17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? En Süper Kahraman (Superhero Movie) Craig Mazin’in yönettiği En Süper Kahraman’ın başrollerini Drake Bell, Sara Paxton, Christopher McDonald ile Kevin Hart paylaşıyor. Film, Örümcek Adam, Batman, Superman, XMen ve Fantastic Four gibi süper kahraman filmlerini alaya alıyor. Rick Riker, süper güçleri olan genç, cool ve çekici bir erkektir. Yalnız ufak bir sorunu vardır. Süper güçlerini nasıl kullanması gerektiğini bilemez. Ancak en kısa sürede dünyanın bir kez daha kurtarılması gerekmektedir ve bunu yapabilmek için Rick varolan süper güçlerini kullanmayı bir an önce öğrenmek zorundadır. ? Öldüren Cazibe (Death Defying Acts) Gillian Armstrong’un yönettiği ve Guy Pearce, Catherine ZetaJones, Timothy Spall ile Saoirse Ronan’ın oynadığı Öldüren Cazibe, dünyaca ünlü illüzyonist Harry Houdini’yle gizemli bir kadının Britanya’da karşılaşmaları etrafında şekilleniyor. Houdini ölüme meydan okuyan gösteriler yapan dünyaca ünlü bir performans sanatçısıdır. Ölürken yanında bulunamadığı annesinin ruhu ile iletişim kurabilen kişiye 10 bin dolar verecektir. McGregor ise psişik güçlere sahip bir kadındır. Kızının, gizlice topladığı bilgileri insanları ikna etmek için kullanır. Şimdi ise Houdin’i tavlama zamanıdır. Bir Amerikan kahramanı: Sydney Pollack Atları da Vururlar Sinema dünyası bir Hollywood efsanesini, üretken, çalışkan, liberal, aydın bir kimliğini Sydney Pollack’ı yitirdi (26 Mayıs). Kırkların unutulmaz Amerikan sinemasının insanı odak alan yetkin filmlerindeki anlayışta olduğu gibi birçok çalışmasında haksızlıkları, ASLI adaletsizlikleri, bireylerin SELÇUK savaşımlarını, doğanın, medyanın, kurumların karşısında yalnız kalan insanların haklarını savunan yönetmenoyuncuyapımcı Pollack, 1934’te Indiana’da doğdu, Rus Yahudisi göçmen bir ailenin oğluydu. Hafta sonlarını yerel sinema salonunda geçiren Sydney, liseyi bitirir bitirmez on yedisinde New York’a giderek oyunculuk derslerine katıldı. 195962 yılları arasında TV filmlerinde, dizilerde oynadı. Sinemadaki ilk rolü War Hunt’daydı (1962), burada birçok kez çalışacağı, dost olacağı Robert Redford’la karşılıklı oynadı. İlk filmi The Slender Thread (1965) onun dünya görüşünü yansıtan bir sosyal dramdı. Gerçek bir öyküden çekilen dram intihara yönelen bir kadınla (Anne Bancroft) ona yardımcı olmaya çalışan sosyal görevlinin (Sidney Poitier) ilişkisini anlatıyordu. Bu filmin ardındansa bir Tennessee Williams uyarlaması geldi: This Property is Condemned (Lanetli Kadın/1966). Bu romantik ağıtta geçip giden zamanı, yitirilen bir Amerika’yı arayışı, masumiyete duyulan özlemi işledi. Kasa her zaman kazanır mı? hesaplaşmanın yapılmasını savunanlardır. Onlar da sonunda zamanın gerçeğinden örselenmeden çıkılamayacağının ayrımına varırlar. Pollack’ın gerçeği yansıtma biçemi lirik yanılsamayı eritir. Mevsimlerin ritmi, zamanın döngüsü bireysel ağıtları yüceltir. Dönem dramları, sosyal dramlar, gerilimler (Şirket, Çevirmen), komediler, romantik aşk öyküleri (Sabrina, Random Hearts) çeken Pollack, 90’larda oyunculuğa yöneldi. Husbands and Wives (Woody Allen), Eyes Wide Shut (Stanley Kubrick), Michael Clayton’da (Avukat/Tony Gilroy) oynadı, Soğuk Dağ (Anthony Minghella), Yetenekli Bay Ripley (Minghella), Sense and Sensibility (Ang Lee), Leatherheads (George Clooney) filmlerinin yapımcısıydı. Jane Fonda, Robert Redford, Paul Newman, Meryl Streep, Harrison Ford, Tom Cruise, Nicole Kidman gibi yıldızlardan en iyi yorumları aldı. 21, dünyanın en zeki öğrencilerinin azılı kumarbazlara dönüşüp, kumarheneleri soyup soğana çevirmesini anlatan ilginç bir seyirlik… Tatlı hayat, yüksek bahisler, kazanma çoşkusu, kaybetme korkusu… Film, gerçek bir öyküden damıtılmış, içine de bolca aksiyon, macera, romantizm ve heyecan katılmış. Yani ne ararsanız var. 21, “kasa her zaman kazanır” düsturunu yıkanlardan… Ve bu bir blöf değil. ALPER İskambil kâğıdı, zar ve taşlarla oynanan o kadar çok oyun var ki… TURGUT Pişti namı diğer pişpirik, kaptıkaçtı, alperturgut.blogcu.com papazkaçtı, tombala, altmışaltı, maçakızı, piket, kastet, pinaki, blum, fanti, prafa, hoşkin, pastra, anastra, kanasta… İnsanoğlunun zaman öldürmesi için tasarlanmış (tümden keyifli mi yoksa bir eziyet mi orası tartışılır), envai çeşit oyun. Kadınlara dair konken ve beziki, üniversite öğrencilerinin sığınağı kingi (yöresel adıyla Rıfkı) atladık sanmayın. Listemizde kanlı king, balayı kingi, ohel, batak, 51 ve okey de var. Zekâ geliştirici briçi ayrı biryere koyarsak gırgırla başlar hırgür ile biter çoğu… Ancak boş ve hoş oyunları değil ‘yuva yıkan’ tabir edilen kumarı anlatmak niyetindeyiz. Dernek, klüp, sosyal tesis kamuflajıyla açılmış kumar salonları, gündüz kahvehane gece kumarhane olarak işletilen yeşil çuhalı, bol dumanlı tekinsiz mekânlar, emeğin, alınterinin, rızkın sebil edildiği oyun masaları… Bataklığın öbür ismidir kumar, kısa yoldan köşeyi dönme fikri ise başlıbaşına en kötü alışkanlığımızdır. Ve bu meret bukelemun gibidir, binbir surattır, sürekli kılık değiştirir. Gün olur poker, rulet ve barbut diye çıkar karşımıza, bir bakarsınız bakara, yanık ve kılıç adını almıştır. Tek kollu canavarlar da denilen hayat söndürmeye meyilli oyun makineleri de cabası… En sona ise filmimize adını veren 21 yani Blackjack’i sakladık. Güzel yapıt Yağmur Adam (Rain Man) da aynı konuyu işliyordu, istatistik dehası, yani kâğıt saymayı bilen, kafası arı gibi çalışan insanların bu oyunda şansının yüksek olduğunu… Unutulmamalı, bazen sonuç kadar süreçte önemlidir. Kumarı özendirmek özellikle gençleri bu illete sevketmek konusunda hoşgörünün ayarı nedir? Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfü Topal’ın öldürülmesini, işkencehaneye dönüşen kumarhaneleri, vakti zamanında Kuşadası’nı kumar merkezi yapmak isteyen çeteler hala hatırımızda (Yıllar önce Milliyet Gazetesi’nde çalışırken ve kumarhaneler henüz serbestken yanında iki bavul dolusu parayla bir otelin kapısının önünde ünlü silah kaçakçısı Adnan Kaşıkçı’ya rastlamıştım. Perde arkasından para aklama işleri ayyuka çıkmıştı. Sabaha karşıydı, bana fotoğraf çekmemem için kirli paralarından teklif ettiğini ve benim tereddütsüz reddettiğimi dün gibi hatırlarım) Biz yine gözalıcı ışıklarıyla çirkefini örtmeye çalışan Günahlar Şehri Las Vegas’a dönelim. Düşkünlüğe, hırsa ve içimizdeki şeytana lanet okuyarak… M. I. T. Massachusets Teknoloji Enstitüsü’nün inek tabir edilen en deha öğrencisi Ben Campbell’ın (Jim Sturgess), Harvard Üniversitesi’nin tıp bölümüne geçmek için 300 bin dolara ihtiyacı vardır. Kendi halinde, sessiz, sakin ve çalışkan, hatta ana kuzusu Campbell, hayatını kumara vakfetmiş matematik profesörü Micky Rosa (Kevin Spacey) ile tanışınca 180 derecelik bir dönüşüm geçirir. Rosa, okulun en yetenekli öğrencilerini, kendi kurduğu sistemle birer kumar canavarı haline getirir. Uyguladıkları yöntem hem yasadışı hem de zevklidir. Her haftasonu, sahte kimliklerle Boston’dan büyülü kent Las Vegas’a uçarlar, bir yandan eğlenip diğer yandan da kumarhaneleri kazıklayıp geri dönerler. Tatlı hayat, Ben Campbell’i asosyal dostlarından ayırıp okulun en güzel kızı (aynı zamanda kumar takımından arkadaşı) Jill Taylor’a (Kate Bosworth) yakınlaştırır. Paranın gücü, bir süre sonra genç adamı sınırlarını aşmaya zorlar ve güvenlik için uyguladıkları sıkı kurallar bir anda yıkılır. Artık en büyük tehlike, kumarhaneleri sahtekârlara dünyayı dar etmek gibi bir görevi bulunan Cole Williams (Laurence Fishburne)’ın oyuna dâhil olmasıdır. Ekip bir anda dağılır ve devamında yüksek bedeller ödenir. Ancak bu sonuç değil sadece yeni bir başlangıçtır. KRİZLER ARASINDA Horace McCoy’un unutulmaz romanı They Shoot Horses, Don’t They’den (Atları da Vururlar/1969) uyarladığı olağanüstü sarsıcı sosyal dram, Pollack’ı yaratıcı sinemacı konumuna taşıdı. Amerika’nın Büyük Bunalım döneminde geçen, geleceklerini dans maratonundan edinecekleri paraya bağlamış umutsuz insanların çabalarının etkileyici öyküsü Amerikan toplumunun yaşadığı bunalımın küçük fakat güçlü bir yansımasıydı. Film, geçmişteki çıkışsız bunalımlarla günümüz krizleri arasındaki karmaşık bağlantıyı irdeliyordu. Batan, doğru yoldan uzaklaşan bir ABD’yle, dans yarışmalarının arenasıyla Hollywood’un düş fabrikaları arasında koşutluk kuruyordu. Jane Fonda’yla Gig Young’ın yorumlarıysa unutulmazdı, Young en iyi erkek oyuncu Oscar’ını aldı. Yetmişlerde yönetmen, dostu ve gözde oyuncusu Robert Redford’la 5 film çevirdi :Jeremiah Johnson, The Way We Were, Three Days of the Condor (Akbabanın Üç Günü), The Electric Horseman. İyi iş yapan bu çalışmalar Pollack’ın yeteneğinin, güvenirliğinin de kanıtıydı. Akbabanın Üç Günü (1975) uluslararası bir başarı kazandı. Bu film ve Absence of Malice’le (1981) sinemacı devletin, medyanın, basının erkini sorguladı, çağdaş toplumun görmezden gelinen kötülüklerini eleştirdi, artık tanımakta zorlandığı ülkesinin ikilemlerini, değişimlerini tartıştı. Liberal bir hümanist olan Pollack, düşüncelerden çok bireyleri, ideolojilerden çok duyguları sergiledi. Başta medya olmak üzere kurumlara, şirketlere hiç güvenmedi, onların savunulması, korunması gereken değerleri her zaman lekelediklerini, tehlikeye soktuklarını çok iyi biliyordu. Onlar gerçeği saptırarak yorumlayanlardı. O, her zaman oyunun kurallarını tanımayan bir amatörden, karanlık entrikaların tuzağına düşmüş bir masumdan yanaydı. Geçmişten gelerek yaşamda kalabilenlerin telaşlarını kimi çaresizliklerini günümüz kuşku çağına aktardı. Onun kişileri, karşıt iki dünya arasında bocalıyorlardı. Pollack da sempati duyduğu yalnız bireyleri benzeri bozulmamışa duyulan özlemler, kültürün çekiciliği, eski ve yeni Hollywood, enginliğin lirizmi, gizliliğin gerilimi, Avrupa ve Amerika arasında kaldı. Tootsie (1982) birey kimliğinin aydınlık bir yansıması, duygusal ve sosyal ilişkilerin göreliliği, dönüşümüydü. İşsiz oyuncunun(Dustin Hoffman) bir pembe dizide rol kapmak için kadın kılığına girişini anlatan komedi Pollack’ın ününe ün kattı. İKİ YENİ FİLM DAHA Bu hafta iki film daha vizyona giriyor. Biri Öldüren Cazibe (Death Defying Acts) diğeri ise En Süper Kahraman (superhero Movie)… Guy Pearce ve Catherine ZetaJones gibi iki büyük ismi barındıran Öldüren Cazibe, dünyanın en ünlü illüzyonisti Harry Houdini‘yi anlatan kurgusal bir öyküden yola çıkıyor. Efsanevi Büyük Houdini ve sırlarıyla güzelleşen tehlikeli bir kadın… Öldüren cazibe, vasatın üstü bir film belirtelim. En Süper Kahraman ise kötü ötesi bir yapım… Akılları sıra Örümcek AdamSpiderMan, “Superman”, “Batman”, “XMen” ve “Fantastic Four” gibi süper kahraman filmleriyle dalga geçecekler ama trajikomik bir duruma düşen kendileri oluyor. Bu filmi asla önermem. ZENGİN OLMA HAYALİ PEŞİNDE Gerçek bir hikâyeden esinlenilen 21’i, Bu Nasıl Sarışın? (Legally Blonde) ile iyi bir çıkış yakalayan Avustralyalı genç yönetmen Robert Luketic çekti. Filmin başrollerinde en son Across the Universe‘de izlediğimiz Jim Sturgess, Hollywood ‘un yeni nesil güzel yıldızlarından Kate Bosworth, Matrix’in Morpheus’u Laurence Fishburne ve ünlü ve yetenekli aktör Kevin Spacey var. Yapımcılar Dana Brunetti, Kevin Spacey ve Michael De Luca. Senaryo, Ben Mezrich‘in çoksatar kitabı Bringing Down the House‘dan uyarlanıp Peter Steinfeld ve Allan Loeb tarafından kaleme alındı. Oscarlı görüntü yönetmeni Russell Carpenter yine harikalar yaratıyor. Müzik ise David Sardy’e ait. Laurence Fishburne, “Büyük bir kumarbaz değilim ama hayat ve kumar kültüründe seksi bir şeyler var. İşte bu rolü oynamak, o dünyaya girmenin bir yoluydu” diyor. Dünyanın en zorlu üniversitelerinde okuyan, parlak ve gelecek vaat eden zekâlarını, Las Vegas’ta zengin olmaya adayan gençlerin öyküsü diye özetleyebileceğimiz 21, dün gösterime girdi. BİLİNÇ ALTINDAKİ BELLEK Romancı Karen Blixen’in özyaşamından uyarladığı Out of Africa (Benim Afrikam/1985) ile Hollywood’un özlenen romantik Altın Çağı’na dönüş yapan yönetmen Blixlen’le (Meryl Streep) yerel avcının (Redford) aşk öyküsünü anlattı. Film, en iyi yönetmen dahil olmak üzere 7 Oscar aldı. Casablanca’nın yeniden yapımını andıran Havana (1990) Pollack’ın Küba Devrimi’ne gerçekçi bakışını yansıtır. Bu kişisel çalışma romanesk ve bilinç arasındaki uyumlu bileşkedir. Yine Redford’la çalışan Pollack için aktör sanki onun bilinç altındaki belleği, “alter ego”sudur. O, This Property is Condemned’dan beri kasabaları, kentleri terkedenlerin ilkidir, er ya da geç taraf seçmenin, C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle