Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 3 EKİM 2009 CUMARTESİ İstanbul’da cadı avı ‘Güney’ fotoğrafları İstanbul’da Venezüellalı fotoğrafçı José Carlos Gómez, Venezüella Kültür Günleri kapsamında İstanbul’da iki sergiyle karşımıza çıkıyor. Fotoğraf çekmeyi büyük bir heyecanla tarif eden ve “anlatılmaz, yaşanır” diyen Carlos Gómez, fotoğraflarında, çevresinde yaşanan hayatları, onların içine sıkışıp kalmış detayları ve gerçekleri gözler önüne sermeyi sevdiğini anlatıyor. José Carlos Gómez, Venezüellalı bir fotoğrafçı. 19 yaşındayken “Kesin kararını verip her şeyi bırakıp fotoğrafçılığa başladığını” söylüyor. Caracas’ta doğup büyüyen Carlos Gómez, İspanya Barcelona’da GrisArt Fotoğrafçılık okulunda Profesyonel Fotoğrafçılık ve Işıklandırma, İleri Dijital Fotoğrafçılık okumuş. Sahne sanatları fotoğrafçılığı, yaratıcı fotoğrafçılık ve fotoğrafçılık eğitimiyle ilgilenen sanatçı; Barcelona, Bologna, Conegliano, San José, San Juan, New York, Washington, La Paz ve Caracas’ta çok sayıda sergi açmış. Çektiği fotoğraflarıyla pek çok ödül de kazanan José Carlos Gómez şu anda Bolivarcı Haber Ajansı‘nın fotoğrafçısı ve Fotoğrafçılar Birliği “SUR” Arşivi’nin kurucu üyesi. yaşanan hayatları, o hayatın içine sıkışıp kalmış detayları ve gerçekleri gözler önüne sermeyi seviyorum. Ama bu bir amaç değil benim için, asıl amacım “insan olmak”, böyle yetiştirildim ben. Fotoğrafçılık yaptığınız sürede sizi en çok etkileyen an hangisi oldu? Sanırım bazı insanların yüzlerinde gördüğüm hayat izleri beni hem çok etkiledi, hem de bir ders niteliği taşıdı. GAMZE ERBİL Anlatılmaz, yaşanır Bir fotoğraf ne zaman sanat eseri özelliği taşır sizce? Sanırım galerileri ve sergileri düşünmeden buna bir cevap vermek zor ama... Doğru detayı doğru zamanda yakaladığında, doğru saniyede denklanşöre bastığında sanat kendiliğinden ortaya çıkıyor. Fotoğraf hayatın içinde, sanat fotoğrafçının kalbi, gözü ve işaret parmağı arasında... Yani galiba böyle bir şey... Bir fotoğrafın öncesinde ve sonrasında neler hissediyorsunuz? Aslında dünyanın bütün duyguları birbirine karışıyor. İşin heyecanına kapıldığımız anlardan bahsediyorsanız, “anlatılmaz yaşanır” diyebilirim. Gerçekte kimin için çekiyorsunuz fotoğraflarınızı, kendiniz için mi yoksa başka insanlar için mi? Sanırım ikisi de birbirinin içinde, ben benim için seçip insanlara göstermek istiyorum, ama ilk ben bakıp sevmesem onların da bakıp göreceği bir fotoğraf olmayabilir. Onlara göstermesem, bu elmanın yarısı da eksik kalır. Galiba bu işi benim için vazgeçilmez kılan da bu. İstanbul’un yeni Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, bir kahraman edasıyla göreve başlayıp, insan haklarını gözeten bir anlayışla hizmet vereceğine dair ipuçları HİLAL verdiğinde, çoğu insan yeni bir başladığını bile düşündü. KÖSE dönemin Ancak Çapkın’ın uygulamaları pek de gerçeğin öyle olmayacağının işaretini veriyor. Son günlerde onlarca travesti ve transseksüel ceza üstüne ceza yediği için sokağa çıkamıyor. Bahaneler belli; “çevreyi rahatsız etmek”, “kimlik bildirmemek”, “yol güvenliğini tehlikeye sokmak”... İstanbul Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transseksüel ve Travestiler Sivil Toplum Girişimi (LGBTT) üyeleri, Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın gelişiyle, bu uygulamaların arttığını belirtiyor. Ayrımcılığa uğradıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyorlar. Travesti ve transseksüellere uygulanan idari para cezası Kabahatler Kanunu’nun 37. ve 140. maddeleri ile Karayolları Trafik Kanunu’nun ‘yayaların uyacakları kurallar’ başlığını taşıyan 68. maddesinin C fıkrasına dayandırılıyor. Kabahatler Kanunu’nun 37. maddesi, ‘mal ve hizmet satarak başkalarını rahatsız eden kişiden’ söz ediyor. 140. madde ise kimlik bildirmemeyle ilgili. Yeni emniyet müdürüyle, verilen trafik cezasında artış yaşandığı belirtiliyor. Ceza miktarı 69 ile 61 TL arasında değişiyor. Bir kişiye aynı gün birden fazla ceza da kesilebiliyor. İşin ironik yanıysa, araç sürücüleri dışında, trafik kurallarını ihlal ettikleri gerekçesiyle cezalandırılanların sadece transseksüel ve travesti yayalar olması. Hukukçular da bu duruma dikkat çekiyor. Hatta bunu, cinsel kimliklerinden dolayı yapılan bir ayrımcılık olarak niteleyerek, polislerin görevlerini kötüye kullandıklarını söylüyorlar. ? Hüseyin Çapkın göreve başladığında çoğu insan yeni bir dönemin başladığını umarak umutlanmıştı fakat hevesler kursaklarda kaldı. Travestiler ve transseksüeller kendilerine uygulanan eziyetten bıkmış durumda. Çevreyi rahatsız etmekten yol güvenliğini tehlikeye atmaya kadar uzanan haksız cezalara karşın travesti ve transseksüeller suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. ? 30 yıldır Cihangir’de yaşayan Demet Demir, “Yolda, evin önünde, markette durdurup ceza kesiyorlar. Olay caddede olmuş gibi tutanak hazırlıyorlar” diyor. Demir bir arkadaşının başına gelen olayı şöyle anlatıyor: “Arkadaşım mavi kimliğe sahip. Polisler ‘kadın kılığında dolaşan erkek’ diye tutanak tutmuş. Çarşaflı, cüppeli gezene bir şey yok. Travesti ve transseksüeller çarşaf giyip mi gezsinler?” Bahane çok 30 yıldır Cihangir’de yaşayan Demet Demir, “Evden sokağa çıkamaz hale geldik. Yolda, evin önünde, markette durdurup ceza kesiyorlar. Olay caddede olmuş gibi tutanak hazırlıyorlar. Polisler ceza başına puan alıyorlar, maaşları artıyor. Her sokağı bir polise zimmetlemişler” diyor. Şişli’de bir arkadaşının başına gelenleri anlatıyor Demir: “Arkadaşım mavi kimliğe sahip. Polisler ‘kadın kılığında dolaşan erkek’ diye tutanak tutmuş. Çevreyi rahatsız ediyorsun diye ceza kesmişler. Çarşaflı, cüppeli gezene bir şey yok. Çarşaf giyip mi gezelim?” Başka bir travestiye, arabasıyla giderken durdurulup, yayalara yönelik cezanın kesildiğini söyleyen Demir, “Ceza kesilen kişi o sırada yaya değil sürücü. Tutanağa göre 68. maddedeki ‘yaya yollarında, geçitlerde veya zorunlu hallerde taşıt yolu üzerinde bulunan yayaların, trafiği engelleyecek veya tehlikeye düşürecek şekilde davranışlarda bulunmaları veya buraları saygısızca kullanmaları yasaktır’ hükmü uyarınca işlem yapılmış. Bu keyfiyeti gözler önüne sermeye yeter” diyor. Carlos Gómez, Venezüella Bolivar Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu’nun düzenlediği Venezüella Kültür Günleri kapsamında iki sergisiyle karşımıza çıkıyor. Öncelikle Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi’nde 110 Ekim tarihleri arasında izlenebilecek olan “Güney” ve ikincisi de 8 Ekim’de açılışı yapılacak olan “Işığa Karşı Venezüella” başlıklı sergiler. Carlos Gómez ile fotoğraf üzerine konuştuk. Serginize neden “Güney” ismini verdiniz? Daha önce hangi başlıklı sergileriniz oldu? Çünkü biz Güney’e doğru bakıyoruz. Bu yüzden bu ismi seçtim. Bir bilinmeyene, özel olana, ileriye doğru harekete geçen bir yöne bakıyoruz. Ve coğrafi konumumuz da böyle gerektiriyor. Sergilerime gelince: “Güney” sergisinden önce, “Devrim Yüzleri” isimli bir sergim vardı, ABD’de, Costa Rica’da ve Puero Rica’da açtığım. “Bizim Vatanımız” Bolivya’da. “Karayip’in Renkleri, Cacao’nun Dokusu”, “Bebekler ve Manuel’in Evi” EVİ, İtalya’da açıldı. Bunun dışında; “Devrimin Yüzleri”, “Ertelenmiş Bakış”, “Caracas Gezgini” isimli sergilerim de Caracas’ta açıldı. Fotoğraf sizin için ne ifade ediyor? Neyi anlatmayı amaçlıyorsunuz? Fotoğrafçılık benim için bir tutku ve hayattaki tüm tutkular gibi, önceliği var! Fotoğraflarımda çevremde Simultane çeviri gibi Bir fotoğrafı bastığınızda o an size hâlâ canlı, yaşanıyormuş gibi geliyor mu? Ben yaşayan bir anın simültane çevirisini yapıyormuşum gibi hissediyorum daha çok. İyi bir fotoğraf bulunur mu, aranır mı sizce? Bir kavram arayışı içinde olabilirsiniz; fakat fotoğraf bulunur. Hangi fotoğrafçıların fotoğraflarından etkilenirsiniz? Josef Sudek’in fotoğraflarındaki sadelik, Cartier Bresson’un fotoğraflarındaki sessizlik, James Matchwey ve Robert Capa’nın fotoğraflarındaki cesaret ve öfke, Luis Gonzalez Palma’nın fotoğraflarındaki nostalji beni çok etkiliyor. Tabii bunlar sadece ilk anda sayabildiklerim. Resimde ise Oswaldo Guayasamin’in yüreğindeki örümcek ağlarını yansıtış tarzı ve Picasso’nun dönüştürücülüğü beni derinden etkiliyor. Serginizin İstanbul’da açılmasının sizin için anlamı ne? İstanbul’a ilk geldiğimde çok etkilenmiştim, özellikle karşıtlıklar beni çok etkilemişti. Ve bu kadar etkilendiğim bir kente, çok etkilendiğim ülkemi tanıtmak büyük bir heyecan yaratıyor bende. İstanbul’u da Venezüella’da tanıtmak istiyorum aynı şekilde. Çapkın İzmir’de travestilerin yaşadığı sokağı talan etmişti Baskılar son bir aydır yani Hüseyin Çapkın göreve geldiğinden beri artmış. “İstanbul Emniyet Müdürü İzmir’deyken travestilerin yaşadığı sokağı talan etmişti” diyor Demir, “Oradakiler evlerinden çıkamıyorlardı. Çapkın’ın tayini çıkınca arkasından halay çektiler. Hortum Süleyman döneminde ben cezaevine de girdim. Çok yoğun şiddet vardı, bir buçuk yıl kapımın önünde polis bekledi. Şimdi de şiddet var, bir de dolaşım özgürlüğümüzü kısıtlıyorlar. Henüz ceza yemedim ama paranoyak olmaya başladım.” Ebru Kırancı, cezaların yarattığı başka bir noktaya daha dikkat çekiyor, cezalar faizleriyle birlikte iş imkanı yaratılmayan transseksüel ve travestileri ekonomik anlamda daha da sıkıntıya sokuyor. Ancak kimin umurunda, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, İstanbul sokaklarını “temizliyor.” Peki insan hakları? “Tehlike” kalksın sonra düşünülür... Boyalı kuş muamelesi gördüm Deniz Deniz, Kaos GL dergisinde yazarlık yapıyor ve bir transseksüel olarak yaşadığı sorunları kaleme alıyor. Son günlerde sokakta bile DENİZ yürüyemeyen travesti ve ÜLKÜTEKİN trasseksüellerin yaşadıklarının, İstanbul’da yıllar içinde farklı cinsel kimliği tercih edenlere yapılan baskıların da canlı şahidi. Hem kendi yaşadıklarını hem de şahit olduklarını anlatıyor. İstanbul’da ne gibi baskılarla karşılaşıyorsunuz? İstanbul’da yaklaşık dört yıldır baskılar artıyor. İlk başta gözaltılar ve dayak vardı. Ben de kaç defa göz altına alındım. Tabii travesti olmak yasak değil. Bu yüzden TCK’daki teşhircilik maddesini devreye soktular. Ancak teşhir için cinsel organın teşhir edilmesi gerekiyor. Bir travesti ekmek almaya ya da gece dışarı çıkmış olabilir buna rağmen kötü muamele devam ediyor. Çünkü polisse göre bütün transseksüeller fuhuş yapıyor. Davalardan beraat ettik ama amaç uğraştırmak. En son da bildiğiniz gibi trafik cezası çıkardılar. Bir insana yolda yürürken “trafiği tıkadığı için” ceza veriyorlar. Buna cadı avı denir işte. Hüseyin Çapkın Emniyet Müdürü olduğundan beri gündüz bile dışarı çıkamaz olduk. İşten atıldım Cinsiyet değiştirmeden önce ne iş yapıyordunuz? Gazetecilik yapıyordum. Kimliğimi gizlemediğim için basında boyalı kuş muamelesi gördüm. Bir yere kadar yaşadığımın suç olduğunu düşünüyordum. Bu hissiyatı atlatınca insanlara rahatlıkla cinsel kimliğimi söylemeye başladım. Bu sefer suçlamalar geldi. Çalıştığım gazete muhafazakar bir gazetedeydi. Fakat başka muhabirler “bizim gazetede asla çalışamazdın” diyorlardı. Ben yine de orada beş yıl dayandım. Sonra cinsel kimliğimden dolayı işten atıldım. İki yüzlü olsam problem çıkmazdı. Bize bu kadar baskı uygulayan emniyette bile bir müdürün genç polis adaylarıyla eşcinsel ilişki yaşadığı belgelendi. Peki polisler bana ne hakla bu muameleleri yapıyorlar? Cinsel kimlik hakları için gösterilen dayanışma ne boyutta? Bir dayanışma var ama bizim gibi insanlar özgürlük alanları kıstlı olduğu için birbirleriyle çatışabilirler, bu normaldir. Bütün dünyada gay ve transseksüeller çok iyi anlaşamazlar. Çünkü transseksüeller yapı itibariyle heteroseksüel hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk, Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım, Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur, Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ, Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64, Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden, Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal, Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya, Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı, Tel: 0 212 251 98 7475, 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri kafalıdır. O yüzden hayata bakışları gayler gibi değildir. Türkiye’de de durum farksız. Biz gay yürüyüşlerine katılmamıza karşın, onlar bizi eylemlerimizde yalnız bıraktılar. Zaten bu ülkede demokrasi mücadelesi veren gruplar bile “travestiler de suçlu” gibi bir bakış açısına sahipler. Ancak LBGTT hakları tüm siyasi oluşumlar için bir eşiktir. Ya kabul edip uygar ülkelere yakınlaşacaklar. Ya da karşı durup sandıkta cevabını alacaklar. Siz eşcinseller azınlıkta mı sanıyorsunuz. Bir tanışma sitesinin üye sayısı 200 bin. Bu büyük bir rakamdır. Devlet her kurumda bunun eğitimi vermeli. Hepimize birden “ibne” diyorlar. Onlara göre hepimiz Bülent Ersoy’uz, Zeki Müren’iz. Aslında keşke bize ibne deseler. Gay lafından hiç hazzetmiyorum. Ne güzel öz Türkçe bir terimimiz var ibne diye. Bazen bu tutumları toleransa da dönüşebiliyor. Trafikte hata yaptığında travestiye ceza kesilmiyor. Travesti içerden hakaret ediyor, ağır küfürler ediyor, polis ona ceza bile yazmıyor. Niye çünkü adam yerine koymuyor. Öte yandan yaya travestiye trafik cezası kesiliyor. Cinsel kimliğinizi nasıl kabul ettiniz? Ailenizle ilişkiniz nasıl şekillendi? Bir farklılık gördüler ama önemsemediler. Sonra da gerçek karşılarına çıkınca kabullenemediler. O zamanlar kimliğimi kabullenemiyordum. İstanbul’da üniversite okumaya gittiğimde, kimliğini gizlemeyen insanlarla tanıştım. Belki medyanın da yönelendirmesi oldu. Transseksüel ya da gay olmayan bir insanı asla öyle yapamaz ama olan insan için kendinden saklayan için örnek tipler görmek gerçekten cesaretlendirici oluyor.