22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 EYLÜL 2008 CUMARTESİ 3 Bizden hikâyeler anlatmak istiyorum Amerika’da oyunculuk yaparken ‘kendi toprağından hikayeler anlatma’ isteğiyle Türkiye’ye dönen Selen Uçer, hedefinin kalıcılık olduğunu söylüyor. Fotoğrafa adanan 50 yıl Sanat yaşamında yarım asrı geride bırakan Gültekin Çizgen, yeni projelerle izleyici karşısında Gültekin Çizgen, 50 yıldır Türk fotoğrafına emek veren ustamız. Fotoğrafa adadığı hayatının 50. yılında, 4 fotoğraf sergisi, 5 albüm ve bir gala ile yola devam diyor. Çizgen’le fotoğrafla dolu yaşamı ve 50. yıl etkinlikleri hakkında sohbet ettik. 50.yıllık sanat yaşamınız içinde pek çok serginiz oldu. 50 yılın sonunda da ‘Renkte Leke’ isimli serginizi Foto Trek Fotoğraf Merkezi Sergi Salonu’nda açtınız. Aynı zamanda bu serginizde yer alan fotoğraflarınızla bir de albümünüz yayınlandı. Bu sergi yılların birikiminden bir sergi mi yoksa tamamen yeni bir çalışmanız mı? Serginize neden ‘Renkte Leke’ ismini verdiniz? Bu sergim yeni bir çalışmam. Ocak 2008 yılından bu yana çektiğim fotoğraflarım yer alıyor. Ama yılların içinde geri de kalan 500 bin fotoğrafım var. Sergide 24 fotoğrafım yer alıyor. Albümde ise 45 fotoğrafım var. Bir görsellikte 3 öğe ile kompozisyon oluşturulur. 1. Desen 2. Benek 3. Leke. Ben zaten lekeye çok önem veren biriyim. Bu sergimde de renkteki lekeyi öne çıkardım ve hepsi de yaşamın içinden fotoğraflar. Alman firmalarına nerede ise tüm bakanlıklara kadar en büyük holdinglerin sunumları dahil pek çok uyguladığımız projelerimiz oldu. Fakat bugün multivizyon battal bir proje olarak dünyada hiçbir yerde uygulanmıyor. Çünkü dünya dijitalleşti. 1980’lerde ilk fotoğraf ortamı kurumlaşması olarak İFE’yi ortaklarımla birlikte kurduk. Ve o yıllarda İFE, Türkiye’deki fotoğraf ortamı için çok önemli bir hareket sağladı. Pek çok sergi, gösteri, panel, konferans ortamlarının odağı oldu. Bugün FotoTrek Fotoğraf Merkezi başta olmak üzere birkaç önemli fotoğraf ortamı var. Ve bunlar Türkiye’deki fotoğrafın sanatsal söylemini yönlendiren kuruluşlar ve ülkemize büyük bir fotoğraf eğitimi hizmeti veriyorlar. Ülkemiz çok büyük, tabii yenileri de bu kervana katılarak fotoğrafı daha da yaygınlaştırabilirler. Ve bu hareketler ülkemizde son yıllarda yaygın bir şekilde başladı. Bu kadar çok fotoğrafla ilgili birikiminizi Türk fotoğrafı için kullanmaya nasıl devam etmeyi düşünüyorsunuz? Fotoğraf ortamında 50 yıl hizmet verdikten sonra elbet bir kenara çekilmeye niyetli değilim. Eğer böyle bir niyetim olsa bile ortam beni bırakmaz. Nitekim ‘Fotoğraf Geçitiİstanbul 2010’ başlığı ile şimdiye kadar Türkiye’de yapılacak bu büyük projeyi Foto Trek ile birlikte hazırladık. Bir sempozyumla başlayacak etkinlikler dizisi 24 sergi ve kitap ile taçlanacak. 100’ü aşkın da fotoğraf üzerine etkinlikler eğitim seminerleri var. Projenin 2010 İstanbul’una yakışacağını düşünüyoruz. Bunun yanında sanıyorum ‘İstanbul Fotoğraf Müzesi’ni İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte kuruyoruz. Yer bulundu projemiz yürüyor. Bununla birlikte gene 2010 için fotoğraf ile ilgili büyük bir yayın projemizi de yürütüyoruz. Benim editör ve katılımlarımla Türk fotoğrafçılarının, İstanbul üzerine çalışmalarını içeren çok önemli fotoğraf albümleri yayınlanacak. Gelecek için, bu 3 proje üzerinde uğraşıyorum. Boğaziçi Üniversitesi kimya bölümünü bitirdikten sonra “Ver elini Amerika” diyen Selen Uçer, Roosevelt Üniversitesi’nde burslu olarak oyunculuk ve tiyatro alanında yüksek lisans yaptı. Çeşitli tiyatrolar ve operalarda önemli rollerde oynadı, doğaçlama komedi grupları ile çalıştı. 2002’de New York’ta prestijli offBroadway (yenilikçi, küçük tiyatro) tiyatrolarından biri olan, Ensemble Studio Theatre’da stajyer oyuncu olarak sahneye çıktı. ZUHAL Amerika’da yabancı sanatçı olarak AYTOLUN kalmaktansa, kendi dilini konuştuğu ülkesinde kendi gerçeğiyle, kendi toprağının hikâyeleriyle yüzleşmesi gerektiği düşüncesinden hareketle Türkiye’ye döndü. Pişman olmadığını özellikle söylüyor. Ümit Ünal’ın Ara filmindeki rolüyle Altın Koza Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü alan Uçer, DOT’da sahnelenen Böcek oyununda da kendini gösterdi. Sert bir duruşu var Uçer’in. “Dokunanı yakarım” der gibi bakıyor. Konuştukça farklı taraflarını da tanıyoruz Uçer’in. Sert duruşu, bir bakıma koruma kalkanı gibi. Yavaş yavaş indiriyor kalkanlarını. Ara filmi ve Böcek oyunu gibi sivri, derdi olan ve derdini gerçeklikle insanı savunmasız çarpıştıran anlatımlarla seyirciye sunan iki yapımda rol alan Uçer’e yaşama karşı duruşunun da bu denli sert olup olmadığını soruyoruz. “Bu bir tercih tabii. Yaşama karşı böyle bir tavır takınmış değilim. Ama yenilik isteyen biriyim. Yeni ve farklı olanı tercih ederim” diyor. Uçer; ne yapmak istediğini gayet iyi biliyor; hedefi kalıcı olmak. Düğün Şarkıcısı’nda rol alan Uçer’le yaşamını ve yeni projelerini konuştuk. YILDIZ ÇELİK HİKÂYE ANLATICILARI Türkiye’de eğitim aldıktan sonra Amerika’ya gittiniz. Peki nasıl gelişti bu süreç? Neler yaşadınız? “Boğaziçi Üniversitesi’nin bitirdikten sonra Akademi İstanbul’da bir süre Işıl Kasapoğlu’nun atölyesinde çalıştım. Boğaziçi Üniversitesi Oyuncularıyla da çalışıyordum. Ama bir şeyleri okumak, daha farklı bilgileri de almak, işin başka açılarını da görmek istedim. Oradaki master programlarından birini burslu olarak kazandım. Masterı bitirirken Chicago’daki bir takım küçük tiyatrolarda oyunculuk yaptım. Bir yandan günlük bir işte çalışıp yaşamımı sürdürürken diğer yandan Ensemble Studio Theatre’da stajer oyuncu olarak sahneye çıkıyordum. Sonra kendi yazdığım ve oynadığım oyunu yarı Türk yarı Amerikan oyuncularla birkaç kez sahneledim. Amerikan rüyasıyla büyüyen kuşaktan bir gencin Amerika’ya gelerek gerçeklerle yüzleşmesini konu alıyor oyun. Türkiye’de de ilgi çekti hatta.” Peki sonra? Neden döndünüz Amerika’dan? “Hayatında ne yapmak istediğine bakıyorsun. Bir oyuncu olarak kendi dilimi konuştuğum bir yerde emek harcamam, öyle bir yerde bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Yazar oyuncu olarak artist vizesine başvurmuştum. Çıkacaktı ama orada yabancı sanatçı olarak kalmak istemedim. Önce ülkemde ne yapmak istiyorsam yapmayı istedim. Gittiğimde de öyle düşünüyordum zaten. Önce kendi gerçeğinle yüzleşmen lazım. Önce kendi toprağının hikâyeleriyle yüzleşmen lazım. Sonra ortak yapımlar olabilir.” Dönerek bir şey kaybettiğinizi düşünüyor musunuz? “Türkiye’de işleyen süreçten insan zaman zaman demoralize oluyor. Ama ben hiçbir zaman kalsaydım diye düşünmedim. Başka türlü bir hayat seçimi o.” Şuan yazdığınız bir oyun var mı? “Kendimi oyuncu olarak ifade ediyorum. Zamanı gelecektir diye düşünüyorum. Bir senaryom var ama henüz değerlendirmeyi düşünmüyorum.” Kendi toprağınızdan beslenerek mi yazdınız? “Yazdığım hikâye; İstanbul gibi bir şehirdeki yaşamla ilgili. Bununla ilgili projeler de geliştiriyorum. Ben oyuncuları hikâye anlatıcıları olarak gören biriyim. Biz hikâye anlatıcılarıyız. Sinemada da çok inandığın bir hikâyeye birşeyler katıyorsun ve onun bir parçası oluyorsun. Benim de anlatmak istediğim bir hikâyem var. Tabi ki yaşadığım ortamdan gelen verilerden yola çıkarak, kültürel olandan, politik olaylardan, ülkede gelişen hallerden beslenerek yazacağım.” İYİ GÜNLER İSTANBUL 50. yılınızdaki ikinci serginizi 17 Eylül’de gene aynı salonda açtığınız ‘Yaşamın İçindeyiz’ serginizdeki fotoğraflarınız nasıl? ‘Renkte Leke’ tamamen renkli fotoğraflarımdan oluşuyordu, bu sergimde ise 30 adet siyahbeyaz fotoğrafım yer alıyor. Bu sergimin de bir albümü çıkıyor. Albümde ise 40 fotoğraf yer alacak. ‘Yaşamın İçindeyiz’ adından da anlaşıldığı gibi yaşamdan fotoğraflar yer alıyor. Çünkü ben fotoğrafı yaşamdan öğrendim bu nedenle de sergimin adı ‘Yaşamın İçindeyiz’ koydum. 50. yılınız ile ilgili başka projeleriniz var mı? Evet 11 Ekim’de de Caddebostan Kültür Merkezi’nde ‘3 ellilikler’ İsa Çelik, İbrahim Zaman ve ben, FotoWorld, Kadıköy Belediyesi ve Canon organizasyonu ile büyük bir fotoğraf sergisi açıyoruz. Bu sergimizdeki işlerimi dört saatte hazırladım. İddia ise 20 adet fotoğraftan oluşan bir portfolyomu sergiliyorum. Bunun dışında 20 Kasım da Taksim Metrosu’nda ‘İyi Günler İstanbul’ başlığı ile farklı eğitici bir sergim açılıyor. Bunun albümü de Say Yayınlarınca basıldı. 21 Kasım’da da İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, Tünel’deki Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde bir gala düzenleyecek. Değerli dostlarım fotoğrafçı Nevzat Çakır’ın ve Sadık İncesu’nun hazırladığı bir görsel ile başlayacak galada bir de panel olacak ve paneli Pera Müzesi’nden Özalp Birol yönetecek. Sanatın değişik alanlarından 80 sanatçının ve dostlarımın katılımı ile hazırlanan bir armağan kitap galada dağıtılacak. Fotoğraf derneklerinin dışında ilk kez fotoğraf severleri bir araya getiren İFEİstanbul Fotoğraf Evi’ni kurdunuz.. Evet, Türkiye’de en çok multivizyon gösterisini ben yaptım. 24 ülkede gösteriler ve projelerin arasında Birleşmiş Milletlerden, Devir dizilerin devri Ara filmi ve Dot’da sahnelenen Böcek adlı oyunda yer aldınız. İkisi de sert ve zorlu hikâyeler. Tercihlerinizi bu yönde mi kullanıyorsunuz? “Sıradan bir şey yerine yeni şeyler yapmayı tercih ederim. Sivri, dik gibi ifadeler değil ama sıradan olmaması, ufak da olsa fark yaratması adına çalışıyorum. Yurtdışına da bu gibi sebeplerle gitmiştim. Aynı bakışın farklı bir yönü. Ben en çok yurdun hikâyelerinde oynamak istiyorum. Mesela Türkiye’nin kadınlarıyla ilgili hikâyelerde oynamak istiyorum. Dik ya da radikal rollerin adamı hiç değilim. Bizden olan hikâyeleri anlatmak, onların içinde yer almak istiyorum. Yapmak istediğim o hikâyeyi anlatırken gerçeği göstermek. Kimsenin yaşamı sıradan değil sonuçta; herkesin yaşamı kendine özel. Onu en özel ve detaylı şekliyle dışa vurmak istiyorum. Evet bunlar Dot’ta sert vuruluyor. Ümit Ünal’ın filminde de keza öyle. Derdim diklik değil, derdim gerçeklik.” Yaşamınızda ulaşmak istediğiniz nokta neresi? “Benim hayallerimden biri gerçek oldu. Ümit Ünal’ın filminde oynamak istiyordum. Sinema oyuncu için en kalıcı yer. Asrın hikâyeleri sinemayla kalıyor. Ben de kafamı uzattım bu yola. Bu hayallerimden biriydi. Hayalim kalıcı olmak. Bir yandan da bir aile kurmak istiyorum ve ikisi birlikte gitsin istiyorum. Gündelik sıradan hayatımı da kurmak istiyorum. İnsani bir istek ama çok zor.” Meslek olarak da aile kurmak da yine kalıcı olmak noktasında birleşiyor. “Aynen öyle. Hayalim Ara gibi filmlerde oynamak. Bu arada ben dizileri de seviyorum. Ne yazık ki eskiden tiyatro oyunu bir sonraki günün gündemini belirlerken şimdi diziler konuşuluyor. Şimdi araç televizyon oldu. Ama zaman da değişti. İyi hikayeler de var. Dizileri de önemsiyorum. Çok pozitif ve güleç yüzlü bir tablo çizemem elbet.” Eğitim düzeyi düşük bir toplum olduğumuz için gördüğümüzü sorgulamadan hemen aldığımızı düşünürsek… “Şimdilerin sabun köpüğü dizileri bir dönemin Türk sineması gibi. Yılda kaç film çekilirdi. Dizilerde onların 2000 versiyonları. Baktığınızda dünyada da dizinin izlendiği bir dönem yaşanıyor.” KÖŞE BUCAK Fotoğraf bir belgedir. Türk fotoğrafçılarının sosyal sorumluluk olarak Türkiye’yi sosyal, siyasi, coğrafik olarak belgelemeleri hakkında nasıl tavsiyelerde bulunursunuz? Fooğrafçılar için ana sorumluluk başından beri söylediğim gibi ülkenin ‘Fotoğrafik Topografyasının’ çıkarılmasıdır. Yani Anadolu’nun köşe bucak her yanının tüm kültür yapısının fotoğraflanmasıdır. Fotoğraf çok anonim ve çok basit bir işlem gibi görünmesine bakılmaksızın bu kolaylıklar yanında çok zor bir iştir. Portfolyosuz fotoğrafçı olmaz mutlak şekilde iş üzerinden fotoğraf üzerinden konuşmak lazım. Fotoğraf çekmek yetmez, fotoğrafı da izlemek şarttır. Sonuçta bu entelektüel bir faaliyettir ve güçlü bir kültür alt yapısı gerektirir. Türkiye çok önemli bir fotoğraf platosudur. Nereye baksanız fokur fokur kaynayan bir yaşam, seçkin bir doğa ve anıtsal bir kültür yapısı bu platformu oluşturur. Fotoğraf için büyük bir şans. Ancak fotoğraf izleyicisi ile tamamlanan bir olaydır. Özetlersek fotoğrafçı üretir, ortaya fotoğraf çıkarır. Fakat onun izleyicisi tarafından da kavranması şarttır. Tüm sıraladığım faaliyet yapısı da bir ömür gerektirir. Ben bu yolda 50 yılımı harcadım… C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle