17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 7 HAZİRAN 2008 CUMARTESİ Keşke palyaço olsalar... Fransız Kültür Merkezi’nin sirk sanatını öğreten atölye çalışması hem kendini geliştirmek isteyenlere eğitim veriyor hem de sokaktaki çocukları topluma kazandırmayı amaçlıyor. Fransız Kültür Merkezi Türkiye’de sokak sanatını filizlendiriyor. ‘Halkın Sokak Sanatlarına İlgisini Yeniden Canlandırma’ adlı projenin İstanbul ayağında sirk sanatını öğreten atölye çalışmalarıyla Türk eğitmen yetiştirmek BERİL hedefleniyor. Projeyle ZAMAN aynı zamanda İzmir ve Ankara’daki sokak çocuklarını da topluma kazandırmak için sirk sanatı amaç olarak kullanıyor. Avrupa Komisyonu projeye maddi, santralistanbul ise mekân anlamında destek veriyor. Çalışmalar kapsamında santralistanbul’da toplam yedi atölye çalışması yapılacak. Jonglörlük, palyaço ve doğaçlama oyunculuk, akrobasi atölyelerinin ilk kurları bitti bile. İstanbul’daki 15 günlük Francis atölye çalışmalarıyla sirk ve Albiero sokak sanatı konusunda belli donamına sahip Türk eğitmenler yetiştirmek hedefleniyor. Bu nedenle de tüm atölyeler herkese açık ve ücretsiz. çocuklara 10 günlük sirk ve sokak sanatı eğitimi verilecek. Fransız Sirk Okulu, Academie Fratellini ve Romen Vakfı Fundatia Parada temsilcilerinin destek vereceği atölyelerin amacı toplumun farklı kesimlerinden gelen çocuklara sirk sanatları öğreterek onları topluma yeniden kazandırmak. Avrupa’nın birçok ülkesinde yapılan sosyal atölyelerin devamlılığın sağlanması için Fransız Kültür Merkezi’ne İl Sosyal Müdürlükleri, belediyeler, sivil toplum kuruluşları, Alliance Française (dil okulu) gibi çeşitli kurum ve kuruluşlar destek veriyor. Fransız sirk sanatçılarının eğitim verdiği İstanbul’daki atölyelerde, şimdi Francis Albiero palyaçoluk ve doğaçlama oyunculuk eğitimini ikinci kez veriyor. Sirk sanatçısı olmanın bir yaşam biçimi olduğunu söyleyen Albiero, çalıştığı Türk grubun Fransadakilerden daha hevesli, öğrenmeye açık olduğunu, sokak çocuklarını da eğitmek için sabırsızlandığını söylüyor. Atölye katılımcıları ise bu eğitimlerin bir nimet olduğunu, kendilerini geliştirebildiklerini söylüyor. Katılımcıların tek korkuları var: Türkiye’de sirk sanatı yapabilmek için çalışma mekanı olmayışı nedeniyle bu projenin “ağızlarına bir parça bal çalmaktan” öteye geçmemesi... Helios Diyarbakır’ı coşturdu DiyarbakırUrfa Kapı’dayız… Sarı yaldızlı boyalı bir masal gemisinin etrafını saranlar birer masal kahramanını görüntüsünde. Ayaklarındaki çelik çubuklarla 3 metreyi bulan boyları ve fantastik kıyafetleriyle bütün gözleri üzerlerine çekiyorlar. Herkes merakla ve coşkuyla izlemeye başlıyor. Hayal mi gerçek mi diye dokunmaya çalışıyorlar. Onlar kim? Filozof Ehmede YILDIZ Xani’ye adanan 8. Diyarbakır Kültür ve Sanat ÇELİK Festivali’ne Fransa’dan gelen Malabar gösteri grubu… Bu ‘Sokak Tiyatrosu’ içinde yer alan sanatçılar, sınırsız hayal gücü, düşsel fanteziler ve inanılmaz efsaneler çerçevesinde dünyanın herhangi bir yerinde bir kentin merkezinde aniden ortaya çıkarak izleyicilere dostluk, buluşma, özgürlük gibi temalarla inanılmaz bir hayal gücü sunuyorlar. 1981 yılında kurulan, şimdiye kadar 35 ülke, 1153 şehir dolaşan Malabar, bu kez de Diyarbakır yollarında… Büyük gösteri Urfa Kapı’dan başlıyor. Müzik eşliğinde genç, yaşlı, çocuk hep birlikte Malabar ekibiyle Dağ Kapı’ya doğru yürüyor. Ama onların bir adımı bizim üç adımımıza bedel... Çalan müziğin ritmi ile oyuncular bir anda her yerde olabiliyor. Bu yürüyüşe Parada deniyor. Herkes onlarla fotoğraf çektirmek, dokunmak için coşku ile Parada’ya katılıyor. Bir saat kadar süren yürüyüşün ardından gösteri alanına varıyoruz... Bizde peygamber böceği olarak bilinen, Latin Amerika’da güneş tanrısı (Helios) efsanesinden esinlenilerek yapılmış kocaman bir gemi sahne arkasına yerleştiriliyor. Geminin içinde orkestra müzik yapıyor. Festival proğramında sırası gelen Malabar, nefeslerin tutularak izlendiği bir oyun sergiliyor. Gösteri sonrası alkışlar yerini fazlasıyla buluyor… Çocuklara rehabilitasyon Toplam 15 ay sürecek projenin bir diğer ayağında ise İzmir ve Ankara’da sosyal amaçlı atölye çalışmaları düzenlenecek. Bu illerde sokak çocuklarına ya da sosyal problemli Atölyeler bir parça balla kalmasın Şu sıralar devam eden palyaçoluk ve doğaçlama oyunculuk atölyesindeki katılımcılarla sirk sanatı ve bu sanata dair edindiklerini de konuştuk. ?Deniz Soyarslan (30): Ben çağdaş ? Ezgi Keskin (25): İstanbul sirk sanatı üzerine İngiltere’de eğitim Üniversitesi’nde pandomim okuyorum. Daha önceki gördüm. Trapezciyim. Benim ve arkadaşlarımın üç atölyeye de katıldım. 15 gün kısa gibi gözüküyor, ama ben yapmak istediği sirk sanatının da Türkiye’de yaygınlaşması. bu atölyelerden çok şey öğrendim. İlk atölye jonglörlük atölyesiydi. Bunun için Çağdaş Sirk Sanatları Derneği’ni kurduk. Bireysel O zamana kadar hiç top çevirmemiştim. Fakat atölyeden sonra topu olarak derdimiz, değişik insanlara ulaşmak. Sokak çocuklarından elimden bırakamaz oldum. Tüm atölyelerde, edindiklerini birbiri ardına bir tanesinin bile ilgisini çekebilsek hayatlarında bir değişiklik olur, eklemeyi öğreniyorsun. Tiyatro oyunculuğu da yapıyorum. Sahnedeki sınırlarımı belki ilerde bir meslek edinirler. Disiplinlerarası projeler ifadesi gördüm bu atölyede. Nimet gibi… Akrobasi atölyesinde vücudumu daha esnek güçlü ve ilgi çekici olduğundan Türkiye’de sanatın her dalının içine nasıl kullanabilirim onu öğrendim. Jonglörlük atölyesinde top çevirmenin dışında girmeye başladı. Yıllardır kendimi parçalıyorum. Modern dans sahnede duran bir objeyi nasıl kullanabileceğimi fark ettim. Palyaçoluk atölyesinde ise gösterileri veya tiyatroların içinde yer almak için. Verdikyeri roller hep düzgün nasıl durabilirim ya da bedensel engelli bir insan olarak nasıl takla atar ve karnaval sahneleri ya da çocuk eğlenceleri.. İnsanlar palyaçonun ne kalkarım gibi… Her atölyeden çok farklı kazanımlar edindim. Sirk sanatı konusunda demek olduğunu bile bilmiyor. Palyaço hiçbir ruhu olmayan afiş kendini geliştirmek isteyen bizim gibi çok kişi varmış, fakat mekan olmadığı için dağıtan kırmızı burunlu biri değil. 10 kişilik bir grubuz ama neyin ne kimse imkan bulamıyormuş. olduğunun farkındayız. Dünya standartlarında, parasız, hiç eksiği olmayan ayağımıza kadar getirilen bir nimet bu atölyeler. Hâlâ mekan sıkıntımız var. Bu atölye bittikten sonra prova yapacağımız ya da trapezde çalışabileceğimiz hiçbir yer yok hala. Yurtdışında yüklü meblağlar vererek eğitimini aldığım mesleğimi çalışma mekânı olmadığı için yapamıyorum. Kocaman dev mekânlar yapıp bizim ulaşamayacağımız bir yerde, ödeyemeyeceğimiz bir fiyatta yapmanın bir anlamı yok. Yüksek tavanlı, dans zeminli sokak ve sirk sanatını da yapabileceğimiz bir mekân olmadığı gibi Türkiye’de bu sanatı okuyabileceğimiz bir okul da yok. Bu atölyeler bizim ağzımıza bir parça bal çalmaktan öteye geçmeli… SOKAKTAKİLERE SÜRPRİZ Müthiş gösterisi sonrası 3 yıldır Malabar ile çalışan, ama 10 yıldır sokak tiyatrosu yapan grup artistlerinden David Ragot ile konuşuyoruz. Oyuncular ‘Sokak Tiyatro’sunda yer almak için nasıl bir eğitim alıyorlar? “Le Ciryve de Soleil, dünyadaki en büyük sirk okulu. Rusya, Belçika, Kanada ve Fransa’da var. Fransa’da başka sirk okulları da var... Oyuncuların bazıları bu okullardan, bazıları da bu şirketleşmiş gösteri okulunda eğitim alarak gösterilerde yer alıyor.” Daha önce Türkiye’ye geldiniz mi? “Geçen yıl Ankara, Eskişehir, İzmir ve İstanbul’da çok kısa sokak gösterileri yaptık. İstanbul’daki gösterimiz Sultanahmet Meydanı’nda idi. Bu ikinci gelişimiz oluyor. Diyarbakır’dan sonra bir gün için Adana’ya gidiyoruz. Sonra İstanbul’a…” Ne zamandır bu grup gösteriler yapıyor? Sokakta gösteri yapmanın avantajları nelerdir? Nasıl bir kadro ile gösteri yapıyorsunuz? “1981’den bu yana zaman zaman farklı üyelerimiz de olsa sokak gösterileri yapıyoruz. Sokakta gösteri yapmanın en büyük avantajı izleyici sorununun olmaması. Kimse de program için beklemiyor. Bir yer belirliyoruz. Gösterimize başladığımız zaman sokaktakilere sürpriz oluyor ve her zaman izleyicimiz var. Bu oyundaki kadromuz; 6 kişi çelik çubukla yürüyenler, 1 kişi en büyük çubukla yürüyen, orkestramızda bir davulcu bir de gitarist var. Bir sintisayzır, iki trapist, iki şoförümüz var, onlar hem de teknisyenlerimiz, iki kişi pro teknik eleman, bir kişi ise ışık teknisyenimiz bir de organizatörümüz var.” Bu gemi ve malzemelerle yolculuklar zor olmuyor mu? “Geminin net ağırlığı 1012 ton ama malzemeleri ile beraber 30 ton ağırlığında. Feribotla, Fransa’dan İtalya’ya oradan da İzmir’e geldi. 5 bin km’lik kara yolu, ama deniz yolu ne kadar mil bilemiyorum. Şirketimizin sahibi Sylvestre Jammet bu gösteriyi yazdı. 10 yıldır Helios II’yi oynuyoruz. İlk yıllarda bu oyunda çubuklar üzerinde yürünmüyordu. 40 kişilik bir kadrosu vardı. Ve oyunumuzun adı Helios I’di. Çok masraflı olduğu için, kostümler, diğer malzemeler ulaşım gibi… Şirketimizin sahibi Sylvestre Jammet de Helios II’ yi yazdı. Ve bu daha küçük kadro ile oynuyoruz. Tüm ekipte yer alanlar 2250 yaş arasında.” Malabar ile Diyarbakır’ın nasıl buluştuğunu ve Malabar’ın duygularını Diyarbakır 8. Kültür Sanat Festivali’ni düzenleyen, Heryerde Sanat (HYS) organizasyonu sözcüsü Yusuf Öntaş şöyle ifade ediyor: “Fransız Kültür Merkezi ile yaptığımız iletişim ile grubu davet ettik. Burada yaptıkları gösteriden sonra bir çok yeri gezdiklerini ama Diyarbakır’daki sıcaklığı hiçbir yerde bulamadıklarını söylediler. ‘İnsanlar burada fakir fakat yürekleri zengin’ dediler.” ?Aytuğ Civan (27): Çeşitli yerlerde oyunculuk yapıyorum ve bu atölyenin oyuncular için çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Fakat Türkiye’de ödenekli veya özel tiyatrolarda çalışan profesyonel oyunculardan bu atölyeye katılım olmamasını anlamıyorum. Bir sürü atölye olmasına rağmen profesyonel oyuncunun kendini geliştireceği alanı yok. Oyuncu olarak kendini geliştirmek ve sahne üzerindeki her şey hakkında fikir sahibi olmak gerekiyor. Bunun için bu atölyeler çok faydalı. Bir de toplumun bakış açışı var. Palyaço atölyesine gidiyorum dediğim zaman “palyaço mu olacaksın?” diye bir tepki alıyorum. İlla palyaço olmak gerekmiyor. Zaten 15 gün içinde kimse akrobat ya da palyaço olamaz. Minimum düzeyde fikir sahibi olsam bile bu atölyede kazandıklarımı oyunculuğuma, oyunuma katma peşindeyim. Bedene ters takla attırmaya çalışıyor olmak bile başka bir kapı açıyor. Palyaçoluk aslında üst düzey bir oyunculuk. ?Bengü Ergin (22): Halen özel bir kurumda eğitim alan bir oyuncu adayıyım. O kadar çok iş peşinde koşuyor ki insanlar, kendi eksikliklerini hissedecek zamanları olmuyor. Gelişim kurslarına katılmak hele de dünya çapında böyle bir kursa katılmak çok güç. Kurslardan haberdar olamıyorsunuz, olduğunuz zaman da ücretini karşılayamıyorsunuz. Bu atölye, bu standartlarda nadir ücretsiz olanlardan. Eğer bedeli olsaydı, katılamazdım. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle