22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 EKİM 2008 CUMARTESİ 7 Burada kimse müdür değil! EMRE DÖKER Denizlere bir yelkenliyle açılma planlarınızdan ne zaman vazgeçtiniz? Ya küçükken, o dev gibi gemilerin kaptanı olma hayallerine ne oldu? Ya da emekli olunca küçük bir yat alıp koy koy gezeneceğiniz düşüncesine? İnsanoğlu hep özgürlüğün hayalini kurar yaşamı boyunca... Ya bir kuş olmak ister ya da bir gemiyle dünyayı dolaşmak. Gitmek özgürlüktür insan için. Bunun için hayallerinizi sakladığınız bilinçaltınızdan çıkarmalısınız... Artık “Üç tarafı denizlerle çevrili” Türkiye’de yetişkinler için de yelken eğitimi veriliyor. Denizlere açılmak, büyük şileplerin arasından geçerek dalgalarla ve rüzgarla dans etmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İzmir’de Leman Yelkencilik Okulu da, artan istemi karşılamaya çalışan oluşumlardan biri. Bir çok banka, sigorta, eğitim sektöründeki şirketten, kısacası “ekip çalışmasına” gereksinim duyulan iş kollarından kendilerine başvuruyor. Yelken öyle bir spor ki, üzerindeyken kimse “müdür” değil, kimse “çalışan” değil. Herkes tek bir amaç için çalışıyor ve bir kişi bile kendi bildiğine hareket yapamıyor. İşte böyle olunca da ekip çalışması meyvelerini veriyor. Deniz ticareti yapan Nemtaş firması da Lemon Yelkencilik Okulu’ndan eğitim alan firmalar arasında. Genel Müdür olmak üzere firmanın çalışanları haftanın 3 günü iş çıkışında denize açılıyorlar. Saat 18.00’de biten mesainin ardından çalışanlar denizcilik kıyafetlerini giyerek yelkenlinin yolunu tutuyorlar. Zaten İzmir Pasaport’a bakan iş yerlerinden yanaşan küçük zodiac bot, onları denize açılacakları yelkenliye doğru götürüyor. Yüzlerinde iş stresinin hiçbir belirti yok. Hele dalgakıranı geçip dalgaları iyiden iyiye hissettiklerinde kendilerine olan güvenleri bir kat daha artıyor. Dalga boyu büyüdükçe ve rüzgar sertleştikçe ekip daha hızlı çalışıyor. Yelkenin takıldığı demirin büyük dalgalarda yan yatarak denize bile değdiği oluyor. Bu nedenle ekip hem dengeyi hem de rüzgarı iyi ayarlamak zorunda. Bu nedenle yelkenlinin üzerinde de sürekli bir hareket var. Bu yolculuklardan birine eşlik etme olanağı bulduk biz de. Uzaktan göründüğü kadar eğlenceli ve bir o kadar da stres atmaya yardımcı bu spor, daha da ilgi göreceğe benziyor. Pasaport’taki seyir teraslarında oturan insanlar, ekibe “keşke bende orada olsam” bakışı atıyor. Kıyıda durarak körfezi izlemek ayrı bir keyif ama yelkenlinin üzerinden kıyıya bakmanın tadı bambaşka. Ulusal yelken sporcusu Tolga Yağlı ve Serhat Altay tarafından kurulan Lemon Yelkencilik Okulu da İzmir’de “yetişkinler” için yelken eğitimi veriyor. Yağlı, en az 5 kişilik gruplara yelken dersi verdiklerini belirtiyor. Son dönem banka ve sigorta şirketlerini kendilerine geldiğini vurgulayan Yağlı, “Bu spor ekip çalışmasını o kadar destekliyor ki, bizlerle yelken yapan ekiplerin çalışma alanlarında da önemli başarılar kazanacağını düşünüyoruz. Hatta bazı ekipler kendilerine yelkenli alma durumuna bile geldiler. Bir ekibimiz de Göcek’teki yelken yarışlarında birincilik kazandı” diye konuşuyor. İnsanların kendilerine hobi edinmeleri gerektiğini, İzmirlilerin denizi daha fazla kullanmak için yelkene yönelmelerini öneren Yağlı, grupların ekip çalışmasında kazandığı başarıların yanında denize açılanların iş ve özel hayatlarında stresten uzak bir yaşam sürdüklerini de vurguluyor. Özellikle işbirliği konusunda kazanılan birikimlerin ardından iş yeri temsilcilerinden olumlu tepkiler aldıklarını dile getiren Yağlı, kişinin özgüven kazanmasında da yelkenin önenime dikkat çekiyor. Onun korkmak için fazla zamanı yoktu, bombaların patladığı, kurşunların vızıldadığı, şeriatın hüküm sürdüğü topraklarda kadın polis olmanın gururunu taşıyordu. Şeytan çıkmazının cesur yüreği susturuldu “‘Malalay Kakar’ diyerek selamlıyor bizi ve gülerek burkasını çıkarıyor. ‘Polis memuruyum’. Üstündeki üniforma, ceket, pantolon, uzun bir redingot, ağır çizmeler ve tabancısını taşıdığı kemerden ibaret. Nihayet onunla karşı karşıya oturunca, ne kadar güzel bir kadın olduğunu görebiliyorum. Öğleden sonranın nispeten zayıf ışıklarına rağmen saçları ışıl ışıl. Kızıla çalan kahverengi saçları var. Cildi düz ve pürüzsüz; oval yüzü ise yumuşak hatlara sahip. Simli siyah bir başörtüsü saçlarını örtüyor. Parmaklarında iki altın yüzük var ve tırnaklarına mor oje sürmüş. Ama en çok beğendiğim yanı, özenle aldığı yay gibi kaşları. Kirpikleri ok gibi ve maskarayla uzatılmış.” Breıtkreuz’a kendisini anlatıyordu: “Babam polisti ve polis akademisinde ders veriyordu. Kardeşlerim de polis olacaktı ve günün birinde, babama polis olmak istediğimi söyledikten kısa süre sonra, bunu yavaş yavaş kabullenmeye başladı. Bundan da asla pişman olmadı. Bugün hala benimle gurur duyar. Ne de olsa koca bölgenin tek kadın polisiyim ben. Bundan çok uzun bir zaman önce kuzeydeki Lağmen bölgesinden buraya taşındık. Babamın Kandahar’a tayini çıkmıştı; biz de onunla geldik. 15’imde polis eğitimi almaya başladım. Babam bana bizzat ders veriyordu ve bu, alabileceğim en iyi dersti, sıkı ve adil bir eğitim. Üç yıllık meslek eğitiminin ardından bu büroda işe başladım.” Tabii hiç de kolay olmamıştı bu. Kakar’ın deyimiyle “Tam bir sansasyondu.” Köktendinci Taliban yönetimi döneminde diğer kadınlar gibi eve hapsedilmişti Kakar: “Taliban döneminde hiçbir kadın dışarı adımını atamazdı; doktora bile gidemezdi. Bunu tahayyül edebiliyor musunuz? Öyle çok sıkıntısı, öyle çok acısı vardı ki kadınların ve öyle zor zamanlar geçti ki, tahmin edemezsiniz. Bir kadın hayatını kaybettiğinde, onunla ilgilenecek kimse olmazdı. Ne olacak ki, denirdi, kadın işte. Afganistan Taliban’dan kurtulunca kadınlar nihayet tekrar dışarı çıkıp çalışmaya başlayabilmişti; erkekli kadınlı, bürolarda ya da başka yerlerde.” Kakar da Taliban’ın devrilmesinden sonra işinin başına dönmüştü: “Buraya vardığımda bütün karakolun silahlı adamlarla dolu olduğunu gördüm. Bunlar askerdi ve hiçbirini tanımıyordum. Fakat kendi aralarında öyle meşguldüler ki, binaya girmeyi başarabildim. Nasıl şaşkına döndüğümü çok iyi hatırlıyorum. Her yandan iğrenç bir koku yayılıyordu. Bütün odalar namazgaha dönmüştü; Talibanlar polis karakolunu Kuran okuluna çevirmişti adeta. Koridorlar, halılar, her yer pislik içindeydi. Bir şey diyeyim size, onlardan nefret ettim, Talibanlardan; bütün o yıllar boyunca... Bizi eve kilitlediler, evde kalmak zorunda kaldık. Fakat çalışmayana para vermiyor kimse; şeytan çıkmazı gibi bir şeydi bu... Geleneklerin bekçisi bu heriflerdi öyle mi; güleyim bari! Her şeyi kirlettiler, ülkemizi, inancımızı, her şeyi...” Her yaşta yelken... Her yaşta kolaylıkla öğrenilebilen yelken sporu, strateji geliştirme, ekip çalışması, işbirliğini öne çıkartan unsunlarıyla kişisel ve kurumsal gelişime önemli katkılar yapıyor. Çocukların sağlıklı gelişmesini sağlayan bu spor için Türkiye’de yüzlerce parkur yer alıyor. Tüm dünyada çeşitli boyutlarda ve farklı koşullara (deniz, göl, okyanus) uyumlu olarak üretilen değişik tasarımlarda yelken tekneleri bulunuyor. Yarışmak isteyenler hafif ve toplam yelken alanı büyük olan hızlı yelkenlileri, gezinti sevenler de yelken alanı daha küçük, devrilme riski taşımayan daha düşük performanslı tekneleri tercih ediyorlar. Yelken kısaca deniz, rüzgar, dalga ve akıntı gibi kontrolü bizde olmayan ve sürekli bir değişim içinde olan dış kuvvetleri yöneterek hedefe varma mücadelesi olarak tanımlanıyor. Bu nedenle suyun üzerinde yaptığınız hız ve emeğin karşılığında varılan noktada alınan hazzın tadı bir başka oluyor. KORKMUYORUM Düşmanları olduğunu ve kendisini öldürmek istediklerini biliyordu Malalay Kakar. Bunu açıkça dile getirirken ‘korkmadığını’ da vurguluyordu: “Evime, bir kadın olarak hükümet için çalışamayacağımı ve uyarılarını dikkate almazsam beni öldüreceklerini yazdıkları mektuplar yolluyorlar. Ama ben korkmuyorum. İşimi benden alamazlar. Mesleğimi seviyorum ve çalışmaya devam edeceğim. Bombaların patladığı ve kurşunların vızıldadığı bir yerde korkmak için fazla zamanı olmuyor insanın. Kendini duruma öyle kaptırırsın ki korkmak aklına bile gelmez. Ne gibi tehlikelerle karşılaştığımı elbette ki anlatmıyorum aileme; onları korkutmak istemiyorum. Ama korkmuyorum da.” Üniformasını bile pazara gidip aldığı yeşil bir kumaştan kendisi diktiren cesur bir kadın polis Malalay Kakar, Galina Breitkreuz ile yaptığı röportajdan dört yıl sonra silahlı saldırı sonucu öldürüldü. ŞİİRLE İKNA ETTİ Galina Breitkreuz, Cumhuriyet Kitapları’nın yayımladığı “Afganistan Gerçeğinde. Şeriata Karşı Kadınlar” kitabında Malalay Kakar’la karşılaştığı andaki duygularını böyle özetliyor. Kakar, geçtiğimiz hafta Taliban tarafından öldürülen Afganistan’ın en üst düzey rütbeli kadın emniyet görevlisiydi. Afganistan tarihinin en cesur kadının ismini taşıyordu Malalay. 1880’de Malalay Mayvand isimli bir kadın, infaz yerindeki adamları bir şiirle İngiliz sömürge güçlerine karşı direnişe ikna etmeyi başarmış, ardından da, kurulan birliğin elde edeceği zaferde önemli bir rol oynamış. Galina Breıtkreuz, Kandahar’a gidip yüzyüze görüşünceye kadar bu altı çocuklu, cesur, zeki ve güzel kadın polisin varlığına inanamamıştı. Kamu hizmetlerinin erkek işi olduğu, kadınların eve hapsedildiği, şeriatın hüküm sürdüğü bu topraklarda burkanın altında bir kadın polis Malalay Kakar, Galina Teknoloji HAKAN AKARSU hakana?cumhuriyet.com.tr ZyXEL, ev kullanıcıları için mükemmel multimedya ve dijital eğlence çözümleri sunuyor. İnternete çıkış kapınız için ZyXEL Prestige P660HWT1 kablosuz ADSL router modem, dosyalarınızı saklamak için DLNA uyumlu ZyXEL NSA–220 ağ depolama ünitesi, tüm bu multimedya içeriği oturma odanızın rahatlığında televizyonunuzda izlemeniz için yine DLNA uyumlu ZyXEL DMA1000W kablosuz dijital medya adaptörü ve servis sağlayıcıların IPTV servisi vermeye başlamasıyla birlikte internet bağlantınız üzerinden TV izlemenize imkân veren SetTop Box STB–1003 harika birer seçim olarak öne çıkıyor. ? Şıklığın yeni adı Creative Zen Mozaic ZEN Mozaic sıra dışı ve şık tasarımıyla dikkat çekerken, 32 kanal hafızalı FM radyosu ile eğlenceye kesintisiz yaşamayı garanti ediyor. ZEN Mozaic’in 1,8 inçlik TFT LCD ekranıyla en parlak ortamlarda bile fotoğraflarınıza bakabilir, video izleyebilirsiniz. ZEN Mozaic’in 2 GB’lık kapasitesi ile binlerce fotoğraf, müzik ve videoyu yanınızda taşıyabilir, güçlü dahili hoparlörü ile kulaklığa ihtiyaç duymadan müziğinizi dinleyebilir, etrafınızdakilerle de paylaşabilirsiniz. ? Evinizdeki eğlenceye yeni boyut ASUS’un yeni yıldızı ASUS Nova Lite PX24, dünyanın en küçük full HD destekli yeni Mini masaüstü bilgisayarı. Kompakt ve güçlü bir ev eğlence sistemine ihtiyaç duyanlar için mükemmel bir seçenek olan Nova Lite PX24, yüksek kaliteli ses ve görüntü performansı ile maksimum eğlence ve multimedia keyfini garanti ederken yüksek enerji tasarrufu ve ultra sessiz çalışma ortamı sağlıyor. Nova Lite PX24 Mini PC küçük boyutuna rağmen 1080i/1080p çıkışı ile yüksek çözünürlüklü görüntüleri destekliyor. Dâhili bağımsız ekran kartı, üst düzey makinelerin performanslarıyla rekabet edebilecek mükemmellikte oyun oynayabilme imkânı sağlarken, HDMI/DVI arayüzü de temiz ve parlak görüntüler üreterek kullanıcıların yüksek çözünürlüklü görüntü ihtiyacını karşılıyor. ? ASUS’tan minik dev ? Samsung’dan yeni seri dizüstü Samsung Electronics, dizüstü bilgisayarda yenilikçi parlak siyah Aura tasarımlı ve yüksek perfomanslı R60+ modeli ile dikkatleri üstüne çekiyor. Taşınabilirliği en üst noktada tüketicilere sunan 2.68 kilogramlık Samsung R60+, şık tasarımı, 15,4 geniş ekranının yanı sıra teknolojinin en son ürünü Intel Core Duo mobil teknolojisi, ATI’nin Radeon HD 3400 ekran kartı ile birleştirmiş ve en yeni Microsoft Windows Vista işletim sistemini sunuyor. Tüm yeni Samsung dizüstü bilgisayarlarında olduğu gibi, R60+ mükemmel bir teknolojik gelişimi; Silver Nano teknolojisini sunuyor. Klavyesine serpilmiş nano boyutlu gümüş iyonları ile sisteminizi bakterilerden tamamen uzak tutuyor. Dizüstü bilgisayarın satış fiyatı KDV hariç 899 dolar olacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle