19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ 5 Ana kucağından okul sırasına Fotoğraf eleştirmenini arıyor Türkiye’de son dönem önemle sevilme ve ilgilenme oranı artan sanat dalı fotoğraf... İşte bu dala önemli katkılar koyan İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği’nin kurucularından Lütfi Dağdaş da bu görüşleri paylaşıyor. Ülkede, fotoğraf sanatının önemli bir ivme kazandığını SERDAR vurgulayan sanatçı, “Bu bölgede fotoğraflayacak AĞIR bir şey kalmadı” sözüne de katılmıyor ve “İzmir fotoğraf sanatçıları için bitip tükenmez bir hazineyi taşıyor” diye yorumunu yapıyor. Dağdaş‘la fotoğraf sanatı üzerine ilgi çekici ve keyifli bir söyleşi yaptık. 1970’li yıllardan bu güne fotoğraf sanatına emek veriyorsunuz. İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği’nin (İFOD) kuruluş çalışmalarında görev üstlendiniz, derneğin yaşaması için çaba gösterdiniz. Ülkemiz fotoğraf sanatına dönük son yılları kapsar bir değerlendirme yapar mısınız? Önce fotoğraf ve fotoğraf sanatı nedir, oradan başlamanın yararlı olacağını düşünüyorum. Fotoğraf, ana tanıklık ederek onu belgelemektir. Bu belgeleme hem kurgu dediğimiz tür, hem de doğaçlama çekimlerde geçerlidir. Yine sözünü ettiğim belgelemede bilgi, deney öne çıktığı zaman; fotoğraf, fotoğraf sanatına dönüşür. O açıdan ben sanat yönünü öne çıkartma kaygısından hareketle fotoğraf çekenleri; altını çizerek söylüyorum ki, fotoğraf sanatçısı olarak adlandırıyorum. Ülkemiz fotoğraf sanatı son yıllarda iyi bir çizgiye gelmiştir. Bunun ön koşullarından birisini kurumlaşma olgusu olarak kabul ediyorum. Ülkemiz genelinde tümüyle amatör çabanın eseri pek çok fotoğraf derneği varsa, bu dernekler “Fotoğraf Sanatı Federasyonu” adı altında üst yapılanmasını gerçekleştirmişse çok iş başarılmış demektir. Ülkemiz fotoğraf sanatı adına bu denli olumlu görüş belirttiğinize göre, hemen ardından şu soruyu yöneltmek istiyorum. Hiç mi eksik yok? Olmaz olur mu? Gelinen çizgide sanatçı, sanatseverle birlikte üçüncü ayak, en önemli ayak fotoğraf eleştirmeni yok. Oysa edebiyattan, müzik ve plastik sanatlara pek çok farklı sanat dalında çok iyi yetişmiş nice eleştirmenimizin ilgili sanat dallarına yaptıkları katkıyı gözardı edebilir miyiz. Tüm buna karşın fotoğraf sanatı alanında eleştiri, ne yazık ki henüz fotoğrafı üretenin diğer üretene ait yapıtları değerlendirmesiyle sürüyor. Bu doğru değil, en azından bugün gelinen çizgide doğru değil. Fotoğraf sanatı eleştirmeni yetişmemesinde suçu biraz da kendimizde arıyorum; biz fotoğrafçılar galiba bu konuyu gündeme taşımakta yetersiz kaldık, diye düşünüyorum. Farklı çalışmalarınız var. Belgesel, nü, doğa, insan. Öncelikle bir fotoğraf karesi nelere sahip olmalı? Çektiğiniz fotoğraf siyah beyaz da olsa, renkli de olsa gizli bir yerinde can alıcı nar kırmızı bir renk barındırmalı. Bu renk, fotoğrafa doğrudan ve istekle bakışın, o karede bir şeyler arayışın öz noktasıdır. Ben bir dönem fotoğraf üzerine ‘Fotoğrafın Caz Saatleri’ adını verdiğim denemeler yazmıştım. Gerçekten cazın, dünya döndükçe hep asil kalacak tınısında nasıl da döne döne yükseliyorsak, karşımızdaki fotoğraf karesinde de buna benzer bir dönüşü yakalamalıyız. Ya da o dönüş bir hortum gibi bizi içine çekmeli. Bu hortum dediğim çekim noktası kareye naifçe yerleştirilmiş insan duygusuyla oluşturulmuşsa, işte o fotoğraftır. O yüzden sanatseverler, iyi bir fotoğrafa dönüp dönüp yeniden bakarlar ve her defasında ayrı bir tat ve haz alırlar. Ben bu olguyu gerçek fotoğraf yapıtları karşısında hep yaşarım. Peki, bir de nü çalışmalarınız var… Evet, biz fotoğrafçıların birinci işi ışığı boyutlandırmaktır. Kadın vücudunun o albenili, gözalıcı güzelliğinde ışığı boyutlandırdığınız zaman çıplaklığı farklı boyuta taşırsınız. Bunu ressamlar, ozanlar yapmışlarsa fotoğrafçılar da yapmalıdırlar. Bu düşünceden hareketle kadın bedenine dönük çalışma yaptım ve dolayısıyla diğer çalışmalarımda olduğu gibi bilinenin dışında işler çıkartmaya çalıştım. Fotoğrafladığınız insanlar içinde sizi derinden etkileyen nedir? Benim o an üretmekte olduğuma dönük inanmışlıklarını gözbebeklerinden yakalamam. Karşımdakinden aldığım sıcaklık. Bu sıcaklığı, salt insan modellerimden değil, görüntülediğim hayvanlardan da, bitkilerden ve cansız parçalardan da alıyorum. Geçenlerde Niğde’nin ne yazıkki bilinmeyen Gümüşkesen ören yerinde bir çalışma yaptım. Orada bugün yaşam sürmüyor ama yaşamın sürdüğü yüzyılların kokusunu, ivmesini oyuklarda, odalarda, duvar resimlerinde duyumsadım, cansız da olsa her parçadan sıcaklık aldım. Buradan hareketle demeliyim ki hemen hepsiyle ortak bir dilde buluşuyoruz ve bunun temeli sevgi oluyor. İlk ve orta dereceli okullar 8 Eylül’de açılıyor. Okula yeni başlayacak minikler ise uyum sağlamaları için 1 Eylül’de sınıfları dolduracaklar. Okulun ilk günleri, özellikle okul öncesi eğitim almamış çocuklar için zor geçecek. Annebabaların ve öğretmenlerin, ağlayan, annelerinden ayrılmak istemeyen bu çocukları zorlamamaları ve isteklerini anlayışla karşılamaları çok önemli. Yaz tatilinin bitmesine, okulların açılmasına çok az kaldı. İlköğretim 1. sınıfa başlayacak çocuklar, 1 Eylül’de ders başı yapacaklar. Okula yeni başlayacak miniklerin, hele de okul öncesi eğitim kurumlarına, ana sınıflarına gitmedilerse büyük heyecan içinde olmaları çok doğal. Düşünsenize, daha önce hiç okula gitmemiş 6 yaşında bir FİGEN çocuktan, annesinden herkesin yabancı ATALAY ayrılmasını, olduğu bir ortamda tek başına kalmasını, 40 dakika boyunca kıpırdamadan bir sırada oturmasını isteyeceksiniz. Çocuğun buna tepki göstermesi, kendini güvensiz hissetmesi, ağlaması, okulda kalmak istememesi, annesine yapışması çok normal. Öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin, okulun ilk gününde ağlayan, annelerine “gitme yanımda kal” diye yalvaran çocuklara yumuşak yaklaşmaları, okula alışmalarına destek olmaları gerekli. Zorlayıcı ve sert bir yaklaşım, doğal ve geçici bir uyum sorununu, okul fobisine dönüştürebilir. Okul fobisi, çok ciddi bir sorundur ve mutlaka uzman desteği alınmasını gerektirir. ? Dağdaş: Fotoğraf siyah beyaz da olsa, renkli de olsa gizli bir yerinde can alıcı nar kırmızı bir renk barındırmalı. Lütfi Dağdaş Atıklar sanata dönüştü Nokia, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ve Uluslararası Gençlik Vakfı işbirliği ile yürütülen Düşler Atölyesi çalışmalarına katılan çocukların atık malzemelerle yarattıkları yapıtlardan oluşan ‘’Dönüştüren Düşler’’ sergisi, İstanbul Atatürk Havalimanı‘nda açıldı. 11 Eğitim Parkı ve 10 Öğrenim Birimi’nde, maddi olanakları kısıtlı çocukların yaptığı çalışmalardan 77 yapıtın oluşturduğu “Dönüştüren Düşler” sergisi bir ay boyunca İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali Gidiş Katı’ndaki TAV Galeri’de ziyaret edilebilecek. Serginin daha sonra İzmir Adnan Menderes ve Ankara Esenboğa Havalimanı’nda da düzenlenmesi planlanıyor. Çocukların küresel ısınma ve atıklar ile ilgili düşüncelerinin yansıdığı “Dönüştüren Düşler” sergisi, atık malzemelerin, çocukların ellerinde yeniden hayat bulduğu iki ve üç boyutlu çalışmalardan oluşuyor. İçtenliği arıyorum Ara Güler, “Artık İstanbul’da çekecek bir şey kalmadı!” diyor. Peki siz İzmir için ne düşünüyorsunuz? Sayın üstâd Güler’in bir döneme tanıklık etmişliğine saygım sonsuz ama nedense işi hep huysuz yanından ele alıyor. Değerli dostum Güngör Özsoy’un, değişik mevsimlerde daha gün doğmadan yollara düşüp de çektiği, “Mavi İstanbul” adını verdiği fotoğraflarını daha yenilerde yayımlamakta olduğum Risk&Life adlı dergimde değerlendirdiğimi söylersem sevgili Ara ustanın haksızlığını hemen bir adla belgelemiş olurum. İzmir’e gelince; Kordon, Alsancak bir yana Tilkilik, Mezarlıkbaşı, Balçova’nın arkalarına düşen Radar yolu, Çiğli Kuşcenneti; hangisini sayayım fotoğraf sanatçıları için bitip tükenmez bir hazineyi taşıyor. Fotoğraf çekerken neyi arıyor gözleriniz? İçtenliği! Söyleyecek bir sözüm varsa en önemli sermayem içtenliğimdir, bu içtenlikle güzelliği ya da eleştirilmesi gerekeni kareleme uğraşında oldum hep. Canlıyı da cansızı da fotoğraflarken bu arayışı hep önde tutarım. Okula yeni başlayacak çocuğunuzun okula hazır olup olmadığını onu iyi gözlemleyerek öğrenmeniz mümkün. Bu konuda kaygılarınız varsa mutlaka okulun rehberlik servisi ya da bir uzmana danışın.. Bunları yapabiliyor mu? Bağımsız olarak hareket edebilme ve sorun çözebilme becerisine sahip mi? Kendini ifade edebilecek yeterli kelime bilgisine ve cümle kurma yeteneğine sahip mi? Duygularını ifade edebilir mi? Kendi ihtiyaçlarını karşılayabilir mi? (Yemek, giyinme, temizlik vb) Yaşıtlarıyla sosyal ilişki kurabilecek beceriye sahip mi? El becerisi yeterince gelişmiş mi? Genel koordinasyonu yeterli mi? Yaşının gerektirdiği kavram bilgisine sahip mi? İhtiyaçlarını geciktirebiliyor mu? Kurallara uyma becerisi gelişmiş mi? ? Okulla ilgili son derece ilgisiz ve isteksizdir. Uyku düzeni bozulur. Genellikle aile bireyleri dışındaki kişilerle olan ilişkilerinde utangaçtır. Başarı ve takdir kaygısı taşır. Öğretmenden ve evinin dışındaki yapıdan korkar. Telaşlı, huzursuz ve içe dönük yaşamayı seçer. Okula gitmemek için herhangi bir fiziksel nedene dayanmayan asılsız hastalıklar ortaya atar. Okul gereçlerine son derece itinasız davranır. Arkadaş edinmez Okul fobisinin belirtileri: Çocuğunuz okula hazır mı? figenatalay?yahoo.com Faks: 0 212 343 72 64 C MY B C MY B Eğitim Reformu Girişimi’nin son bülteninde, okulun ilk gününü daha çekici hale getirmek için öğretmenlere birkaç küçük etkinlik önerisi var. Özellikle okumayazmayı öğrenmiş ilköğretim ikinci sınıf öğrencileri için daha uygun olabilecek bu öneriler şöyle: Öğrenciler kendilerini tanıtıcı 45 ifade yazıp, altına “ben kimim?” yazar. Yazılan kağıtlar toplanır ve içlerinden biri seçilir. Sınıftan bu kağıdı yazanın kim olduğunu bilmeleri istenir. İfadelerin sahibinin kim olduğunu doğru tahmin edene yeni kağıdı seçme ve oyunu yönetme olanağı verilir. Oyun bittikten sonra kağıtlar sınıf kitaplığına konulabilir. Böylece, öğrencilerin dosyayı yıl boyu karıştırarak birbirlerini daha iyi tanıma fırsatı bulmaları sağlanır. Öğrencilerin kendilerini öğretmen olarak hayal etmeleri ve öğretmen olsalardı okulun ilk gününü nasıl değerlendireceklerini yazmaları istenebilir. Böylelikle hem öğrencilerin yazma becerileri hakkında bilgilenme hem de yeni etkinlik fikirleri edinmiş olursunuz. Öğrencilerden yaz boyunca ne yaptıklarını yazmalarını istemek yerine, yazın güzel zaman geçirmelerini sağlayan kişiye bir teşekkür mektubu yazmalarını isteyebilirsiniz. ? İlk gün için öneriler...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle