Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 30 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ Füge Demirok’un 8’in Gizemi adlı yapıtı 3000 eser arasından sıyrılıp Pekin Olimpiyat Parkı’nda sergilenmeye değer görüldü. Ama... “Olimpiyatlar’da nal topladık” diye söylene durduğumuz şu günlerde heykel sanatçısı Füge Demirok, 2008 Pekin Olimpiyatları’na Türkiye’nin adını bronz harflerle yazdırdı bile. Sanatçının ELİF 2008 Olimpiyat BEREKETLİ Komitesi’nden gelen istek üzerine yaptığı “8’in Gizemi” adlı heykel Pekin’de Olimpiyat Parkı’nda, altında kocaman bir Türkiye etiketiyle sergileniyor. Demirok’un öyküsü 2005 yılında aldığı bir epostayla başlamış. Bu epostada sanatçının 2008 Pekin Olimpiyatları çerçevesinde bir yarışmaya davet edildiği yazılıymış. Belirtilen “Olimpiyat Ruhu”, “Olimpiyat Sporcuları” ve “Spor Dalları” kategorilerinden “Olimpiyat Ruhu”nu seçen sanatçı 3 adet 8 rakamının bir araya gelmesinden oluşan kavramsal çalışması “8’in Gizemi” ve Olimpiyat halkalarından yola çıkarak hazırladığı “Şok” adlı yapıtları için kolları sıvamış. 2007 yılında 82 ülkeden 3 bin yapıtın başvurusunu değerlendiren uluslararası seçici kurul, 299 yapıtı yarışmaya katılmaya değer görmüş ve bu yapıtlar iki yıl boyunca Çin Halk Cumhuriyeti’nde 35 şehirde sergilenip oylandıktan sonra 110 yapıt Londra, Roma, Barselona, Lozan, Seul, Chicago, Atlanta kentlerinde sergilenmiş. “Şok” 2008 Pekin Olimpiyatları Heykel Kataloğu’na seçilen 75 eser arasına girerken “Sekizin Gizemi” 2008 yılının başlarında sonuçlanan yarışmada ödül alan 29 yapıttan biri olarak Pekin Modern Müzesi’nde sergilenmesinin ardından Olimpiyat Parkı’na yerleştirilmiş. İşte Pekin Olimpiyat Parkı’na ve dolayısıyla 2008 Olimpiyatları’na imzasını bir daha silinmemek üzere atan o heykeltıraş Füge Demirok bakın neler diyor... Niçin ‘8’in Gizemi’? Çinlilerin 8 rakamını uğurlu kabul etmesiyle bir ilgisi var mı? Hayır. Şaşırtıcı, ancak ‘8’in Gizemi’ üzerinde çalışırken bu konuda hiçbir bilgim yoktu. 8 rakamının uğurlu sayıldığını daha sonraları öğrendim. O halde bu üç adet 8 rakamı 2008 Olimpiyatları’nın başlangıç tarihini mi simgeliyor? Aslında ben yapıt üzerinde çalışırken başlangıç tarihi konusunda da bilgilendirilmemiştim. Yalnızca rakamlarla bir üçleme yapmak istedim, o kadar. Çok ilginç bir tesadüf öyleyse bu; hem 8 Çinlilerin uğurlu saydığı rakam, hem de Olimpiyatların başlangıç tarihi 8.8.8... 8 benim için de değerli bir rakam. Gel gelelim, ben bu yapıtı oluştururken numerolojiye çoktan merak salmış, bu konuya kafa yormuştum. 8 böyle düşünülerek seçilmedi. Peki ‘Olimpiyat Ruhu’ kavramsal çerçevesiyle bağlantısı nedir ‘8’in Gizemi’nin? 8 rakamı Tasavvuf Felsefesi’ne göre ‘8. cenneti’ simgeler. Gökte 7 cennetin karşılığı 7 cehennem var, oysa ‘8. cennet’ sonsuz olan... 8.’de artık cehennemler sona eriyor. İnanca göre, hepimiz yaşamlarımızda 7 cennete ve cehenneme girip çıkıyoruz. Olimpiyat oyunları ise Antik Çağ’da cennetin dünyaya indirilmesi için yapılırdı. Bir başka deyişle, cenneti dünyada yaşama gayesi güdülürdü. İşte bu yüzden üç adet 8 rakamı sonsuz cenneti, yani ‘Olimpiyat Ruhu’nu simgeliyor. 8 ile Olimpiyatların paralelliği bu. 8 rakamını kullanmanız da yapıtınızın orada büyük ilgi çekmesinde önemli rol oynamış olsa gerek... sergi Demçenko’dan kartonaj tekniği Galeri Artist Çukurcuma, Lesya Demçenko’nun farklı teknikler kullanarak oluşturduğu yeni eserlerine arasında ev sahipliği yapıyor. Sanatçı resimlerine kimi zaman İstanbul sokaklarını, kimi zaman kadınları, kimi zaman da natürmortları konu ediyor. Fakat Demçenko’nun en ilginç ve çekici çalışmaları kendi yarattığı “kartonaj” tekniğini kullanarak yaptığı resimlerdir. Sanatçı çevreye olan duyarlılığını, eserlerinin temel olarak sokaktan topladığı oluklu mukavvaları kullanarak gösteriyor. Lesya Demçenko’nun, kendi yarattığı kartonaj tekniği uygulayarak, neşeli ve göz alıcı renkler kullanarak yarattığı usta işi kompozisyonları günümüzün resim anlayışında yeni ufuklar açıyor. Sergi 3 Eylül’e dek görülebilir. Yalnız Fotoğraf: YILDIZ ÇELİK Pekin Olimpiyat Parkı’nda Füge Demirok’un eserinin kopyası sergileniyor. Eserin orijinalini yakın zamanda yetkililerden istemeyi düşünen Füge Demirok 8’in Gizemi’ni İstanbul Modern’e armağan etmek istediğini söylüyor. gitti döndü Yemekten sonra bile teşekkür ederiz.. Dünyanın bir ucundaki halk oylamasını geçtiniz... İnsan bazen kendini böyle şeylerle denemek isteyebiliyor. Biz Türklerin algı şekli, bakış açıları aynı olduğu için fikirlerimiz ve görüşlerimiz de 3 aşağı 5 yukarı aynı oluyor, doğal olarak. Ama bambaşka bir yerde halk oylamasından geçmek çok önemliydi benim için. Sizi destekleyen Türk yetkili oldu mu? Pek sayılmaz. Ödül törenine örneğin, o amaçla gelen biri yoktu. Kültür ve Turizm Tanıtma Müşavirliği’nden Oğuzhan Bey ve Akdeniz Üniversitesi’nden mansiyon ödülü alan sanatçı Ayhan Bey vardı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise birkaç gün önce telefonla kutladı. Bu olay Kültür Bakanlığı’nın ilgisini daha çok çekmeliydi; daha çok destek vermelilerdi belki de... Ben öyle bakmıyorum olaya; her sanatçı gücünü kendi içinde bulur. Ancak elbette gösterilecek ilgi sanatçıya bir destek, bir güçtür. Ben kesinlikle böyle bir beklenti içinde değilim. Ancak tabii ki yediğimiz bir yemekten sonra bile annemize teşekkür ediyoruz... Herhangi bir maddi destek de mi almadınız? Hayır. Pekin’e kendim gittim, heykeli kendim döktüm, heykeli yollama parasını kendim verdim. Aldığım ödül de para ödülü değil, yalnızca bir hatıra. Ama mesela Amerikalılar çok ciddi çalışıyorlardı Olimpiyatlar için. Direktörle yemekte oturuyoruz, 45 yaşında bir adam bu etkinlik için Çince öğrenmiş. Ya da Çinliler... Çok çalışkan bir millet. Örneğin o 3000 eserin bir bahçede toplanması, kent kent dolaşması, oylanması ve bu sırada hiçbir sorunun çıkmaması bir Türk için çok şaşırtıcı. Sanat yazı Ergin İnan, Mehmet Slezoviç, Süleyman Saim Tekcan, Burhan Uygur, Şenol Yorozlu, Ayşegül İzer, Nurullah Berk gibi ustaların orijinal ve özgün baskı eserlerinin yer alacağı “Sanat Yazı II “ sergisi 13 Eylül’e dek Kare Sanat Galerisi’nde görülebilecek. Şehirlerin Renkleri Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi yeni sezonu Yiğit Yazıcı ile açıyor. Bir Art and Life projesi olarak küratör Beste Gürsu tarafından gerçekleştirilen “Şehirlerin Renkleri” ziyaretçilerini dünyanın en önemli şehirlerinde gezintiye çıkaracak. Yiğit Yazıcı’nın 22 Ekim’e kadar görülebilecek sergisinin kahramanları İstanbul başta olmak üzere Berlin, St. Petersburg, Dubai, Cenevre gibi, Kempinski otellerinin de bulunduğu, insanlığın binlerce yıllık kültür birikiminin en çekici yerleşim noktaları kentler… Yazıcı, bu heyecan verici şehirleri “benzersiz” kılan yapı taşlarını dinamik, özgür ve çağdaş bir yorumla tuvallerinde ve özgün baskılarında sanatseverlerin beğenisine sunacak. 2 Eylül’deki açılış sırasında ayrıca davetlileri güzel bir sürpriz bekliyor; Türkiye’nin en genç keman virtüözü Muhammet Yıldırır Art &Life Production projesiyle bir solo performans gerçekleştirecek. Muhtemelen evet. Bu orada herkesin bildiği bir çalışma. Oradaki o kargaşa ortamında herkes birbirine yapıtının adını soruyordu ve ben ‘8’in Gizemi’ deyince, ne mutludur ki istisnasız herkes hangisi olduğunu anımsıyordu. Yarışmaya katılan diğer yapıtlar genellikle hangi ülkelerden, nasıl çalışmalar? Bir Avrupa veya Uzakdoğu odaklılık var mı söz gelimi? Çok sayıda yapıt söz konusu olan; bir genelleme yapmak güç. 82 ülkeden 3000 yapıt yarıştı. Son 29’a kalıp sergilenenler arasında Yunan, Amerikalı, İranlı, Avustralyalı ve Rus vardı hatırladığım kadarıyla. Tabii, bir Uzakdoğu odaklılık sezinlenebiliyor. Çok fazla Koreli var örneğin... Ancak, ‘Olimpiyat Ruhu’ temasını konu alanların daha az sayıda olduğunu söyleyebilirim. Çalışmalar genellikle ‘Olimpiyat Sporcuları‘ ve ‘Spor Dalları‘ temaları üzerinden yapıldığından olsa gerek, biraz figüratifler. ‘Olimpiyat Ruhu’ biraz daha kavramsal çalışmalara olanak vermiş. Söz gelimi altın madalyayı alan ve sonradan anıt haline getirilen çalışma birkaç Çinli heykeltıraşın bir araya gelerek yaptığı ve Olimpiyat meşalesini resmeden bir yapıttı. Katılan 3000 yapıt içerisinde yalnızca 2 Türk vardı, öyle mi? Evet. Bir de Akdeniz Üniversitesi’nden bir çalışma vardı ve o da ödüllendirildi. Yüzde 100 Türk başarısı o halde... Bir bakıma öyle, evet. Neye göre seçildiğiniz ve bu epostayı aldığınız konusunda bir bilginiz var mı? Amerika’da da Türkiye’de de birçok web sitesinde adım geçiyor. Mutlaka onların birinden bulmuşlardır. Hiç “Neden Füge Demirok da bir başkası, daha popüler biri değil?” gibi tepkiler geldi mi kulağınıza? Bu Türk Olimpiyat Komitesi’nin yaptığı bir çalışma değil, doğrudan Çin Olimpiyat Komitesi’nce yürütülüyor. Bu yüzden “Türkiye’de daha popüler olanlar insanlar niçin gitmedi ki?” türü bir soru mantıklı olamaz zaten. Ben bu seçimi nasıl bir yöntem izleyerek yaptıklarını pek bilemiyorum. En azından şunu söyleyebilirim ki, benim kulağıma böyle bir şey gelmedi henüz. Ne var ki, Türk heykel sanatçılarının pek birlik içinde olduklarını söyleyemeyeceğim. Gerçi, konu sanat olunca ülkemizde insanlar pek birlikte olup, oturup konuşamıyorlar. Örneğin, Çin’de bir işi, sanat yapıtını birçok kişinin birlikte yapması şaşılacak bir şey değil. Burada ise, istisnalar dışında, ancak rölyef çalışmalarında böyle kolektif çalışmayı telaffuz ediyoruz. Çin’de ise yaratıcılık içeren çalışmalarda da durum aynı. tiyatro Karım şov yapıyor Oyunda, Metin Zakoğlu evlilik üzerine bir şova davet ediyor izleyenleri. Karı koca ilişkilerine mizahi bir şekilde bakan bu gösteride karşınıza çıkan bu iki insana kimi zaman hak verecek kimi zaman kadının yanında yer alırken onun şovuna eşlik edecek! Kimi zaman da bu şovu bozan adama eşlik ederek siz de karmaşanın ve eğlencenin tam ortasına düşecek. Metin Zakoğlu’nın yazıp yönettiği oyunda rol arkadaşı Başak Zebil. Karım Şov Yapıyor, 3. 4 ve 5 Eylül tarihlerinde Caddebostan Kulis Oda Sahnesi’nde olacak. Izİzlenim İnsanlar fotoğraf makinesiyle 19. yüzyılın ilk yarısında tanışmıştır. Günümüzde de yoğun bir biçimde kullanılan bu teknoloji için birçok sanatçı söz söylemiş; kimi onu yermiş, kimi de ondan yararlanmayı uygun görmüştür. Fotoğraf ise giderek kendi başına olabildiği gibi diğer sanatlarla da ilişki kurarak çağdaş sanatta kolayca yer edinmiştir. Ünlü ressam Delacroix fotoğraf için “Ressamın biçimsel belleğini güçlendirdi” demişti. Sağlam bir desen için fotoğrafın yararlı olacağını savunmuştu. Acaba Delacroix bir yüzyıl sonra fotoğrafın sanatsal bir dil için araç olacağını düşünmüş müydü? Devrimci çağdaş sanatçı Picasso’nun fotoğrafı değerlendirmesi ilginç. “Ressamlar fotoğrafa çok şey borçludur, ressamları özgürleştiren fotoğraftır.” Picasso’ya göre ressamlar fotoğraftan dolaylı olarak yararlanacaklardı. Fotoğraf sadece tespit edendi, bu da ressamın daha da özgürleşmesine yol açacaktı. Oysa Paul Citroen, Man Ray, Cartier Bresson, Cindy Sherman gibi birçok fotoğraf sanatçısı olayı tespitin çok ötesine taşımışlardı. Sanatta özgür olmak kuşkusuz kullanılan malzemelere de bağlıdır. Bu bağlamda fotoğraf teknolojisinin çağdaşlığını sorgulamak ve onu diğer birçok sanat üretim malzemeleriyle kıyaslamak önemlidir. Günümüzde birçok sanatçı bu konuda öncü olacak çizgiyi zorlarken kendisini en iyi ifade edeceği olanağı kullanmakta. Örneğin Magnum Photos üyeleri, sanat üretimlerinde fotoğrafdan yararlanırlar. İlgi duyulan bir grubun üyeleri olarak sanatsal tavırlarındaki tek birlikteliğin malzeme olduğu bilincindedirler. Köklü bir belgesel fotoğraf geleneğinden yola çıkıp özgür olabilmeyi tadarlar. Şu sıralar Santralistanbul’da retrospektif sergisini izlediğimiz Martin Parr’da bir Magnum fotoğrafçısı. O da gelişmiş teknolojiyi kendince kullanıyor. ? ÜMRAN BULUT umranbulut@gmail.com Çağdaş fotoğraf ve Martin Parr Sergide geniş bakış açısıyla izlenen 156 yapıt var. Tümü aynı noktayı buluşturuyor: Yaşadıklarımız, ortamlar, o an ki durumlar, gündelik olan biten. Yoksa ‘im’ler mi denmeli… Martin Parr’ın sergisi Son Tatil, Telefon Projesi, Glasgov, Meksika, Lüksemburg, Bıkkın Çiftler gibi birçok yerden ve konudan alıntılardan oluşmuş. Serginin adı: Assorted Cocktail. Fotoğraflar çarpıcı ve estetikler. Bizi bize ironik yansıtmaktalar. Bazılarında yargılandığınızı bile düşüneceğiniz yapıtlar bunlar. Katılır mısınız yoksa itici mi bulursunuz bilinmez, ama kaçınılmaz olarak “kapitalist düzeninin bir yansıması” demek durumundasınız. Ölüdoğalar, manzaralar, şehir hayatından kareler Parr’ın son dört senedir dolaşmakta olduğu ülkelerden özgürce seçtikleri. Renkleri çarpıcı, oranlar abartılı, sanki plastik bebekler ya da oyuncak malzemeleri görüyorsunuz. Ama hayır, hepsi bize ait, ya da çekildikleri bölgeye. Hepsi gerçek. Parr biraz alaycı, biraz da acı veren bir tavırla yaklaşmış olup bitene. Çılgınca bir tüketimden bahsediyor. ‘An’ın fotoğrafını çekerken tüketimin o önü alınmaz bir yaşam tarzı oluşunu eleştiriyor. Hepsi bu. Bakalım siz ne düşüneceksiniz? Sergi 30 Ekime kadar açık. Zorro Buz Macerası Parkorman`da Adaletsizliğe karşı ezilenlerin yanında duran maskeli kılıç ustası Zorro, Eylül ayında Parkorman`a geliyor. Ancak bu kez kılıcıyla birlikte değil buz patenleriyle... Sahnelendiği her ülkede büyük bir ilgiyle izlenen ‘Zorro Buz Efsanesi’ adlı gösteri, Avrupa turnesi kapsamında 614 Eylül tarihlerinde Parkorman’ın buz pistinde sahnelenecek. Tüm şarkıları ve diyalogları Türkçe’ye çevrilen gösterinin müzik prodüksiyonu Ercan Saatçi’ye, anlatımı ise Tamer Karadağlı‘ya ait. Gösteride ‘Zorro’yu şarkıcı Ali Güven seslendirecek. Gösteri Türkiye’den sonra Romanya, Avusturya, İspanya ve Budapeşte’de sahnelenecek. snmdnmz?gmail.com C MY B C MY B