Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tiyatro emek isteyen acılı bir meslek Son 4 yıldır oyuncu adaylarına eğitim veren Sadri Alışık Kültür Merkezi, 16 yıl önce Memet Baydur’un yazdığı Yeşil Papağan Ltd ile günümüzde de güncelliğini kaybetmemiş olan bir konuyu, toplumun birçok kesiminden insanlarla organize suç örgütlerinin ilişkilerini anlatıyor. Sadri Alışık aramızdan ayrılalı tam 14 yıl oldu. Ancak adı bir tiyatro merkezi olarak sanata hizmet etmeye devam ediyor. Sadri Alışık Kültür Merkezi’nde (SAKM) oyunlar sahnelenirken, ZUHAL genç tiyatrocu adaylarına eğitim AYTOLUN veriliyor. Kuşak kuşak sanatçı bir aile. Yıllarını tiyatroya, sinemaya, edebiyata vermiş, tarihte önemli izler bırakmış. Biz de tiyatronun bugününü ve yarınını konuşmak üzere buluştuk Çolpan İlhan ve Kerem Alışık’la. Bir yanımızda “Sanatla doğmuş, yaşamış ve hatta sanattan başka hiçbir şeyle meşgul olmamış ve sanatla son yolculuğuna uğurlanmış bir ailenin çocuğu olarak genlerimde, yüreğimde, beynimde sanat olduğunu biliyorum” diyen bir oğul. Hatta çocuk güdüsüyle farklı bir tepki geliştirmiş ve başka alanda kendini ispat etmek istemiş küçük yaşlarda. Taa ki babası Sadri Alışık yaşamını yitirene dek. Çelişkilerini işte o dönemde bertaraf etmiş, Alışık soyadını ve kültürel mirasını sürdürmek üzere hep bastırdığı, gizlediği, anlam veremediği tepkilerini bir kenara bırakıp tiyatroya yönelmiş. Diğer yanımızda ise kendi sanat yaşamının yanı sıra sevdiği adamın sevgilisi, eşi, dostu, arkadaşı ve annesi olan dimdik, umutlu, özlemli bir kadın: Çolpan İlhan. Kalbindeki sevgiyi ailesi ve tiyatro olarak ikiye bölmüş bir kadın. Artık kendisini bir yerlerden izlediğini söylediği eşinin verdiği ışıkla tiyatroya emek vermeye devam ediyor. Sıradanlığa karşı savaş verilmeli Kuşak kuşak sanatçı bir aileden geliyorsunuz. Ailenin toplumdaki yeri hakkında ne düşünüyorsunuz? Alışık: Toplum kişilerle değil, kişiliklerle oluşuyor. Böyle olabilmesi için belli bir kültüre, donanıma ve eğitime ihtiyacı var. Bizim toplumumuz maalesef çok aktif değil. Biz tembelliğe, sıradanlığa, kolaycılığa kolay alışıyoruz. Televizyonlardaki izlenmeyecek programların çok izlenmesinden tutun, dizilerin patlamasına kadar. Televizyon hayatımıza girdiğinden beri rahata alıştık. Bizi zorlamadı. Önümüze sunulanları anlayabilmek için kendimizi geliştirmemiz gerekirken, bizi çok daha altımızda basit ve sıradana çekip aşağıda durmaya alıştırdı. Televizyonun öne çıkmasıyla, eğitim düzeyinin aşağıya inmesi, okumaaraştırma alışkanlığının yok olması, komşuluk ilişkilerinden sohbete dek tüm oluşumlar kayboldu. Bu kolaycılığa ve sıradanlığa karşı bir savaş verilmeli aslında. VAZGEÇMEK YOK, SAVAŞ VAR Son dönemde tiyatroyu nasıl görüyorsunuz? İlhan: Sadri Alışık Ödülleri için geçen yıl seçici kurul 169 oyun izledi. Bu yıl da ondan aşağı kalmaz. Bir gelişme olduğu gerçek. Her bir noktada tiyatro kuruluyor. Talep de var. Tiyatro seyircisi gittikçe çoğalacak. Eski yılları bulursak... En büyük hüsrandır. Biz eskiden haftanın 6 günü oynardık, bir tek pazartesi günü repoydu. Artık haftada 3 kez oynanıyor. O dönemde televizyon dizileri yoktu tabii. İsterim ki bir tiyatro haftanın 6 günü oyununu sahnelesin. Alışık: Tiyatro izleyicisinin artması, tiyatronun kazanımı için güzel. İzleyiciyi kandırabiliriz mantığından uzaklaşıp, onların sevebileceği, kaliteli işleri doğru metin, oyuncular ve yönetmenle karşılarına çıktıkları zaman gelişecektir. Bu mantıkta birleşen her tiyatronun birbirine de yardımcı olacağına kesin gözüyle bakıyorum. Bütün tiyatrolara gidin ve görün. Hiç gitmediğiniz, kıyıda köşede tiyatro kalmasın mantığıyla bakıyoruz. Ülkemizin de zenginliği buradan gelecektir. Çokca kırgınlık yaşamışsınızdır yıllar içinde. Onları nasıl erittiniz içinizde? İlhan: Onu güzel tolere ettik. Çünkü bakıyorsunuz, oradaki kırgınlığınızı unutturacak başka bir fırsat çıkıyor karşınıza. O fırsatta zaten farklı bir şey yapmış oluyorsunuz. O kırgınlığı bastırıyor ama içinizde bir şeyler kalıyor tabii. Yola devam ediyorsunuz. Yoksa birşeye kırılıp hedeflerinizden caymak olmaz. Her şey bir aşamadır. Bu meslek kolay değil esasında. Çok çalışırsınız o yüzden. Emek isteyen, acılı bir meslek. O kadar verdiğiniz emek, hissettiğiniz duygular, götürmek istediğiniz nokta acılı. Hüsranları olan bir iş. Ama bu sizi yıldırmamalı. Gençlere de öyle söylüyorum. Hemen küçülmek, vazgeçmek yok. Savaşmak var. ALIŞIK’IN IŞIĞI Sadri Alışık Kültür Merkezi ile yeni kuşakların yetişmesine destek oluyorsunuz. Nasıl gelişti bu süreç? Kerem Alışık: Aile olarak birbirine kenetli, bağları son derece hassas bir yapıdayız. Babamın kaybı da hem Türkiye için hem de bizim için büyük bir kayıptı. Aile olarak onu unutmadığımızı, sanattaki yerinin mutlaka tutulması gerektiğini düşündüğümüz için yola çıktık. Annem, Sadri Alışık Tiyatrosu’nu düşündü. Şimdi de repertuvar tiyatrosu olarak yolumuza devam etmekteyiz. 13 yılda çıtalar ciddi anlamda yükseldi. Son 4 yıldır da eğitim veriyoruz oyuncu adaylarına. Ayrıca onlara yeteneklerini ve aldıkları eğitimleri sergileyebilecekleri kapıları açıyoruz. Sadri Alışık’ın ışığı altında yapıldı bunlar. Ve o hiç aramızda yok gibi değil. Attila İlhan da öyle. Büyük değerler ancak unutuldukları zaman yok olurlar. Hatırlandıkları sürece vardırlar ve yaşıyorlardır. Her an aramızda, karşımızda, bizi görüyordur ve kendini farkettiriyordur. Onun adıyla sanata ve kültüre hizmet etmek bizi mutlu ediyor. Çolpan İlhan: Sadri, yeni gelen oyunculara ilk şaşkınlığını, ilk tereddütlerini, duygularını aşmaları konusunda çok destek olurdu. Yıllarca yaşadığı deneyimlere göre hep yönlendirirdi genç oyuncuları. Yeni oyuncular kazanmak, gençlere oyunculuğun sonsuz güzelliğini tanıtmak ve farklı bir üst düzey oyunculuk ortaya çıkarmaya çalışmak çok büyük tat verir. Hele ki birini yetiştirdiğini görmek, onun profesyonelliğe başlaması ile birlikte onu izlemek çok güzel. Bir de beğenirsem çok mutlu oluyorum. Beğenmezsem de eksik gördüğüm yerleri mutlaka iletmeye çalışıyorum. Çolpan İlhan ve Kerem Alışık, Sadri Alışık’tan 14 yıl önce devraldıkları bayrağı bugün daha da ilerilere taşımak için çalışıyor. Özellikle Türk yazarların oyunlarını tercih ediyorsunuz. İlhan: Nedenleri var tabii. Eğitimlerde elbette klasikleri de oynuyoruz. Onları da bilmeleri gerekiyor. Ama hayatın içinde gördükleri Türkiye. Buradaki insanları tanıyorlar. Türkiye’deki ilişkileri, aşkları, durumları görüyorlar. Şimdi onların hiç tanımadıkları bir İngiliz oyununda George’u oynamaları farklı bir şey. Yıllarca biz bunun sıkıntısını çektik. Hatta Sadri şöyle bir olay yaşamıştı. Muhsin Ertuğrul Hamlet’i sahneye koyuyordu. Sadri’nin de rolünü hatırlamıyorum ama provalarda bir şey yapmıyor, duruyordu yerinde. Muhsin de “Sadriciğim, neden bir şey yapmıyorsun?” diye soruyor. Sadri de “Evvela anlamaya çalışıyorum. Anlayayım öyle yaparım” diyor. Şimdi bu bir Türk oyunu olsaydı hızlıca rolü algılardı. Yerli oyunlar daha tanıdık, daha hayatın içinden, belleklerde kalmış izleri var ve bu yüzden daha rahat oluyor ilk ağızda. Ama tabii ki klasikleri de bilmeleri lazım. Türk Tiyatrosu’nda oyun yazarlığı konusunda bir eksiklik var mı ? İlhan: Evet, var. Mesela biz bekliyoruz yeni oyunlar yazılmasını. Çok istiyoruz. Genellikle yerli yazarlarımızı oynamaya çalışıyoruz. Ben yakaladım mı birini, “Ne olur bir oyun yazsana” diyorum. Ama kolay olmuyor tabii. Biz yazarlık kursunda da çocukları teşvik ediyoruz. Yavaş yavaş olacak inşallah. Yeşil Papağan Ltd’den bahsedersek... İlhan: Memet Baydur’un yıllar önce yazdığı bu enteresan oyun güncelliğini hiç kaybetmemiş güzel bir analiz. Ben tetikçiyi oynuyorum. Hayatımda ilk defa bu kadar kısa bir rol oynuyorum. Öyle bir tip lazımdı. Kerem’le düşündük ve tamam oynayalım dedik. Üzerinden yıllar geçti ama aynı ilişkilerin günümüzde de devam ettiğini görüyoruz. Haftanın tiyatro ajandası Birini yakaladım mı ‘ne olur yazsana’ diyorum ? Oyun Atölyesi’nde ‘Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler’ yarın saat 16.00’da, 5 ve 6 Mart tarihlerinde de Testosteron saat 20.30’da. ? Kenter Tiyatrosu’nda ‘Victoria/Zafer’ 4 ve 5 Mart’ta saat 20.00, 6 Mart’ta ise ‘39 Basamak’ oyunu sahneleniyor. ? Tiyatro İstanbul’da yarın ‘Altı Haftada Altı Dans Dersi’ oyunu saat 14.30, perşembe ve cuma saat 21.00’de sahnelenecek. ? Sadri Alışık Tiyatrosu’nda ‘Bahçemdeki Ayı’ bugün saat 20.30, yarın saat 15.30’da. ? Dostlar Tiyatrosu’nda ‘Sivas 93’ yarın Muammer Karaca Tiyatrosu’nda saat 15.00’te, 4 Mart’ta ‘İnsanlarım’ Biga Belediye Kültür Merkezi’nde saat 20.00’de, 6 Mart’ta ‘Marx’ın Dönüşü’ Muammer Karaca Tiyatrosu’nda saat 20.30. ? Ankara Sanat Tiyatrosu’nda 6 Mart’ta saat 20.00’de ‘Töre’ sahnelenecek. ? Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda yarın saat 15.30’da ‘İyi Günde Kötü Günde’, 2 Mart’ta Halkalı Kültür Merkezi’nde saat 20.00’de Ben Eskiden Küçüktüm, 6 Mart’ta Şişli Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nda saat 20.30’da ‘Tak Tak Takıntı’ oyunu sahnelenecek. C MY B C MY B