilge Ceylan paneli Ercan Kesal’sa salonu dolduran gençlere yaşamlarında kendileri için değerli, vazgeçilmez şeyleri yapmalarını, bundan asla caymamaları iletisini verdi. Cannes’daki seçiciler kurulu üyeliğinden edindiği taze deneyimlerle ödül Bir kadının seks günlüğü “Bir Kadının Seks Günlüğü” (Diario de una Ninfomana / Diary of a Sex Addict), cinselliğe aşırı düşkün bir kadının (Belen Fabra canlandırıyor) bitmek tükenmek bilmeyen hezeyanlarını dillendiren ve silme cüretkâr sahnelerle dolu ikinci sınıf erotik bir seyirlik. “Yatmadan Önce 100 Fırça Darbesi” adlı romandan uyarlanan “Melissa P.” ile genç bir kadının cinsellik ve fantezi dünyasının kapıları aralanmıştı. “Doyumsuzluk: Fransız Bir Kızın İspanya’daki Seks Maceraları” adlı kitaptan devşirme “Bir Kadının Seks Günlüğü” ise orta yaş bunalımındaki bir kadının seks bağımlılığı (nemfoman) konusundaki itiraflarını resmediyor. Kendi hayatlarından esinlenen ve günlük tutan iki yazar; Melissa P. Panarello ve Valérie Tasso... Yok aslında birbirlerinden farkları... Beş dil bilen, ekonomi mezunu ve seksoloji doktorası öğrencisi Tasso, kendini çapkın, hafif meşrep ve özgürlükçü olarak tanımlıyormuş. Meraktan altı ay kadar fahişelik de yapmış. İki filmin bir başka ortak noktası ise sinemanın büyük ustası Charlie Chaplin’in kızı Geraldine Chaplin (65)... Her iki yapımda da oynayan yetenekli aktris Geraldine Chaplin’e haddimi aşarak, “Seni, anlamsız ve sıradan erotik filmlerde görmek istemiyorum” diyorum. Özetle; Katalan yönetmen Christian Molina’nın çektiği doyumsuzluğa dair bu filmi, hiç düşünmeden ve asla acımadan vasat sınıfına sokuyoruz. Transformers: Yenilenlerin İntikamı Her kesimden katılım Sinemayla yaşamı anlamak Oscar’da yeni sayfa Oscar ödüllerinde en iyi film dalında adaylar 5’den 10’a çıkarıldı. Akademiden yapılan açıklamada, gelecek yıldan itibaren 10 yapıtın en iyi film adayı olarak gösterileceği belirtildi. Oscar ödüllerini veren akademinin başkanı Sid Ganis, düzenlediği basın toplantısında, kararın, akademinin yönetim kurulu toplantısında alındığını söyledi. Ganis, kararla en iyi film ödüllerine daha çok türden filmlerin aday gösterilmesinin önünün açılacağını söyledi. Karar, gelecek yıldan başlayarak geçerli olacak. Oscar ödüllerinde 1930’lu ve 1940’lı yıllarda en iyi film dalında 10 film aday gösteriliyordu. 1934 ve 1935 yıllarında ise bu dalda 12 film aday gösterilmişti. 10 filmin aday gösterildiği son yıl olan 1943’de ise ödülü ‘Casablanca’ filmi almıştı. Akademi başkanı, 10 filmin aday gösterilmesinin gerekçelerinden biri olarak, 1939’da ödüle aday gösterilen 10 filmin hemen hepsinin bugün sinema tarihinin klasikleri arasında sayıldığına dikkati çekti. 1939’da ‘Rüzgar Gibi Geçti’, ‘Oz Büyücüsü’, ‘Fareler ve İnsanlar’, ‘Bay Smith Washington’a Gidiyor’, ‘Kara Zafer’, ‘Aşk Hikayesi’, ‘Uğultulu Tepeler’, ‘Posta Arabası’, ‘Ninotchka’ ve ‘Elveda Bay Chips’ adlı filmler ödüle aday olurken, ödülü ‘Rüzgar Gibi Geçti’ almıştı. RÜZGAR GİBİ GEÇTİ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle