19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 12 ARALIK 2009 CUMARTESİ 25 yıldır zehir saçıyor Hintliler için çok iyi para! Union Carbide tazminat vermemek için patlamanın nedeni olarak “işten çıkarılan Hintli bir görevlinin sabotajı” dedi; ancak bu iddiasını kanıtlayamadı. Üstelik şüpheli şahıs kovuşturmaya bile uğramadı. Hindistan hükümeti başta üç milyar dolara yaklaşan tazminat isteminden vazgeçer. Resmi gerekçenin açıklanmama sebebi, ABD’nin yardımları kesme tehditi ve dayatmalarıydı. 1986’da GAF firması şirketlerini ele geçirmesin diye Union Carbide kendi hisse senetlerini geri almak için 3.3 milyar dolar öder. Devlet yöneticileri 1989’da 470 milyon dolara razı olur. Ayrıca ilerde açılacak her türden tazminat davalarından vazgeçmek üzere anlaşılır. Üstelik bu pazarlıktan davacıların haberi bile yoktur. Faciadan zarar görenlere 500 dolar düşer. Ancak, ülkedeki mafya, siyasetçi ve bürokrat ağı, bu paranın çok büyük bir kısmını aralarında kırışır. 2002’de uluslararası kimya tekeli Dow, Union Carbide şirketini satın alır; fakat facianın zararlarını üstlenmek istemez. Felaketten kurtulanlar ise sorumluluğun Dow’a geçtiğini öne sürüp hâlâ zararlarının karşılanması için uğraşırlar. Ancak şirket bu konuda oldukça utanmazdır. Nitekim Dow firmasının sözcüsü Kathy Hunt “500 dolar Hintliler için çok iyi para” diyecektir. Yes Men’in can yakan eylemi Felaketin ardından adaletin yerini bulması için çok çeşitli kampanyalar yürütülür Bhopal’da. Adalet için Uluslararası Kampanya (ICJB) bu çalışmaların merkezi konumunda. Birçok etkinlik düzenliyor. Bugünlerde ise Almanya’dan yola çıkan “Bhopal 25” otobüsü Kopenhag’a varmak üzere. Ölenlerin fotoğrafları, tanıklar, belgeler, afişler, filmler çevre kirliliğine ve şirketlerin utanmazlığına karşı kamuoyu oluşturmayı hedefliyor... Dayanışma eylemleri arasındaki bir olayı hatırlamamak mümkün mü? Andy Bichlbaum, 3 Aralık 2004’te, kendisini Dow Şirketi sorumlusu olarak gösterip BBC’nin canlı yayınına çıkar. Konuşmasında şirketin felaketten sorumlu olduğunu kabul ettiğini ve zarar görenlere ertesi gün 12 milyar dolar yardım yapılacağını açıklar. Açıklamanın ardından birkaç saat içinde şirketin borsadaki hisseleri taban yapar ve 3,8 milyar dolar zarar eder. Ertesi gün durum aydınlığa kavuşur. Bichlbaum aslında politik sanatçılar birliği olan The Yes Men grubunun üyesidir. Bu eylemi; şirketin felaketteki sorumluluğunu unutturma çabalarına karşı çıkmak ve Bhopal halkıyla dayanışmak için yapmıştır. [email protected] İnsanlık tarihinin en büyük çevre felaketinin 25’inci yılı. Bhopal’da, Union Carbide fabrikasındaki gaz sızıntısı sonucu ilk iki gün içinde 10 bin, geçen içinde de toplam 20 bin kişi ölmüş, 150 METE zaman bin insan sakat kalmıştı. 25 yıl sonra bile KIZIK insanlar acı çekmeye devam ediyor. Toksik atık, toprağı ve havayı kirletmeye devam ediyor. Üstelik dünyanın en büyük üç kimya şirketlerinden biri Dow hâlâ sorumluluğunu kabul etmiyor. Bir yandan yaşamımızdaki kimyasal tehlikeler, bir yandan da dev çok uluslu şirketler… Yıl 1984. Bhopal, Hindistan’ın orta bölgesinde, çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu 500 bin kişinin yaşadığı, sefaletin ve açlığın yoğun olduğu bir şehir. Kentte sadece iki fabrika var. ABD şirketi Union Carbide Corporation fabrikasında 3 bin 800 işçi çalışıyor, iki metrelik duvarların hemen ardını gecekondular kuşatıyordu… Yoksulluğun dibe vurduğu semtin tam ortasında kalıyordu fabrika. Fabrikada böcek ilacı üretiliyor ve üretilen bu böcek ilacı dünyanın dört bir yanına ihraç ediliyordu. Şirketin bünyesinde, dünya çapında 117 bin kişi çalışıyordu ve bu şirket, alanında dünya üçüncüsüydü. ABD’deki çevre koruma yasalarından ötürü, masrafları kısmak adına bu ülkeye yerleşmişti. Üstelik Hintli yöneticiler, şirkete tam desteklerini sunuyordu. Öyle ki; fabrikanın açılış törenine devlet başkanı bizzat katılıyor, “ülkenin ilerlemekte olduğundan, iş alanlarının açıldığından” dem vuruyordu. Bu kimya fabrikasında ana madde olarak metil izosiyanat üretiliyordu. Denetçiler uyarmıştı Ancak fabrika hiç de güvenli çalışma koşullarına sahip değildi. Nitekim 1981’de patlama gerçekleşti ve bir işçi yaşamını yitirdi. 1982’de yirmi beş işçi zehirlendi. ABD’li denetçiler, yaptıkları incelemeler sonucunda güvenlik kurallarına aykırı yüz kadar konu saptadılar. Fabrikanın tehlikeli durumuna bu kez 17 Eylül 1982’de Hintli gazeteci Rajkumar Keswani dikkat çekti. 1984 ABD’deki çevre kasımında kaleme aldığı koruma dördüncü yazısında da yasalarından Keswani durumu, “Felaketin Eşiğindeki Bhopal” başlığı kaçmak için ile dile getirdi; ancak fabrikasını yöneticiler ve şirket sahipleri Hindistan’a kuran tınmadılar bile. böcek ilacı şirketi Şirketin ürettiği böcek ilacının içeriğini Dokuz Eylül 1984’te tam 20 bin Üniversitesi Fen Fakültesi kişinin ölümüne, öğrencisi Olcay Nayır şöyle 150 bin insanın açıklıyor: sakat kalmasına yol “Alphanaftolle karıştırılarak ‘Sevin’ adlı açtı. Sızıntıdan bir böcek öldürücüye etkilenen insanlar dönüştürülen fosjen ve hâlâ acı çekiyor, monometilamin tepkimesi toksik atıklar (reaksiyon) ürünü olan toprağı ve havayı metil izosiyanat (MIC) çok tehlikelidir. Düşük kirletleyi sıcaklıkta tutulması sürdürüyor. gerekir. Aksi durumda su ya da metal tozuna tepki verir. Bu durumda, son derece zehirli olan ‘siyanür’, fosjen gibi moleküllere dönüşür. Birinci Dünya Savaşı’nda savaş gazı olarak (fosjen) bile kullanılmıştır. Ayrışma işlemi süreci tek düzey ve teknik yönden de kusursuz düzenek gerektirir.” 3 Aralık sabahı, bu böcek ilacı fabrikasından 42 ton metil izosiyanatın suyla buluşmasıyla birlikte boru ve kazanlardaki suyun sıcaklığı yükselir, basınç artar ve patlamalar ardı ardına sıralanır. Gökyüzünü zehirli gaz bulutları kaplar. Uykularında soludukları zehirli havadan dolayı ilk anda ölenlerin sayısı 810 bin kişiyi bulur. 50 bin kişi acil yardım beklemektedir; ancak sağlık hizmetleri zaten çok yetersizdir. Sonraki günlerde ölenlere 15 bin kişi daha eklenir. Bhopal, 3 Aralık 1984 Pazartesi sabahı “Vebadan kırılmış bir şehir gibidir” der Le Monde muhabiri Patrice Claude: “Hayvan leşleriyle dolu sokaklarda; kör olmuş, kıpkırmızı gözlerle, öksüren binlerce kişiyi gördüm. Hastane binlerce ölüyle dolu…” Bergamalı Rumlar tarafından 1860’lı yıllarda yapılan okul Cumhuriyet döneminde de eğitim yuvası olarak kullanılmıştı. Daha sonra kaderine terk edilen yapı Bergama Belediyesi tarafından restore edildi. Bergama’nın eğitim yuvası Ege’nin güneşine kavuştu bir eğitim görüyorlardı. Okul başlangıçta Rum toplumunun erkek çocukları için tasarlanmış ve yapılmıştı. Ancak 19131914 yılında, sekizinci sınıfta ilk kez 25 erkek ve altı kız çocuğu aynı sınıfta eğitim görmüştü. O zamanlar Rum toplumunda da kız ve erkek öğrencilerin okulları ayrıydı. Büyük bir olasılıkla Bergama’daki bu okul, yörede kızların ve erkeklerin aynı sınıfta okuduğu tek okuldu. Bugün restorasyonu yapılan yerleşkenin ana giriş Yerleşkenin demir kapılı kuzey girişinden birkaç taş kapısı üstünde bulunan üçgen biçimindeki mermer merdivenle aşağıya, küçük bir avluya iniliyordu. alınlık ve burada yazılanlar binaya ayrı bir anlam Merdivenlerin sağ yanında yüksek ve anıtsal bir çeşme katıyor. Bu mermer taş üzerinde Helen alfabesiyle bulunuyordu. büyük harfle yazılı olanların ne anlama geldiğini Okul yerleşkesinin bir başka ilginç kısmı da, büyük Ege’nin yetiştirdiği iki değerli arkeoloğa, Prof. Ersin bahçede bulunan ve Rumlar zamanında su deposu olarak Doğer ve Prof. Hasan Malay’a sorduk. kullanılan, Rumlar gittikten sonra, Cumhuriyet Yaptıkları yoruma göre bu yazı ya antik dönemde döneminde okul çocuklarının su içmesi için yan (belki Roma) veya çok iyi yetişmiş (Homeros’u bilen) duvarlarına çeşme muslukları konan, antik çağdan bir Yunanlı tarafından modern dönemde yazılmış bir kalma, arkeolojide sacrofagos denen taş bir mezardır. şiirin bir kısmı. Taş mezarın üzerindeki süslemeler antik çağın tipik, Yazının çevirisi şöyle: mütevazı mezar süslemeleridir. “Mousa’ların bu kutsal kapısını ……. (adlı) kişiler Bu büyük taş mezar, 1900’lü yılların başında, antik yaptırdılar.” Pergamon Akropolü’ne çıkan yolun doğu yönünde Burada sözü edilen kutsal kapı belki bir tiyatroya bulunan yerli bir Rumun tarlasında bulunmuş ve okula belki de bir müzeye aittir. Sonradan alınıp buraya getirilip konmuştur. getirilmiş ve konmuştur. İlk ve ortaokuldan mezun olanlar toplam sekiz yılllık Mousa ya da Mouse’ler, Yunan mitolojisinde “sanat ve edebiyata esin veren periler olarak biliniyor. “Mousa” bugün müze olarak kullandığımız sözcüğün kaynağıdır. Tarihsel yapıtların biriktirildiği, saklandığı, sergilendiği yerlere bu “sanat perileri”nin adına ithafen bugün “müze” deniyor. 1922’de Rumların Bergama’dan ayrılmasından sonra, Cumhuriyet döneminde de, bu güzel yapı, yine okul olarak kullanıldı. Okul’a büyük kurtarıcı Gazi Paşa’nın adı verildi. İlk başöğretmenliğine Denizlili Tevfik Bey getirildi. Türkiye’nin ve Bergama’nın en önemli yerel tarihçilerinden Osman Bayatlı burada öğretmenlik yaptı. Okul, kullanılmayacak kadar çok yıpranmasının ardından terkedildi ve 1968 yılında, Kestel Deresi yakınında yapılan yeni binasına taşındı. Eski bina yıllarca harap durumda kaldıktan sonra şimdi, yapılan bakım ve onarımla tarihin yorgunluğundan sıyrılıyor, pembe taşları ve kırmızı 1904 yılında Bergama’daki Rum cemaatinin öğretmenleri. Sağ başta kiremitleriyle Ege güneşine ve onun Arrenagogion’un başöğretmeni Tinoslu İonnis Kaloumenidis. ılık yürekli insanlarına gülümsüyor. Okulun kuzey girişi Pergamon Akropol’üne, Bergama Kalesi’ne çıkan Parmakbatıran Caddesi’nden, yüzyıl öncesi Bergama’sının Rum Cemaati’nin yaşadığı mahallenin merkezi sayılan, Rumların Aya Yorgos Meydanı, Türklerin Domuzalanı dedikleri alana giden yatay dar yoldandı. Bu meydanda Rumların Aya Teodoros dedikleri büyük bir kilise vardı. Ege’nin güzel kızı Bergama’nın yorgun ve unutulmuş mahallerinden birinde tarih yeniden canlanıyor. Bergamalı Rumlar tarafından 19. SAFA yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen TAŞKIN Arrenagogion (erkek çocukların okuduğu okul) yeniden ayağa kaldırılıyor. Kayıtlara göre o zamanlar okulun 400 öğrencisi vardı ve yalnız ortaokulunda yedi öğretmen görev yapıyordu. Yapı 1923’ten sonra Bergama’da Gazi Paşa İlkokulu olarak kullanılmış, Cumhuriyet çocuklarına yıllarca yuva olduktan sonra zamanın yıpratıcı etkilerine dayanamamıştı. Tavanı çöken, yalnızca dört duvarı ayakta kalan bina doğanın insafına terk edilmişti. İl Özel İdaresi katkı paylarıyla Bergama Belediyesi tarafından, geçen bir yıl içinde yaptırılan restorasyon çalışmaları yaklaşık 1.8 milyon TL’ye mal oldu. Restorasyonu biten yapı turizme kazandırılmak, konaklama mekânı olarak kullanılmak üzere hazırlanıyor. Gelelim yapının öyküsüne... Eldeki kayıtlar bu yerleşkenin, Bergamalı Rumların “Arrenagogion” dedikleri “erkek çocuk okulu” olarak 19. yüzyılın ikinci yarısında yapıldığını söylüyor. Edebiyata esin veren periler Facia nasıl oldu? Olay daha sonra aydınlanmaya başlar. Fabrikanın bugün bile hurda durumunda bulunan üç dev fıçısında 63 ton MIC bulunuyordu. Soğutma sistemleri işlemiyordu. Sesli sıcaklık düzeyi uyarısı yapan alarm düzeneği prizden çekilmişti. Vanalar iyi durumda olmadığından, metal tozlarıyla yüklü su 610 numaralı fıçıya sızdı ve patlama gerçekleşti. Ardından diğer iki fıçı daha... Sıvı, gaza dönüşerek kenti kapladı. Bulutlar sadece adam öldürmüyordu.. Yerli ustalar maharetle işledi Okul, bir ilkokul (dimotiko), bir ortaokul (imigimnasiyum) ve bir anaokulundan (hipiagogion) oluşuyordu. Bu görkemli yapılar topluluğu, Bergamalı Rumların “Hayırseverlerin Kardeşliği” (Filanthropiki Adelfotita) adını verdikleri bir kuruluş tarafından 19.yy’ın ikinci yarısında, 1865’te hemen karşı parselde inşa edilen Rum Hastanesi’nin tamamlanmasından kısa bir süre sonra yapıldı. Hastane yapımına öncülük eden ve yapılan işlerden Osmanlı’ya karşı sorumlu olan Dr. Nikolaos Rallis aynı zamanda, 1862 yılında oluşturulan “Filanthropiki Adelfotita” derneğinin de kurucuları arasındaydı. Rallis, Bergama’daki Rumların sağlık ve eğitim sorunlarıyla ilgilenmekle görevliydi. Blok kesme taş ve tuğla karışımıyla özenle örülmüş duvarlardan ve kiremitle örtülmüş üç yapıdan oluşan okul binaları 2 bin 200 metrekarelik alana yayılıyordu. Bergama’ya özgü pembe renkli andezit blok taşlar, o zamanlar sık sık yapıldığı gibi, ya antik Pergamon’un artık yıkılmış olan kalıntılarından buraya taşınmış ya da yerli ustalar tarafından maharetle işlenmişti. hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk, Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım, Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur, Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ, Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64, Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden, Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal, Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya, Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı, Tel: 0 212 251 98 7475, 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle