19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 30 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ Komşunuz kim olsun isterdiniz? Türkiye’de altıncısı düzenlenen Yahudi Kültürü Avrupa Günü’nde bu yılın teması olarak seçilen müzikle duvarlar yıkılmaya çalışılacak 2000 yılında Fransa’nın Alsace bölgesinde resmi olarak ilan edilen her Eylül ayının ilk pazarı Yahudi Kültürü Avrupa Günü olarak belirlenmiş. Daha sonra diğer Avrupa ülkelerine de yayılan Yahudi Kültürü Avrupa Günü şu an dünyada 30 SİNEM farklı şehirde kutlanıyor. yeniyor, DÖNMEZ Yemekler müzikler dinleniyor, söyleşiler yapılıyor. Aslında tüm dert uzun yıllar sürgünde yaşamış bir toplumun kendi kültürünü tanıtma çabası. Türkiye’de altı yıldır düzenleniyor bu organizasyon (Dehşetli günler yaşadığımız Neve Şalom sinagoğuna yönelik saldırının gerçekleştiği 2003 yılında hiçbir etkinlik yapılmamış). Bu yıl 7 Eylül’e denk gelen Yahudi Avrupa Günü, Yahudi geleneklerinin anıldığı, yemeklerin yenildiği, şarkıların dinlendiği, sohbetlerin edildiği bir gün olacak. Amaç, Yahudi kültür ve mirasını bugünlere aktarmak ve toplumla arasında her geçen gün kalınlaşan duvar olan Yahudiliği tanıtmak. Türk Yahudi Cemaati Basın Sözcüsü İvo Molinas, Avrupa’nın ‘Yahudi Kültürü Günü’nü bir anlamda kendi kültür çeşitliliğini kanıtlamak için aracı olarak kullandığını anlatıyor. Bununla birlikte bu organizasyonun en fazla Türkiye’de gerekli olduğunu vurgularken, son yıllarda artan antisemitist düşünce yapısına da değiniyor: “Maalesef burada son yıllarda artan Yahudi karşıtlığını ve bu karşıtlığın Yahudiliği tanımayan insanların beyninde yaptığı hasarı da düşünürsek bu tanıtım faaliyetleri çok önemli. Bu duvar iletişim ve teknoloji çağına rağmen gittikçe kalınlaşıyor. Yahudi karşıtlığının miliyetçi nedenlerle birlikte dinsel nedenleri de var tabii ki. Kültür, gelenek, yaşam tanınmazsa zorlaşır. Türkiye’de bu iletişim ve teknoloji çağında hala Yahudiler tanınmıyor. Ne yazık ki ‘Komşunuz kim olmasın isterdiniz?’ sorusuna en çok verilen yanıt hala ‘Yahudi’. Tanımayan komşu olarak da istemez tabii ki... Tanıtmak, ilişkileri ileri götürmek gerekli.” Her saatin bir yürüyüşü var Yürüyüş insanın temel fizik aktivitesidir ve araştırmalarda, sağlıklı bir yaşam için herkesin günde ortalama 30 ile 45 dakikalık yürüyüş yapmasının yeterli olduğu belirtiliyor. Özellikle yaşlılar için en ideal spor olarak görülüyor. Yürürken vücut mutlaka dik olmalı ve vücut şekli bozulmamalı. Ayrıca eller ve kollar serbest bırakılarak yürünmeli. Adım atarken ise önce topuklar yere temas etmeli, sonra parmak uçlarına doğru adım atılmalı. hormon seviyesi yüksektir.  Öğlen yemeğinizi sindirmenize yardımcı olur ve öğle arası atıştırmasını engeller.  İş, okul ya da evle ilgili stresi azaltmanıza yardımcı olur. Akşamüstü ve gece:  Araştırmalar vücut dayanıklılığı ve kas oluşumu için en iyi zamanın öğleden sonra 15.00 ve 19.00 saatleri arası olduğunu gösteriyor.  Ayrıca akşamüstü akciğer fonksiyonlarının en verimli olduğu zaman olarak belirtiliyor.  Bu saatlerde kaslar esnek ve ısınmış durumda bulunuyor.  Akşam yemeğinden önce midenizi düzenlemeye yardımcı olur.  İşte, okulda ya da evde geçirdiğiniz gün sonunda stres azaltıcı etkisi oluyor.  Araştırmalarda, akşam ve gece egzersizlerinin uyku kalitesini iyileştirdiği ortaya koyuluyor.  Birçok insan gece yürüyüşleriyle zayıflıyor ve özellikle yaz aylarında çok sayıda insanın tercih ettiği bir egzersiz biçimidir. Fakat gece yürürken, trafikteki sürücülerin görebilecekleri şekilde giyinilmesi önem taşıyor. Yürüyüşün yararları:  Bacaklarda kan dolaşımını sağlar, kalp kaslarını kuvvetlendirir ve akciğerlerin verimini arttırır.  Yürüyüşle birlikte yapılan egzersiz, kireçlenme, romatizma, baş ağrısı, şişmanlık, kabızlık ve hatta bazı kanser hastalıklarının önlenmesinde yardımcı olur.  Kemik erimesinin ortaya çıkışını engeller.  Psikolojik rahatlama sağlar, moral yükseltir ve uykuyu düzene sokar. Sabah:  Sabahları erken saatlerde birçok insan yürüyüş yapar bu nedenle daha kolay egzersiz alışkanlığı kazanmak için en ideal zamandır.  Daha az dikkat dağınıklığı ve program kesilmesi yaşanır.  Sabahları daha çok kalori yakılır, bu şekilde metabolizma ve kalp hızı artar.  Sabah yürüyüşü fiziksel enerji sağlar.  Düşünce ve zihin çabukluğunu geliştirir.  Yaz mevsiminde sabahları hava daha serin olduğu için rahat egzersiz yapılır.  Sabah saatlerinde daha az hava kirliliği vardır.  Vücut, bu saatlerde yapılan yürüyüş ve egzersize daha kolay ayak uydurur. Yahudi mirasını aktarmak için temsili bir düğün töreni de düzenlenecek. Köpeğinizle yürürken: Köpekler mükemmel yürüyüş dostudur. Aileniz ya da arkadaşlarınızın aksine, onlar her zaman dışarı çıkıp yürümek için hazırlardır. Eğer köpeğiniz eğitimli değilse yanınızda yürümesi, tasmasından çekiştirmemesi gibi, birilkte hareketlerinizi kolaylaştıracak basit şeyler öğretin. Yürüyüş yapacağınız yerde köpeklere izin verilip verilmediğini öğrenin ve mutlaka tasma kullanın. Hem kendiniz hemde köpeğiniz için yanınızda mutlaka su taşıyın. Ve köpeğinizin tuvaletini uygunsuz yerlere yapabileceğini düşünerek mutlaka yanınıza torba ya da gazete kağıdı gibi şeyler almayı unutmayın. Eğer hala yürüyüş için vakit bulamamaktan yakınıyorsanız; iş yerinize yürüyerek gidin, arabanızı daima uzak noktalara park edin, öğle yemeklerinde 15 dakikalık yürüyüşler yapın ya da yürüyen merdiven ve asansör yerine merdivenleri kullanın. Öğlen:  Öğle yemeğinden sonra ya da öğlen arasında rahat bir şekilde yürüyüş alışkanlığı elde edilinebilir.  İş arkadaşı, okul arkadaşı ya da komşunuzla yürüyüş yapabilirsiniz.  Sabaha oranla vücut ısısı ve Mesut Ilgın İvo Molinas Yahudi karşıtlığı yüzyıllardır var Yahudilerin bir özelliği; bulundukları toplumlarda hep öne çıkmak istemeleri. Molinas, yaşam kavgası içinde insanların çok çalıştığını ve diğerlerine göre bir adım öne geçtiklerini söylüyor: “Bu biraz var olma güdüsünden kaynaklanıyor. Yaşamak için bir mücadele var ve bu bir sinerji yaratıyor. En zengin, en çalışkan, en iyi akademisyen Yahudi oluyor. Bu Türkiye’de de böyle oldu. Ancak Türkiye’de eski nüfuzları yok oldu diyebiliriz.” Cumhuriyet’in kuruluşundan sonraki hükümetlerin Türkleştirme politikaları sonucu Yahudilere karşı antisemitist bir politika gelişmesi nedeniyle, 67 Eylül, Trakya Olayları ve özellikle Varlık Vergisi’nden sonra Yahudiler Türkiye’den birer ikişer gitmiş. Özellikle Varlık Vergisi’nden sonra Türkiye’yi terkettiklerini ancak tabii ki İsrail Devleti’nin kurulmasının da Yahudilerin yaşadıkları ülkeleri terketmesinde etkili olduğunu söylüyor Molinas: “Çok da güvenli diye değil ama en azından soykırımın, katliamın, saldırıların olmayacağı, ceplerindeki paranın zorla alınmayacağı bir ülke İsrail. Hem iyi yaşamaya çalışmış hem de öldürülmüş, dövülmüş, kovulmuş Yahudiler binlerce yıldır. Bu sadece İspanya değil, İngiltere, Almanya, bütün Avrupa’da olmuş.” Yinon Muallem Eşitliğe doğru Sean Connery, namı diğer James Bond, her daim dünyayı kötülerden korumak için savaşır. Silahı, bilumum teknolojik aleti ve tabii cazibesiyle kandırdığı güzel kadınlar, bu savaşta en AYÇA büyük yardımcılarıdır. Şimdi Bond ile AKPEK özdeşleşen İngiliz istihbarat ajansı MI5’e eşcinsel ajanlar alınıyor. Bizim medyamızın alaylı “Gay Bond” ifadelerine karşın aslında bu, büyük bir devrim. Eşcinsellerin sosyal haklarına kavuşmasının tarihi çok uzun yıllar öncesine dayanmasa da, eşcinselliğin tarihi binlerce yıl öncesine dayanıyor. Eski Yunan’dan dünyanın başka coğrafyalarına kadar eşcinsel aşkı anlatan pek çok hikâye ve şiir var. Onlardan en ünlüsü, Apollo’nun aşkına dair olanı: Hyacinth, Sparta veya Makedonya Kralı; mitolojinin güzel çocuğu. Öyle ki güzelliği savaş tanrısı Apollo ve rüzgâr tanrısı Zephyrus arasında kan davasına neden olur. Sonunda Zephyrus, Hyacinth’i öldürür. Apollo da Hyacinth’in anısına onun kanından çiçekler yapar: sümbüller. Efsane bu ya; sümbüller iki erkek arasındaki büyük bir aşkın simgesidir aslında. Yalnızca Eski Yunan’da değil kuşkusuz, Ortadoğu’da da eşcinselliğin, tabi erkek eşcinselliğinden söz ediyoruz, yaygın olduğu biliniyor. Her ne kadar Ahmedinejad, “İran’da eşcinsel yok!” dediyse de, tarihte olduğu biliniyor. Hatta Pers döneminde İran’da tavernalardan, kahvehanelere, askeri kamplara kadar pek çok yerde eşcinsel ilişkiye izin veriliyor. Yine aynı coğrafyada 1500’lü yıllarda bir erkek eşcinsel genelevi olan (amrad hane)lerin de yasal olarak tanındığı ve vergi ödediği bilinen gerçekler arasında. Ayrıca Hafiz, Sa’di gibi ünlü Pers şairlerin bu alanda pek çok şiiri var. Ve Socrates, Lord Byron, Büyük İskender ve hatta Julius Sezar da ünlü eşcinsellerden bazıları. Eski Yunan’da eşcinsellik sosyal bir kurum olsa da Batı’da eşcinsellik Roma’da M.S 300’lü yıllardan başlayarak yasaklanıyor. Ancak Roma’nın yasakladığı eşcinsellik Batı’da yavaş yavaş bir tabu olmaktan çıkıyor. Her ne kadar bizim ülkemizde eşcinsel olduğunu açıklayanlar hunharca öldürülse de, dünyada eşcinseller ve hakları konuşuluyor. Ve MI5 gibi istihbarat örgütü bile, eşcinselleri işe almaya, çalışanlarının cinsel kimlikleri konusunda daha açık olmaları gerektiğini isteyebiliyor. Aslında MI5’in bu tercihi, yalnızca eşcinsel erkekler için devrim niteliğinde değil, bu kadın hakları için de önemli. Çünkü ajanlık gibi, sert erkeklere özgü, kaba saba gibi görünen meslek gruplarına eşcinsel erkeklerin alınması tabuları yıkacak denli büyük bir etkiye sahip. Belki de erkeklere ve de maçoluğa özgülenmiş pek çok meslek grubunda eşcinsel erkeklerin de çalışması, dolaylı olarak kadınları da etkileyecek. Tüm tabular gibi kim bilir maço erkek tabusu da yıkılınca kadınlar ve erkekler için eşit bir dünyadan söz edilebilecek. Kadınları erkekleştiren bir eşitlik anlayışı değil, belki de gerçekten de her iki tarafın eşitliğine dayanan bir anlayış egemen olacak. İngilizler’in bu kararı, yalnızca eşcinseller değil, insanlık için büyük bir adım! Yüzyılların tınıları aynı gün kulaklarda Yahudi Avrupa Günü önemli bir de panele ev sahipliği yapacak. Mesut Ilgın, emekli olduktan sonra 1933 yılında Atatürk’ün gerçekleştirdiği son devrim olarak bilinen üniversite reformlarının öyküsünü araştırmış. Vardığı sonuçlar hayli ilginç. Atatürk, Cumhuriyet’in kuruluşundan ölümüne kadar istediği niteliklere uygun birini bulmak için 17 Milli Eğitim Bakanı değiştirmiş. O dönem 400 medrese, Darülfünun, Mühendishanei Bahri Hümayun, Mühendishanei Berri Hümayun, Nafia Vekaleti dışında yüksek okul yok. Darülfünun da yersiz nedenlerle şeyhülislam tarafından sürekli kapatılıyor. O dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip eğitim sisteminin modernleştirilmesi için çalışamalar yürütmeye başlıyor. Aynı dönemlerde Hitler, 464 Yahudi kökenli bilimadamının işine son veriyor. Bu bilimadamları Kader Birliği Derneği kuruyor. Büyük bir kısmı Hollanda’ya, Fransa’ya, İsviçre’ye kaçıyor. Türkiye, gelip yerleşecek 40 öğretmen istiyor. Türk öğretim üyelerinin üç katı maaş veriliyor. Tek şart da en fazla 3 yıl içinde Türkçe öğrenmeleri. Ve 40 öğretmen yaşamlarının garantisi için geliyor. Bu öğretmenlerin hala kökleri ve mezarları burada olanlar var. Bu kapsamlı araştırmayı Ilgın’ın kendisinden dinlemek için 7 Eylül’de Neve Şalom Kültür Merkezi’nde olmanız gerekli... Bu panelin dışında Cem Mansur ve Cihat Aşkın müzikle ilgili katılımcılarla söyleşilecek, Sabrina Fresko, Eti Behar, Beti Cenudioğlu, Bubi gibi heykel ve resim sanatçılarının sergileri görülecek. Neve Şalom Sinagogu, temsili bir geleneksel Yahudi düğününe ev sahipliğe yapacak; bu kez herkes için. Bir de bu günün Ramazan ayına denk gelmesi nedeniyle bir de iftar sofrası kurulacak Galata Meydanı’nda. BU YILIN TEMASI MÜZİK Ve tabii ki bu yılın teması olan müzik... 1492’de İspanya’dan kaçan Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu’na getirdikleri, yüzyıllar içinde başta Türk Sanat Müziği olmak üzere çevrelerindeki müzik kültüründen de etkilenen, aşk, meşk, dedikodu, günlük yaşam ve her türlü insan ilişkileri ve duyguları içeren temalarla kendine özgü bir müzik türü olan TürkSefarad Müziği, Orta, Doğu ve Batı Avrupa’da yaşamış Aşkenaz Yahudileri’nin, hüzün ve neşeyi bir arada ifade eden ancak içinde çok yoğun duygular ve felsefe barındıran; Yahudiler’in binlerce yıl boyunca yaşadığı felaketler, geçmişe ve geleneklere bağlılık ve yaşamının yalın bir ifadesi olan Klezmer Müziği, 16. yy’da Edirne’de Yahudi mistiklerle Sufilerin etkileşiminden doğan ve İstanbul’a gelerek günümüze dek sürmüş olan Maftirim ve de Sinagog İlahilerinden örnekler sunulacak. Dinletilerde Angelika Akbar, Tuluyhan Uğurlu, Yinon Muallem gibi pek çok müzisyen yer alacak. Etkinlikler, İtalyan ve Aşkenaz Sinagogu, Schneidertempel Sanat Merkezi, Eski Zülfaris Sinagogu, Osmanlı Bankası Müzesi, Galata Meydanı ve İtalyan Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek. Yahudi Avrupa Günü’ne Bubi de katılıyor C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle