19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 TEMMUZ 2008 CUMARTESİ 3 Türkiye’nin ilk dans müziği festivali Electronica Festival bu yıl beşinci kez düzenleniyor. Dünyanın ünlü DJ’lerini Türkiye’ye getiren festival dün akşam Felix da Housecat’i ağırladı. Bu akşam ise yıllardır Türkiye’ye gelmesi beklenen Kanadalı yıldız Tiga’nın gecesi. Felix da Housecat’i kaçırdınız ama Tiga’yı dinlemek için hâlâ şansınız olabilir. Acele edin! Tiga’nın adını Türkiye’de 2004’teki Rock’n’coke’a geleceği söylenince sık duymaya başlamıştık. Fakat 2004’te bir şekilde gelemedi. Daha sonra 2006 yılında köpeğinin sol kolunu ısırması yüzünden yine bir organizasyona katılamadı. “Bu BERİL sefer kesin İstanbul’dayım” dört senedir dört gözle ZAMAN diyen, beklenen Tiga’nın birçok bilindik parçaya yaptığı yeniden düzenleme çalışmalarını dinlemek için bekleyen istekli elektronik müzik tutkunları var. Tomas Andersson’nun “Washing Up”, Scissor Sisters’ın “Comfortably Numb” ve Soulwax’ın “ETalking” parçalarına yaptığı remixlerle tanınan Tiga, Nelly’nin “Hot in Herre”, Public Enemy’nin “Louder than a Bomb”, Felix Da Housecat’in “Madame Hollywood” ve 80’lerin gözde isimlerinden Corey Hart’ın “Sunglasses at Night” parçalarına yaptığı coverlarla (yeniden düzenleme) son dönemde tüm dünyada üne kavuştu. Scissor Sisters, Rihanna, Rufus Wainwright, Timbaland gibi sanatçılarla birlikte yer aldığı AIDS’le savaş için düzenlenen projeye yaptığı “My Name Is Tiga (Fashion Against Aids)” adlı podcast* çalışması ve tasarladığı tişört ile katılan Tiga’yla bu akşam sahneye çıkmadan önce konuştuk. sergi Dağdan Gelen Ses Karşı Sanat, Sami Kızıltan’ın 2007 yılında Meksika’da çektiği fotoğrafları içeren sergiye ev sahipliği yapıyor. Pek çok kişisel sergi açan ve karma sergiye katılan fotoğraf sanatçısı Kızıltan, Meksika’da EZLN kampında 75 gün kalmış ve gördüklerini sanatseverlerle paylaşıyor. Sergi iki bölümden oluşuyor. Güney Meksika yerlilerine ait portreler ve EZLN Kamplarındaki Duvar Resimlerinden oluşan sergi, 19 Temmuz’a kadar görülebilir. (Tel: 0 212 245 71 53) Bu sefer kesin İstanbul’da! dokundurtmuyor. O zaman orijinal hali ebediyen kalmalı diye düşünüyorsunuz. Remix talepleri geldiğinde bir parçayı sipariş üzerine yapmadığım için önce bana ve sounduma uygun olup olmadığına karar veriyorum. Sonrası zaten kolay ve zevkli. Parça sahipleri de hep mutlu oluyor. ‘Fashion against AIDS with H&M’ projesinden de biraz bahseder misiniz? Projeyi bana ilk sunduklarında hemen kabul ettim, çünkü bu tür hayır işleri, yaptığınız işin tamamlayıcısı oluyor. Dünyaya yaptığınız katkı kendini tamamlıyor. Belli bir adınız varken AIDS’e karşı savaşan bir projede yer aldığınız zaman daha büyük kitlelere ulaşabiliyorsunuz. Proje için tişört tasarladım ve gelirleri ilgili vakıflara aktarılıyor. Ayrıca yapılan tüm bu tanıtımların yanında bir de bu projeye özel podcast hazırladım. Belli bir popülariteye ulaştınız. Yurt dışında da müzik piyasasında belli bir yer edinmenin zorlukları var mı? Benim şansım Kanada’da olmam. Buradan bütün bu kargaşanın dışında kalarak dünyayı izleyebiliyorum. Belki de bu karmaşanın tam ortasındayım ve bu karmaşanın devam etmesi için her zaman daha iyi fikirlerle ortaya çıkmak zorundayım. Ben hem DJ, hem prodüktör, hem palk şirketi sahibi, hem de genel anlamda sanatçı olarak bütün bu zorlukları en aza indirgenmesi için çalışıyorum; çalışmaya da devam edeceğim. İki Trajik Film Arjantinli sanatçı Miguel Rothschild’in post modern filmleri, İMÇ’ye konuk oluyor. Killer Tears ve The Messiah Fights Back adını verdiği sanatçının kendini oynadığı videolarda, klişeler, bildik mekânlar, tükenmiş temalar, sanatçının kendisine, kendi işlerine ve sanat tarihine göndermeler görülüyor. Konuları her ne kadar trajedi kökenli de olsa, öldüren deha mitinin hafifçe alaya alınmasıyla neşeli ve komikler. Filmlerinin daha ilk anından itibaren sanatçı sıradan bir insan olmak için yaratılmadığını açıkça belli eder. Sergi İMÇ 5. Blok, No: 5533’te 2 Ağustos’a dek izlenebilecek. 20’Lİ YAŞLARA DÖNÜŞ Elektronik müziğin dünyadaki yayılımı hakkında neler düşünüyorsunuz? Sahnedeyken binlerce insanın çığlık çığlık dans etmesi size neler hissettiriyor? Elektronik müziğin dünyanın dijitalleşmesiyle daha da genişleyeceğini düşünüyorum. Bu dijitalleşme genişledikçe müziğin içindeki ruh azalır mı onu bilemiyorum. Yaratmak zaten başlı başına değişik bir his. Müziğimle insanları dans ettirebilmek, onların eğlendiklerini görmek gerçekten kendimi genç hissetmemi sağlıyor. Sanırım her sahneye çıkışımda 20’li yaşlarıma geri dönüyorum. Daha önce iki kez Rock’n’coke konserlerini son anda iptal etmiştiniz. Şimdi büyük bir kitle sizi dinlemek için hevesle bekliyor. Bu sizi heycanlandırıyor mu? Daha önce Türkiye’de konser vermeyişinizin nedenleri nelerdi? Açıkçası ilk geleceğim söylenen zamanda ben onay dahi vermemiştim. Ama yine de adımı açıkladılar. Neden böyle yaptılar bilmiyorum. Ama ikinci sefer de gerçekten başıma gelen olay Türkiye’ye gelip çalmama engel oldu. Herkesin artık benden bile iyi bildiği köpeğimin beni ısırması yüzünden gelemedim. Festival programına dahil olmak ve binlerce insan tarafindan beklendiğini bilmek inanılmaz güzel bir motivasyon benim için. Beni çağıran festival yetkilileri gerçekten profesyonel bir ekip ve gelişim için de herşey hazırlanmış durumda. Bu sefer kesin İstanbul’dayım! Corey Hart’ın ‘Sunglasses at night’ parçasından Nelly’nin ‘Hot in here’ parçasına kadar birçok cover çalışmanız var. Cover ya da remix yapacağınız parçaları nasıl seçiyorsunuz? Parçanın orijinal sahipleri parçaları sizin versiyonunuzla dinledikleri zaman ne tepki veriyorlar? Remix’in doğası, aslına baktığınızda size o parçayı dinlediğinizde aklınıza neler getirdiği ve onu başka şekilde nasıl duymak istediğiniz gerçeği üzerine kurulu. Bazı parçalar var, gerçekten yeniden yaratmak sizi dünyanın en mutlu kişisi yapıyor ama bazı parçalar da kendine BağBağlantılar Sanatı ve sanatçıyı daha geniş kitlelelerle buluşturmak, sanat eserlerini alışılmışın dışında ilginç projelerle sanat severe sunmak için oluşturulan mekanda lebriz.com ve demart tarafından düzenlenen sergilerin beşincisi “BağBağlantılar”. Malik Bulut’un heykelleri, Belçikalı sanatçılar Marie Celine Bondue’nin resimleri ve Fournier’in fotoğraflarının bulunacağı sergi ile sanatlar ve ülkeler arası bir bağ ortaya çıkacak. Malik Bulut mermeri yontarak oluşturduğu, figür teması ile şekillenen soyut eğilimli heykellerinde insan özelliklede kadın bedeninin boşluktaki ruhsal salınımlarını ön plana çıkarıyor. Eserleri, tema ve malzeme olarak klasik anlayışa yakın gibi görünsede kendi penceresinden eklediği toplumsal yansımalar ile modern bir boyuta ulaşıyor. lebriz.com’un City’s Alışveriş Merkezi’nin 5. katındaki VIP bölümünde yer alan mekanında 18 Temmuz’a dek görülecek. TIPKI YEMEK GİBİ... Elektronica Festival İstanbul’da ilk kez söyleyeceğiniz parçalar var mı? Var. Ama çaldığım zaman dinlersiniz. Elektronica Festival İstanbul sonrası programınınzda neler var? Üzerinde çalıştığınız yeni projeler, yeni parçalar, CD çalışmaları var mı? Bu yaz turnedeyim, ve yeni bir albüm üzerinde çalışmaya devam ediyorum. Hep söylediğim gibi benim için en önemli olan yeni fikirler bulmak ve bunu en şaşırtıcı haliyle dinleyiciye sunmaya devam etmek. Haberler ve kesin planları duyurmak için henüz erken olduğunu düşünüyorum. Single, albüm, mix cd, remixler zaten benim için artık tıpkı yemek gibi hayatımın her an içinde. * Podcast sözcüğü “iPod Broadcast/Yayın” kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. Dijital müzikçalar sektöründe iPod’ların baskın olması nedeniyle “podcast” olarak dillere yerleşen sözcük, aslında tüm dijital müzikçalarlarda dinlenebilen internet üzerinden indirilen sesli veya görüntülü dosya anlamına geliyor. tiyatro Mahşeri Cümbüş Bursa’da Kurulduğu günden bu yana Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bir çok ilde gösteriler sergileyen ve festivallere katılan, Türkiye’de Modern Doğaçlama Tiyatro’nun öncüsü olan Mahşeri Cümbüş, Doğaçlama Tiyatronun gösteri biçimlerinden biri olan ‘Tiyatro Sporu’nu Türkiye’de ilk defa seyirci ile buluşturdu. Ekip bugüne kadar 300’ün üzerinde “Tiyatro Sporu”, 100’ün üzerinde “Beyin fırtınası” gösterisi yaptı. Mahşeri Cümbüş, 15 Temmuz’da Bursa Kültür Parkı Açık Hava Tiyatrosu’nda, 18 Temmuz’da ise Altınoluk Antandros Amfi Tiyatro’da izleyici ile buluşacak. Olmayanı yapan DJ: Felix Da Housecat Felix Da Housecat, bundan beş yıl önce ilk Rock’n Coke’a gelmiş ve müzikseverleri kendine hayran bırakmıştı. Sempatikliği, parçaları ve yaptığı remiksler kendimizden geçirmişti bizi. Sahneye çıktığında, saat gecenin bir yarısı olmasına rağmen ŞİRİN onun ritimleriyle enerjiyle dolup GÜVEN taşmıştık. Hatta salınmaktan, sallanmaktan, hoplamaktan ve zıplamaktan bir taraflarımız ağrımıştı. O, Chicago’da gelecek vaat eden bir graffiti sanatçısı olarak takılırken şüphesiz dünyanın onun müziğini dinleyeceğini, ağrıyan yerlerine inat dans etmeye devam edeceğini bilmiyordu. DJ Pierre’in yardımlarıyla müziğe bulaştığında çok kısa bir sürede tüm dünyada bilinen ve beğenilen bir DJ haline geldi. Felix Da Housecat Electronica Festival vesilesiyle Türkiye’deydi. Ünlü prodüktör ve DJ’den kendine seçtiği Felix Da Housecat isminin ve müziğe başlamasının hikayesini öğrendik. Şimdiye kadar pek çok albüm çıkarmış, electro ve house ritimleriyle dinleyenleri yerlerinde oturtmayan Felix Da Housecat, müziği kadar söyledikleriyle de dikkatleri üzerine çekecek gibi. Çünkü siyahi DJ, albümlerinin başarısını ‘olmayanı yapmasına’ borçlu olduğunu belirtti. Dünya elektronik müziğinin onların belirlediği yöne gittiğini eklemeyi de unutmadı. Buyrun müziğinde olduğu kadar söyledikleriyle de iddialı olan Felix Da Housecat’in dünyasına... Felix da Housecat adını nasıl seçtiniz? Hikayesi hakkında bilgi verebilir misiniz? “Aslına bakarsanız bu ismi bulmam, kendimi bulmamla eş zamanlı oldu. Yaptığım müzikleri hep farklı isimler altında yayınladım ben. Felix Da Housecat adını seçmemin hikayesi de, okul yıllarıma dayanıyor. Okuldayken garip insanlar, babamın ismi Felix oldugu için benimle dalga geçerdi. Ben de hep bu ismi daha saygın bir yere taşımak istedim... Housecat ise çok fazla house ritmi kullanmamdan geliyor. İsmimin tam doğuşu 1992 yılında oldu. Sonrasını ise, siz benden iyi biliyorsunuz. Herkes çok lirik bir isim seçtiğimi söylüyor!” Graffiti yapan bir sanatçıyken, DJ Pierre’in yardımlarıyla müziğe başladınız... “Evet. Benim de müziğe ilgim, diğer tüm DJ ve prodüktörlerin inanilmaz başarı hikayelerinde olduğu gibi küçük yaşlarda başladı. Ben 14 yaşımdayken, house müzik Chicago’da etkisini yavaş yavaş kaybediyordu. Hiphop her yeri sarmıştı ama beni pek sardığı söyleyemem. Ben bir yandan müzik yapıyordum ama bu işin çok içinde değildim. Sonra DJ Pierre’le tanıştık ve bana yolladığı parçalar aklıma yeni bir fikir getirdi. Sonuçta yeni fikirler hep tutar.” Sahnelerde olmanızı pek istemeyen ve bu yeteğinizi biraz görmezden gelen bir çiftin çocuğu olarak yaptığınız işte bu kadar başarılı olmak nasıl bir his? “Bir çevrenize bakın, gecenin bu kadar içinde olan kimin ailesi onay vermeye can atar ki? Kesinlikle istemediler diyemem ama çok da destek almadığım açık. Yine de hak ettiğiniz yerde olmak için anahtar, çok çalışmak. Aile desteği olsun ya da olmasın...” Radikal Fear Records’u kurarak prodüktör kimliğinizi de ön plana çıkardınız. Bir DJ ve prodüktör nerelerde birbirinden ayrılıyor, nerelerde birbirini tamamlıyor? “DJ’lik, özellikle de çok tanınan bir isim olup dünyayı gezmek, size çok fazla gözlem şansı veriyor. Trendleri ve hataları yerinde gözlemleyebiliyorsunuz. Bu da prodüktörlüğünüzde size kesinlikle fikir veriyor.” Kittenz and Thee Glitz albümünüz tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Bunu neye borçlusunuz? “Olmayanı yapmaya...” Şimdiye kadar pek çok albüm çıkardınız. Sizce albümleriniz arasında nasıl farklılıklar var? “Hepsi aslında anlatmak istediğim hikayelerin ta kendileri. O dönemlerde vermek istedigim ne varsa, onu vermeye çalışıyorum albümlerimde. Mesela son albümüm de, disco ve 70’lerin ruhunu bugünle birleştirmek üzerine kurulu.” Dünyada elektronik müzik ne yöne gidiyor? “Bizim belirlediğimiz yöne…” Babamla Dans 20. ENKA Kültür Sanat Yaz Etkinlikleri kapsamında, Suat Sungur’un oynadığı, “Babamla Dans” adlı ödüllü oyun, ENKA Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu’nda sahneleniyor. Itzcik Weingarten’in yazıp, Nedim Saban’ın sahneye koyduğu, Tiyatro Kare’nin “Babamla Dans” adlı oyun, ünlü bir dansçının otistik çocuğuyla olan insanüstü ilişkisini anlatıyor. Türk Tiyatro tarihinde ilk kez üç boyutlu efektlerin kullanıldığı, müzik ve dansla renklenen oyunda Sungur’a, ünlü dansçı Oktay Keresteci eşlik ediyor. “Babamla Dans” 16 Temmuz’da tiyatroseverlerle buluşacak. (Tel: 0 212 276 22 14) İçimdeki Timsah Ali Poyrazoğlu, Magic Life Bodrum’da yaz boyunca “Tak Tak Takıntı”, “İçimdeki Timsah” ve “Ben Eskiden Küçüktüm” adlı oyunlarını Magic Life misafirleriyle buluşturmayı sürdürecek. Ali Poyrazoğlu ve tiyatrosunun Magic Life ile geçtiğimiz yaz başlattığı “Sanat için, Sanat içinde” projesinin boyutları Yeşil Kabare ile bu yıl daha da genişletilerek eğlence hayatında farklılık yaratması hedefleniyor. Ali Poyrazoğlu’nun yeni oyunu İçimdeki Timsah, 16 Temmuz’da seyirciyle buluşacak. (Tel: 0 252 391 80 01) snmdnmz?gmail.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle