22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Murat Morova figenatalay?yahoo.com Faks: 0 212 343 72 64 12 TEMMUZ 2008 CUMARTESİ 5 Tatil öğrenme zamanıdır Milano’da Çağdaş Türk Sanatı’ndan Çocuklarınızın tatili nasıl geçiyor? Günlük programlara uyuluyor mu? Yoksa program bile mi yapılmadı? Koca günde yarım saatçik bile ödev ve kitap okumaya ayrılmıyor mu? Deniz, sokak, bilgisayar ve televizyondan okumaya, yeni bilgiler öğrenmeye, ödev yapmaya hiç zaman kalmıyor mu? Okumayı çok seven benim kızım bile bisikletle dolaşmayı, mutfakta FİGEN yeni tarifler denemeyi, oyun oynamayı bırakıp da yapmaya başlayamadı bir türlü! Her akşam ATALAY ödev “yarın artık ödevlere başlayayım” diye karar alıyormuş ama uygulamak ne mümkün. Çok haksızlık da etmeyeyim, tatilin ilk haftaları böyle geçmekle birlikte bir süredir hergün düzenli ödev de yapıyor, kitap da okuyor. Esasında çocuklara hak vermemek de mümkün değil. Bütün kış günlük ödevlerden, derslerden, proje ödevlerinden ne kadar bunaldılarsa, tatilde 5 dakikalarını bile derse ayırmak istemiyorlar. Tatil de, dinlenme ve eğlenme demek ama asla tamamen “boş geçirilen eğlenceli zaman” olmamalı, “verimli ve zengin öğrenme zamanları” olarak da değerlendirilmeli. Eğitim Uzmanı ve İzmir Yöneliş Koleji Genel Koordinatörü Nilgün Uygun, tatil döneminin öğrenciler tarafından değerlendirilerek bilinçli, dinlendirici, geliştirici mutlu bir zaman dilimi haline getirilmesi gerektiğini söylüyor. Uygun’a göre, “Tatiller, herşeyden önce öğrenmeye, üretmeye, okumaya ara verdiğimiz boş zamanlar değildir. 21. yüzyılın insanı, yaşam boyu öğrenen ve öğrenecek insan olacaktır. Bunun için öğrenmenin, bir eziyet, sınavda başarılı olmanın zorunlu koşulu olmaktan çıkarılması; bir merak, coşku ve zevk alma olayı haline getirilmesiyle mümkündür. Tatiller hepimiz için çok verimli, zengin öğrenme zamanlarıdır” dedi. VELİLERE ÖNERİLER Ailecek geçirilecek tatillerin, aile içi iletişimin geliştirileceği bulunmaz fırsatlar olacağını ve sağlıklı bir iletişimin etkin dinlemekle başlayacağını belirten Uygun, bunun için ailelerin mümkün olduğunca çocuklara zaman ayırmasını ve onları dinlemesini istedi. Uygun ailelere şu uyarılarda bulundu: ? Tatilde, çocuklarımızla iletişimimizi güçlendirebilmek için, hergün yalnız çocuğumuza ait olduğumuz, kısa süreli (en az 1520 dakika) özel zamanlar ayırmalıyız. ? Tatilde, çocuğumuza sorumluluk verelim. Her zaman olduğu gibi çocuğumuz yaz tatilinde de sorumluluk almalıdır. Tatil bu konuda aile yaşamında bize bir çok fırsatlar sunar. Ev işleri, küçük alışverişler vb. ? Tatilde ailecek ortak saatlerimiz olabilmeli. Sabah yürüyüşleri ve sporu, ortak sevdiğimiz müzikleri dinlemek, okuma zamanları, gazetetv haberleri hakkında konuşmak, çevreyi tanımak, keşfetmek gibi. ? Çocuğumuzu tatilde yeni arkadaşlar edinmesi konusunda teşvik etmeli, desteklemeli, bunun için onu farklı sosyal ortamlara götürmeliyiz. bir kesit Birçoğumuz için Milano denildiğinde akla ilk, Leonardo da Vinci’nin Santa Maria Delle Grazie Klisesi’nin yemekhanesinde bulunan ünlü Son AkşamYemeği freskosu geliyor. Hatırlatmakta fayda var; bu ünlü yapıt şu günlerde Peter Greenaway’ın gerçekleştirdiği ışıklı uyarlama ile yeniden gündemde. Milano’yu son aylarda bizim için önemli kılan bir diğer güncel olay ise Expo 2015 Dünya Fuarı’na evsahipliği ESRA yapmak için İzmir ile karşı karşıya gelmesiydi. Yarışı ALİÇAVUŞOĞLU Milano kazandı ancak bu kentle ilişkiler, açılan bir sergi ile farklı bir boyuta taşınıyor. esraali?yahoo.com Milano Trienali’nin yapıldığı Triennale Bovisa’da Santral İstanbul işbirliği ile gerçekleştirilen “Save As.../ Türkiye’den Çağdaş Sanat” başlıklı serginin, iki ülke arasındaki ilişkinin bir yarış olmaktan öteye gidip sanat aracılığıyla yeni bir görünürlük alanı oluşmasına olanak sağladığı söylenebilir. Küratörlüğünü Derya Yücel’in yaptığı bu sergide 30 sanatçının işleri yer alıyor ve alt başlıktan da anlaşılacağı üzere sergi, Çağdaş Türk Sanatı’nın bugünkü durumuna ilişkin küçük bir kesit sunuyor. Serginin, Milano Büyükşehir Belediyesi, Expo 2015 Komitesi ve Türkiye Cumhuriyeti Roma Büyükelçiliği tarafından desteklendiğini de ekleyelim. BARIŞ GELİNİ PİPPA’NIN ANISINA Çok odaklı bir söylem çeşitliliğine aracılık ederek, Günümüz Türk Sanatı’ndan örnekler vermeyi amaçlayan “Save As...” başlıklı sergide yer alan işlerin tarihinin 1970’lere uzanıyor olması önemli. Derya Yücel, tasarladığı sergi ile hem Çağdaş Türk Sanatı’nın tarihsel arka planına ilişkin bir düzenleme gerçekleştiriyor, hem de bugün üretilen yapıtların çok katmanlı yapısını aynı mekânda harmanlama yoluna gidiyor. Triennale Bonavisa’nın geniş alanını gayet başarılı kullanarak bu çok dilli yapının biri birinin önüne geçmeyecek hatta birbiriyle ilişki kurabilecek biçimde tasarlayan Derya Yücel’in, mekanın sonuna eklediği “Yeşil Oda” ise oldukça etkileyici. Çıktığı barış yolculuğu sırasında Gebze’de tecavüz edilip öldürülen Pippa Bacca’nın anısına, serginin bütününden ayrılmayan; Canan Şenol, Gül Ilgaz, Selda Asal, Nezaket Ekici, Neriman Polat ve Şükran Moral’ın işleri ile güçlü bir kadınlık söylemi ortaya koyan bu odanın dikkat çekici olduğunu vurgulamak gerek. Kadının ikinci sınıf olarak adlandırılmasına, statüye, yerleşik algılara, baskı ve şiddete, törelere, toplumsal kodlara güçlü ve cesur bir karşı koyuş olarak tanımlayabileceğimiz bu yapıtlarla Bacca’nın anısının taze tutulduğunu söyleyebiliriz. 301 ELEŞTİRİSİ Sergide tarihsel bir arka planın varlığından söz ettik... Bunlardan biri, çalışmalarında dönemin yükselişteki feminist söylemine katkıda bulunan bir tavır ortaya koyan Nil Yalter’in 1974 tarihli “Başsız Kadın/Göbek Dansı” videosu. Yalter’in bu Burak Delier çalışması oryantalist bakışın Türk kültür yaşamı ile neredeyse özdeşleştirdiği göbek dansının yerleşmiş kalıplarını kırarken serginin tarihsel arka planını da güçlendiriyor. Aslında hem Nil Yalter’in hem de “Yeşil Oda”daki işlerin sergideki kadın sesini güçlü bir biçimde görünür kıldığı ifade edilebilir. Ayşe Erkmen, Gülsün Karamustafa gibi sanatçılarla kuşaklar arası bir yapılanmayı da dikkate alan serginin asıl olarak 1990 sonrası yapıt üreten sanatçıların çalışmalarına odaklandığını da belirtmek gerek. Bu anlamda sergide hem dönemsel bir eksen, hem de alışılmış estetik değerleri dönüştüren, farklı deneyimlere açık hale getiren sanatçıların tartışmaya açtığı kavramları bir arada bulmak mümkün. Memed Erdener’in (Extramücadele) değişen dünya düzenine ve toplumsal dönüşümlere getirdiği mizahi olduğu kadar kışkırtıcı yapıtları, Volkan Arslan’ın alışılmış resimsel dili bozan, haraketsiz figürlerle oluşturduğu işi; Murat Morova’nın18. yüzyılda yaşamış Lale devri divan şairlerinden Şair Nedim’in Tahammül Mülkünü Yıktın şiirinden hareketle gerçekleştirdiği, geleneksel bir gazeli güncel bir anlatımla yorumladığı heykelleri serginin söylem çeşitliliğine örnek olarak verilebilir. Yasemin Özcan Kaya’nın “çıkış” etiketlerini kullanarak izleyende hem oyun oynanıyormuş hissi uyandıran hem de yerleşik algılarımızla oynayan işi; Ceren Oykut’un, Burda dergisinin elbise patronları üzerine gerçekleştirdiği ayrıntılı çizimlerinde izleyiciyi bir labirentin dehlizlerine ittiği çalışması; Ferhat Özgür’ün Türkiye’de büyük bir tartışma yaratan 301. madde ile ilgili eleştirel yapıtı da serginin çok katmanlı yapısını güçlendiriyor. Serginin ilginç çalışmalarından biri ise Dilek Winchester’e ait. “Hissi Sözlük” adını verdiği çalışma ile Winchester, farklı dillerdeki deyimlerin bire bir çevirisinden ve ifade ettikleri duygulara göre sınıflandırılmasından oluşan çevrim içi bir sözlük oluşturuyor. Kullanıcılar anahtar sözcük girerek ya da duygu bileşimleri oluşturarak deyim arayabiliyorlar. Winchester bu çalışmasıyla “dil kirlenmesi” klişesini çok yönlü bir hale getirerek farklı coğrafyalarda duygu belirten ifadelerde metaforların nasıl kullanıldığını ortaya çıkarmaya çalışıyor. Farklı alanlardan insanların gönüllü katılımıyla gerçekleşen bu proje, dilin gündelik kullanımına küçük ama etkili bir müdahale... “Save As...” başlıklı bu sergi Türkiye’de güncel sanat pratiğinin bugün bulunduğu noktaya yöneltilmiş bir bakış... 1970’lerden bu yana süregiden değişimin hangi eksenlerde yol aldığına ilişkin küçük bir kesit olarak görebiliriz bu sergiyi. Çeşitlenen temaların, çoğullaşan sanatsal dilin, teoriden, gelenekten, bellekten, coğrafi ve politik gerçekliklerden, kültürel kimliklerden kısaca hayatı kuşatan hemen herşeyden etkilenen ve bu etkileşimi dışavuran sanatçılardan oluşuyor “Save As..”