12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 EYLÜL 2008 CUMARTESİ 3 Hasan Yükselir’in, Alman ve Amerikalı müzisyenlerle gerçekleştireceği proje, 11 Ekim’de Almanya’nın Nürnberg kentindeki açılış konseriyle müzikseverlerin beğenisine sunulacak Gündüz doktor, gece şarkıcı Tayfun Hancılar’ın adını belki daha önce duymuşsunuzdur. O, uzun yıllardır Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Onkoloji Kliniği’nde kanserle savaşan hastaların doktoru... İşi birçoğumuzun istemeyeceği kadar zor belki ama o mesleğini fazlasıyla severek yapıyor. ŞİRİN Üstelik bu yoğun ve zor işinden arta kalan zamanlarda da başka bir işle GÜVEN uğraşacak kadar enerjik... 1989 yılından beri müzikle uğraşıyor. Bu yaz çıkardığı ‘Kilit’ isimli albümle müzikte de iddialı olduğunu ortaya koymuş. Hatta, “Ben oğlak burcuyum. Yani çok azimliyim, acayip çalışırım. Hatta okulda da inek öğrencilerdendim. Ya da müzikle uğraşan doktorlar vardır ama albüm çıkarmazlar. Ben yaparım. Zaten oğlaklar normal otlaklar dururken ‘en lezzetli ot en tepedekidir’ diye en tepeye çıkar. Benim durumum da böyle” diyecek kadar iddialı... O, herkes tersini söylese de, inandığı şeylerden vazgeçmeyen ve tam hız devam eden biri. Nitekim ona ‘Daha az şarkıyla çık. Albümünü yazın çıkarma’ demişler ama o kimseleri dinlememiş. Albümü bugün tüm müzik marketlerde... Müzik mi daha önce hayatınızda vardı, yoksa doktorluk mu? 1987’de doktor oldum. Aynı yıl müziğe de başladım. Yani ikisinin hayatımdaki başlangıçları aynı. Yani aslında doktorluktan çok bunalıp da, stres atmak için müziğe girmiş biri değilim. İlk olarak Yavuz Top’la birlikte halk müziğine başladım. Timur Selçuk’tan armoni ve solfej dersleri aldım. Sonra daha çok doktorlardan oluşan ‘Seyir Defteri’ diye yarı amatör bir grup kuruldu. O grupla 1989 ve 1990’da iki albüm yaptık. O bittikten sonra Fransa’da burs kazanıp oraya gittim ben ve bir ara vermiş oldum. 2000’de tekrar müziğe başladım. Doktorluk yoğun bir meslek... Üstelik siz kanserlerle uğraşıyorsunuz bir de... Evet çok yoğun bir meslek. Mesela bu sabah 43 hasta baktım. Ama ben zaten yapı olarak milletin sevmediği, yapmak istemediği işlere ilgi duyan bir adamım. Uzmanlık sınavında da çok yüksek bir puan almıştım. Göz, cerrahi, dahiliye dahil her şeye girebiliyordum. İlk 150’ye girmiştim ama ben bütün tercihlerimi onkolojiden yana kullandım. Sonuçta onkolojiyi severek seçtim ve hayatımdan çok memnunum. ‘Sazdan Caza’ Avrupa’yı turlayacak Türkiye’de, birçok “hak eden” gibi, hak ettiği yerde olmasa da, Avrupa’da birbirinden başarılı çalışmalara imza atan Hasan Yükselir, bugünlerde yepyeni bir projeninin heyecanı içinde. Köln Flarmoni Orkestrası eşliğinde, YUSUF Arif Sağ, Erdal ve Erol ÖZKAN Erzincan Parlak’ın seslendirdiği “Bağlama Konçertosu” ile Anadolu ezgilerini batı müziğiyle kucaklaştıran Yükselir, bu kez “saz ile caz”ı buluşturuyor. Hasan Yükselir’in, Alman ve Amerikalı müzisyenlerle gerçekleştireceği “Sazdan Caza” adlı proje, 11 Ekim 2008’de Almanya’nın Nürnberg kentindeki açılış konseriyle müzikseverlerin beğenisine sunulacak. yaptığım beste. Pir Sultan Abdal’a ait “Dostum” ve Köroğlu’nun “Kiziroğlu”su.. Bunları, www.myspace.com adlı internet sitesinde, “Oriental Media Jazz Ensemble” başlığıyla yayınladık. Gelen tepkiler son derece olumlu oldu. Bir nevi, sınama ve yanılma sürecini değerlendirip bu projeyi geliştirdim. Porter ve Goosman’ın yanı sıra, bağlama, lavta, divan, çöğür ve selpede Vural Güler, kontrabasta Martin Lilich de ekibe katıldı. Ne zaman seyirci karşısına çıkıyorsunuz? 11 Ekim 2008 tarihinde Almanya’nın Nürnberg kentinden prömiyer yapacağız. Bu konserde benim Nazım Şarkıları adlı çalışmamın yanı sıra, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu, Hacı Bektaş Veli, Mevlana ve daha nice ozanların deyişlerini, türkülerini, tehvidlerini ve nefeslerini yorumlayacağız. Ardından da uzun bir Avrupa turnesi düşünüyoruz. Konser programında “Türkülerin anavatanı” Türkiye de var mı? Türkiye turnesi için, bu grubun oraya gelişini, konaklama giderlerini karşılayacak bir babayiğit bulamadığımız için, olmayacak sanırım. Daha önce Nazım Şarkıları’nı Türkiye’ye getirip turne yapmak için Kültür Bakanlığı müsteşarı söz vermesine karşın, getiremedik. Nedeni de, 2002 yılında Nazım Hikmet’in 100. doğum yılı kutlamaları için ayrılan paranın tamamının birilerine aktarılmış olmasıymış. ÇIKINTI BİR TARAFIM VAR Müziğe bu yoğunlukta zaman ayırabiliryorsunuz yani... Ne sıklıkla çalışıyorsunuz? Benim hayatım boyunca hep hedeflerim vardı. Yani hayatımın hiç bir evresinde oturayım da laf olsun diye bir şey yapmadım. Müzikle uğraşmak zor ama isteyince oluyor işte. Bir de ben oğlak burcuyum. Yani çok azimliyim, acayip çalışırım. Hatta okulda da inek öğrencilerdendim. Ya da müzikle uğraşan doktorlar vardır ama albüm çıkarmazlar. Ben yaparım. Zaten oğlaklar normal otlaklar dururken ‘en lezzetli ot en tepedekidir’ diye en tepeye çıkar. Benim durumum da böyle. Doktorum, iyi bir yerde çalışıyorum, belli bir gelirim var, ailem var... Yani tam oturup rahat etme zamanı ama ben rahat etmektense, kendime yeni işler ıçkarıyorum. Bu albümü yaparken de bana tam bir albüm yapmak yerine ‘maxi single’ yapıp sadece birkaç şarkı koy dediler ama benim aklıma yatmadı. Sonra yazın hep ‘eller havaya’ şarkılar tutar. Senin albümünü yazın çıkarmayalım dediler, ben tuttum yazın ortasında çıkardım. Yani hep bir ‘çıkıntı’ tarafım var. Burcum gibi inatçı, ısrarcı, inandığı şeye kafayı koyup dönmeyen biriyim... Genel yapım böyle. İşte insanlar onkolojiyi seçmez, ben seçerim. Doktorlar müziği, sanatı sever ama bu kadar uğraşmaz, ben uğraştım. Millet full albüm çıkarmaz, ben çıkarırım. YEDİ SOLO ALBÜM Gazi Üniversitesi Müzik Bölümü mezunu olan ve Ankara Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde master yapan Hasan Yükselir, 1993 yılından bu yana çalışmalarını Almanya’da sürdürüyor. Sevda ateşten Bir Gömlek, Yer Altında Gül Deren Eller Gördüm, Yunus’tan Nazım’a, ve Yunus’ça Ezgiler gibi çalışmalara imza atan Yükselir’in “Bağlama Konçertosu” Almanya eski Cumhurbaşkanı Her şeyin büyük bir hızla tükeltildiği “küresel” dünyada, “pop kültür” birçok Herzog’un himayesinde Köln şeyin önüne geçmiş durumda. Avrupa’dan bakınca Anadolu müziğini ve genel Filarmoni Orkestrası eşliğinde anlamda Türk müziğini nasıl görüyorsunuz? seslendirildi. Türkiye’de ve dünyada popüler müziğin bulaşmadığı müzik türü kalmadı. Tam bir asalaktır pop müzik. Klasikten, cazdan, orjinden çalar. Yani hırsızdır. Geçici, Şerif Gören’in “Umut Sokağı” ve kolay, çabuk tüketilen tuvalet kağıdı gibi bir şeydir. Türkiye’de daha da rezil bir Tunç Başaran’ın “Uzun İnce Bir durumdadır. Eskiden şahane aşklardan bahsedilirdi bu tür şarkılarda. Şimdi Yol” filmlerinin müziklerinide yapan kadınların organlarından bahseder duruma geldi. “Kız hepsi senin mi?, KİRLİLİĞE RAĞMEN... Yükselir, 7 solo albüme de imza attı. Yakalarsam tık tık, bandıra bandıra ye beni…” ve daha bir sürü tuhaf şarkı sözleri Almanya başta olmak üzere Hazırlanan demolarda, türkülerin ile yabancı radyolara kulaklarını dayayarak yaptıkları müziklerinde cinselliği Avrupa’nın birçok ülkesinde konser özüne çok fazla dokunulmamış… Bu pornoya çevirdiler. Ama bu süreç bir projeyle başlatıldı… çalışmalarını da sürdüren Hasan arada “Türkçe bilim dili değildir” Nedir o proje? Yükselir ile, son projesi “Sazdan benzeri tartışmalar zaman zaman Bu, “5’i 1 yerde çetesi”nin NATO destekli “yeşil kuşak”lı 12 Eylül projesiydi. Caza” üzerine konuştuk. Türk müziği açısından da gündeme Önce şöyle güzelce meydanı; cezaevleri, idamlar ve sorgusuz infazlarla iyice “Sazdan Caza” fikri nasıl doğdu? geliyor. Sizce, Anadolu müziğinin yeri boşalttılar. Ondan sonra boş alanda koştur babam koştur. Bir zamanların anlı Bu, uzun zamandan beri aklımda neresidir, dünya müziği içinde? şanlı solcusu olan “medya önderleri” bu sürecin en iyi destekleyicisi oldular. Bu olan bir projeydi. Zaten bu düşüncenin Benim için en önemli kıstas, “güzel ve yüce” insanlar 12 Eylül’ün başarısı için transfer oldukları kanallarda, ön çalışmalarını solo konserlerimde yorumlanan eserin ait olduğu toplumun efendilerinin yüzlerini kara çıkarmadılar. Yeni bir kuşak jenerasyon yaratmak için yapıyordum. Enstrümanında müzik kimliğinden uzaklaşılmaması 12 Eylül öncesinde ne kadar güzel şey varsa yok edildi. Yetişen şimdiki virtüözitesi yüksek olan, iyi yetişmiş özelliğidir. Bu bir sınırlama değildir. jenerasyonu biliyorsunuz. Bunlar şimdi 28 yaşında. Tarikatçı, ümmetçi, kimisi müzisyen arkadaşlara konser Koruma duygusu da değildir. Nasıl ki radikal, kimisi bakan, milletvekili. Geniş çoğunluk ise, basının, televizyonların esnasında doğaçlama yapmaları için bizler veya başka gruplar, uluslar farklı manipülasyonları ve depolitizasyonları ile ne versen yiyorlar. Bunlar şimdi fırsatlar veriyordum. Bu uygulama müzikleri o farklılıklarıyla dinliyor ve iktidardalar. Bu güruha yazılı ve görsel medya büyük katkı sundu. Okullar, eğitim kurumları harç oldu. Medya da betonu koydu. “5’i 1 yerde çetesi”nnin ve türküyü veya yorumladığımız eseri kabul ediyorsa, ki evrensellik anlayışı [email protected] efendilerinin istekleri gerçekleşti. ötelemiyordu, güzel tatlar bırakıyordu. da budur. bu tür üsluplarda kimlik Bu proje, daha önce vardır. Ülke müziklerinde aşk, toplum gerçekleştirdiğiniz Nazım Şarkıları sorunları, hüznü, romantizmi başka bir ve Bağlama Konçertosu’nun bir güzellik ve özellik taşır. Saftır. Bu verdiği cesaretle Anadolu müziğini, uluslararası devamı mı? üsluplar, tüm kirliğe rağmen saflığını korurlar. kariyeri olan cazcılarla yorumladığımızda çıkacak 2020 yılında besteleri bana ait olan “Sevda Ateşten Anadolu müziğinin en önemli üsluplarından olan sonucun kötü olmayacağı düşüncesine vardım. Bir Gömlek Nazım Şarkıları” prömiyerinde, türkü ve türküler işte bu özellikleri taşır. 21. yüzyılın dehşet “Sazdan Caza” bu gerekçe ile ortaya çıktı. caz düşüncesinin uygulamasını yapmıştım. Bu verici internet ağında bile bozamadılar türküleri. Proje kapsamında yer alan 3 türkü önce internet konserin canlı kaydı aynı yıl Türkiye’de albüm olarak Siyasal iktidarlar dahi çok zorlamalarına, yurttan ortamında ulaştı müzikseverlere değil mi? çıktı. Nazım şarkıları, değişik uluslardan usta sesler gibi memur korolarına rağmen bozamadılar. Bin Evet. Piyanoda Laryy Porter, soprano saksafonda cazcıların buluşmasıyla gerçekleştirildi. Anadolu yıllardır toplumun gönüllerinden bugüne kadar Meike Goossman ile birlikte üç demo eser hazırladık. müziğinde sıkça kullanılan makamlarla örülmüş bir değişerek gelişen üsluptur Anadolu müziği. Her türlü Bunlar; Nazım Hikmet’in “Hasret” adlı şiirine çalışmaydı. Çok da beğenildi. Bu beğenilmenin zorluklara karşı yaşayan bir üsluptur. Avrupa’da birbirinden başarılı çalışmalara imza atan Hasan Yükselir’in konser programında türkülerin anavatanı Türkiye yok. Çünkü maddi destek bulamıyor. Pop müzik bir asalak GÖSTERİŞLİ OLMAYI SEVİYORUM Gitarda da daha az tercih edilen bas gitarı çalıyorsunuz... Evet ama bu kararı çıkıntılık olsun diye vermemiştim. Grupta bas gitarist yoktu ve bulunamıyordu. Ben de yapacak bir şey yok deyip, bas gitar çalmayı öğrendim. Ama şunu da farkettim, bas gitariste hiçbir kız bakmıyormuş. Hava atmak istiyorsanız bas gitar en kötü tercihmiş... Ben de gösterişli olmayı seven bir adamım, o yüzden bas gitar bana uymadı aslında. Ben de sahnede son beş yıldır daha çok şarkıcı olarak yer alıyorum. Şarkıcılar sahnenin hep en önünde ne de olsa... Bir de albümde Türkiye’nin en iyi müzisyenleri çaldı. İsmail Soyberk, Erdem Sökmen, Levent Altındağ gibi... Onların arasında benim enstrüman çalmam garip olurdu açıkcası. Şarkı söylerken bas gitar çalmak da çok zor zaten. Beste de yapıyorsunuz değil mi? Müzikle ilgilendiğim ilk yıllarda yapıyordum ama sonra para kazanmaya başlayıp, muayenehane açıp, çocuk yapınca bestecilik yanım törpülendi tabii. Maalesef durgun bir hayat beraberinde büyük bir yaratıcılık getirmiyor. Ne zaman tekrar müziğe dönüp de gece ile gündüzüm birbirine karışmaya başlayınca tekrar beste yapmaya başladım. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle