19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Hellboy II: Altın Ordu (Hellboy II: The Golden Army) Guillermo del Toro’nun yönettiği ve Ron Perlman, Doug Jones, Selma Blair ile John Hurt’un oynadığı film için ikinci Hellboy senaristi Mike Mignola, Şubat 2007’de yaptığı açıklamada Guillermo del Toro ile birlikte geliştirdiği öykünün folklor ve peri masalı unsurları üzerinde odaklandığını belirterek “Bu filmde dünyamızı felakete sürükleyen Naziler, makineler ve çılgın bilim adamları yerine kendi dünyamızdan çıkarıp bir köşeye attığımız eski tanrılar ve karakterler var” demişti. Hellboy bundan önceki macerasında insanoğlunu, dünyayı imha etmeye çalışan çılgın keşişin elinden kurtarmıştı. Bu yeni macerasında ise, karanlıklar içerisinde yaşayan yaratıkları harekete geçirerek bir zamanlar kendilerinin olan toprakları ele geçirmeye yönlendiren acımasız bir prensle yüzyüze gelecek. Hellboy’u özel hayatında da zor dönemeçlerden geçerken izleyeceğiz. Liz ile neredeyse bir yıldır beraber olan Hellboy için balayı bitmiş, zor günler başlamıştır. ? Avanak Kuzenler Oğuzhan Tercan’ın yönettiği filmde Yağmur Atacan, Alp Kırşan, Paşhan Yılmazel ile Fatma Toptaş rol alıyor. Kendisini dünün Tarık Akan’ı bugünün Kenan İmirzalıoğlu’su sanan Tankut. Kendisini insanların kaderlerini değiştirecek mucit sanan Serkan. Kendisini kadınların peşinde koştuğu Valantino sanan Neco. En belirgin ortak özellikleri avanaklıkta yarışmaları. Üç avanağın kurtarıcısı güzel ve asi Melike. Gün gelir ve bu üç kuzen bir araya gelip ortak iş çevirmeye kalkar. ‘Adaletin bu mu dünya…’ Orijinal Cinayet(ler) / Righteous Kill, ustalar ustası iki dev aktör Al Pacino ve Robert De Niro’nun çekip çevirdiği dostluğa dair bir güzelleme… Bu film, kanun namına hareket eden iki tecrübeli dedektifin, lanetlenme pahasına haksızlığa ALPER meyilli adalet terazisine TURGUT başkaldırmalarını anlatıyor. Sonra masumlar, mağdurlar, alperturgut.blogcu.com kurbanlar ve sokakların adaleti adına bir seri katil ortaya çıkıyor. Adrese teslim kurşunlarla inanç yıkılıyor, doğru ve gerçeğin safında durmak ise inadına zorlaşıyor. Orijinal Cinayet(ler)’i, “Kızarmış Yeşil Domatesler” ile harika bir çıkış yakalayan ancak “88 Dakika”, “Kızıl Köşe”, “Savaş” ve “Çok Yakın ve Çok Özel” adlı diğer filmleriyle vasatı aşamayan Jon Avnet çekti. Filmin hikayesini, alengirli bir banka soygununu anlatan “İçerideki Adam”ın senaryosuyla adını duyuran Russell Gewirtz kaleme aldı. Orijinal Cinayet(ler)’in görüntü yönetmeni Denis Lenoir… Kurgu Paul Hirsch’e, özgün müzik ise Ed Shearmur’a ait… Pacino ve De Niro’nun başrollerini sırtladığı filmde, gözünüzü onlardan ayıramadığınız için “50 Cent” diye de bilinen Rap müziği yıldızı Curtis Jackson, güzeller güzeli Carla Gugino, Donnie Wahlberg, Trilby Glover, Brian Dennehy ve John Leguizamo’nun varlıkları “maksat yeşillik olsun”dan öteye gidemiyor. psikopat katil Max Cady, efsanevi mafya lideri Al Capone, bildiğin şeytan namı diğer Louis Cyphre… BU FİLM KAÇMAZ Peki, Baba 2’nin çekimlerinde karşılaşmayan, Büyük Hesaplaşma’da küs oldukları gerekçesiyle planları ayrı ayrı çekilen bu iki usta aktör adamakıllı ilk kez nasıl bir araya geldiler? İsterseniz kısaca değinelim. Yönetmen John Avnet, hep çalışmak istediği Robert De Niro’ya filmin senaryosunu okutur ve onun onayını alır. Sonra De Niro’ya “Hayalindeki oyuncu kim? Kiminle birlikte oynamak istersin” diye sorar, De Niro’nun yanıtı şaşırtıcıdır; “Tabii ki Al Pacino…” Robert De Niro’nun kendisiyle çalışmak istediğini duyan Al Pacino da mutludur: “Senaryoyu bile okumadan filmin çekimlerine gitmek istedim. Çünkü biliyordum, bu herkes için çok keyifli olacaktı.” Tonla klişe var, senaryo doyurucu değil ve kurgu bozuk da diyebilirsiniz, ancak döktüren bu iki kurt aktör hatırına sinemaseverler bu filmi kaçırmasın. Orijinal Cinayet(ler) dün gösterime girdi. New York Polis Departmanı’nın en kıdemli dedektifleri Turk (De Niro) ve Rooster ( Pacino), meslekte geçen 30 yıl boyunca adalet sisteminin bozukluğuna ve tekmil haksızlığa şahit olmuşlardır. Turk, attığını vuran, dövüş ustası ve komple bir sporcudur. Rooster ise aşırı zeki, satranç dehası ve son derece soğukkanlı bir adamdır. Onların, emeklilikten önce çözmeleri gereken ilginç, özgün ve kafa karıştırıcı bir seri cinayet davası vardır. İşlenen 14 cinayetin kurbanları aslında azılı suçlulardır ve bir kişi, adaletin yapamadığını üstlenerek toplum adına toplu temizlik yapmaktadır. Katil, avcıyken ava, cellatken kurbana dönüşen ölü bedenlerin yanına dört satırlık şiirler ve infazda kullandığı tabancaları bırakmaktadır. Masumlar, mağdurlar ve onların yakınları ise, kahraman ve kurtarıcı belledikleri katile minnettardır. Hukuka saygıları çoktan tükenen, mesleklerine olan inançları azalıp güvenleri zedelenen iyi yürekli iki dost, başlarında bulunan polis yüzbaşısı Hingis’in (Dennehy) acil çözüm istemesi üzerine nazlana nazlana harekete geçerler. Olay yeri inceleme ekibinden polis memuresi Karen Corelli (Guigno), Turk’un kendisine şiddet uygulamasını arzulayan uzatmalı sevgilisidir. Corelli’nin titizlikle incelediği kanıtlar, seri katilin polis departmanında görev yaptığını ortaya koymaktadır. Namı yürümüş deneyimli Turk ve Rooster’in gölgesinde kalan dedektifler Perez (Leguizamo) ve Riley (Wahlberg) ise rüştlerini ispatlamak gayretiyle çözüm adına insanüstü bir gayrete girişirler. Çok geçmeden erkekler tuvaletinde kokain kullanırken polise enselenen seksi avukat Jessica (Glover) ve New York’a uyuşturucu zerk eden çete lideri “Örümcek” (50 Cent) de öyküye katılır. Şüpheler giderek haksızlığa isyan eden ve suçlulara karşı acımasız davranan Turk’un üzerinde toplanmaktadır. Ama gerçek sanıldığı kadar basit değildir, sır perdesi aralanmadan karar vermek tuzağı görmezden gelmek demektir. Çocukları kurtarmak dünyayı kurtarmaktır Çok yakın bir gelecekte dünya öyle bir yere dönüşmüştür ki insanların en küçük davrnanışı bile uydularca gözlemlenmekte, taranmakta, kayıtlara geçirilmektedir. Gezegenin büyük bir parçası savaş alanı durumuna ASLI getirilmiştir. Geriye kalan SELÇUK bölümlerdeyse kötü, yıpranmış büyük kentlerle, nükleer erimelerden geride kalan radyoaktif yüklü ıssız alanlar yer almaktadır. Dünya artık salt acımasız savaşçıların yaşamda kalabileceği bir gezegen olmuştur. 21. yüzyılın başından beri dünyayı yerle bir eden savaşlardan sağ olarak kurtulan Hugo Cornelius Toorop (Vin Diesel) bu paralı askerlerden biridir. Toorop’ un yaşamda kalma felsefesi çok yalındır: Bu felsefe öldür ya da öl ya da yaşamak için öldür olarak açıklanabilir. Doğu Avrupa’yı denetleyen mafyanın şefi Grosky (Gérard Depardieu) paralı asker Toorop’a çok tehlikeli bir görev verir: Kazakistan’daki bir manastırdan alacağı Aurora (Mélanie Thierry) adlı gizemli kadını New York’a götürerek kıyameti bekleyen, Aurora’nın yeni Mesih olduğu inanışındaki bir tarikata teslim etmek. Bu son görevi üstlenen Toorop, Aurora ve onu koruyan rahibe Rebecca’yla (Michelle Yeoh) birlikte uzun bir yolculuğa çıkar. Dış dünyayla hiç ilişkisi olmayan, halka açık alanlarda hiç bulunmayan Aurora birdenbire kalabalığın içine karışınca sanrılar görmeye başlar, o adeta dünya dışı biri gibidir. Her aşamada inanılmaz engellerle karşılaşan Toorop bugüne dek hiç yaşamadığı deneylerden geçer, sonunda insanoğlunun geleceğinin tek koruyucusunun kendisi olduğunu ayrımsar. Yaşamında ilk kez zorlu bir seçim yapacaktır: Ya bu çok önemli farklılığı yaratacak ya da sırtını dönüp kendini kurtaracaktır. KURT AKTÖRLER “Baba” serisi, “Köpeklerin Günü”, “Serpico”, “Sicilyalı” (Fidel’in Küba’sından kaçan adamın öyküsünün Türkçeye Sicilyalı olarak çevrilmesi gayet trajikomik bir hadisedir), “Carlito’nun Yolu”, “Kadın Kokusu”… Silahlara veda edip, iyi adam düşüne kucak açan yer altı gediklisi Carlito “Charlie” Brigante, kuzuyken kurda dönüşen mafya babası Don Michael Corleone, kötü aynasızlara savaş ilan eden gözü pek polis memuru Frank Serpico, mükemmel bir yükseliş ve dibe vuruş tasviri çizen azılı gangster Tony Montana, “kibir en sevdiğim günahtır” derkenki haliyle insanın kanını donduran şeytan John Milton… Büyük ve unutulmaz filmler, onun varlığıyla ölümsüzleşen karakterler… İşte, 67 yaşındaki Al Pacino’nun 40 yıllık sinema macerasından kısa bir kesit. Gelelim diğer dev aktör Robert De Niro’ya… Koca külliyatının içinden seçtiğimiz “Bir Zamanlar Amerika”, “Taksi Şoförü”, “Sıkı Dostlar”, “Korku Burnu” ve “Kızgın Boğa” bile bugün 64 yaşında olan De Niro’yu tarif edebilmek için kafidir. Ve sıra Robert De Niro’nun sinema tarihine armağan ettiği içselleştirme incilerinde; ihtiyar halini aktörlerin tanrısı Marlon Brando’nun, gençliğini ise De Niro’nun canlandırdığı babaların babası Vito Corleone, “Bana mı dedin?” monologuyla aynaya posta koyan efsanevi Travis Bickle (elleri gocuğunun cebinde kayıtsız ve aslında yapayalnızdır), pek meşhur boksör Jake La Motta, budala ve arıza tip Louis Gara, bir aileye dadanan GELECEĞİ BETİMLEYEN FİLM Maurice Georges Dantec’in geleceği öngören Babylon Babies romanından çektiği son filmi Babylon A.D.’de (Babil M.S./2008) yönetmenoyuncu Mathieu Kassovitz, sinemaya uyarlanması olanaksız olduğu için özellikle bu öyküyü seçmiş. La Haine (Protesto/1995), Les Rivières pourpres (Kızıl Nehirler/2000), Gothika (2003) gibi özgün çalışmaların yaratıcı yönetmeni Kassovitz, Babil M.S.’yı ilginç bir meydan okuma olarak tanımlıyor: “Her kitabı herkes değişik şekilde algılar. Aynı sözcükleri okuruz ama beyinlerimiz başka kayıtlar yapabilir. İşin en zor bölümüyse 600 sayfalık romanı 90 dakikaya sığdırabilmekti. Film, kitaptan bir esinleme oldu.” Babil M.S. için Kassovitz 1970’lerin Fransız çizgi roman dergisi Métal Hurlant ve Blade Runner (Bıçak Sırtı/1982) filmini referans almış: “Blade Runner bir bilimkurguaksiyon olarak değerlendirildi, aslında film Tanrı’dan, bu dünyadaki varlığımızdan, yaradılıştan sözeder. E.T.’de(1982) ırkçılık üstüne bir filmdir” diyen yönetmen aksiyon türünde bir erkek filmi aynı zamanda toplumun geleceğini betimleyen bir film yapmak istediğini, din konusunu çok vurgulamadığını belirtiyor. Yapımcı Alain Goldman’sa Babil M.S.’de onu büyüleyen inanç öğesini birçok insanın inanmaya gereksinimi olduğunu, bazılarının dini ruhlarını onarmak için, kimilerinin de inancı para kazanmak için kullandıklarını açıklıyor. KÖTÜ ADAM DEPARDIEU Babil M.S.’yi AmerikanAvrupa ortak yapımı olarak gerçekleştiren sinemacı başrol için Amerikalı yıldız Vin Diesel’i (Hızlı ve Öfkeli, Riddick Günlükleri) seçmiş. Find Me Guilty (Beni Suçlu Bulun), Boiler Room (Kazan Dairesi) gibi yaratıcı filmlerde rol almak isteyen Diesel’in oynadığı Toorop karakteri başta içe dönük, kapalı sonra gittikçe çözülüyor. Evrenin tüm bilgilerine sahip fakat beynini kemiren bu bilgilerin kaynağını bilmeyen, saflığı simgeleyen Aurora’da model Mélanie Thierry var. Aurora’nın apak saflığının yanına Asyalı, dövüşken güzellik Michelle Yeoh’u katan Kassovitz filmin kötü adamında Fransız sinemasının ikonu Gérard Depardieu’yü oynatıyor. Filmin kötü kadını ise Charlotte Rampling (Gece Bekçisi). Dr. Arthur Darquandier’de önceleri Fransız sinemasının kibar çapkını olan, The Matrix Reloaded ve Dante 01’den sonra imaj değiştiren Lambert Wilson yer alıyor. Alfonso Cuaron’un Children of Men’ini (Son Umut/2006) anımsatan fütüristik geriliminde Mathieu Kassovitz, soğuk, donuk bir görsel biçemleştirmeyle etkileyici, düşündürücü bir mistikfantastik uyarıda bulunuyor. Günah kenti Babil’e bir gönderme yapan, metafizik amaçlı bu yolculuk süresince inanç, bağnazlık, klonlama, genetik güdümleme, çocuk yetiştirme, sığınmacılık, küresel ısınma, yapay zeka gibi insanoğlunun geleceğini etkileyen konuların altını çizen fütüristik aksiyongerilim Babylon A.D. (Babil M.S.) dün gösterime girdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle