19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kıbrıs belleğini oluşturuyor Çok sayıda akademisyen ve sanatçının destek verdiği Mehmetçik Beldesi’nin hedefi Kıbrıs’ta pilot kültür sanat kenti olarak anılmak “Belgesel sinema toplumların belleğidir. Zaman haklı çıkarır belgeselcileri. Bir belgesel film, bir halka bütün herşeyi değiştirir” diyen Reha Arın’ın sözlerinde gizli aslında aranan anlam. 1960 yılından bu yana adada düzenlenen ve panayır havasında geçen Mehmetçik Üzüm Festivali, iki yıldır düzenlenen Altın Salkım Belgesel Film ZUHAL Festivali’yle uluslararası bir boyuta ulaştı. AYTOLUN Türkiye’den ve Kıbrıs’tan henüz yaşı çok genç olmasına rağmen festivale 67 filmin katılması da belgeselin ne kadar önemsendiğinin bir göstergesi. Artık köylüler festival süresince belgesel filmleri izliyor, seminerlere katılıyor, yaşadığı köyde yaşamı sorgulamak adına kapılarını açıyor ardına kadar. Mehmetçik Belediye Başkanı A. Beyazıt Adalıer ve festival komitesinden M. Adil Yalçın ile Yrd. Doç. Dr. Onur Eroğlu başta olmak üzere çok sayıda sanatçı ile akademisyenin yoğun ve gönülden emeğini görüyorsunuz her bir çalışmada. Altın Salkım Belgesel Film Festivali henüz iki yaşında ama bırakın emeklemeyi, yürümeye başlamış bile. Geçen hafta gerçekleşen festivalin hikayesini gelin öncelikle Mehmetçik Belediye Başkanı Adalıer’den dinleyelim. Bin 500 nüfuslu bir belde Mehmetçik. Beyazıt Üzüm ve şarapları ile meşhur. Bir de 48 Adalıer yıldır süren festivaliyle. Mehmetçik Panayırı adıyla 1960 yılında açılan ve halkın üretimlerinin sergilenip alıcı bulduğu, tüccarların da birebir halkla buluştuğu panayır, hem bir pazar alanı hem de bir sosyal paylaşım platformu. Adalıer, biraz da gözleri dolarak anlatıyor panayırın ilk günlerini: “1960’lı yıllar Rumların baskılarının en acımasızca devam ettiği yıllardı, evden çıkıp ovaya giderken dahi helalleşirdik ailemizle. O dönemde Mehmetçik’ten çıkıp şehirlere gitmek, alışveriş yapmak çok zordu. Böylece Mehmetçik’in bağlı olduğu Karpaz’da yaşayanlar kendi çıkardıkları ürünleri satışa sunmaya başladılar.” Panayır artık bir festivale dönüştü. Son iki yıldır da Altın Salkım Belgesel Film Festivali ile uluslararası bir özellik taşıyor. 6 16 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ Çadırlar özellikle Ege bölgesinin doğal alanlarında kuruluyor. Açıkhava’da beş yıldızlı tatil Kimi ayağını toprağa basmadan tatil yapamıyor, kimi aradığı rahatlığı otellerde ya da yazlığında bulamıyor, kiminin derdi ise büyük kentlerde artık iyice yok olan insan ilişkileri ve komşuluk. Günübirlik tatilcilerden sıkılsalar da çadırdaki tatillerinden çok memnunlar. Eve geç kaldın! Eve geç kalınmaz ki. Ev olduğu yerde durur, ne zaman gitsen oradadır. Hem vapur mu bu canım kaçacak. Ev, biz istediğimiz zaman gidelim, başımızı sokalım diye tasarlanan bir mekândır. Bunun için herhangi bir yere konuşlanmış taş, ahşap, kerpiç ya da muhtelif malzemelerden yapılmış bir örtüdür sonuçta. Asıl iş eve geç kalıp kalmamakta değil, o evin içine ruh katabilmektedir aslında. Evcimen ruhlardansanız, hiç sorun yok. Eve asla geç kalınmaz. Ev, o limandan demir almayacak bir vapur OZAN olur da, karşılar sizi. YAYMAN Ama ya özgür ruhlardansanız. Ev üstünüze üstünüze gelir. O halde ne yapmalı? Galiba en iyisi insanın evini sırtında taşıması. Evet, evet iyi fikir bu. Nereye gidersen orası senin mekânın. Dilediğin kadar kal. Nasıl olsa evini sırtında taşıyorsun, açıkta kalmak gibi bir derdin yok. İnsanlarıyla kaynaş, yeni yeni dostluklara yelken aç. Demlendi mi mekândaki dostuklar. Baktın kök salmak üzeresin, başka başka coğrafyalara yüz sürememe haline dönüşecek her bir şey. Yollar bazen de ayrılmak içindir de, yüklen yeniden evini sırtına, vur kendini yollara. “Hemşerim memleket nire” diyenlere, “Dedim ya yahu, bu dünya benim memleket” diyebilmek için, yüklenmeli çadırlar sırtlara. Doğaya ve maceraya kucak açmalı gecikmeksizin. Son dönemlerde sırtında çadırıyla yollara koyulanların yoğunluğu dikkat çekmiyor değil. Belli ki, sıkılan çok. Kentlerden, işten, güçten. Tekrarlardan, tatil diye yıllar yılı ezberlettirilenlere, yetti artık diyerek bayrak açanlar azımsanmayacak kadar. (Fotoğraf: BAKİ ŞAHBAZ) Çoğu insan kurulan dostluk, arkadaşlık ve komşuluk ilişkileri için tatilini çadır alanlarında geçirmeyi seçiyor. KIVILCIM ÇAKILDI GERİ DÖNÜŞÜ YOK Kuzey Kıbrıs’ta 6 üniversite ve yaklaşık 50 bin öğrenci bulunuyor. Kıbrıs’ın izolasyonu olduğu konuşulagelse de yurtdışından pek çok öğrencinin geldiği, uluslararası etkileşimlerin olduğu bir yer burası. Festival komitesinden Yrd. Doç. Dr. Onur Eroğlu, adanın belleğinin olmadığı gerçeğine değiniyor herşeyden öte. Göçlerin, savaşların, kimlik travmaların yaşandığı Kuzey Kıbrıs’ta döküman niteliği taşıyacak kayıtların olmadığını belirten Eroğlu, “Jeopolitik ve ekolojik olarak çok kıymetli bir bölgedeyiz. Çok ciddi bir potansiyele sahip Kıbrıs. Ancak kurumsal olarak ilk defa böyle bir çalışma yapılıyor. Mehmetçik merkez olmak üzere festivalle birlikte çok ciddi anlamda cesaret sağlayacaktır. Bu bir ilk kıvılcım. Artık geri dönüşü yok. Çoğaltmak gerekir” diyor. Hem de bu kıvılcım öyle bir çakılmış ki 5 hafta süren ve Mehmetçikli köylülerle “Her Hayat Bir Belgeseldir, Belleğimize Sahip Çıkalım” konseptinden hareketle bir belgesel film ortaya çıkmış. Festivalde gösterimi gerçekleştirilen ve Mehmetçik’te yaşayan 5 ayrı insanın ve mekanın hikayesini anlatan belgesel çalışması için yönetmen Adil Yalçın şöyle söze döküyor atölye çalışmasının getirilerini: “O yörenin köylüleri oluştursun istedik belleklerini. Kıbrıs’ın izolasyonunu kırmanın bir yolu da bu: Geçmişlerini tanımak ve belleklerini oluşturmak.” Mehmetçik’te etkinlikler festivalle sınırlı kalmayacak. Yıl boyunca seminerler, gösterimler ve atölye çalışmalarıyla süreç beslenecek. Festivalin çok fazla desteğe ihtiyacı var. Adalıer, sponsor konusunda çok sıkıntı çektiklerine değiniyor. Kapıları açmak, ikna etmek çok zor olmuş. O kadar ki festivale sponsor olarak Karpaz Bölgesi’nde hiçbir otelden destek alamamış komite. Mehmetçik’e bir buçuk saat uzaklıkta Girne’de bulunan Savoy Otel sponsor olmuş. Girne Amerikan Üniversitesi ve GAU Medya Araştırmaları ve Uygulama Merkezi de festivale katkıda bulunmuş. Alışılmışı kırmanın tüm zorluklarını tek tek yaşıyor olsalar da umutsuzlukları yok, işin peşini bırakmaya niyetleri de yok. İnadıyla tanınan Mehmetçikliler, onlara destek veren pek çok sanatçı ve akademisyenle birlikte bir adım ötesini tasarlıyorlar; festivali daha ileri seviyelere taşımak için. Dr. Ümit İnatçı’nın da dediği gibi “Toplumlar belleklerini sanatçıların yapıtlarıyla hatırlar. Sinemanın özü engel aşmak üzerinedir. Bu kavgalar birikerek meyvesini verecektir.” İSTEYENE DENİZ, DİLEYENE ORMAN Çadır dediysek, doğa ve macera tutkunlarının tümü yollara koyulmuyor. Orası senin, burası benim dolaşmıyor hepsi. Kimisi de, eşleşeceğini bildiği, benzerleriyle birlikte, yaşamdan koparılmış mekânlarda buluşuyor. Denize doğru uzanmış çam ormanlarının oluşturduğu alanlardaki çadır kampları hemen her yaştan konuğunu ağırlıyor. Sayıları az da değil. On binlerle ifade ediliyor. Ağırlıklı olarak ailelerin hatta kalabalık ailelerin tercihi olan çadır kamp alanları evini sırtında taşıyanların olmasa da, evini, geçici süreliğine de olsa bildik ortamdan uzaklaştırmak isteyenlerle dolup taşıyor. Bu alanlar, evlerin başka bir mekâna cümbür cemaat taşındığının en güzel örneği. Çadır deyip geçmemeli. Yok yok bu mekanın içerisinde. Buzdolabından çamaşır makinesine kadar, fırınından çekyatına kadar günlük yaşamı kolaylaştıracak her türlü alet, edevat bulunuyor. Gerektiğinde misafir ağırlıyorlar, kahve takımları onun için özenli seçilmiş olmalı. Şezlonglar sıra sıra. Nasıl olsa orman içinde bir yuva oluşturuldu, o halde hamak, olmaz ise olmaz figürlerden birisi. Ağaçlar arasında sallanan yatakta kitap okumanın, çıkan serinle uyumanın çadır kamplarının en keyifli anları olduğu dile geliyor. Önceki yıllarda salt dar gelirli ailelerin tatil seçeneği olan çadır turizmi, kapalı mekâna hapsolmanın tek tatil seçeneği olmadığını keşfedenlerin sayısının artmasıyla her profilden insanı bir araya getiriyor. Yoğunlukla Ege Bölgesi’nin el değmemiş, bakir alanlarında oluşturulan çadır kamp alanlarının en gözdeleri şüphesiz Muğla yöresindekiler. Bölgenin eşsiz koylarında çadır kuranların oranı her geçen gün artıyor. Marmaris ve Akyaka bunlar arasında en başa yazılması gerekenler. Bu alanlara çadırlarını konuşlandıranlar, çam ağaçlarının arasında, denizin kıyısında, doğal kaynak sularının diminde, organik tarım ürünlerinin bitişiğinde ve her türlü endüstriyel gürültüden uzakta günleri birbirine bağlıyorlar. Günün ilk ışıklarıyla birlikte ayak oynamaya başlıyor Muğla’daki kamp alanlarında. İsteyen denizle buluşuyor, dileyen ormanda gezintiye çıkıyor. Çevre köylere sabah kahvaltısına gidenler, yatağından kalkıp hamağına serilenler. Hepsi bir arada. Yaz başıyla birlikte hareketliliğin başladığı bu alanlar, Eylül ayının ortasına kadar doğa tutkunlarına ev sahipliği yapıyor. Bölgenin merkezi İzmirliler’in yoğun olarak boy gösterdiği çadır kampları ise Seferihisar, Özdere, Gümüldür, Ürkmez hattında kendisini belli ediyor. Buradaki kitle ağırlıklı olarak dar gelirli ailelerden oluşsa da, içlerinde bir sima var ki, bu anlamdaki tüm istatistiklerin boş olduğunu kanıtlar nitelikte. Adı Ali. Soy adını sormayın, şaşkınlıktan sormayı unuttuk. Hem o kadar da önemli mi, Ali Bey’in, bir kaç yıl önce Ürmez’den 145 bin YTL’ye satın aldığı yazlığı bir kenara bırakıp Gümüldür Orman Kampına’na gelerek çadır kurduğunu bildikten sonra. Evet Ali Bey, yazlığında mutlu değil. Rahat edemediğini söylüyor. Yalnızlıktan yakınıyor. Eş, dost çok değil diyor. Ayağım toprağa daha az basar oldu diye yakınıyor. O nedenle, yazlık almazdan önce gelip çadır kurduğu Gümüldür Orman Kampı’yla vedalaşamıyor. Kısa bir süreliğine de olsa bunu denemiş ama mutsuz olmuş. Şimdi eşiyle birlikte yine çadır kamp alanındaki yerini almış durumda. Çadırı ufak değil ancak kendisi, “Siz geçen yıl gelecektiniz. Dört oda, bir salon çadır kurmuştum buraya” diyerek iddalı olduğunu vurguluyor. RAKI VE MANGAL KEYFİ Bu hattaki çadır kamp alanlarına yerleşen tatilciler en az bizim Ali Bey kadar renkli simalardan oluşuyor. İzmirli Davut Günay eşi ve oğluyla birlikte tutuyor Ürkmez’in yolunu. “Bir geldim mi 3 ay kalıyorum” diyen Günay, çadır tatilini seçmesindeki önceliği, rahatlığın ön planda oluşuna bağlıyor. Otellerde de tatil yaptığını anlatan Günay, “Ancak buradaki rahatlığı, otellerde bulamadım” diyor. Doğayla iç içe olmanın öncelikli tercihi olduğunu vurgulayan Günay, “Mangal yakıp, rakı içmek burada daha keyifli” görüşlerine yer veriyor. İzmir’in Eşrefpaşa Semti’nden çadır kamp alanının yolunu tutan Kadriye Pekçakar da, yaz sezonunu çadırda geçirenlerden. 10 yıldan bu yana çadır kamp alanlarında bulunduğunu söyleyen Pekçakar, “Toprağa çıplak ayakla basmak kadar güzel bir şey yok. Bütün negatif enerjiyi bu şekilde boşaltıyoruz. Her yaz en az 3 ay bu şekilde geçiyor” diyor. Pekçakar, çadır alanlarında günün kaçta başladığıyla ilgili soruya da, “Burada gün bitmiyor ki, kaçta başladığı önemli olsun” yanıtını veriyor. Seferihisar, Özdere, Gümülür, Ürkmez hattında, “Bu ağaçlar benimle birlikte büyüdü” diyen çadır tatilcileriyle tanışırsanız şaşırmayın. 25 yıldır Gümüldür’e çadırıyla birlikte geldiğini söyleyen Kazım Bulut, yaz sezonu başında gelip sonbaharda ayrılanlardan. Bulut, çadır ortamında en fazla keyif aldığı unsurun komşuluk ilişkileri olduğunu söyleyerek “Apartman katında oturuyoruz. Ama oradaki komşuluk ilişkileri buraya benzemiyor. Çadırları yan yana olan insanlar daha pekişiyor. Kış aylarında da birbirimizi arıyoruz” diyor. Bulut, çadırda kalmanın bir diğer artısının da, yaz sıcağının gecelerinde battaniyeyle yatmak olduğunu söylüyor. Bu bölgeye kendi çadırıyla gelenler de var, salt haftasonu için günü birlik uğrayanlar da. İkinci kesim, birincisinin pek hoşuna gitmiyor. Kendi evleri bellemişler bir kez kamp alanını. Pazar günü, günübirlikçilerin yoğunlaşmasından yakınanlar, “Haftasonu çadırımızdan dışarıya çıkmayız” demekten geri durmuyorlar. Çadır turizmi önceki yıllarda dar gelirli ailelerin tatil seçeneğiydi. Ancak şimdi her kesimden insanın tercih ettiği bir düzlem. İlgili profili değişse de, çadır kamp alanlarının uygun fiyat anlayışı değişmiyor. Yerine göre, bir çadır için günlük 10 YTL ile 15 YTL arasında değişen fiyatlar ödeniyor. Artık çadırda kaç kişi kalabiliyorsanız, kalın. Hal böyle olunca da, tatil seçeneğini çadır kamp alanlarından yana kullanan ve vakti de bol olanlar, çadırı kurdukları yerden, yaz sezonu boyunca ayrılmıyorlar. Deniz, güneş ve sohbet.. ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU Prof. Balkan Naci İslimyeli, Derviş Zaim, Adil Yalçın, Turhan Yavuz, Yrd. Doç Onur Eroğlu, Doç. Sühendan İlal’ın yanı sıra Kıbrıs’tan; Ertaç Hazer, Yrd. Doç. Senih Çavuşoğlu, Dr Ümit İnatçı ve Rum yönetmen Panikos Hrisanto değerlendirmeleri sonucunda profesyonel dalda birinciliği “Yarına Bir Harf” belgeseliyle Hakan Aytekin alırken Amatör dalda birincilikte “5 Mevsim” belgeseliyle Serhat Koca ile Mevlüt Çiftçi ödüle değer görüldü. Rekor sayıda katılımın olduğu festivale katılan 67 filmden 11’i ödül aldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle