13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 19 NİSAN 2008 CUMARTESİ Konser Roxy’de Rus discosu Smirnoff Experience Russian Disco serisi, Shantel ve Koçani Orkestar konserlerinden sonra Russkaja ile devam ediyor. 7 Rus müzisyenden oluşan Russkaja grubu, eğlenceli performanslarıyla ska tutkunlarına 24 Nisan Perşembe gecesi unutulmayacak bir gece yaşatacak. Saat 21.00’de başlayacak konser gecenin geç saatlerine kadar devam edecek ve müzikseverler neşeli ritimlere ayak uydurmadan edemeyecek. (0212 249 12 83, biletler 20 ve 15 YTL) Latin caz ustası Latin dünyasının efsane kabul ettiği Latin caz üstadı Poncho Sanchez, 25 ve 26 Nisan akşamları Babylon’da sevenleriyle buluşacak. 30 yıllık müzik kariyerine yirmiden fazla albüm, birbirinden ünlü isimlerle gerçekleşen performanslar, ‘En İyi Latin Caz Albümü’ dalında Grammy ve birçok ödülü sığdıran Sanchez, Latin topraklarının en iyi hikaye anlatıcılarından biri olarak görülüyor. Ünlü müzisyen, yeni albümü ‘Raise Your Hand’deki çalışmalarının yanı sıra eski albümlerindeki unutulmaz şarkılarını da seslendirecek. (0212 292 73 68, biletler 55, 35 ve 25 YTL) Elektronik müzik gecesi Richie Hawtin’in elebaşı olduğu ‘Mnus’un önemli halkalarından biri olan Troy Pierce, bu akşam Olmeca Golden Nights kapsamında İndigo sahnesinde olacak. Kendi ismiyle yayınladığı parçaları ve en az onlar kadar dikkat çekmiş olan DJ setleri ile techno dünyasında kendine önemli bir yer edinmiş olan Pierce, dünyanın pek çok ünlü kulübünde çaldı. Gibby Miller ile Louderbach isminde bir projesi olan DJ; elektronik müzik sahnesinin en özel sanatçılarından biri. (0212 244 85 67, biletler 25 ve 15 YTL) Karaibrahimgil Bursa’da Şimdiye kadar Duman, Goran Bregoviç, Brooklyn Funk Essentials gibi grupları ağırlayan Bursa Suare’de bu akşam Nil Karaibrahimgil sahneye çıkacak. Karaibrahimgil, saat 22.30’da başlayacak konserde en beğenilen şarkılarını sevenleri için seslendirecek. Müzikseverler, Karaibrahimgil’in şarkılarıyla sabahın ilk ışıklarına kadar eğlenecek. (0216 556 98 00, biletler 39 ve 29 YTL) Çocuklar için Moda olarak değil, sanat tarzı olarak gotik Beş yılda beş albüm çıkartabilmek, ülkemiz rock ortamında imkânsızla eşdeğerdir. Öyle ki 20 yıllık gruplarımızın bile böyle bir diskografiye ulaşanı çok azdır. Almora neredeyse her yıla bir albüm sığdırabilen şaşırtıcılıkta gruplarımızdan biridir. Bugünlerde çıkardıkları beşinci albümleri “Kıyamet Senfonisi”, Almora’nın APTÜLKADİR çalışkanlığını ve inadını kanıtlamakla kalmıyor, bir yandan ELÇİOĞLU da gelişmesini de simgeliyor. Grup son albümünde yeni bir oluşuma doğru adım atarak daha önceki 4 albümünde sunduğu senfonik rock yapısını gotik sanat tarzına taşımış. Almora’nın bu istikrarlılığının en büyük etkeni olarak grubun kurucusu ve gitaristi Soner Canözen gösterilebilir. Topluluğun beyin elemanı olan Soner kelimenin tam anlamıyla grubun tek sorumlusu durumunda diyebiliriz. Fikirler, besteler, sözler yani akla gelebilecek ne varsa onun tarafından gelişiyor. Ardından bunu topluluğun diğer elemanlarına yansıtıyor. Böylece onları konser ve albümlerde bütünlüklü bir halde bulabiliyoruz. Bu bütünlüğü 5 yıl boyunca fire vermeden, aynı elemanlarla sürdürüyor olması da ayrıca önemlidir. Ancak son albüme baktığımızda kadroda bu birlikteliğin gittiğini görüyoruz. Albümde davulu eski Badluck ve Haluk Levent albümlerinden tanıdığımız Arbak Dal çalıyor… Bas gitarda ise Burak Kulaksızoğlu görülüyor. Grubun alışılmış keman ve flüt desteği ise Şenyaylar Yaylı Çalgılar Topluluğu’na devredilirken, flütü de sadece bir parçada bulabiliyoruz. Soner’den öğrendiğimize göre bu değişim sadece albüm kayıtları için geçerliymiş. Zira albüm kayıtları için ayrı, konser için ayrı bir ekibin daha doğru bir müzikal sonuç çıkaracağına inanmış. Dolayısıyla albümden sonraki konserlerde alışılmış kadroyu görebilecekmişiz. 1990’ların sonu rock ve metal gruplarında yeni tavırların çıkışına sahne olacaktı. Bunların en başında gelen de Kuzey Avrupa menşeli senfonik ve power metal gruplarıydı. Therion ve Haggard bu tavrın gruplarını konserlerde neredeyse klasik müzik grubu gibi görmeye başlayacaktık. Kimi zaman rock formatının alışılmış düzeni içine keman girerken kimi zaman da senfoni orkestrası misali katılımlar olacaktı. Hatta Haggard iyicene azıtarak gruba keman, viyolensel, piyano, soprano vokal katarak grubun yekününü 16 kişiye çıkartacaktı. Bu tavrın etkisi ülkemizde de gözükecekti ve Almora da böylece kuruldu. 2002’de yaptıkları “Gates Of Time” albümünde dinleyenlerinin karşısına alışılmış rock enstrümanlarının yanına keman ve flütü de ekleyerek çıktılar. Almora ilk albümünde Batı’daki örneklerinin aksine kendi tavrını koyarak gitme açısından umut verici yansımalar sunacaktı. Topluluk, 1970’li yılların progressive rock tarzına daha yatkın kulaklara da hitap edebiliyordu. Ardından gelen “Kalihora’s Song”la bu tavrını sürdüren grup bir parçasında da Türk Müziği enstrümanı olan yaylı tamburu kullanacaktı. 2004’de çıkan “Shehrazad”da senfonik yapılı rock anlayışını sürdüren Almora albümün tek Türkçe parçası olan ve Sıvas’ta gericiler tarafından katledilen 37 aydına ithaf edilen “Güneşin Ozanları”nda ise toplumcu yaklaşımın önemini de vurgulayacaktı. 2005’de yaptıkları “1945” albümü grubun Japonya’da da tanınmasını sağlayacaktı. Albümün temasını 2. Dünya Savaşı ve Hiroşima’ya atılan atom bombası oluşturuyordu ve aynı isimli parçanın seslendirilmesinde de ünlü tenorümüz Hakan Aysev konuk olarak yer almıştı. Almora’nın son albümü “Kıyamet Senfonisi”nde 4 albümle gelinen senfonik yapıdan vazgeçilmeden gotik sanat anlayışına doğru yöneldiğini görüyoruz. Ancak Almora’daki gotik yaklaşım alışılmış örneklere benzemiyor diyebiliriz. Çünkü Almora gotik yapıyı moda haline gelen örnekleri taklit ederek değil, tam tersine mimaride ve başka sanat dallarında gördüğümüz haliyle yani sanat akımı olarak ele almış. Böyle olunca da kendine özgü ve ayakları yere basan bir tavır çıkmış diyebiliriz. Son albümün bir başka özelliği de bütünüyle Türkçe sözlerden oluşması. Böyle olunca da grubun şarkı sözlerindeki masalsı ve pastoral bütünlüğü daha net algılayabiliyoruz. Şarkıların Türkçe olmasına bakıp Almora’nın yurtdışı planlarını bitirdiği gibi bir sonuca varılmasın. Bundan önceki albümünün Japonya, Meksika başta olmak üzere bir çok yerde yayınlanması ve grubun tanınmaya başladığı düşünülecek olunca böyle bir tavır söz konusu da olamaz. Ayrıca grubun Latin Amerika’da hatırı sayılır bir dinleyicisinin olması da ayrıca önemli diyebiliriz. Bu yüzden Almora son albümünü hem Türkçe hem de İngilizce kaydetmiş. İngilizce kayıt da yakın bir zamanda dünya piyasasında yerini alacakmış. 9 parçanın yer aldığı ve vokalleri Bilge Kocaarslan (bir şarkıda hem flüt hem de vokal) ile Duygu Şahin’in yüklendiği “Kıyamet Senfonisi” albümünde bir şarkıda da ülkemizin önemli rockçılarından biri olan Ogün Sanlısoy konuk olmuş. Çocuk Bayramını ve Disney Channel’ın 1. yıldönümünü kutlamak amacıyla 2327 Nisan tarihleri arasında Kanyon Alışveriş Merkezi’nde beş gün boyunca sürecek bir etkinlik düzenleniyor. Çocuklar için 11.0019.00 saatleri arasında gerçekleşecek şenlikte, High School Musical dans dersleri verecek, çeşitli oyunlar, el işleri ve fotoğraf gibi etkinlikler yapılacak. Festival kapsamında Türkiye’nin sevilen pop müzik yıldızlarından Keremcem de, 26 Nisan Cumartesi saat 12.00’de konser verecek. Semalarda Sema ‘Taş Plak Sesli’ Sema bu akşam Garajistanbul’da konser verecek. Semalarda Sema isimli gecede ünlü şarkıcı, özellikle ‘Hayat Gülerken Ağlatır’ albümünden seçme şarkılar seslendirecek. 1900’lerden başlayarak yüzyılın ortalarına kadar söylenen kanto, tango, fokstrot, fantezi ve operet şarkılarını içeren proje, Sema’nın 2006 yılında çıkardığı ‘Ekho Efsane Hanımlar’ albümünün devamı. Konserde Sema’ya, Cumhur Bakışkan, Çağlayan Çetin, Selahattin Yazıcıoğlu, Melikcan Zaman ve Özge Soydan eşlik edecek. (0216 556 98 00, biletler 28.50 ve 18.50 YTL) İngiliz orkestra İngiltere’nin en çok tanınan dönem enstrüman topluluğu Orchestra of the Age of Enlightenment, 30 Nisan Çarşamba akşamı İş Sanat Kültür Merkezi’nde olacak. Robin Ticciati yönetiminde Mozart, Gluck ve Haydn’dan eserler seslendirilecek orkestraya genç İskoç soprano Lisa Milne eşlik edecek. Saat 20.00’de başlayacak etkinliği, klasik müzik severler kaçırmamalı. (0212 316 10 83, biletler 50, 40, 35 ve 30 YTL) Anadolu müzikleri Sinan Ayyıldız, Serdar Deli, Özgür Şahin, Ersan Ergün ve Ümit Kartal’dan oluşan grup EtniKa bu akşam Ruhi Su Salonu’nda konser verecek. Adını ‘kaos’ ve ‘etnika’ kelimelerinden alan topluluk kaynağını Anadolu ve çevre müzik kültürlerinden alıyor. Topluluğun yaptığı müzikte zeybek, horon, karşılama ve halay gibi müzikal kültürlerin izleri var. Konser saat 18.30’da başlayacak. (0216 414 22 39) sirin.guven?gmail.com Davullarıma sevdalıyım! Latin dünyasının efsanevi müzisyenlerinden Poncho Sanchez, 2526 Nisan tarihlerinde Babylon’da vereceği iki konser için İstanbul’da olacak. 1951 yılında Amerika’da doğan Sanchez, Meksika kökenli bir aileden geliyor. Bugüne kadar 20’den fazla albüm yayımlayan sanatçı, “Latin Soul” adlı albümüyle 2000 yılında En İyi Latin Caz Albümü dalında Grammy ödülü aldı. Sakalı ve başından hiç çıkarmadığı Kangol şapkasıyla tanınan kzulal?yahoo.com Sanchez, Babylon’da estireceği Latin fırtınası öncesinde sorularımızı yanıtladı. Konganın sihri ne? Bazı müzisyenler tinsel bir etkisi olduğunu söylüyor. Sizin için de öyle mi? Evet, davullarıma sevdalıyım! En iyi enstrümanlardan biridir konga ve ona sahip olan herkes de böyle hissedecektir. Çok uzun yıllardır kendime öyle yakın hissediyorum ki onu... Ayrıca ben kendi kongamın tasarımını da kendim yaptım, uluslararası Remo firması da bunu üretti. İnternet sitenizde sizin için “Herşeyden önce bir hikaye anlatıcısıdır,” deniyor. Müziğinizle anlattığınız hikayenin gerisindeki ana esin kaynağı ne? AfroKübaLatin Caz’ını başlatan efsanevi insanlarla müziğim aracılığıyla iletişim kuruyorum. Onların hepsini babam gibi görüyorum, hepsi benim esin kaynağım. Ayrıca uzun yıllardır çok ünlü ve büyük isimlerle gerçekleştirdiğim buluşmaları, onlarla yaptığımız kayıtlara ilişkin hikayeleri ve konser deneyimlerimi anlatmayı seviyorum. 12 yaşındayken evinizin bulunduğu sokakta çalan bir R &B grubuna katılabilmek için 50 sentlik bir gitar aldığınızı ama sonunda kendinizi o grupta şarkı söylerken ZÜLAL KALKANDELEN bulduğunuzu biliyorum. Şarkı söylemeye başlamanız böyle tesadüf müydü? Texas’tan Kaliforniya’ya taşındığımızda gerçekten o grupta yer almak istemiştim. Gitar çalmak istiyordum ama grupta zaten iki gitarcı vardı, bu nedenle ancak şarkı söyleyebileceğimi bildirdiler. Tabii ki kabul ettim. Kızkardeşim bana Tito Puente ve Tito Rodriguez’in müziğiyle nasıl dans edebileceğimi öğretmişti. Utangaç biri de değildim ve izleyicinin karşısında performans yapmayı seviyordum. Sonuçta şarkı söylemek benim için doğal bir durumdu. Şarkı söylerken konga çalmaya nasıl başladınız? Sürekli Latin Caz ve salsa dinlerdim ve bu tür müziklere karşı büyük bir sevgim vardı. Kızkardeşlerim evde hep bu tür müzik dinliyorlardı. Ben de ilk kez evimizin garajında konga çalmaya başladım. Sevdiğim plakları dinlerken onlara eşlik etmeye çalışıyordum. Yani bu işi tamamen kendi kendime öğrendim. YouTube’da “Do It!” adlı albümünüzün tanıtım videosunu izledim. Orada bir hayranınız, bu albüm için 70’lerin ünlü soul grubu Tower of Power’la yaptığınız işbirliğini “Adeta cennette yapılmış bir eşleşme” diye niteliyor. Sizin için de bu kadar mükemmel miydi? Evet, Tower of Power’ı ve geçmişteki muhteşem soul gruplarını her zaman çok sevdim. Funk soundu çok hoşuma gidiyor. Gençken Kaliforniya’da çok duyduğumuz Tower of Power’ı sevmemin nedeni de bu. “Out Of Sight” adlı albümüzde Ray Charles ile çalıştınız. Nasıl bir deneyimdi? Bu benim için bir rüyanın gerçekleşmesiydi! İnsan onun gibi bir efsane ile çalışmayı nasıl hayal edebilir? Ona çok büyük saygım var. Bir görüşe göre, Latin Caz müzisyenleri yalnızca bu tür müziği çalmayı tercih eden “caz müzisyenleri” olarak tanımlanmalı ve bir ayrım yapılmamalı. Kendisini “Latin Caz’ın büyükelçisi” şeklinde tanımlayan bir müzisyen olarak sizin bu konudaki görüşünüz ne? İlk dönemlerde “caz müzisyenlerinin” Latin Caz’ı öğrenip çalmalarının daha kolay olduğu doğru. Fakat bugün Latin müzisyenler çok daha üst bir seviyede ve artık onlar CazLatin çalmayı öğrenebiliyor. Sürekli taktığınız Kangol Tropicap şapka sizin sembolünüz olarak biliniyor. Nedir bu şapkada sizi bu kadar çeken? Son 35 yıldır Kangol Tropicap takıyorum! Çocukluğumdan beri bu şapkayı hep çok beğendim! Duruşunu çok seviyorum. İlk olarak ünlü müzisyen Patatoe Valde’nin taktığını görmüştüm. RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle