19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 20 EYLÜL 2008 CUMARTESİ Yeşilköy’de gerçek bir Dilerseniz önce, şu “Rum meyhanesi” kavramını bir açıklığa kavuşturalım. Bu gereksinimi ilk kez bundan 32 yıl önce, Atina ve Kıbrıs’ı ziyaretimde hissettim. Bir İstanbullu olarak, eski Rum meyhanelerinin övgüsünü çok işitmiş, kentimizde kalan birkaç tanesine gittiğimde, güzelliklerine tanık olmuştum. Eh otuzlu yaşlarında genç bir adam bu anılar ve öykülerle dolu olarak Yunanistan gezisine çıkar, ardından da Kıbrıs Rum kesimine giderken, nice güzel Rum meyhanesi düşünü de beraberinde götürmesi kaçınılmaz değil midir? Ama o da ne!?... Ne Atina’da, ne de Lefkoşe’nin Rum kesiminde aradığım lezzeti ve keyfi bulabildim. Bırakın bir yana o hayallerimi süsleyen Rum meyhanelerinin lezzeti ve keyfini Yunanistan’daki yemek kalitesinin, Selanik hariç, pek de ahım şahım olmadığını gördüm. İstanbul’dan Atina’ya göçmüş olan ve suyun bu yakasından gidenlerin çoğunluğu gibi, Farilon semtinde oturan bir dost bu gözlemimi gülerek dinledikten sonra: Yok burada da iyiler, çok iyiler vardır, ama iyi bir yer buldun mu, bil ki, işleticisi İstanbul’dan gitmedir, demişti. O zaman gerçeği kavradım. Rum meyhanesi dediğimiz şey, Bizans’tan Osmanlı’ya, ondan da bize kalmış olan, yüzyılların mutfak zenginliğiyle bezenmiş bir mirastı. Sonraları İstanbul’da, göçmüş Rumların yerini alan Anadolu kökenliler arasında, bu geleneği son derecede başarıyla sürdürenlere rastladım. Bugün sözünü edeceğim, geçmişin Rum meyhanelerinin odağı olan Yeşilköy’deki Rum meyhanesi Eleos işte bunlardan biri. Merhaba Haberi okudunuz ya da gördünüz mü bilmiyorum. Yönetmen ve Yapımcı Tanyolaç Türkmen Anadolu uygarlığını anlatan ‘Anatolia’ adlı bir belgesel çekiyor. Gerekli tüm izinler alınmış ve senaryo gereği Kayseri Kalesi’ne haçlı bayrağı asılmış. Ama milli ve manevi duyguları yüksek 3040 Kayserili bayrağı görürür görmez ortalığı karıştırıveriyor. Kalenin önünde toplanan grup hayli öfkeli, bağırıp çağırıyor: “İndirin o bayrağı”, “Burası müslüman bir ülke”, “Gericiysek gericiyiz kardeşim”... Hatta gruptan birkaç kişi kaleye tırmanıp bayrağı indirmeye bile kalkışıyor. Derdini bir türlü anlatamayan yönetmen ise neredeyse linç edilecek. Devreye polis giriyor ama grubu bir türlü dağıtamıyor. Sonuçta bayrak indiriliyor ve çekim erteleniyor... Televizyonda görüntüleri izleyen herkes sanırım acı acı gülümsemiştir... Gerçi alışkınız biz bu tür olaylara. Madımak da böyle başlamamış mıydı? Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nde ozanlar, yazarlar, şairler yakılmamış mıydı? Heykellere tükürülen, açık bulunduğu için üzerlerine bez bağlanan, dizi setleri basılan, tiyatro oyunları yasaklanan bir ülkede yaşıyoruz... Sanatın, kültürün içine dini duyguları sokmadan duramıyoruz... Ama iş günlük yaşama gelince bir anda sus pus bir toplum olup çıkıyoruz.. Bir belgesel çekiminde manevi duyguları zedelenen ‘müslüman’ halkımız günlerdir Almanya’dan Türkiye’ye uzanan yolsuzluk olayına da aynı tepkiyi gösteriyor mu? Milli, manevi ve dini duygular sömürülerek toplanan ve sırra kadem basan milyon avroların ne olduğunu soruyorlar mı? ??? ‘Babam ve Oğlum’ ile akıllara kazınan Çağan Irmak, ‘Ulak’ da aynı başarıyı yakalayamayınca haklı ya da haksız birçok eleştiriye hedef olmuştu. Sonuçta uzun zamandır basına karşı sessizliğe bürünen Irmak, bugünlerde yeni projesi için suskunluğunu bozdu. Filmin adı: ‘Issız Adam’. Çağan Irmak, epik öyküden gündelik hayata yani aramıza geri döndü. Bu film, İstanbul’u, çağımızı ve bizleri anlatacak. Alper Turgut, çekimler sırasında hem Çağan Irmak’la hem de oyuncularla konuştu... İyi hafta sonları... Rum meyhanesi olduğundan trafik daha da tıkanıktı. Gerçi güzel gecenin sonunda yoğun trafiğin gerginliğini atmıştık ama, siz yolun tıkanıklığını göz önünde bulundurarak, biraz erkence çıkarsanız çok daha iyi edersiniz. MİHENK TAŞI PATLICAN Bir zamanlar önce ünlü Karpiç’in sonradan onun kadar ünlü olan yardımcısı Süreyya’nın önce Ankara’da açtığı, sonra da İstanbul’a taşıdığı, ama ne yazık ki, İstanbul’un bir süre sonra taşıyamadığı, kalitesi dünya çapında bir Süreyya Restaurant vardı. Ne zaman oraya gitsem, mevsimi olmak kaydıyla, hep patlıcan salatasını tadar, o salatanın kendine özgü is kokusunun keyfine varırdım. Aynı güzel lezzeti, Eleos’taki patlıcan közde de buldum. Basit ama mihenk taşı olan bir lezzetti. Doğrusu ya, yalnızca güzel bir lezzeti bulduğumdan değil, kendime olan güvenimi yeniden kazandığım için de çok sevindim. Çünkü son zamanlarda o tadı bir türlü bulamıyor ve kendi kendime söyleniyordum: Oğlum kimseye kızma! Bozulan onlar değil, senin damağın. Meğer öyle değilmiş, damağım kendisine sunulan bir lezzet olursa almaya hala amadeymiş. Ermeni pilakisi konusunda da, çok müşkülpesent olduğumu belirteyim. Anneannemden aldığı tarifi harfiyen uygulayan eşim sayesinde, Ermeni pilakisinin en iyisinin bizim evde yendiğini düşünür ve meyhanelerde bu etiket altında sunulan mezeye hep burun kıvırırım. Elos’ta sunulan Ermeni pilakisi yine bizim evdekini tutmuyordu, ama gerçekten iyiydi. Böylelikle, bu mezeyi keyifle tattığım Kurtuluş’taki Despina’nın Yeri’nden sonra, bir de Elos’ta güzel bir pilaki yedim. YERKEN DİKKATLİ OLUN Elos’taki güzel gecemizin tek kusuru, bütün lezzetleri tatma tutkumuz oldu. Hatta, deniz kirliliği yüzünden bir süredir tatmaktan imtina ettiğimiz, midyeleri bile yedik. Hele bir midye kavurma vardı ki, enfesti. Ama siz bizim gibi yapmayın! Tatların anılarını damağınız belleğine iyice yerleştirmek için, itidalli davranın. Nasıl olsa, sizler de bizim gibi, bu atmosferine, müziğine, güler yüzlü kusursuz servisine bayılacağınız bu yere tekrar gideceksinizdir, onun için meyhane keyfinin adabına uygun olarak, azar azar meze tadın ki, güzel balıklara yer kalsın. Bu mevsimde, bu yıl bol olan palamudu, tatmayı unutmamanızı tavsiye ederim. Palamutların hala, ızgara kıvamına gelecek kadar yağlanmadığını anımsatır tava olarak tatmanızı salık veririm. Bir süre daha beklerseniz, şansımız yaver giderse, palamutu, balıkların ecesi lüfer izleyecek, bir ay sonra önünüzde, yanmamış, gümüş renginde kurumamış lüfer ızgaraları bulabilirsiniz. Meze çeşidi zengin. Herhangi bir ayırım yapacak değilim. Gönlünüzün dilediğini seçebilirsiniz. Ben artık klasik mezeleri tercih eden, tutucu yaşa geldim, ama siz bana bakmayın! Güzel gecenin sonunda Eleos’un beyni Aleks Karaköse ile birlikte, mutfakta harikalar yaratan Sait Usta’yı da kutladık. Sait Usta’nın hünerleri bizi hem güzel tatlara ulaştırdı, hem de benim Rum meyhanesi teorimi bir kez daha kanıtladı. Daha fazla lafı uzatmanın alemi yok. Eleos’u mutlaka deneyin! Lezzetlerinden, ortamından, müziğinden, kusursuz servisinden memnun kalacağınızı umarım. Damağınızı tatlandırır, günlünüzü şenlendirir, masanızı keyiflendirirken, cüzdanınızı da acıtmıyorlar. Bahçesi kadar, iç mekanı da hoş. Eleos Restaurant. Ümraniye Mahallesi, Yeşilbahçe Sok. No: 9. Yeşilköy. Tel: 0212 663 39 11 – 573 68 29 ERKENCE GİDİN Bu güzel yeri keşfeden dostum Ata Sakmar oldu. Yeşilköy’de geçirdiği bir hafta sonu sokakta gezerken, küçük bahçesi tiril tiril beyaz örtülü masalarla donatılmış olan, beyaz köşkten gelen müzik de dikkatini çekince, Ayşe Hanım’ı koluna takıp soluğu Eleos da almış. Keşfinden de o kadar hoşlanmış ki, hemen telefona sarılıp haber vermek gereğini duymuş. Çok hoş bir yer keşfettim, Mehmet ile Fatoş’u da alıp, geleceğiz buraya en kısa zamanda, dedi. Çok kısa bir süre içinde, güzel bir yaz akşamında, Beyaz köşkün bahçesindeki tiril tiril beyaz örtülü masalardan birinin başında böylece buluverdik kendimizi. Gittiğimizde, biraz gergin ve tatsız bir havadaydık. Ne de olsa Cihangir Yeşilköy arasındaki yol bıktırıcı trafiği ile canımızı sıkmıştı. Bir de o gün bir yerde yangın Hamburger işini öyle hafife almamak lazım. Kimi uzmanlara göre artık bir hastalık sayılan ‘obezite’nin temel nedenlerinden biri olan fastfood işinin en önemli bileşenlerinden olan hamburgerin bir “üniversitesi” bile var. Evet, ismi hamburgerle birlikte anılan McDonald’s şirketi, 1961’den bu yana ismi Hamburger Üniversitesi olan bir eğitim kurumunun sahibi. Üniversitenin temel faaliyetleri şirketin kârını arttırmak üzerine kurulu olduğundan müfredatı da daha çok bu yönde şekilleniyor. Şirket çalışanlarını, şirket için en yararlı hale getirmeyi hedefleyen ders programı, ürün maliyetlerini düşürme amacıyla “bilimsel” çalışmalar yapan laboratuvarlarıyla Hamburger Üniversitesi’ni gerçek bir üniversite olarak değerlendirmek mümkün olmasa da, ABD’de böyle kabul ediliyor. ABD’de giderek artan şirket üniversitelerinin, üniversite eğitiminin eski anlam ve içeriğini yitirmesine yol açması ise çok uzak bir olasılık gibi görünmüyor. Hamburger Üniversitesi Chicago’nun banliyölerinden Illinois, Oak Brook’ta 12 bin metrekarelik alana yayılmış bir kampüste eğitim veriyor. McDonald’s şubelerinde çeşitli işlerde çalışacak personelin eğitimi için tasarlanan bu şirket üniversitesi, 70 binden fazla mezun vermiş ve 30 profesörü bulunuyor. Üniversitenin McDonald’s’ın web sitesinin altında bulunan “resmi” sitesindeki açıklamalara göre 19 tam zamanlı uluslararası okutmanı, 119’dan fazla ülkeden gelen öğrenciye eğitim veriyor. “Son teknolojilerin bulunduğu” laboratuvarların yanısıra, 13 sınıf, 300 kişilik bir toplantı salonu, 12 etkileşimli eğitim sınıfı ve 3 mutfak laboratuvarı bulunuyor. Üniversitede simültane çeviri yapan çevirmenler sayesinde 28 farklı dilde eğitim yapılabiliyor. Her yıl 5 binden fazla öğrencinin devam ettiği üniversitede, temel bir müfredat, farklı eğitim teknikleriyle (kendi kendine eğitim, Hamburger’in ilmini okuyorlar ABD’nin Chicago kentinde ismi Hamburger Üniversitesi olan bir kurum var. McDonald’s şirketinin bir iç eğitim departmanı gibi iş gören kurum, 1961’den bu yana Üniversite olarak faaliyet gösteriyor. GAMZE ERBİL elektronik eğitim ve sınıf eğitimleri gibi) sağlanıyor. Farklı kategorilerde iş hedefleri için farklı eğitim mekanizmaları bulunuyor. Üniversite, 1961’de Illinois’in Elk Grove köyündeki McDonald’s restoranında kurulmuş. 1960’ların ilk yıllarında okulun ilk öğrencileri kimya, pazarlama ve ahçılık gibi dersleri tamamlamak zorundaymış çünkü mezun olduklarında şirketin kârını arttıracak formüller geliştirebilmeleri bekleniyormuş. 24 Şubat 1961’de üniversite 14 kişilik ilk mezunlarını vermiş. Bu dönem, “McDegree” sahibi olan mezunların büyük bölümü, yiyecekleri daha ucuza mal etmenin yollarını bulmak için kurulmuş bir laboratuvarda iş bulabiliyorlarmış. 1961’den bu yana 70 binden fazla restoran yöneticisi, orta kademe yönetici ve sahip/işletmeci bu üniversiteden mezun olmuş. McDonald’s Hamburger Üniversitesi’ne 1983’te 40 milyon dolar yatırım yapmış ve üniversite bugünkü tesislerine kavuşmuş. Üniversite’nin 22 bölgesel eğitim ekibi ve ek olarak Sidney, Münih, Londra, Tokyo, Hong Kong ve Brasilia’da kampusları var. Tüm bunlar yerel dil ve kültürlere entegre edilmiş eğitim malzemeleri ile üniversitenin “Küresel Öğrenim Yaklaşımı”nı benimsemiş. Hamburger Üniversitesi 1986’da “Hamburger... The Motion Picture” adlı komedi filmine de konu olmuş. hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle