Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sinema VİZYON ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? (Gamer) Mark Neveldine ile Brian Taylor’un yönettiği filmde Gerard Butler, Michael C. Hall, Amber Valletta ile Logan Lerman rol alıyor. Toplumdan uzak bir yaşam süren milyarder Ken Castle, tartışılan bir oyun biçimini yaratır: “Slayers.” Bu oyun milyonlara fantezilerini tüm dünyanın gözü önünde sergileyebilme imkânı sağlayan ve olağanüstü popüler bir hale gelen çokoyunculu bir online oyundur. Fakat oyun yeni ve korkunç bir boyut kazanmak üzeredir: İnsanlar insanları oynayacaktır. (Funny People) “40 Yıllık Bekar” ve “Kaza Kurşunu” filmlerinin yönetmeni Judd Apatow’un yeni filmi Matrak Adamlar’da Adam Sandler, Seth Rogen, Leslie Mann ile Eric Bana rol alıyor. Apatow, bu filminde, insanın hayatındaki en büyük mücadelenin mizahını gözler önüne seriyor. Ölümüne az bir süre kalan ünlü bir komedyen ve elde ettiği ikinci bir şansla neler yaptığının hikâyesi olan filminde Apatow, daha önce hiç bu kadar açıkça gündeme gelmeyen bir soruyu yöneltiyor: En baştan başlama şansınız olsaydı, aynı ahmak olmaya devam eder miydiniz? (Hurt Locker) Yönetmenliğini Kathryn Bigelow’un yaptığı filmde Jeremy Renner, Anthony Mackie, Brian Geraghty, Guy Pearce ile Ralph Fiennes rol alıyor. Her objenin ölümcül bomba olduğu Irak’ta, askerler dünyanın en zor görevlerinden birinde yer alır. Sıcak savaşın ortasında bombaları imha etmekle yükümlüdürler. Takım lideri William James, hem bu yaygın bombalardan hem de psikolojik ve duygusal etkilenmelerle uğraşmaktadır. James’in iki askeri kendini cürretkarca savaşın ortasına atar. James ise ölümü aldırmadığı için askerlerine yardıma gider. Yeni vahşi liderini korumaya çabalayan adamlar, şehri kaosa sürekler. Film ilk kez 65. Venedik Film Festivalinde seyirciyle buluştu ve SIGNIS dahil birçok ödüle layık görüldü. ? Ölümcül Tuzak ? Oyuncu ? Matrak Adamlar Shyamalan zamanı kucaklıyor The Sixth Sense (Altıncı His/1999), Unbreakable (2000), Signs (İşaretler/2002), The Village (Köy/2004), Lady in the Water (Sudaki Kız/2006), The Happening (Mistik Olay/2008) gibi yetkin psikolojik gerilimlerin yaratıcısı Hint kökenli Amerikalı yönetmenyapımcısenarist M. Night Shyamalan, benliğinin derinliklerinden gelen dürtülerle, içgüdüleriyle üreten bir sinemacı. Kendisi bu özelliğini de gizemli, bilinmeyen dünyalara, tinselliğe yatkınlığına bağlıyor. Hinduizm’in eski ASLI inançları içinde barındırdığını, SELÇUK dinlerine bağlı ebeveynlerinin onu gerçek bir Hindu gibi yetiştirdiklerini bundan ötürü de kökenlerinin kendisini alışılmışın dışındaki duyumsamalarla biçimlendirdiğini açıklıyor. Her filmini sonunda bir ileti, ahlaki bir ders, beklenmedik bir noktayla vurgulayan yönetmen izleyicinin sürekli bir vargı, sürpriz son beklentisi içinde olmasını da yine de doğru bulmuyor. Son çalışması The Last Airbender’la (Son Hava Bükücü/2010) beklenenin dışına çıkan, psikolojik gerilim türünü terkeden Shyamalan bu kez ünlü Amerikan animasyon televizyon dizisini sinemaya uyarladı. The Last Airbender’ı bir üçleme olarak tasarlayan Shyamalan, birinci bölümü gerçekleştirirken ikinci bölümün senaryosunu da yazıyor. İlk bölümün ötekilerden bağımsız olarak izlenebileceğini de açıklarken “Hep zamana yayılan, zamanı kucaklayan bir öykü üstünde çalışmak istedim. Sonunda The Last Airbender’a tüm kişisel temalarımı yerleştirmeyi başardım.” Uzakdoğu dövüş sanatının ustası Bruce Lee’nin büyük bir hayranı olan yönetmen baş kahramanlarının bedenleriyle dövüşmediklerini, elementleri güdümledikleri için davranışlarıyla dövüştüklerini vurguluyor. “Onlar savaşmıyorlar adeta dans ediyorlar, duygularını, içlerindekini bu dövüş dansıyla dışa vuruyorlar” diyor. Filmi için yıldız oyuncuları değil, genç oyuncuları yeğlediğini belirten Shyamalan “Başroller için az tanınan genç aktörleri seçtim. İzleyicinin bu gençlere inanmasını, tıpkı çizgi romandaki gibi karakterlerle bütünleşmelerini istedim.” Çok beğenilerek izlenen Avatar: The Last Airbender çizgi filminden esinlenilen, Aang’ın yaşamda kalma savaşımını anlatan ilk bölüm Son Hava Bükücü’de tekvandoda kara kuşak sahibi on iki yaşındaki Noah Ringer ilk kez kamera karşısında, üstelik bir başrolde. Su Bükücü Katara’da Nicola Peltz (Harold), Katara’nın erkek kardeşinde Sokka Jackson Rathbone (Alacakaranlık), Ateş Ulusu’nun prensi Zuko’da Dev Patel (Milyoner) oynuyorlar. Shyamalan filminin teknik ekibini Yaşamda kalma savaşımı Karanlıktakiler Issız Adam bahane, Karanlıktakiler şahane... Çağan Irmak’ın son filmi “Karanlıktakiler”, bir tür çılgınlığa yol açan bir önceki sansasyonel yapıtı “Issız Adam”dan hiç kuşkusuz çok daha iyi bir seyirlik. İnandırıcılığı arttıran ALPER sağlam diyaloglar, zekice bir kurgu, iyi TURGUT oyunculuklar ve hatırı sayılır bir öykü... Sakın kaçırmayın. “Son Veda” (Departures/Okuribito) ise en iyi yabancı film Oscar’ı dâhil 32 ödül kazanan ölüme dair bir güzelleme... Sloganı; “dönüşü yoksa veda etmek daha zordur” olan bu filmi (sanattan yana taraf, naif ve saf) mutlaka izleyin. “Bana Şans Dile”, “Mustafa Hakkında Her Şey”, “Babam ve Oğlum”, “Ulak”, “Issız Adam” ve şimdi de “Karanlıktakiler.” Çağan Irmak üretken bir sinemacı... Son haftalarda izlediğim kötü ötesi yerli filmlerin ardından psikolojik bir drama denk düşen Karanlıktakiler, deyim yerindeyse ilaç gibi geldi. Bu film buram buram sinema kokuyor ve belli ki Issız Adam kadar (anlaşılır sebeplerden ötürü) gişe de yapamayacak. Film, ahlak mevhumunu sorguluyor ve ince bir mizah Karanlıktakiler’e eşlik ediyor. Tuhaflıklardan beslenen gerilim ise tam dozunda... İstanbul varlığıyla yine kendini hissettiriyor, filmde değişen kentli profilini iğneleyen sahneler de mevcut. Karanlıktakiler’in senaryosu da Çağan Irmak’a ait. Filmin görüntü yönetmeni ise Gökhan Tiryaki... Yapımın oyunculuk bazında ağır yükü Meral Çetinkaya ve Erdem Akakçe’nin omuzlarında... “Bizimkiler” adlı pek meşhur dizinin Ayla Hanım’ı Meral Çetinkaya, sinemaya ve tiyatroya yıllarını veren emektar bir oyuncu. Neden delirdiğini ancak filmin sonunda kavrayabildiğimiz yaşlı, mutsuz ve bahtsız bir kadını layıkıyla canlandırıyor. Yetenekli bir aktör olan Erdem Akakçe ise Çetinkaya’nın oğlu rolünde alkışı hak eden bir performans sergiliyor. Ana ve oğul ve müthiş bir uyum. Derya Alabora, Şebnem Dilligil, Rıza Akın, Pınar Töre, Savaş Akova, Durul Bazan ve Merih Atalay’ın da Karanlıktakiler’de irili ufaklı rolleri var. Ruhsal bunalımdaki Gülseren, kendisi ve yaşı 30’u aşan oğlu Erdem için, cehennemi andıran bir ev tasarlamıştır. Gülseren, korkularıyla yüzleşmekten kaçınmaktadır ve yıllardan beri evin dışına adımını dahi atmamıştır. Bir reklam ajansında ofis boy olarak çalışan Erdem ise annesinin yoğun ilgisi ve delilikleriyle uğraşmaktan sosyal hayata uyum sağlayamamıştır. Aynı evi paylaşan ikiliden Erdem, annesinden nefret etmektedir, Gülseren’i yaşama bağlayan biricik varlık ise canından çok sevdiği oğludur. Erdem’in işe gitmesinin ardından Gülseren’in tedirginliği daha da büyür, onu hem insanlar hem de yalnızlık ürkütmektedir. Üstelik mahallenin haylaz veletleri, kadıncağızın korkuları üzerine yürümekten de çekinmezler. Onu çıldırtmak için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Erdem ise gün geçtikçe reklam şirketine daha da bağlanmakta ve patronu Umay’a karşı yoğun hisler beslemektedir. Çaresiz adamcağızın dünyadaki tek haz aldığı şey ise motosiklet kullanmaktır. İki tekerliyle adeta bütünleşen ve onunla kısmen özgürleşebilen Erdem, hayatına çeki düzen vermenin de yollarını aramaktadır. Gülseren ve Umay, birisine yaklaşması diğerinden uzaklaşmasına neden olacaktır. Ve çözüm sanıldığı kadar uzakta değildir. Not. Esrar maddesi ile hayatın kolaylaştığı, sorunların da bertaraf edilebildiği anlamı da çıkarılabilecek bazı sahneler, haliyle yeni bir tartışmaya yol açabilir. Kanunu, yasayı bir kenara bırakırsak şayet; “ottur günahı yoktur” diyen de var, “uyuşturucu her türlü kötülüğün anasıdır” diyen de... Yani, bıçak sırtı bir konu bu... Filmine Grönland’ın buzlarla kaplı doğasında başlayan sinemacı çekimlerini yaşadığı kent Philadelphia’da sürdürdü. Asya’da, Grönland’da gerçekleştirilen geniş boyutlu çekimlere karşın Son Hava Bükücü içten, yine bireyleri anlatan bir çalışma. Bu güçlü, etkili öykü soykırımları, Hinduizm’i, Budizm’i barındırıyor. Amerikan dizisinin mitolojik çizgi dünyasının gerçek görüntülerle yansıması olacak bu yapım gezegendeki dört ulusu ele alır. Her ulus dünyadaki dört ana öğeyi, havayı, suyu, toprağı ve ateşi denetlemektedir. Ateş Ulus’u diğerlerine karşı acımasız bir savaş başlatınca Dört Ulus’un yazgısı birbirine bağlanır. Ateş Ulus’u Hava Ulusu’nu yener, Toprak ve Su Ulusları’na karşı savaşmayı sürdürür. Felaketin akışını değiştirecek hiçbir umut ışığı taşımayan bir yüzyıl geçer. Su Bükücü Katara ve erkek kardeşi Sokka Su Ulus’undan son canlı kalan Aang’ı bulurlar. Aang, dört elementi de güdümleme gücü olan bir Avatar’dır. Dört Ulus arasındaki dengeyi kurabilmek, dünyalarına yeniden barışı, dinginliği getirebilmek için genç Aang toprak, ateş ve havayı yenmek, onlara sözünü geçirmek zorundadır. Gerilim türünden uzak bu fantastik öyküsünde Shyamalan yeniden gözde temalarına döndüğünü belirtiyor: “Filmim aileden, dört elementten, insanın dengesine kavuşmasından sözediyor. İçinde budist bir felsefe barındırıyor. Bir kültürün yok oluşunu, son temsilcisinin yaşamda kalışını, umudu, insan olabilmeyi irdeliyor.” Filmlerinde genelde beş dakika süren tek bir yoğun sekans olduğunu belirten yönetmen Son Hava Bükücü’de bu kez elli dakikalık yoğun sekansların yer aldığını açıklıyor. Bazı günlerde setteki teknik ekibin sayısı bin kişiye ulaşmış. Bireylerin öyküsü Japonya orijinli Son Veda, 28. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin kapanış filmiydi (Festivaldeki adı ise “Gidişler” idi). Ölü bedenleri görsel bir mucize yaratırcasına süslemek ve kalanların hatıralarında yer edecek zarafetteki bir uğurlama töreni hazırlamak. Adlarına “tabutlayıcılar” (nokanshi) denirmiş, onlar, son yolculuğuna çıkacak olanlara, sevgi dolu bir nezaket ve hayranlık uyandıracak bir sükunetle rehberlik ederlermiş. Kuşkusuz ruhani ve sanatsal bir gösteri... İşte böylesi bir ritüelden yola çıkan ve mizahla da harmanlanan bu özgün ve şiirsel yapımı, özellikle Uzakdoğu’da nam salan usta yönetmen Yojiro Takita çekti. Senaryo, Kundo Koyama’ya ait. Filmin başrollerini ise Masahiro Motoki, Tsutomu Yamazaki, Ryoko Hirosue, Kazuko Yoshiyuki, Kimiko Yo ve Takashi Sasano üstlendiler. Hiçbiri sırıtmıyor, işlerini layıkıyla yapıyorlar. Son Veda, “her şey yalan, ölüm gerçek” gibi ağır bir konuyu işlese de, yalınlığa meyledip mükemmel bir atmosfer yaratabilmiş. Joe Hisaishi’in (Hayao Miyazaki’nin ölümsüz animasyonlarında da görev almıştır) müziklerine ise lafımız yok. Filmin asıl büyük sürprizi ise “bir ömür, bir bavula sığar mı?” dediğimiz finalinde... Yanınızda mendil bulundurmakta yarar var. Kahramanımız Daigo, çello çaldığı orkestranın dağılmasının ardından eşi Mika’yı da yanına alarak doğduğu topraklara geri döner. Müzik kariyeri sonlanan ve ekmek parası kazanmanın yollarını arayan Daigo, bir ilan aracılığıyla iş başvurusunda (ücrette dolgundur) bulunur. O, turizm acentesinde çalışacağını düşünürken sıra sıra dizili tabutlarla karşılaşır. İhtiyar patron Sasaki, işin ayrıntılarını öğrenince vazgeçmek isteyen Daigo’yu güçbelâ ikna etmeyi başarır. Daigo, yeni işini önce sevemez, hatta utanç dolu bulur, dolayısıyla hem karısından hem de arkadaşlarından saklar. O, zamanla ölüm ile yaşamın bu denli kesiştiği ve dengede durduğu yegâne mesleği icra ettiğini anlar. Sonra beklenmedik olaylar, peşi sıra gelir: Acısı ve tatlısıyla... Son Veda’lar, olgunluğu, dinginliği ve katıksız saygıyı tetikler, bu duygu denizinin ortasında, Daigo, yeni bir hayata “merhaba” diyecektir. alperturgut@cumhuriyet.com.tr Bir ömür bir bavula sığar mı? yetkin adlardan oluşturmuş: Oscar ödüllü görüntü yönetmeni Andrew Lesnie (Yüzüklerin Efendisi), Oscar ödüllü kurgucu Conrad Buff (Titanik), yapım tasarımcısı Philip Messina (Solaris), besteci James Newton Howard (Kara Şövalye), görsel efekt süpervizörü Pablo Helman (Dünyalar Savaşı) kadroda. Nickelodeon Animasyon Stüdyoları’nın gerçekleştirdiği Avatar: The Last Airbender’ın haklarını ilk James Cameron (Avatar/2009) satın aldığı için Shyamalan’ın filmi The Last Airbender (Son Hava Bükücü) başlığıyla gösterime girecek. Beş yıldır Avatar’ı (20052009) 3D formatında çeken, filmini gelecekte geçen bir western olarak tanımlayan Cameron, Shyamalan gibi Avatar 2 ve Avatar 3’ü yapmayı planlıyor. VİZYON ? Acı ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Kırık Kanatlar, Hatırla Sevgili, Harem Suare, Küçük Kıyamet, 120 gibi dizi ve sinema filmlerinde rol alan Cansel Elçin, bu kez kendisinin yönettiği ilk uzun metraj filmi Kampüste Çıplak Ayaklar ile yönetmen koltuğuna geçiyor. Filmde Ezgi Asaroğlu, Damla Sönmez, Türkü Hazer ile Elçin rol alıyor. Hikaye İstanbul’daki bir üniversitede geçiyor. Farklı sorunları olan gençlerin bulunduğu sınıfın kapısı bir gün açılır ve içeri adı Şiva olan Hintli bir kız girer. Başta herkesin alay ettiği kız, sonradan herkesin arkadaşı olacak ve farklı inançlar ile mitolojik hikâyelerin yardımıyla onların hayatını değiştirecektir. Ancak hiç kimse Hintli kızın bir sırrı olduğunu bilmemektedir. Yönetmenliğini Cemal Şan’ın yaptığı filmde Nesrin Cavadzade ile Erol Demiröz rol alıyor. Erzincan’ın iki bin metre yüksekliğindeki bir dağ köyünde çekilen “Acı”, insana yakışır bir şekilde yaşamak için insanca olmayan her şeye “hayır” demek gerektiğini anlatmaya çalışan, insana, hayata ve evrene dair bir hikâye. Filmde, iki ayrı insan, iki ayrı dünya bir araya geliyor ve anlatılmaya çalışılan dede torun ilişkisi, kuşak çatışmaları olağanüstü bir gerçeklikle ortaya konularak iki kişilik bir dünya yaratılıyor. ? Kampusta Çıplak Ayaklar C MY B C MY B