. “Save As...” Türkiye’den Çağdaş Sanat Triennale Bovisa, Milano, İtalya 24 Haziran7 Eylül 2008 santralistanbul ve Milano Trienali ortak projesi Küratör: Derya Yücel Kültür elçileri İstanbul’da buluştu Anadolu’nun 11 farklı kentinden gelerek İstanbul’da buluşan 300 “Kültür Elçisi” ilköğretim öğrencisi, kaybolan kültürel ve doğal miraslarımıza sahip çıkılması mesajını verdiler. ETİ ÇEKÜL Kültür Elçileri projesi kapsamında 2008 yılında eğitim alan Kültür Elçileri, İstanbul Buluşmaları kapsamında bir hafta boyunca uzman eğitmenler gözetiminde toplantılara, yaratıcı oyunlara, atölye çalışmalarına, ve kültür gezilerine katıldılar, “kentkültürkimlik ilişkisi”, “kültürel çeşitlilik”, “doğaltarihselkültürel miras ve kent” kavramları üzerinde tartıştılar. İstanbul Buluşmaları kapsamında bir de bildiri de hazırlandı. 300 Kültür Elçisi’nin ortak çalışması ile hazırlanan bildiride çocuklar; “Doğup büyüdüğümüz kenti ve kültürünü tanıdık, kim olduğumuzu anlayarak korumanın ne olduğunu bugüne kadar ülkemizin yeterince korunamayan tarihi ve doğal varlıklarına sahip çıkmamız gerektiğini öğrendik. Yok olan varlıklarımızı öğrendikçe, yaşatabildiklerimizi korumanın değerini anladık” dediler. ETİ ÇEKÜL Kültür Elçileri projesinde, 5 yıl boyunca Türkiye genelindeki 77 kentte yaklaşık 4 bin ilköğretim öğrencisine özel bir eğitim verilerek “Kültür Elçisi” yetiştirilecek. Projenin amacı, öğrencilerin, yaşadıkları kentinbölgenin doğal ve kültürel zenginliğinin farkına varmalarını ve bu değerlerin korunması ve geliştirilmesi konularında aktif olarak rol almalarını sağlamak. İzge, satrançta Avrupa ikincisi oldu Eyüboğlu Çamlıca İlköğretim Okulu öğrencisi 8 yaşındaki İzge Bayyurt, 5. Avrupa Açık Satranç Festivali’nde, 8 yaş kategorisinde Avrupa İkincisi oldu. Bulgaristan’ın Varna şehrindeki turnuvada, İzge Bayyurt, 6 puan aldı. Birinciliği, yarışmaya Rusya’dan katılan ve İzge gibi 6 puan alan Navrodskiy Boris averaj farkıyla kazandı. Satrancı, dört yaşında oyuncak kutusunda bulduğu satranç takımı ile kendi kendine öğrenen İzge, geçen yıl İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’na bir seminer vermek için katılan efsane satranç oyuncusu Garry Kasparov ile tanıştı. En büyük hayali Kasparov ile bir maç yapmak olan İzge, bu isteğini “Büyük Usta”ya bu buluşmada bizzat iletti. 2005 yılında aktif satrancı bırakan Kasparov, İzge’ye Türkiye Şampiyonu olduğunda maç sözü verdi. Eyüboğlu Çamlıca İlköğretim Okulu’nda okuyan ve derslerinde de çok başarılı olan İzge Bayyurt, bu yıl üçüncü sınıfa geçti. Eyüboğlu Eğitim Kurumları’nın kurucusu Dr. Rüstem Eyüboğlu da; “Biz, eğitimci olarak öğrencileri yetiştirirken spora da, sanata da büyük önem veriyoruz. Özellikle satrancın çocukların zihinsel gelişimindeki rolü herkes tarafından çok iyi biliniyor. Bu düşünce sporu, bütün öğrencilerimizin eğitiminde önemli bir yer tutuyor. Öğrencimiz İzge, müthiş yeteneği ile bizim sunduğumuz imkânları da birleştirerek büyük başarılara imza atıyor’’ dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle