13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? İşte Özgür Dünya (It’s a Free World) Yönetmenliğini Ken Loach’un yaptığı filmin başrollerini Kierston Wareing, Juliet Ellis, Leslaw Zurek ile Joe Siffleet paylaşıyor. Ken Loach, Özgürlük Rüzgarı’nın hemen ardından çektiği bu son dramıyla günümüz Londrasına dönüyor ve kamerasını yeniden toplumsal konulara çeviriyor. İşte Özgür Dünya, yasadışı göçmen işçiler meselesini kurbanların değil, suçluların gözünden ele alıyor. İş yerinde gördüğü kötü muameleden bıkmış olan ve oğlunun geleceği için endişe eden Essexli genç kadın Angie, kendi işini kurmaya karar verir: Londra’da bir barın arka tarafında kurduğu ofiste göçmen işçilere iş bulacaktır. Angie başarı ve servet basamaklarını tırmanırken, dünyayı döndüren para illetiyle ne kadar ileri gidebildiğine tanık oluruz. ? Aslan Kral’ın Oğlu Leo (La Storia di Leo) Mario Cambi’nin yönettiği Aslan Kral’ın Oğlu Leo animasyon filminin seslendirmesini Harun Can, Cansu Akbel, Murat Serezli ile Feridun Düzağaç yapıyor. Leo vejeteryan bir aslandır. Arkadaşları tarafından sadece bu farklı özelliği yüzünden dışlanmıştır. Ancak, birgün olaylar, fil sürüsünün güzeller güzeli kraliçesi Avoria ile yollarını birleştirir. Fante Ele adında esrarengiz bir şekilde öldürülen filin güzel dul karısı Avoria, farklı kuyrukları olan iki yavru doğurur. Avoria, sadece fil sürüsünün kralı olmak için Avoria ile evlenmek isteyen ihtişamlı ve otoriter beyaz fil Zanco tarafından yargılanacaktır. Leo güzeller güzeli Avoria’yı kurtarmak için harekete geçer. Unutulmaz korku filmleri Universal Stüdyosu’nun dünyaca ünlü klasik korku filmleri Dracula, Frankenstein, The Mummy, Frankenstein Meets the Wolf Man, House of Frankenstein’ın Dvd ve Vcd formatlarını Türkiye’de Kanal D Home Video korkuseverlerin beğenisine sundu. Bram Stoker’ın ölümsüz klasiği Dracula’dan (1897) ASLI çok John L. Balderston ve Hamilton Deane’in sahne SELÇUK prodüksiyonundan uyarlanan Dracula (Tod Browning/1931) 20. yüzyılın en ünlü kişiliğidir. Kazıklı Voyvoda ve Dracula efsanesinin bileşiminden oluşan 500 yaşındaki vampir, büyük, küçük neredeyse herkesin tanıdığı bir karakterdir. Yazından sinemaya, sinemadan tiyatroya uyarlanan Dracula, dünya dışı işgalci bir yaratıktır. Çevresindeki herkesi çekim alanına sokan, kurbanlarının kanını emerek yaşamını sürdüren bu mistik, cinsel çekiciliği yüksek Kont Dracula’yı Macar oyuncu Bela Lugosi’nin oynadığı versiyon en ünlüsüdür. Sessiz dönemden gelen, sesli filme adımlarını uydurmaya çalışan Browning’le, Fritz Lang’la Metropolis’te, F. W. Murnau’yla da Der Golem’de çalışan kameraman Karl Freund’un denetiminde çekilen Dracula’da Alman dışavurumculuk etkisi açıkça duyumsanır. SAPLANTI VE ÇILGINLIK Lugosi, yönetmenin son seçimi olmasına karşın Macar aksanlı kesik İngilizcesi, yepyeni beden diliyle filmden sonra yıldızlaşır, korku filmlerinin aranan oyuncusu olur. 1998’de Philip Glass, Dracula için müzik besteler. Bu klasik için 19. yüzyıl dünyasının etkisini yansıtmayı amaçlayan Glass, korku filmlerinin bilinen kalıplarından uzak durup yaylı çalgıları yeğleyerek Kronos Quartet’le birlikte Dracula’nın duygusal katmanlarına daha da derinlik katar. Filmin Özel Bölümler’inde romanın öyküsü, oyuncuların tanıtımı, filmin görsel biçemi, optik efektler, Bela Lugosi’nin portresi, çekim anıları, filmle ilgili açıklamalar, yapım fotoğrafları, fragman, bu sessiz klasiği Philip Glass’ın etkili müziğiyle izleme seçeneği yer alıyor. Dracula ile büyük başarı kazanan Universal, Mary Shelley’in trajik klasiği Frankenstein’ı (1818) beyazperdeye aktarmaya (James Whale/1931) karar verir. Böylelikle 1930’ların korku filmleriyle Universal’in altın dönemi başlar. Peggy Webling’in oyunundan (1920), Shelley’in romanından yola çıkan dramda Dr. Henry Frankenstein’ın (Colin Clive) saplantısı ve çılgınlığının onun yaşamını nasıl bir anda kökten değiştirdiğini izleriz. Kadavralarla bir varlığı kendi istemi dışında yaratan, Tanrı olmanın nasıl bir duygu olduğunu anlamak isteyen Dr. Frankenstein’ın öyküsü aslında yeni değildir. Goethe’nin Faust’unda da (1879) Tanrı’ya öykünen insan vardır. Frankenstein’ın masum Canavar’ı (Boris Karloff) aslında bir kurbandır, izleyicide acıma duygusu uyandırır. Dracula gibi dışavurumcu Alman sinemasından etkilenen filmin Özel Bölümler’inde yapım öyküsü, Jack Pierce’ın olağanüstü makyajı, fütüristik set tasarımları, oyuncuların tanıtımı, çekim anıları, filmle ilgili açıklamalar, Boris Karloff’un portresi, Frankenstein arşivleri, Nosferatu’nun komik versiyonu, devam filmlerinden parçalar var. Halk için yeni, alışılmadık, şok edici görüntüler içeren Frankenstein, Katolik grupların baskısıyla da karşılaştı. 1922’de Firavun Tutankamon’un mezarının açılmasıyla, Firavunların laneti söylencesinden esinlenen Universal, Nina Wilcox Putnam’la Richard Schayer’in öyküsünden Dracula’nın görüntü yönetmeni Karl Freund’e The Mummy’yi (Mumya/1932) çektirir. 1921’de Sir Joseph Whemple’ın (Arthur Byron) yönetimindeki İngiliz arkeolog ekibi 3 bin 700 yıllık mumya İmhotep’i (Boris Karloff) bulurlar. Arkeologlardan biri yanlışlıkla İmhotep’i uyandırınca mumya Ardath Bey kimliğinde tek aşkı Anksunamun’u (Zita Johann) aramaya başlar. Cehennemin oğlu ile yeniden… Hellboy II: Altın Ordu (Hellboy II: The Golden Army), aksiyon, macera ve komediyle harmanlanıp hayal gücü ve efektlerle kıvamını bulan ideal bir seyirlik… Ölüm çağı başlamak üzeredir. Cehennemin oğlu ALPER Hellboy, görünen ve dünyanın geleceğini TURGUT görünmeyen belirleyecektir. Ya kendisine alperturgut.blogcu.com benzer ucubelerin yanında saf tutacak ya da yerkürenin çivisini çıkarmaya hevesli menfaatçi insanoğlunu seçecektir. Meksikalı deha ve şeytani zekâ, yazar, yönetmen ve yapımcı Guillermo del Toro, ilki gibi Hellboy II’yi de güzelce kotarmasını bildi. Envaı çeşit yaratık ve ucube ile dolu filmin senaryosunu kaleme alan ve yöneten mitoloji sevdalısı del Toro, daha önce “Cronos”, “Şeytanın Belkemiği”, “Blade 2” ve büyükler için harikulade bir masal diyebileceğimiz üç Oscar’lı “Pan’ın Labirenti” ile Hollywood’a ve dünyaya rüştünü ispatlamıştı. O, algılarımızın kapılarının açılmasını umuyor ve yaratıkları, yarattıkları sevilsin istiyor, işte tam da bu nedenle durmaya niyeti yok. Daha şimdiden en büyük ve en zorlu prodüksiyonlar için kollarını sıvadı bile… 2011 ve 2012’de iki ayrı bölüm halinde çekeceği efsane yazar J.R.R Tolkien uyarlaması Hobbit’ler, del Toro ile ilgili bu tespitimizi ispatlamaya yeter sanırım. Ayrıntı yüklü kadrajlarıyla alkışı hak eden görsellik zengini Hellboy II’nin görüntü yönetmeni ise Oscar ödüllü Guillermo Navarro… Kurgu Bernat Vilaplana’ya, özgün müzik ise Danny Elfman’a ait. Hellboy II’nin başrollerinde hayatını şekilden şekle girmeye adamış usta aktör Ron Perlman (Güzel ve Çirkin dizisinin aslan adamı Vincent’ı kim unutabilir), hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip güzel aktris Selma Blair ve bir diğer bin bir surat Doug Jones (üç karaktere can veriyor) var. Deneyimli oyuncu John Hurt, Luke Goss, Jeffrey Tambor, Roy Dotrice, Anna Walton ve irili ufaklı dört gudubeti sırtlamaktan kaçınmayan Brian Steele de bu geniş kadrolu filmin en çok göze batan isimleri arasında… Çizgi romancı Mike Mignola’nın yarattığı Hellboy karakterinden uyarlanan ve ABD, Macaristan, İngiltere, Kanada ve İrlanda’da çekilen Hellboy II: Altın Ordu, 26 Eylül günü gösterime girecek. Özellikle çizgi roman meraklıları, aksiyon sevdalıları ve fantastik masallara bayılanlar, kaçırmasınlar. küstah ve kendini beğenmiş hem de merhametli, iyi kalpli ve komik bir tiptir. O, bira, puro ve pizza bağımlısıdır, futbol maçlarını takip etmekten ve film izlemekten de ayrıca zevk alır. Anlayacağınız o ki, Hellboy çok sevdiği kedileri ve biricik aşkı “ateş kadın” Liz Sherman ile gayet mutlu yaşamaktadır. Paranormal Araştırma ve Savunma Bürosu’nda (B.P.R.D.), ecinniler, öcüler, umacılar, hortlaklar, troller, elfler ve goblinlere karşı görev yapan Hellboy ve Liz’in en kadim dostları ise deniz mahsulleri familyasından 150 yaşındaki ruhani bilge Abe Sapien’dir. İncelmekten kopacak denli nazik, centilmen ve çalışkan Abe ile kaba saba, hoyrat ve “tembel teneke” Hellboy’un aynı ortamda bulunmaları, kabul edelim ki, akla ziyan ve hayli gülünç hadiseleri beraberinde getirecektir. Amerikan hükümeti adına süper kahramanları kontrol etmek ve sivil halktan saklamakla mükellef özel ajan Tom Manning, Hellboy’un gösteriş merakı ve aldırmaz tavrı yüzünden hayli zor anlar yaşamaktadır. Ve çözüm, Alman asıllı mistik doktor Johann Krauss’u büronun başına getirmekte bulunur. Doktor Krauss aslında gaz bulutu kıvamındadır ve bu nedenle eski dalgıç kıyafetiyle gezmek zorundadır. Sınır tanımayan becerisi, canlıya cansıza hükmedebilme potansiyeli, herkesin Krauss’a hayran olmasına yol açar ancak Hellboy, ondan emir almaktan hiç de hoşnut değildir. CANAVARLARIN SAVAŞI Klasik korku filmlerinin en görsel ve şiirseli olan Mumya aslında romantik bir aşk öyküsüdür. Sonsuz acı ve bu acıdan ölümle kurtuluş onu öteki korku filmlerinden ayırır. Filmin salt görüntüleri değil Freund’un öyküyü anlatım biçemi, bazı öğeleri göstermeme seçimi filmi bir klasiğe dönüştürmüştür. Mumya ve Ardath Bey’de Karloff beden dili, etkili sesiyle geçmiş zamanlardan, yitik dünyalardan gelmiş gibidir. Filmin Özel Bölümler’inde yapım öyküsü, makyaj evresi, oyuncuların profili, çekim anıları, yapım tasarımları, Dracula etkisi, yeniden doğuş, devam filmleri, fotoğraf galerisi, fragman, filmi sinema tarihçisi Paul M. Jensen’in açıklamalarıyla izleme seçeneği bulunuyor. Frankenstein Meets the Wolf Man’de (Frankenstein Kurt Adam’a Karşı/Roy William Neill, 1943) korku sinemasının iki büyük karakteri, Frankenstein’ın Canavar’ı (Bela Lugosi) ve Kurt Adam (Lon Chaney Jr) karşı karşıyadırlar. Film, canavarları bir araya getiren serinin ilkidir. Mezar hırsızlarının mezarından çıkarttıkları Kurt Adam üstündeki lanetten kurtulmak için Dr. Frankenstein’ın şatosuna gider. Burada Dr. Mannering (Patric Knowles) buz kitlesinden çıkardığı Frankenstein’ın Canavar’ını yaşama döndürmüştür. Elindeki güçten etkilenen doktor sonunda iki canavarın ölümüne savaşmasına neden olur. Frankenstein Kurt Adam’a Karşı’nın devam filmi olan House of Frankenstein’da (Frankenstein’ ın Evi/Erle C. Kenton, 1944) bu kez Frankenstein’ın Canavar’ı (Glenn Strange), Kurt Adam (Lon Chaney Jr) ve Kont Dracula (John Carradine) bir aradadır. Korkunç deneylerinden ötürü hapsedilmiş çılgın bilim adamı Dr. Gustav Niemann (Boris Karloff) tutukevinden kaçarak bir dizi ürkütücü olaylar döngüsünü başlatır. Kont Dracula’yı, Canavar’ı ve Kurt Adam’ı yeniden canlandırır. Curt Siodmak’ın The Devil’s Blood adlı öyküsünden uyarlanan film çok canavarlı serinin ilk örneğidir. John Carradine, Dracula rolünü Lugosi ve Chaney’den devralır, Dracula’nın yarasadan konta dönüşümü etkileyicidir. Tüm bu filmler dönemleri içinde değerlendirilirse çok başarılı oldukları görülür, Carradine, Chaney, Karloff, Lugosi gibi kült oyuncular yaratmışlar, sinema tarihinin klasikleri içindeki sağlam yerlerini de almışlardır. GERÇEKÜSTÜ PANAYIR Tarihi eserlerin haraç mezat satıldığı zengin toplantısına yapılan kanlı baskın, B.P.R.D. üyesi kahramanlarımızı harekete geçirir. Çünkü sürgünden dönen Bethmoora Krallığı‘nın varisi ve kötülük timsali Elf Prensi Nuada, yenilmez armadalı, robottan bozma, destansı Altın Ordu’yu uyandırmak istemektedir. Binlerce yıllık barış anlaşması bozulmak üzeredir. Yukarıda insanoğlu huzur içinde yaşarken aşağıda büyük bir kin bilenmektedir. Ve paralel dünyanın kapıları ardına dek açılır. Hellboy ve arkadaşları, ilk olay yeri incelemesini Trol Pazarı’nda (bu bölüm müthiş) gerçekleştirirler. Sonra Pandora’nın Kutusu bir açılır, pir açılır. Nuada’nın sağ kolu çirkin zorba “Wink”, ürkütücü bir şirinliğe sahip diş perileri, “Katedral Kafa”, devasa “Ormanın Ruhu”, Fragglewump, The Chamberlain, Kral Balor… Alın işte; gerçeküstü bir panayır… Aslında gayet mantıklı açıklamalar yapan, kendince haklı ve çokça lânet antikahramanımız Prens Nuada’nın tamamen zıt karaktere sahip ikizi Prenses Nuala da öyküye katılır. Hatta çürük yumurta yemeye bayılan Abe Sapien ile aşka yelken de açarlar. Ardından ateşe hükmeden kadın Liz’in Hellboy’dan bebek beklediğini öğreniriz (aşk, çiçek, böcek… Tipik Hollywood tarzı). Bunca karmaşanın ortasında artık tüm yollar, onları yeraltında soğukkanlılıkla bekleyen, toz ve kum yürekli dişi “Ölüm Meleği”ne çıkacaktır. Melek, dünyanın geleceğini belirleyen binlerce yıllık kehaneti açıklamak üzeredir. ŞEYTAN VE ATEŞ KADININ AŞKI “Hellboy Dönüyor: Daha Büyük, Daha Kötü Ve Hâlâ Kırmızı...” Evet, taşı sıksa suyunu çıkartacak denli güçlü, boynuzlu ve kuyruklu kahramanımız Hellboy, cehennem kaçkını bir zebanidir. Boynuzunu törpüleyip kısaltarak insanoğluna benzemeye uğraşan, iblis olmasına karşın Hıristiyan inancının simgesi haçı yanından ayırmayan babayiğit dedektif Hellboy, hem bencil, C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle