Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Bir Çılgının İçinde (Meet Dave) Brian Robbins’in yönettiği filmin başrollerini Elizabeth Banks, Eddie Murphy, Gabrielle Union ile Scott Caan paylaşıyor. Bir takım küçük uzaylılar yaptıkları garip uzay aracı ile dünyaya inerler. Uzay aracı neden mi gariptir? İnsan şeklindeki bu uzay aracı komutanlarının tıpatıp aynısının kendi vücutlarına göre binlerce kez büyütülmüş halidir. Uzaylılar kendi gezegenlerini kurtarmanın peşindedirler fakat kullandıkları gemi dünya üzerinde kendine daha ilginç bir misyon bulmuştur. Güzeller güzeli bir dünyalının kalbini kazanmak. SİYAD Beyoğlu Sineması’nı destekliyor SİYAD’ın (Sinema Yazarları Derneği) seçtiği filmler 17 Temmuz tarihine dek iki hafta boyunca her gün Beyoğlu Sineması’nda gösterilmeye devam ediyor. Amerikan sineması dışında sinemaların örneklerine yer vermek ve İstanbul’un kültürel hayatında önemli bir yer tutan ve bugünlerde kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Beyoğlu Sineması’nı desteklemek amacıyla, SİYAD işbirliğiyle özel bir toplu gösteri düzenleniyor. SİYAD’ın son birkaç yılda gerçekleşterdiği Yılın En İyi Yabancı Filmi seçimlerinde ilk 20’ye giren filmler arasından belirlenen ve Guillermo Del Toro’nun Oscar’lardan FIPRESCI ödüllerine kadar sayısız ödül alan filmi ‘Pan’ın Labirenti’nin yanı sıra Alfonso Cuaron’un çarpıcı filmi ‘Son Umut’, A. Gonzales Inarritu’nun Brad Pitt ve Cate Blanchett’li ‘Babil’, Ken Loach’un Altın Palmiye’li ‘Özgürlük Rüzgarı’ ve Tom Tykwer’in aynı adlı çok satan romandan uyarladığı ‘Koku’ bu filmlerden birkaçı. ‘Başkalarının Hayatı’, ‘Küçük Gün Işığım’, ‘Dönüş’, ‘Kuzey Faresi’, ‘Bükreş’in Doğusu’, ‘Esma’nın Sırrı’, ‘Üç Defin’, ‘Tutku Oyunları’ ve ‘13’ seçkide yer alan diğer önemli filmler. Bilet fiyatlarının tüm gün ve seanslarda 5 YTL olacağı bu toplu gösterim sayesinde İstanbullu sinemaseverler bütün bu filmleri ilk kez ya da yeniden Beyoğlu Sineması’nda izleme fırsatını yakalayacak. Düşsel ‘Aslan’ tekrar kükreyecek Düşler sihirbazı Mösyö Verne Doğumunun 180. yılında Jules Verne’in (18281905) Kaptan Grant’ın Çocukları’ndan Seksen Günde Devrialem’e çok sayıda yapıtı sinemaya uyarlandı. Yedinci sanat için Fransız edebiyatçının olağanüstü düşgücüyle yarattığı çekici dünyası benzersiz bir hazine değerinde. Verne, ASLI 1905’te yaşamını yitirdiğinde sinema SELÇUK ancak birkaç yıldır ilk adımlarını atarak kitlelerle buluşmuştu. Buna karşın 1901’den 1905’e dek Verne’in beş romanı sinemaya uyarlanmıştı bile. 1901’de Ferdinand Zecca, Kaptan Grant’ın Çocukları ile açılışı yaptı. Onu Kaptan Hatteras’ın Serüvenleri’nden esinlenilen Kuzey Kutbu’na Maceralı Yolculuk (Robert William Paul/1902) izledi. Yine 1902’de sinemanın efekt dahisi George Méliès, Aya Seyahat’i yaparak tüm dikkatleri üzerine çekti. Yazarın şaşırtıcı serüven ve bilimkurgu dünyasından çok etkilenen sinemacı Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’ı (1907), Kaptan Hatteras’tan esinlendiği Kuzey Kutbu’nun Keşfi’ni de (1912) yönetti. Verne’in oğlu Michel babasının Jean Morenas’ın Yazgısı’nı (1914) sinemalaştırdı. Siyah Kızılderililer (1917), Güney Yıldızı (1918), Begüm’ün 500 Milyonu (1919), Michel Strogoff (1920) ardı ardına sinemaya uyarlandı. Verne’in sinemaya tam bir başyapıt olarak uyarlanan Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’ını (Richard Fleischer/ABD) görmek için 1954 yılına dek beklemek gerekti. rehber olarak tutar. Üç erkek birlikte Sneffels volkanının ağzından arzın odağına doğru yola çıkarlar. Roman, bilimsel verilerin, gözüpek sonuçların ve tutkulu bir serüvenin usta bir bileşkesidir. Burada Verne’in yeni bir bilime kriptolojiye (şifrebilim) olan hayranlığını, 19. yüzyıl sonu ayrıntılı İzlanda betimlemesini ayrıca gelişmekte olan paleontoloji (eskivarlık bilim) ve jeoloji bilimlerini de görürüz. Tüm bu yeni gelişmekte olan bilimler yoğun bir fantastik kurguyla, çekici bir çılgınlıkla iç içedir. Yolculukları süresince taşlaşmış ağaçlarla, dev mantar ve böceklerle, tarihöncesi yaratıklarla, mamutu andıran dev fil sürüsüyle, maymunsu insanlarla karşılaşırlar. Bu unutulmaz roman ilk kez 1959’da beyazperdeye uyarlanır (Henry Levin/ABD). Ardından 1976’da bir İspanyol uyarlama gelir (Juan Piquer Simon). 197793 yılları arasında çok sayıda TV filmi çekilir. Çizgi TV dizisi (1967) bile yapılır. 2000’de Teksas Dallas’ta oyunu sahnelenir. Tokyo’daki Disney Su Dünyası’nda konuyu içeren bir gerilim turu, ABD Colorado’daki su parkında ise bir su gezintisi gerçekleştirilir. 2008’de Dünyanın Merkezine Yolculuk, James Cameron ve Vince Pace’in geliştirdikleri 3D teknolojisiyle filme aktarıldı. Journey 3D (Üç boyutlu yolculuk) Nasa teknolojisi ile üretilen, üç boyutlu sinemaya ilginç yeni bir soluk getiren, gerçek oyuncularla çekilen Dünyanın Merkezine Yolculuk, çocuklarla ebeveynlerini olağanüstü bir serüvene sürüklüyor. 18 Temmuz’da gösterime girecek filmin yönetmeni Eric Brevig, başrollerde Brendan Fraser, Josh Hutcherson, Anita Briem var. Ütopik öykülerin yaratıcısı Jules Verne’in Kaptan Nemo, Seksen Günde Devrialem, Balonla Beş Hafta, Esrarengiz Ada, Dünyanın Ucundaki Fener, Michel Strogoff gibi pek çok yapıtı beyazperdeye aktarıldı. Verne, hangi yaşta olurlarsa olsunlar hem romanlarıyla, hem filmlere aktarılan yazın dünyasıyla herkesi her zaman büyüleyecek. Tüm zamanları kapsayan yaratıcılığıyla, zaman ve uzamdaki olağanüstü yolculuk öyküleri beyazperde varoldukça sinemacıların, okurların, elbette bir çok yazarında esin kaynağı olmayı sürdüreceği açıkça ortada. Narnia Günlükleri: Prens Kaspiyan (The Chronicles of Narnia: Prince Caspian), çocuklara soyut bir dünyanın kapılarını aralayan bir yapım. Bu korku ve umuda dair bir masal… Yedi filmlik ALPER Narnia Günlükleri TURGUT serisinin ikinci öyküsü olan Prens Kaspiyan, alperturgut.blogcu.com büyüme çağındakilere insan olmanın erdemlerini anlatacak. Aslında gerçek dünyayla, hayal ülkesi arasında pek bir fark yok. İyi her yerde iyi, kötü her yerde kötü… Bizden söylemesi… Büyümemeye inat edenler hariç tüm yetişkinlerin uzak durması gereken, yani kısaca çocuklar için tasarlanan Narnia Günlükleri’ne kaldığımız yerden devam ediyoruz. Ön bilgi verecek olursak; 7 kitaptan oluşan çocuk klasiği Narnia Günlükleri, Kuzey İrlandalı yazar C.S. Lewis tarafından 1950’li yıllarda yaratıldı. Çocuklar, fantastik masal ülkesi Narnia’yı bağırlarına basmış olmalı ki; Lewis’in kitapları 35 dile çevrildi, toplam satış ise 100 milyonu geçti. Evinde pineklerken Harry Potter külliyatıyla dünyanın en zengin kadınlarından biri haline gelen J.K.Rowling bile bugün Narnia Günlükleri’nden esinlendiğini saklamıyor. Üç yıl önce silsileyi başlatan Narnia Günlükleri: “Aslan, Cadı ve Dolap”, adeta çoksatar kitapla yarışırcasına beyazperdede de aslanlar gibi iş yapacağını göstermiş oldu. Hâsılat tamı tamına 744 milyon dolar idi ve bu tüm zamanların en büyük gişe başarılarından biri demekti. Bu büyük meblağ karşısında ağızları sulanan yapımcılar, kaz gelecek yerden tavuk esirgememek adına Prens Kaspiyan’a 200 milyon dolar harcadılar. Ancak çocukların ilgisinin azalacağını hesaplayamadılar. Anlaşılacağı üzere avuçlarını yaladılar, umduklarını bulamadılar. Benim görüşüm de onca parayı çarçur edip, çöpe attıkları yönünde… Çocuklara vasat bir film yapacağınıza, Afrika’daki aç sabilere yardım etseydiniz ya… Daha anlamlı ve hayırlı olurdu. Kaspiyan’ın kaçışıyla kral olan Miraz’ı devirmek ve Narnia’ya tekrar mutluluk getirmektir. Ve Aslan tekrar kükremek zorundadır. SÜPER ‘SERSERİ’ KAHRAMAN Hancock, beyazperdeyi son yıllarda iyiden iyiye işgal eden süper kahramanlara pek benzemiyor. Serseri, alkolik, ağzı bozuk, mutsuz, yarardan çok zarara yol açan bir adam. İnsanlar ondan yaka silkmiş, neredeyse kenti terk etmesi için ona para verecekler. Üstelik Hancock, kişisel tarihini hatırlamıyor, adını dahi bilmiyor. Hancock demişler öyle kalmış. Geçen hafta gösterime giren Hancock, boş vakti çok olanlar için ideal bir seçim. Efektler iyi, gülümsetme potansiyeli de var. Ancak filmin ikinci yarısında komediye, ucuz bir romantizm eklemeselermiş çok daha iyi olacakmış. Başrollerde kahraman rolleri baz alınırsa en deneyimli isim olan Will Smith, güzeller güzeli Charlize Theron ve Hollywood’un nedense çok sevdiği Jason Bateman var. Hancock’u geçen yıl Krallık’ı (The Kingdom) yöneten aslen aktörlük Peter Berg çekti. Los Angeles’te miskinlik yaparak gününü gün eden Hancock, içerek, sızarak insanların kendisinden nefret etmesini umarak yaşar. O kadar ciddiyetsiz ve dengesizdir ki; karaya vuran balinayı kurtarayım derken gemiyi batırabilir. Herkes arkasından alay eder, ta ki yufka yürekli halkla ilişkilerci Ray Embrey’in hayatını kurtarana dek. Ray, yalnızlıktan bunaldığını düşündüğü Hancock’un halkla ilişkilerini üstlenir. Onu sorumluluk sahibi, kibar ve yardımsever bir süper kahramana dönüştürmeye kararlıdır. Hancock, Ray’in karısı Mary ve oğlu Aaron ile tanışınca hayatında bir şeylerin yanlış gittiğine ikna olur ve dönüşüm başlar. YÖNETMEN DEĞİŞİMİ İlk iki Narnia’yı çeken, meşhur Şrek ve Şrek 2’nin de yönetmeni olan Yeni Zelandalı Andrew Adamson, 2010’da gösterime girmesi planlanan üçüncü film Narnia Günlükleri: Şafak Yıldızı’nın Yolculuğu’nda koltuğunu, İngiliz meslektaşı Michael Apted’e bırakacak. Belki de hep animasyon hep çocuk filmi derken sıkılmış ve soluk almak istemiştir adamcağız… Kim bilir. Başrollerde William Moseley, Anna Popplewell, Skandar Keynes, Georgie Henley, Ben Barnes Sergio Castellitto ve Pierfrancesco Favino var. Hayatın İçinden’den (The Station Agent) bu yana sıkı takipçisi olduğumuz, minicik fiziğine karşın adeta dev gibi oynayan Peter Dinklage, bence filmin en büyük kozu… Çekimleri, Yeni Zelanda, Slovenya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nde yapılan Narnia Günlükleri: Prens Kaspiyan dün gösterime girdi. İlk serüvende dolap vasıtasıyla Narnia’ya ulaşan Pevensie kardeşler, bu kez metro istasyonunu kullanırlar. Pevensie kardeşlerin dünyamızdaki bir yılı, efsanevi Narnia ülkesinin 1.300 yılına tekabül eder. Kahramanlarımız geri döndüğünde, Narnia’yı ele geçiren insan soyu Telmarinler istisnasız her şeyin hâkimi olmuş, şirin ve sevimli yaratıkları ise ormana sürmüştür. Narnia’nın manevi gücü yarı tanrı “Aslan” kaybolmuş, canlı ve hareketli ağaçlar bile suskunluğa gömülmüştür. Büyü bozulmuş, altın çağ yerini karanlığa bırakmıştır. İlk filmin kötülük timsali Beyaz Cadı’nın ölümüyle boşalan gaddar kontenjanını ise ikinci filmde Telmarin Krallığı’na göz diken hain Miraz doldurmuştur. Tahtın varisi Prens Kaspiyan acımasız amcası Miraz’dan kaçarak ormana sığınmasıyla öykümüz başlar. Kendisini kurtaran Narnia’nın mutsuz evlatlarıdır. Aksi ve cesur yürekli Kızıl Cüce Trumpkin, kılıç kullanma konusunda ustalık sahibi fare Reepicheep, ikili oynayan Kara Cüce Nikabrik ve bilge porsuk Trufflehunter, Kaspiyan’ın yeni dostlarıdır. Narnia’nın büyük kral ve kraliçeleri olarak onurlandırılan dört kardeş de ekibe katılır. Şimdi hedef GELECEĞİ GÖREN YAZAR Bilimkurgu, serüven ve fantastiği güçlü bir yaratıcılıkla harmanlayan Jules Verne’in yapıtlarında okuyucular coğrafi, tinsel ve bilimsel anlamda üç ayrı yolculuğa birden çıkabiliyorlardı. Jules Verne üstelik modern zamanları doğru, neredeyse eksiksiz öngörmelerle tanımlamıştı. 20. yüzyılda Paris’te klimayı, arabaları, interneti, televizyonu, Aya Yolculuk’ta dünyadan Ay’a insan gönderen Appolo uzay programını o çoktan yazmıştı. Öteki yapıtlarında da denizaltılara, hidroelektrik santrallara, müzik kutularına değinmişti. Verne, 1864’te kaleme aldığı Dünyanın Merkezine Yolculuk’ta bir bilim adamıyla yeğeninin İzlanda’daki sönmüş bir volkanın içinden dünyanın merkezine yaptıkları yolculuğu anlatır. 1863’te Hamburg’ta yaşayan madenbilimi profesörü Otto Lidenbrock, satın aldığı 12. yüzyıla ait İzlanda efsanesini tanımlayan özgün elyazmasının üstünde Germen alfabesinden oluşan bir şifre keşfeder. İzlanda efsanelerinin Latin alfabesiyle yazıldığını bilen profesörün bu gizli şifre hemen dikkatini çeker. Yeğeni Axel’le birlikte bu şifreyi çözmeye girişen Lidenbrock sonunda 16. yüzyılda yaşamış kimyacı Arne Saknussemm’in İzlanda’da dünyanın merkezine inen bir geçidi saptadığını bulur. Coşkulu profesör yeğeniyle birlikte İzlanda’ya doğru yola çıkar. Reykjavik’e gelince burada ördek avcısı Hans Bjelke’yi C MY B C MY B