Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 3 EKİM 2009 CUMARTESİ Konser Ünlü perküsyoncu Engin Gürkey, 2005 yılının sonunda yayınlamış olduğu “World of Percussion” adlı albümünden sonraki ikinci albümü ‘Güldede’yi 12 Ekim Pazartesi akşamı Nardiz Jazz Club’de vereceği konserle sahneye taşıyacak. Gürkey, 80’li yılların başlarından bu yana perküsyon dışındaki diğer enstrümanı piyano ile bir yandan besteci kimliğini de olgunlaştırıyor. Gürkey’in 2008 yılında kurduğu ‘Nabız’ grubu, çok müzikli bir müzisyenin kendi eğlence müziğini yapma fikrinden doğdu. Nabız, elektronik ve dans müziğine dair çeşitli formlar üzerine kurulu perküsyonun kıvrak ritimleri, tuba, trompet, trombon, saksafon, klarnet, keyboard, keman ve vokal ile bezenmiş melodik yapısıyla yeni bir akım yaratıyor. Sanatçının Balkanlara dayanan aile kökeni ve İstanbul Roman müzisyenlerinin etnik kültür mozaiği, ‘Nabız’ müziğinin ana ilham kaynağı. Gürkey, Nabız projesiyle de 15 Ekim Perşembe Jolly Joker Balans’ta olacak. Gürkey’den iki konser Kurt Cobain hair metal söyler mi? ZÜLAL KALKANDELEN “Nasıl söylesin, 1994 yılında 27 yaşında yaşama veda etti,” diyorsanız yanılıyorsunuz. Yaşarken söylemese de, bugün Kurt Cobain’i Bon Jovi’nin “You Give Love A Bad Name” adlı şarkısını söylerken görmek olanaklı.... Hiç şaşırmayın; yıllar önce ölen müzisyenlerin bugünün sanatçılarıyla düet yaparken izlenebildiği, televizyon muhabirlerinin hologramla stüdyoya ışınlandığı ve insanların imzalamadıkları bir yazıyı imzalamış gibi gösterilebildiği bir çağda yaşıyoruz... Bir tür teknolojik büyü dönemindeyiz sanki... Geçtiğimiz ay satışa sunulan Guitar Hero 5 adlı oyun da, işte bu dönemin son ürünlerinden. Bu yeni oyun, oyunculara Kurt Cobain’i karakterlerden biri olarak kullanma olanağını veriyor... Ve böylece, “hair metal” denilen müzik türünün sonunu getiren Nirvana’nın vokalistine, bu türün en gözde temsilcilerinin şarkısı söyletiliyor... Dünyadan pahalı bir şey Hasankeyf’e sadakat Hürriyet Gazetesi ve TC Devlet Demiryolları işbirliğinde 9 Eylül’de İzmir’den yola çıkan ‘Hürriyet Hakkımızdır/Tren Özgürlüktür’ konserlerinin ikincisi, 4 Ekim Pazar günü Batman/ Hasankeyf’te gerçekleşecek. Süperstar Ajda Pekkan ve Yüksek Sadakat, Dicle Vadisi’ne doğru seslendirecekleri şarkılarıyla bugüne kadar yapılan tüm çalışmalara bir halka daha ekleyip ‘Hasankeyf’e Sadakat’ diyecekler. Böylece Hasankeyf’in sular altında kalmaması için yıllardır sürdürülen sivil çalışmalara katkıda bulunacaklar. olamaz Karadeniz ezgilerini rock ile birleştiren Marsis grubunun albümünde “Dikkat! Bu grup yüksek oranda radyasyon içerir” diye bir uyarı var. Çünkü grup üyeleri dünyayı kirleten enerjilere karşı. “Güneş, rüzgâr ve dalgadan, pahalı diye enerji üretmiyorlar. Oysa dünyadan daha pahalı hiçbir şey olamaz” diyorlar. Öncelikli işleri müzik yapmak olsa da, kendilerini dinleyenlere söyleyecek sözleri de var. Evet, muhalifler, çünkü biliyorlar ki yaşamak gerektiğinde karşı gelmektir... Marsis’i 7 Ekim’de İstanbul Balans’ta dinleyebilirsiniz... Korhan Özyıldız, Ceyhun Demir Abaşişi, Mustafa Gökay Ferah, Çağatay Kadı, Evren Akman, Yaşar Kadir Baş. Her biri ESRA Karadeniz’in bir AÇIKGÖZ köşesinden İstanbul’a gelmiş. Birbirlerini bu şehirde bulmuşlar. Onları bir arada tutan sadece Karadenizli olmaları değil, bir de müzik tutkuları. Üç yıl önce kurdukları Marsis’le, Karadeniz ezgilerini rock ile birleştiriyorlar. Gerisini gruptan Çağatay Kadı ve Korhan Özyıldız anlatıyor... Marsis ne demek ve niye Marsis? Korhan Özyıldız: Marsis, Kaçkar Dağları’nın yedinci büyük zirvesidir. Pagan dönemde, insanlar göğe daha yakın olduğundan orada ibadet niyetine horon oynarlarmış. Doğduğum, büyüdüğüm Fındıklı’da evden çıkınca Marsis’i görürdüm. Çağatay Kadı: Latince’de Marsis doğa ve tabiat tanrısıymış, o da uydu bize. Karadeniz ve rock müziğini birleştirmeye nasıl karar verdiniz? Ç. Kadı: Korhan, Ceyhun ve Mustafa, Karadeniz’de yetiştikleri için kafalarında bir müzikle geldiler. Ne yapacağımıza karar verdiğimizde işin iki ayağı vardı, biri Karadeniz, biri de rock. İkisinin felsefi ve müzikal yönlerini buluşturacaktık. sözlerini memleketten biri maille yollamıştı. Bunu eylemlerde söyleyelim dedik. Stüdyoda herkes bir şeyler ekledi, aşk şarkısına döndü... Müzik yaparken anlatmak istediğiniz bir dert olduğu açık, albüme “Kolbastı” gibi popüler bir parçayı neden aldınız? Ç. Kadı: Kolbastı’yı sahnelerde çalıyorduk. Sonra birden bir anlayışın marşı haline getirilmeye çalışıldı, bu belli bir Karadeniz imajı yaratma çabasının parçası, milliyetçi, şoven... Her şey hoştur ve boştur üzerine kurulu bir imajdı. Ya bu parçayı onlara teslim edecektik ya da çalacaktık. Bırakmadık. K. Özyıldız: İnsanlar başka bir Karadeniz, başka Karadenizliler olduğunu bilsin istedik. Albümde bir uyarı var; “Dikkat! Bu grup yüksek oranda radyasyon içerir”. Çernobil’den sizler nasıl etkilendiniz? Ç. Kadı: O zaman okulda dağıtılan fındığın yiyicilerindeniz. Bakan az radyasyon iyidir, diyordu. Büyüyünce sorgulamaya başladık. Ailelerimizde kanserli insanlar var. Enerji dünyanın ihtiyacı. Ancak devletler artık yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji çeşitlerini politika olarak sunmak zorunda. Dünyanın sonu yaklaştı. Güneş, rüzgâr ve dalgadan, pahalı diye enerji üretmiyorlar. Dünyadan daha pahalı hiçbir şey olamaz. Kurt Cobain nasıl oyun karakteri oldu? Bunun nasıl olduğunu anlatmak için, Guitar Hero 5 hakkında genel bir bilgi vereyim. Bu oyun, dünyanın en çok satan müzik ve ritim temalı video oyun serisinin yeni halkası. Satın aldığınızda kutu içinde özel bir gitarla geliyor ve elektronik davul seti, mikrofon gibi kablosuz enstrümanlarla birleştirilerek oyunculara kendi gruplarını kurma zevkini yaşatıyor. Guitar Hero 5’da geniş bir şarkı listesi yer alıyor. 83 şarkıcıdan toplam 85 şarkıyı içeren bu listede, Van Halen, Linkin Park, Metallica vb. büyük grupların en sevilen parçaları var. Oyunculara sunulan gitar, aslında bir kontrol cihazı. Bu gitarla ekranda beliren notalara eş zamanlı basarak müzik tarihinin en yetenekli rock gitaristleri gibi hissetmek olanaklı. Oyundaki “Rock Star Creator” özelliği ile, avatar olarak kullanacağınız bir karakter yaratabiliyorsunuz. Giysilerinden vücut özelliklerine ve üzerindeki aksesuvarlara kadar istediğiniz her türlü düzenlemeyi yapabildiğiniz karakter, sizin “rock star”ınız oluyor. Kurt Cobain’le ilgili sorun da tam bu noktada başladı. Yıllarca süren görüşmeler sonunda, birçok ünlü sanatçının bulunduğu oyunda, Cobain’in de olması konusunda anlaşma sağlandı. Böylece, grunge rock ikonu, unutulmaz şarkıları “Smells Like Teen Spirit” ve “Lithium” ile oyundaki yerini aldı. Fakat sorun, Kurt Cobain karakterinin, oyuncular tarafından seçilip kendi karakterleri yapabilecek şekilde (unlocked playable character) tasarlanmasıydı. Bunun sonucunda, Cobain, gerçek hayatta söylemediği ve söylemeyeceği şarkıları oyunda söyler oldu... Başka bir Karadeniz... Derin ve pürüzsüz sesiyle dikkatleri üzerine çeken Mavis Acquah, bu akşam 360 İstanbul’da sahneye çıkacak. Kendini müzikle ve dansla ifade etmeyi çok seven Acquah, bunu tüm enerjisini ortaya koyarak yapıyor. Müzikte soul, R&B, caz ve dans müziği gibi birçok farklı dalda performanslar sergiliyor. Söz yazarlığı da yapan Acquah, şarkılarında yaşadığı tecrübelerini anlatıyor. (0212 251 10 42 43) 360 derece müzik Eğlendirici mi etik mi? Kimisi bu durumu eğlendirici bulurken kimisi öfkeden çılgına döndü. Kurt Cobain’in telif haklarını elinde bulunduran eşi Courtney Love, ağır ifadeler kullanarak konuyu yargıya taşıyacağını söyledi. Oyunu piyasaya süren Activision firması, bu konuda Courtney Love ile sözleşme imzalandığını açıklarken Love, Cobain’in sadece kendi şarkılarını söylemesi için izin verdiğini bildirdi. Nirvana grubunun eski üyeleri ise, Kurt Cobain’in “başkalarına ait şarkıları aynı bir pandomimci gibi söylemesini izlemek rahatsız verici” dediler... Belli ki, bu konu Activision açısından sadece bir iş... Courtney Love da, yıllardır Cobain’i çeşitli şekillerde pazarlayarak onun üzerinden para kazanıyor; ama demek ki onun bile içi elvermedi bu kadarına... Çünkü Bon Jovi, Kurt Cobain’in temsil ettiği her şeyin tam karşıtıydı. “Hair band” denilen imaj odaklı grupların mesaj kaygısı duymayan şarkılarını söylemezdi Cobain... “Smells Like Teen Spirit”ti hair metal’i bitiren... Bir insanın gerçekte söylemeyeceği şeyleri teknolojik oyunlarla söylemiş gibi gösterilmesi, zaten başlı başına sahtekarlık. “Ne var bunda büyütecek? Sonuçta bu bir oyun” diyenler olabilir... İyi ama bunu hayatta olmayan bir insana yapmak doğru mu? Kendi görüşünü savunamayacağı için, bu yapılan ona yapışıp kalmaz mı? Ayrıca her şeyden önce, bu onun anısına saygısızlık olmaz mı? Düşünsenize; en sevdiğiniz grubu birden bire karşınızda hiç hoşlanmadığınız bir şarkıyı çalarken bulsanız ne hissedersiniz? “İlk 10 saniye afallar, sonra eğlenirim” diyenler var. Ben Joy Division’ı 50 Cent’in küfür dolu berbat şarkılarını çalarken görsem, hiç de eğlenmem. Bir internet sitesinde bu konuda ilginç bir yorum çarptı gözüme: “John F. Kennedy’ye Nixon’ın sözlerini söyletmek gibi bir şey bu!” Ya da demokrat bir yazarı darbecilikle suçlamak için, yazdıklarının kesilip biçilip yeni bir forma sokulması gibi... Gerçek hayatta bu olursa, video oyunlarda neler olmaz ki... Geçmiş olsun Kurt Cobain... kzulal@yahoo.com, www.zulalkalkandelen.com BİRİLERİ RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com Nedir bu iki müziği kaynaştıran? Ç. Kadı: Müziğin ilk formülize edildiği andan itibaren, iki tür müzikten bahsedebiliriz; saraykilise müziği ile halk müziği. Halk müziği öğretisini taşıyan bütün müzik türleri, birbirleriyle kaynaşmaya müsaittir, çünkü hepsi baskın olana karşı çıkma eğilimi gösterir. Melodileri de buna göre şekillenir. O yüzden iki müziğin birleşmesi başarılı oldu. Yine de olumsuz tepkiler alıyorsunuz... Ç. Kadı: Zuğaşi Berepe ve Kazım Koyuncu’nun yaptığı müzik, bizim için bir avantajdı, çünkü onlar en temel, sert kaynaşmayı yapmış, bunu köylerde çalmış, insanları alıştırmıştı. O yüzden sert tepki aldık dememiz doğru olmaz, ama evet, beğenmeyenler oluyor. Peki sizi kimler dinliyor? Ç. Kadı: Karadeniz’in içinden gelenler ile içinden Karadeniz gelenler... Gelelim albüm sürecine... K. Özyıldız: Van’dan Rize’ye, Ankara’dan Kocaeli’ne her yerde çaldık. “Ciddi”ye alınmanız ve piyasada var olabilmeniz için albümünüz olmalı. Anlatacak derdimiz var, çok insana ulaşmak istiyoruz, biz de albüm yaptık. Ç. Kadı: Çok zorluk çektik. 45 dakikada tüketilen albümün hazırlığı iki yılımızı aldı. Dört stüdyo değiştirdik. Albümümüzü kendimiz kaydettik. Sonra Kalan’a götürdük. Çünkü yapımcı firmanın duruşu, tavrı da önemliydi. Albümde yer alan parçaları nasıl seçtiniz, nerelerden topladınız? K. Özyıldız: İlk buluştuğumuzda şarkılar belliydi kafamızda. Memlekette yaptığım derlemeler vardı. Mesela Gyuliçkimi parçasını, köyde kemençe çalan tek bir kişi var, Musa Amca. 80 yaşında. Ondan öğrenmiştim. Destan formatındaydı, şarkıya dönüştürdüm. Deda parçasını, memlekette Gürcü bir kadından duydum. Aynı dili konuşamıyorduk ama gitar çalarken yanıma gelip bu şarkıyı söyledi. Dereler parçasının Baskın olana karşı duruş Muhaliflik ve müzik arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Ç. Kadı: Öncelikli işimiz müzik. Ancak bunun sonucunda oluşan elektrikle, bizi dinleyenlere bir şeyler anlatabilirsek o da bizim kazancımız olur. Muhaliflik zaten hayatın kendisinde var. K. Özyıldız: Karadeniz’de yapılması planlanan 238 santral ile ilgili projenin 78’i yapıldı. Doğamızı almalarına izin veremeyiz. Eylem, konser, röportaj, her yerde bu mücadeleyi seslendiriyoruz. Albüm nereye varsa başarılı olduğunu düşüneceksiniz? K. Özyıldız: Herkese ulaşması tek amacımız, alamayanlar da buldukları her yerden dinlesinler istiyoruz. Ç. Kadı: Tüm dünyada dinlenebilir Karadeniz müziği, Balkan müziği gibi bir enerjiye sahip. Nerelerde göreceğiz sizi? K. Özyıldız: 7 Ekim’de Balans’ta, 16’sında Samsun’da. Yunanistan‘da kemençe çalanlarla bağlantıya geçip proje yapabilmek için uğraşıyoruz. Gürcü bir müzisyenle bir şeyler yapmak ya da İskoçya’da gayda çalan biriyle tulumu bir araya getirebilmek kafamızda olanlar. Ç. Kadı: Kışın ikinci albüm hazırlıklarına başlayacağız. Hazır ezgileri kullanmak dışında biz de bir şeyler üretebilmek, yeni sözler söylemek istiyoruz. Çünkü kültürü ve dili ileriki nesillere aktarmak da hedefimiz. Yeryüzünün her yerinde dinlenebilir Rock festivali başlıyor! ‘12.Uluslararası Rock Station Festivali’ yarın ODTÜ’de yapılacak. Festival kapsamında rock müziğinin kraliçesi sayılan Doro müzikseverlerle Çim Amfi’de bir araya gelecek. Festival içinde bir gelenek haline gelen ‘Air Guitar Yarışması’ bu yıl yine yapılacak. Festival boyunca 11 topluluk konser verecek. Festivale bu yıl katılacak olan gruplar arasında; Darkphase, Black Tooth, Ehriman, Origam, Kasatura, D’arch, Martensmith, Truck Kinn, None, Shall ve Return gibi rock müzik dünyasının beğenilen isimleri bulunuyor. Ancak şüphesiz festivalin yıldızı Düsseldorf doğumlu olan Doro Pesh. Doro 1964’teki ilk grubu SnakeBite’ı 1983 yılında Warlock adlı bir heavy metal grubu için bırakır. O yıl bir demo albümü çıkaran grup çok beğenilir ve aynı yıl içinde ilk stüdyo albümlerini kaydederler. ‘Burning The Witches’ adlı albümden bir yıl sonra 2. albümleri Hellbound için hemen stüdyoya girerler. 1986 yılında da 3. albümleri ‘True As Steel I’ yayınlanır. Topluluk Monsters Of Rock festivalinde yer alır ve Doro bu festivalde yer alan ilk kadın sanatçı olarak ismini yazdırır. 1987’de 4. stüdyo albümleri ‘Triumph And Agony’ gelir. 1988’de Doro artık Warlock yerine kendi adını kullanarak kariyerine devam etmeye karar verir. Doro, 1993’te çıkardığı 3. solo albümündeki ‘Bad Blood’ adlı parçayla MTV tarafından ‘En İyi Anti Irkçı Parça’ ödülünü alır. Doro 2002’de de ‘Fight’ adlı bir albüm daha çıkarır. (www.rockstation.org) C MY B C MY B