Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 27 EYLÜL 2008 CUMARTESİ Picasso ve Kahlo’ya kızgın yazar Meksikalı ressam Diego Rivera’nın kızı Guadalupe Rivera geçen hafta İstanbul’daydı “Diyorlar ki, devrimin sanata ihtiyacı yoktur ancak sanatın devrime ihtiyacı vardır. Bu tam olarak doğru değil. Evet devrimin devrimci bir sanata ihtiyacı var. Sanat bir devrimci için bir romantikle aynı şey değildir. Sarhoş olmak için bir içki değildir. Sinir sistemine güç veren bir besindir sanat, mücadele için güç verir, bir buğday gibi.” Bu sözler SİNEM Meksikalı kübist ve duvar ressamı Diego ’ya ait. Herkesçe bilinen sanatının DÖNMEZ Rivera dışında sosyalistliğiyle de eserlerine önemli tatlar katan Rivera’nın fırtınalı bir aşk hayatı da vardı. Bu aşk hayatına ait evliliklerin ikincisinden doğan kızı Guadalupe Rivera, geçen hafta İstanbul’daydı. Şu an Ortadoğu medeniyetleri ve tarihi üzerine bir kitap yazan Rivera, “Yazdığım kitapta tamamlayıcı olması açısından Türkiye’deki Anadolu medeniyetlerinin çalışmama katkı sağlayacağını düşünüyorum. Oralara da gitmek isterdim ama mümkün değil. Yine de dün Arkeoloji Müzesi’nde Anadolu Medeniyetleri ve Mezopotamya’ya ait gördüklerimden çok etkilendim” diyor. karşı olarak yerli sınıflara yukarılarda taşıma onuru vermek istedi” diyor. Diego Rivera, sanat yaşamı boyunca New york, San Fransisco ve Detroit gibi şehirlerin duvarlarında izler bıraktı. Bu duvar resimlerinde her zaman baş kahramanları yine ‘alt sınıflar’. İşçiler, köylüler, çalışanlar sınıfı. Resimlerindeki yüzleri her zaman alt sınıflardan seçiyor, politik görüşünü bu şekilde ortaya koyuyordu. Politik görüşü ve Rivera deyince akla tabii ki 1933 yılında Rockefeller Binası için yapması istenen duvar resmi geliyor. Bu olayı kızına sorduğumuzda, ‘4 yol ağzındaki adam’ olarak çevirebileceğimiz resim için, “Çok muhteşem bir duvar resmiydi. Kapitalizmle sosyalizmin yollarının çatışmasını anlatan çok önemli bir resimdi” dedi. Rivera Rockefeller için yaptığı duvar resminde Lenin’in yüzünü kullanmış ve ancak Nelson Rockefeller Lenin’in yüzünü çıkarmasını isteyince Diego Rivera şiddetle reddetmiş ve bunun kültürel vandalizm olduğunu ve kendisinin ressam özgürlüğünü aldıklarını söylemişti. Merhaba Her bayram sonrası gazetelerde şu başlığa rastlarsınız: ‘Bayramın acı bilançosu’. Yollar kan gölüdür, yurdun dört bir yanında ateş düşer yüreklere… Yine onlarca kişi yaşamını yitirmiş, yüzlerce kişi de yaralanmıştır. İnternette küçük çaplı bir araştırma yapın bakalım karşınıza nasıl rakamlar çıkacak. İşte size birkaç örnek; 2005 yılı Şeker Bayramı: 80 ölü, 386 yaralı. (2005 yılında Emniyetin yaptığı açıklamaya göre son 15 yıl içinde Şeker Bayramlarında meydana gelen 2 bin 287 trafik kazasında 2 bin 129 kişi öldü, 4 bin 513 kişi yaralandı.) 2005 Kurban Bayramı: Ölü sayısı 55, 150’den fazla yaralı. 2006 Şeker Bayramı: 97 ölü, 212 kişi yaralı. 2007 Şeker Bayramı: 73 ölü, 300’den fazla yaralı. 2007 Kurban Bayramı: 46 ölü, 332 yaralı. Son on yılda Kurban Bayramlarında meydana gelen trafik kazalarında bin 298 kişi öldü, 2 bin 462 kişi yaralandı. Tablo gerçekten ‘acı’ değil mi? Maalesef ve çok üzgünüm, bu 9 günlük bayram tatili sonrası da benzer başlıklarla karşılaşacağız. Rakamlar aşağı yukarı aynı olacak. Rakam dediğimize bakmayın, insan bu. Yaşlı, genç, çocuk, bebek, kadın, erkek... Onlarca yaşam bir anda yok olacak. Üstelik bayram gibi özel ve güzel geçmesi gereken günlerde... Bayram neşesi, yas törenine dönüşmesin. Uyarılar şimdiden başladı. Biz de bu hafta sayfalarımızda yer verdik, hiç değilse ‘tatil öncesi aracınızın bakımını yaptırın’ diye. Bu bayramı bilanço olmadan geçirebilir miyiz? Biraz dikkat yeterli olmaz mı? ??? Söz şekerden açılmışken bir zamanlar televizyonda ‘Sabah Şekeri’ olarak karşımıza çıkan şov ve eğlence dünyasının vazgeçilmez isimlerinden Şebnem Dönmez de bu haftaki konuklarımızdan. Bugüne dek daha çok magazin basınından takip ettiğimiz Şebnem Dönmez ile Alper Turgut konuştu. Magazinden yakınan ve ‘artık orada yokum’ diyen farklı bir Şebnem Dönmez ile tanışacaksınız. İyi hafta sonları... KÜBİST DEĞİL DEVRİMCİ Diego Rivera’nın pek de göz önünde olmayan kübist bir tarafı var. Hatta dönemin en önemli kübistlerinden biri. Ancak duvar resimleriyle çok daha ünlü. Kızına Meksika’nın Michelengelo’su olarak anılan babasının kübist tarafının gölgede kalmasının nedeninin ideolojisine bağlı olup olmadığını sorduğumuzda kübist tarafının engellenmesinin nedeninin özellikle Pablo Picasso olduğunu söyledi. Picasso ve Braque gibi kübistlerin tarz olarak ortaya koyduğu kübizmin oldukça klasik, sade, abartıya kaçmayan, belli geometrik kuralları olan, bazı renklerin kullanıldığı bir kübizm olduğunu dolayısıyla bu kurallara uymayan Diego Rivera’nın kübizmi Picasso tarafından “Sen kübist değil devrimcisin” cümlesiyle kabul edilmemiş. Guadalupe Rivera, “Çünkü babam o dönemde sosyal konuları işlemiş resimlerinde. Meksika renkleri ve figürlerini kullanıyordu, farklı bir tarzı vardı ve bu onların hoşuna gitmedi. ‘Sen kendini kübist olarak ifade edemezsin, bu devrimci kişiliğinle bizleri yanına alamazsın’ dediler. Ancak buna rağmen Picasso babamın resminden bir kopya yaptı ve kendisine maletti. Bu konudan sonra aralarında tartışma oldu. Aslında döneminin en büyük kübistlerinden biridir” dedi. Diego Rivera’nın kızını bulmuşken Frida Kahlo’yu sormamak imkansızdı. Guadalupe Rivera, bugüne dek Frida Kahlo için pek de sevimli yorumlar yapmamış. Kahlo’nun topu topu 20 resmi olduğunu ve hepsinin birbirine benzediğini zaten çoğunu da babasının bitirdiğini, Kahlo’nun duvar ressamı olmak istediğini ancak bunun için yeterince yetenekli olmadığı gibi ifadeleri var. Tüm bunlarla birlikte her ne kadar Diego Rivera çapkın bilinse de Frida’nın da çok masum olmadığını ima ediyor. Bu söylediklerini sorduğumuzda, “Babam için çok sevgilisi olduğu söylenir ama Frida’nın da çok sevgilieri oldu babamla birlikteyken. Babamın çok yakın arkadaşı Troçki’yle de bir ilişkisi vardı, bu babamı tabii ki çok rahatsız ediyordu” diyor. Guadalupe Rivera, Frida Kahlo’nun popüler kültürün bir parçası olduğunu ve bu yüzyılın bir çöküş yüzyılı olduğundan Frida Kahlo’nun da bu yüzyılda yaşlayan insanların ikonu olduğunu ifade ediyor. Fotoğraf: VEDA T ARIK YERLİ HALKLARIN ÖNEMİ Bugüne dek babası Diego Rivera üzerine dört, hukuk ve ekonomi üzerine de altı kitap yazmış. Babası gibi Meksika tarihi ve Meksika’ya özel bir ilgisi olup olmadığını sorduğumuzda, devrim ve 19. yüzyıla ait Meksika tarihiyle ilgili de yazdığını söylüyor. Diego Rivera’nın pek çok eserinde görünen Aztek ve İnka medeniyetleri figürlerinin nedenini o dönemde yapılan arkeoloji kazı çalışmalarının bitmesiyle henüz ortaya çıkmış olan prehistorik dönemdeki Aztek, İnka medeniyetlerini babasının halkla daha çok bütünleşmestirmesinin resimlerine farklı bir zenginlik kattığını söylüyor Rivera. Tabii bununla birlikte tüm bu resimlerde kendini gösteren yerli halkların Diego Rivera açısından önemi büyük. Guadalupe Rivera, “Babamın Meksika tarihindeki yerlileri, İnkaları, Mayaları, Aztekleri tanıtmasının amacı; onlara bu kadar önemli zengin bir geçmiş, tarih bırakan bu halk topluluklarına hiç önem verilmemesi ve hep yerli sıfatında alt sınıfta olmaları. Onların yerli sınıfların hep alt sınıflarda olmasının ezikliğini resimlerinde yukarılara taşımak istedi. Aynı zamanda marksist ideolojisiyle bu alt sınıf halk topluluğunu en büyük, en baş kişiliklere koymasının amacı da alt sınıf topluluklarını yukarılara çekmekti. Her zaman için üst sınıfların kendi ideolojisi ve yaşamlarıyla her şeyin meyvesini alır gibi yaşamalarına Grip aşısı, ya tutarsa... AHMET R. KÜÇÜKUSTA Yeni grip aşıları geçen günlerde piyasaya verildi. Tabii bununla eş zamanlı olarak da bu kış grip vakalarının daha da artacağını mutlaka aşı olunması gerektiğini bildiren türden klâsik “korkutma haberler” de sökün etmeye başladı. Arada bir içlerinde “Sağlıklı insan için grip aşısı lüks” gibi muhalif olanlar çıksa da, bunların çoğu aşı satışını artırmak için yaptırılan “Şimdi grip aşısının tam zamanı” veya “Aman grip aşısını ihmal etmeyin” türünden ısmarlama haberler. Tabii, insanların kafası hayli karışık. Biliyorsunuz grip aşıları diğer aşılardan farklı; meselâ kızamıkta veya diğer virüs aşılarında olduğu gibi bir kere yapılan aşı ile ömür boyu koruma sağlamak mümkün olmuyor. Bunun için de grip aşılarının her sene yeniden hazırlanması gerekiyor. Çünkü, grip virüsleri sabit virüsler değil; yüzeylerindeki proteinlerde sürekli olarak küçük veya büyük değişiklikler oluyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün dünyanın çeşitli ülkelerinde 100’den fazla laboratuarında hangi virüslerin salgın yaptığı sürekli olarak izleniyor ve bunlar içinden en çok hastalık yapan iki A ve bir B tipi virüsü belirlenerek üretici firmalara bildiriyor. Bu seneki grip aşısında da geçmiş senelerde olduğu gibi biri H1N1 diğeri H3N2 alt tipinden olmak üzere iki adet A ve bir adet de B tipi grip virüsüne ait antijenler var, ama bu aşı öncekilerden çok farklı. Bugüne kadar yeni grip aşılarında bir öncekinde yer alan üç virüsten biri veya bazen de ikisi değiştirilirken bu sene üç virüs de değiştirildi. Bu çok önemli; çünkü geçen seneki grip aşılarında bulunan virüslerle hastalık yapan virüsler tamamen farklı olduğu için aşılar etkisiz kaldı. Grip aşısı zaten yüzde yüz koruyucu bir aşı da değil. En ideal şartlarda bile sağladığı koruma yüzde 7080 kadar. Aşının etkili olabilmesi için aşıda bulunan virüslerle salgın yapan virüslerin aynı veya çok benzer olmaları gerekiyor. Geçen sene olduğu gibi uyum azsa aşının koruyuculuğu da azalıyor veya hiç de olmayabiliyor. Bir diğer mühim nokta da koruyuculuğun gençlerde daha fazla olması. Grip aşısının etkinliğinin “abartıldığını” gösteren çalışmaların sayısı da her geçen gün artıyor. Amerika’da son 20 yılda grip aşısı olan yaşlıların oranı yüzde 15’den yüzde 65’e çıkmasına rağmen yaşlıların hastaneye yatış ve ölüm oranlarında buna uygun bir azalma olmadığı biliniyor. Geçen hafta yayınlanan ve Kanada’da 700 kişi üzerinde yapılan araştırma da grip aşılarının yaşlılarda gribe bağlı ölümleri azaltmadığını ortaya koydu. Oysa daha önceki çalışmaların sonuçlarına bakarak grip aşısı olan yaşlılarda hastaneye yatışların yüzde 30 ve ölümlerin yüzde 50 oranında azaldığı sanılırdı. KİMLER OLMALI? Grip aşılarının etkinliği Nasrettin Hoca’nın göle maya çalmasından farklı değil. Önümüzdeki kış aylarında beklenen grip salgınına yol açacak virüsle aşıdaki virüsler uyumlu olursa “İyi ki aşı olmuşum” diye sevinebilirisiniz. Ama bu işin garantisi yok, aşı hiçbir işe yaramayabilir de. Oxford Üniversitesi gribe karşı ömür boyu koruma sağlayacak bir aşı üzerinde çalışıyor. Ama, durun hemen heveslenmeyin, aşının yaygın olarak kullanılabilmesi için en az beş yıllık bir süreye ihtiyaç var. Bana sorarsanız; yüzde yüz ve ömür boyu etkili bir grip aşısı çıkana kadar herkesin değil, ama kronik akciğer, kalp ve böbrek hastalarının, yani grip salgınlarında ölüm ihtimali en yüksek olan kişilerin aşı olmaları uygundur derim. Prospektüsünde yazmıyor, ama aşı yaptırırken “Ya tutarsa” diye iyi dilekte bulunmanızı hararetle tesviye ederim. hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri