19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 12 ARALIK 2009 CUMARTESİ Demirer Babylon’da Pozitif Müzik etiketi ile yayınlanan yepyeni albümü ‘You, Me & Char’ ile caz dünyasının dikkatini bir kez daha üzerinde toplamayı başaran İmer Demirer, bu akşam Babylon sahnesinde olacak. 12 yaşında trompetle tanışan ve 10 yıl süren klasik eğitimin ardından İstanbul Konservatuarı’ndan mezun olan Demirer, pek çok uluslararası festivalde sahneye çıktı. Aaron Goldberg, Essiet Essiet, Ari Honig ve Emin Fındıkoğlu gibi isimlerle çalıştı ve Herbie Hancock, Wynton Marsalis, Kenny Baron ve Kenny Garret gibi isimlerle stüdyoda çalıştı. (0216 556 98 00, biletler 25 ve 15 TL) Dijital teknoloji müziği kalıplaştırdı İşbirliği kırılgan olabiliyor Yukimi Nagano gibi bir caz vokaliyle çalışmak size şarkılarınız hakkında taze fikirler verdi mi? Sanırım verdi. Eğer karşınızdaki insanı neyi sevip neyi sevmediğinizi söyleyebilecek kadar iyi tanımıyorsanız işbirliği oldukça kırılgan bir şey olabilir. Yukimi şöhreti, 2000’lerin başında Koop’la birlikte yaptığı işlerle elde etmişti. Sonrasında Hird, Swell Session ve Sleepwalker gibi isimlerle çalışarak meleklere özgü sesine ve keskin şarkı sözlerine vurulan büyük bir hayran kitlesi edindi. Grupla birlikte ortaya çıkarmak istediğimiz müzikle aynı melodik temele sahipti. Böylece işler yolunda gitti. İsveçli müzisyen Jose Gonzalez bugün Otto Santral’da. Gonzalez, müzikteki şairmüzisyen geleneğinin giderek yok olduğundan bahsediyor ve ekliyor: Bugün dijital teknolojiler müzisyenleri daha çok kalıplaşmış müzik üretmeye zorluyor. Jose Gonzalez’in bugün Otto Santral’da vereceği konser birçok hayranı için sonunda gerçekleşen bir rüya anlamına geliyor. Bravia reklamındaki “heartbeats” coverıyla DENİZ popüler olan ama hayranları için sakin ÜLKÜTEKİN tarzı ve samimi sözleriyle, “In Our Nature” ve “Slow Moves” gibi hitleriyle bilinen Arjantin asıllı İsveçli müzisyen sorularımızı yanıtladı. Oldukça başarılı bir şairmüzisyen olarak müzikteki Bob Dylan, Leonard Cohen ve Nick Drake gibi isimlerle başlayan bu geleneğin giderek yok olduğunu düşünüyor musunuz? Bugünlerde, bahsettiğiniz gelenek oldukça az üretken ve ilhamını kaybetmiş görünüyor. Dylan’ın dönemi ve bugünkü fırsatlar büyük farklar gösteriyor. Bugün dijital teknolojiler müzisyenleri daha çok kalıplaşmış müzik üretmeye zorluyor. Çoğunluk şarkı yazmak yerine şiirleri ve önceden yazılmış metinleri kullanıyor. Artık albüm ortaya çıkarmak tamamen kolektif bir çalışma. Bence eskiden bu durum kişinin sanatsal tavrıyla daha çok ilgiliydi. Kişisel olarak tarzınızı yumuşak, sakin, aynı zamanda samimi olarak nitelendirebilirim. Acaba çok kültürlü kökleriniz tarzınızı etkilemiş olabilir mi? Müzikle uğraşmaya 14 yaşımda başladım. Basımı aldım ve arkadaşlarımın çaldığı gruplara katıldım. O günlerde Black Flag ve Misfits gibi punk gruplarını dinliyorduk ve o tarz müzik yapıyorduk. Sonra klasik gitarın yumuşak sesini sevmeye başladım. Şu anda en iyi bildiğim enstrüman da o. Piyanonun başına oturup şarkı söyleyebilecek biri değilim. Büyürken dinlediklerim çoğunlukla Latin şarkıcıların naylon gitarla yaptığı şarkılardı. Bana nostaljik bir ses çağrıştırıyordu. Şimdiyse bu durumdan oldukça memnunum. Evdeki tek enstrüman klasik gitardı. Nada yola çıktı Sanskritçede ‘ses, titreşim’ anlamına gelen Nada, 16 Aralık Çarşamba akşamı saat 22.00’de Bronx Pi Sahne’sinde konser verecek. Tunç Çakır, Yasemin Özler, Feryin Kaya, Değer Deniz, Miray Kurtuluş ve Selen Hünerli’den oluşan topluluk, yaşayan her şeyin özünü titreşimlerin oluşturduğuna inanıyor. Küçük yaşlardan itibaren müzikle uğraşan Miray Kurtuluş ve Selen Hünerli, Norrda ve Mira ile müzik yapmaya devam eden Tunç Çakır ile tanıştı. Böylece beraberce müzik yapmaya başladılar. (0216 556 98 00, biletler 15 ve 10 TL) Arabesk ve rock Bergen’den Kamuran Akkor’a, Ferdi Tayfur’dan İbrahim Tatlıses’e kadar arabesk müziğe onlarca yıllardır emek veren sanatçıların unutulmaz eserlerini yorumlayan İstanbul Arabesque Project, bu akşam Çanakkale Hedon Bar’da konser verecek. Davulda Rüya Grubu’ndan Barbaros Akbulut, elektro gitarda Buz Grubu’ndan Özer Kırçak, perdesiz gitar ve cümbüşte Rüya Grubu’ndan Korkut Peker, bas gitarda farklı sanatçılara sahnede eşlik eden Erkut Demiroyan ve vokalde senelerdir Gülben Ergen’in vokalistliğini yapmakta olan Pınar Çubukçu’dan oluşan grup rock be arabeski sentezliyor. (0216 556 98 00) Reklamdan hoşlanmıyorum Grease tekrar sahnelerde Broadway tarihinin en sevilen ve en çok sahnelenen müzikali Grease, Astoria’nın ikinci yıl etkinlikleri kapsamında Türkiye’ye geliyor. 25 Mayıs ile 2 Haziran 2010 tarihleri arasında Turkcell Kuruçeşme Arena’da sahne alacak müzikalin organizasyonunu Vibe Production ile SDS Organizasyon üstleniyor. Adını 50’li yıllarda Amerikan gençlik kültürüne verilen ‘Greasers’ isminden alan Grease müzikali, ilk kez 14 Şubat 1972’de New York’da Eden Tiyatrosu’nda sahnelendi. 19721980 yılları arasında tam 3 bin 388 kez sahnelenen müzikalin başrolündeki Danny Zuko’yu 1973 yılında henüz tanınmayan bir aktör olan Richard Gere oynadı. 1978 yılına kadar Broadway’de en çok sahnelenen müzikal ünvanını alan, 1987 yılında sinemaya uyarlanan Grease, hâlâ Broadway tarihinin en çok sahnelenen müzikali olma özelliğini koruyor. Müzikal 50’li yıllarda aşk, gençlik, müzik ve dostluğu müthiş bir kareografi ve müzikal zenginlikle sahneye taşıyor. Dönemin modasına büyük etkileri olan Grease müzikali, Avrupa’dan Uzak Doğu’ya kadar dünyanın 26 ülkesinde sahnelenmiş, devam bölümleri yazılmış, ‘soundtrack’ ve DVD’leri milyonlara varan satış rakamlarına ulaşmıştı. DJ üçlüsü Madonna, Agyness Deyn, Franz Ferdinand gibi moda ve müzik dünyasının pek çok isminin en sevdigi parti ekibi; New York’un ünlü Parti DJ üçlüsü The Misshapes, J&B’nin 19 Aralık Cumartesi günü Turkuazoo’daki partisi için İstanbul’a geliyor. Düzenlediği partilerle hafızalara kazınan J&B, bu kez parlak disko topunu Türkiye’nin ilk ve tek modern akvaryumu Turkuazoo’ya kuruyor. Greg Krelenstein, Leigh Lezark ve Geordon Nicol’dan oluşan DJ grubu müzikseverleri sabaha kadar eğlendirecek. (0216 556 98 00) Şarkılarınızı birçok dizinin içinde duyabiliyoruz. Sizce müziğiniz bir şekilde hikâyelerle uyuşuyor mu? Birçok farklı vizyonum var. Biri şu anda yaptığımı devam ettirmek. Öte yandan müziğin bahsettiğiniz şekilde yayılması bir çok müzisyen için maddi karşılıktan çok daha önemli. Çünkü bu şekilde tanınıp turneye çıkabiliyorlar. Bunu farketmemi sağlayan daha çok Bravia reklamıydı. Demek istediğim özellikle Britanya’da Platinum albüm seviyesinde satış yapmamı sağladı ki bu benim gibi bir müzisyen için oldukça garipti, birçok yönden müziğinizin bu tür yerlerde çalınması pek “cool” değil. Diziler içinse, diyebileceğim şu: Nasıl bir program olduğuna bağlı. Yine de genel olarak reklamdan hoşlanmıyorum. Sanırım fazlasıyla güçlü bir mekanizma ve etrafınızda olduğunda kaçmanız mümkün değil. Silvio Rodriguez’in ilham kaynaklarınızdan biri olduğunu biliyoruz. Onun isyankâr tarzı sizi ne açıdan etkiledi. Başka ilham kaynaklarınız da var mı? Eğer Silvio Rodriguez de Elliot Smith’in hayranı olsa ve bir araya gelip mutasyona uğramış gitarist bir bebek ortaya çıkarsalar, büyük ihtimalle “In Our Nature”ı dinlerdim. Büyürken babam sayesinde ailece Arjantin halk müzikleri dinlerdik. Ergenlik çağımda Bob Marley’e takıldım. Beatles... Onu da kız kardeşim dinlerdi. Sonrasındaysa arkadaşlarımın bana dinlettiği şeyler; Public Enemy, NWA, The Misfits. sirin.guven?gmail.com BİRİLERİ RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com MAJOR TOM KİM? Görünüşe göre, “Space Oddity” adlı şarkı, uzayda C MY B C MY B David Bowie’nin ünlü “Space Oddity” adlı albümü, 40. yıldönümünde özel bir içerikle yeniden yayımlandı. Her Bowie albümü ayrı bir öneme sahiptir; ama “Space ZÜLAL Oddity”nin yeri de başka. KALKANDELEN Çünkü bu hem Bowie’yi dünyaya tanıtan ilk çalışma, hem de tüm zamanların en güzel albümlerinden birisi... 40. yıl versiyonunun özelliklerine de değineceğim; ama önce bu vesileyle, albümle ilgili bazı yanlış bilgilerin doğrusunu yazmak istiyorum. Birçok kişi bu albümü, 1969 yazındaki Apollo 11 uzay uçuşuyla ilişkilendirir. Haksız da değiller; çünkü BBC’nin Apollo 11 ve Apollo 13 uçuşlarında yaptığı özel yayınlarda müzik olarak bu şarkı kullanılmış. Bugün bile konu hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmayan çoğu kişi, Bowie’nin bu şarkısının, aya insan indirilen o uçuştan ilham aldığını düşünür. Oysa ay yüzeyine ilk insanlı iniş yapılan uzay uçuşu, 20 Temmuz 1969’da gerçekleşti. Bowie’nin albüme adını veren bu şarkıyı yazışı ise, o tarihten sekiz ay öncesine rastlıyor. Bowie’nin bu albümü yaptığı dönemde, uzay temasıyla ilgilendiği doğrudur. Ama “Space Oddity”nin arkasındaki ilham kaynağı, Apollo 11 değil, Stanley Kubrick’in “2001: A Space Odyssey” adlı filmi. Bowie, filmi ilk kez 1968 yılında 21 yaşındayken izlemiş ve tam anlamıyla çarpılmış. Böylece, sinema tarihinin en etkileyici filmlerinden birisi, yalnızca rock tarihinin en güzel şarkılarından birisinin tohumlarını atmakla kalmamış, Bowie’nin 70’ler boyunca sürdürdüğü alternatif yaşam tarzına da yön vermiş. Bowie ile uzay tuhaflıkları kaybolan bir astronotla, Bowie’nin “Major Tom” adını verdiği kurgusal bir karakterle ilgilidir. Kimisi de, bunun, uyuşturucuya verilen sembolik bir ad olduğuna inanır. “Ashes to Ashes”, “Hallo Spaceboy” adlı şarkılarda da karşımıza çıkan bu karakter, aslında materyal dünyadan kaçışı düşleyen Bowie’nin kendisi için yarattığı bir simgedir. Stanley Kubrick’in filmindeki “soyutlanma” hissiyle bağlantı kuruşunun nedeni de budur. Bu toplumla uyuşmazlık durumu, Bowie’nin diğer şarkılarında da vardır. Örneğin, “Letter to Hermoine”de, sevgilisi tarafından sosyal açıdan değersiz ve yetersiz bulunan bir gencin öyküsü anlatılır. O genç, Bowie’dir elbette; Hermoine de bir dönem birlikte olduğu Hermoine Dennis... “Space Oddity” ile ilgili bir başka yanılgı, albümün tümünün uzay temasından etkilendiği yönündedir. Ancak diğer şarkılara baktığımızda, Bowie’nin o dönemde yaşadığı kişisel sıkıntıların, politik ve sanatsal hayalkırıklıklarının anlatıldığını görüyoruz. Albümün prodüktörü Tony Visconti, bir tek “Space Oddity” adlı şarkının prodüktörlüğünü kendi isteği ile Gus Dudgeon’a devredişini şarkı konseptlerindeki “uyumsuzluğa” bağlıyor. Visconti, o dönemde, bu şarkının, albümün diğer materyalleriyle uyuşmadığını düşünmüş. Tony Visconti’ye bugün sorma olanağım olsa, “40 yıl önceki bu kararınızdan hiç pişmanlık duydunuz mu?” derdim. Düşünsenize, Bowie’nin İngiltere’de 1 numaraya yükselen ilk şarkısından söz ediyoruz... Bu şarkının prodüktörlüğünü kendisi reddediyor... Ayrıca, ben, “Space Oddity”nin albümün geri kalanıyla uyumsuz olduğunu düşünmüyorum. Albüme giden yolu açan, Kubrick’in filmindeki “soyutlanma” duygusudur ve o duygu, albümün tümündeki ana temadır. 40. YIL ALBÜMÜNDE NELER VAR? Bana sorarsanız, yeni çıkan vesiyondan hemen birer kopya edinin. Çünkü orada, orijinal albümün dijital olarak yenilenen kaydı var. Ayrıca ikinci CD’de, daha önce yayımlanmamış demo kayıtları, alternatif miksler ve BBC Radyo kayıtları yer alıyor. Orijinal albümde bulunmayan “Let Me Sleep Beside You” ve onun öncesinde Bowie’nin radyo röportajı olağanüstü. Bir de “Space Oddity”nin İtalyanca versiyonu var ki, dinlemesi çok keyifli! Albüm kitapçığında bu parçayla ilgili çok ilginç bir bilgi var. “Space Oddity”nin tüm Avrupa’yı kasıp kavurduğu dönemde, Ivan Mogul’un yazdığı İtalyanca sözlerle, “Ragazzo Solo, Ragazza Sola” (Yalnız Kız, Yalnız Erkek) adıyla yeniden kayıt yapılmış. Kayıtlar sırasında sık sık durup telaffuzunu düzeltmiş Bowie. Şarkının İtalyanca sözlerinin kendi yazdığı sözlerle hiçbir ilgisinin olmadığını ise, kayıt bittiğinde öğrenmiş. Bir çiftin aşkını anlatan sözleri söylediğine inanamamış ama kötü bir tepki de göstermemiş. Bowie’nin uzayda kaybolan astronotun öyküsünü anlattığını sanarak, aslında aşk şarkısı söylediği İtalyanca bir “Space Oddity” kaçmaz! www.zulalkalkandelen.com / [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle