22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 04 EKİM 2008 CUMARTESİ İnternette suç değil sansür var İfade özgürlüğünün hâlâ tartışıldığı ülkemizde ‘sansür’ zihniyeti devam ediyor. Çağın en çok kullanılan iletişim mecrası interneti susturmak ise Türkiye’de bir telefon uzaklığında. İhbar edilen siteler önce kapanıyor sonra mahkemeye gidiliyor. Yani önce zanlı infaz ediliyor sonra yargılanıyor. Bu yasa sansür yasası olmaktan kurtulamaz Fikret İlkiz, 5651 sayılı yasanın ‘internette sınırlandırma’ ve ayrıca bazı suçlarla ilgili olarak yer sağlayıcı, içerik sağlayıcı ve erişim sağlayıcılar üzerinden ‘mücadele’ yasası olduğunu söylüyor. Bu kanunun internet ortamında yapılan yayınlar karşısında sadece çocukları, gençleri ve aileleri internet ortamındaki zararlı yayınlardan korumak amacı ile hazırlandığını belirtirken, kanunun internet ortamında yapılan yayınlardaki sorumluluk sistemini kuran ve tanımları doğru düzgün yapan temel bir yasa olmadığının altını çiziyor. Bu kanuna göre; içeriğinde 9 katalog suçun bulunduğu internet ortamındaki bu yayınlarla ilgili olarak erişimin engellenmesine karar verildiğini ve bu kararın verilme sürecinde sorunlar yaşandığının altını çizerken yasal süreci şöyle açıklıyor: “Erişimin engellenmesi kararı, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından veriliyor. Ayrıca Yasada sayılan ‘belirli suçların’ internet yolu ile işlenmesini önlemek amacı ile görev ve yetki ‘idari’ olarak Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na veriliyor. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, internet yayınlarının içerik veya yer sağlayıcısının yurt dışında bulunması halinde veya içerik veya yer sağlayıcısı yurt içinde bulunsa bile çocukların cinsel istismarı ile müstehcenlik suçunun işlendiği konusunda yeterli şüphe oluşturan yayınlara ilişkin olarak erişimin engellenmesi kararını re’sen verebiliyor.” İlkiz, 5651’in sınırlı olarak internette mücadele yasası olarak kabul edildiğini ve bu yasanın, “sansür yasası” olarak değerlendirilmekten kurtulamayacağını, çünkü bu yasanın “internet ortamındaki yayınların tümü için geçerli” bir yasa olmadığını, bu nedenle TİB’in tüm sınırlandırma ve “site kapatma” kararlarının sorumlusu olarak görüldüğünün altını çiziyor. TİB’in tüm kapatmalardan re’sen kapatma yetkisi sınırlı olduğu için sorumlu olmadığını o yüzden de biraz da yasanın kendisine bakmak gerektiğine dikkat çekiyor: “Asıl olan ifade özgürlüğü ve bu özgürlüğün sınırlandırmalarına uygun bir yasa yapılması gerekir. Ama siyasi iktidar bunu tercih etmemiştir. Aksine sınırlı bir yasa ile; tüm internet yayınlarının denetimi gibi bir tutumun ortaya çıktığı sorunlar tartışılmaktadır. Bu yasa bunun için yeterli olmadığı gibi; tüm internet yayınları için çıkarılmış bir kanun da değildir. Bu yasanın kendi içinde çelişkili maddelerinin uygulanması suretiyle yapılacak işlemler tartışma yaratır. Sansür olarak nitelendirilir.” Mayıs 2007’de, ünlü video paylaşım sitesi Youtube, Atatürk’e hakaret içeren bir video yüzünden Türkiye’den erişilemez duruma geçti. 19 Eylül’de dünyaca ünlü evrim teorisyeni bilim adamı Richard Dawkins’in sitesi Adnan Oktar’ın SİNEM Yaratılış Atlası kitabının DÖNMEZ eleştirisi yüzünden yapılan şikayet yüzünden kişilik haklarına hakaret edilmesi gerekçesiyle kapatıldı. 22 Eylül’de yine malum kitap aleyhinde bir basın açıklamasında bulunan EğitimSen’in sitesi yine kişilik haklarına hakaretten kapatıldı. 29 Eylül’de ekşisözlük Telekom tarafından erişimi kesildi, 3 saat sonra avukatların itirazı üzerine tekrar açıldı. Peki, size sorumuz şu: “Siz internet sitelerinin kapanmasına ne kadar zamandan beri şaşırmıyorsunuz?” Kısa bir an dahi olsa düşündüğünüzde, youtube’un kapalı olmasını ne kadar kanıksadığımızı, bir sitede ‘bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir’ ibaresini gördüğümüzde artık çocukların bile bildiği proxy sitelerinden ulaştığımız kapalı sitelerin üzerine düşünmediğinizin farkına varacaksınız. Youtube’un neden açılmadığı konusunda faaliyet belgesi alıp Türkiye’ye uygun mu değilller mi diye kontrol edilmelerinin beklendiğini biliyoruz. Dünyadaki bütün sitelerden Türkiye’den faaliyet belgesi almalarını beklemek biraz mantıksız da gelse, çocuklar gibi omuz silkip ‘bana ne’ demeye devam ediyoruz. Bu konuda komik örnekler de yok değil. Mahsun Kırmızıgül’ün avukatı, müvekkilinin kişilik haklarına müdahale ettiği için aralarında dünyanın en büyük sinema veritabanlarından biri olan imdb.com’un da bulunduğu 4 sitenin kapatılmasını istemiş. Savcının sitenin adını imdb değil imbd yazması sayesinde bir ayıptan daha kurtulmuş olduk. Sansür toplumu olma yolunda ilerlerken, ifade özgürlüğünü hala tartıştığımız Türkiye’de yasaklanması bize artık anormal gelmeyen bu sitelere erişilememenin ‘imaj bozduğu’ ayyuka çıktı. Bu bir kapanıp bir açılan internet sitelerinin kapanmasının ‘neden’i yok. Biz de sansürcü bir zihniyetin hakim olduğu sözde özgürlük platformunu, yasaları, neler yapıldığını ve neler gerektiğini ilgililere sorduk. Çıkan sonuç aynı: 5651 sayılı yasa baştan aşağı değişmeli. İnternet siteleri suç değil, sansür yüzünden kapatılıyor. Biz de, internet sansürü konusunu, Türkiye Bilişim Derneği yönetim kurulu üyesi Türker Gülüm, BESAM başkanı Esen Arslandoğan, İnternet ve Hukuk Platformu yürütme kurulundan Avukat Fikret İlkiz ve sansuresansur.org sitesinin kurucuları Fırat Yıldız, Deniz Tan ve Selim Yörük’le konuştuk. Kimilerine göre saç teli müstehcen Geçen ay yine bir video paylaşım sitesi olan dailymotion’un kapatılmasının ardından, reklam ve tasarım dünyasından haberler veren, 700’e yakın reklam filmi, animasyon ve kısa film bulunan elmaaltshift sitesinin kurucusu Fırat Yıldız, siteyi kendi isteğiyle kapatmaya karar vermiş. “Bir baktım bütün site bembeyaz görünüyor, bütün video paylaşım siteleri yasaklı” diyen Yıldız, önce sitelerde gördüğümüz ‘bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir’ yazısının çıkacağı şekilde kapatmış blogu. İlk önce ciddiye alıp gerçek sananlar da olmuş tabii. Daha sonra bunun bir protesto olduğunu iyice belli etmek için ‘bu siteye erişim kendi kararıyla engellenmiştir’ yazısını tercih etmiş. Sonra Selim Yörük anafikir.com sitesinde site kapatmak için gereken kodu yazmış ve kampanya bu şekilde başlamış. Sonrasında kulaktan kulağa yayılmış ve 1 hafta içinde 441 site kendini kapatmış. Kampanya bu büyük ilgiyle birlikte sansuresansur.org sitesine taşınmış. Deniz Tan, “1 haftanın sonunda herkes kendi isteğiyle bir şeyler yapmaya başladı. Biz kıvılcımı çaktık sadece. Biz bile bu kadar ilgi beklemiyorduk” diyor. Bir sonraki hareket de 15 Eylül’de biteceği söylenen ancak kullanıcıların yoğun ilgisiyle hala bitmeyen poster hareketi. Şu an sansuresansur.org sitesinde ve facebook’ta oluşturulan grupta 100’ün üzerinde poster var. ‘BİZİM İLGİMİZ YOK’ Telekomünikasyon Kurumu İletişim Başkanlığı’na da bu konudaki görüşlerini sorduk. Her engellenen sitenin TİB’nın sorumluluğunda olmadığını, sadece 5651 sayılı yasada geçen 9 katalog suçla ilgili engellemelerin TİB tarafından yapıldığını, onların da yurtdışı kökenli siteler için re’sen kapatma yetkisinin olduğunu ancak yurt içinde yer alan sitelere ‘bildirkaldır’ yönteminin uygulandığını belirtirken, diğer kapatılan sitelerin TCK’ya bağlı olarak Telekom, TTNet ve diğer servis sağlayıcılar tarafından kapatıldığını bildirdi. “Son zamanlardaki site kapatmalarıyla bizim bir ilgimiz yok” diyen yetkili, Türkiye’den faaliyet belgesi aldıkları takdirde sitelerin muhatap alınacağını ve böylece re’sen kapatmaların da azalacağını söyledi. 22 Eylül tarihli istatistiklere göre, şu anda 1112 site kapalı ve bunların 861’i re’sen kapalı. Bu sitelerden 415’i ‘Çocuk istismarı’, 352’si ‘Müstehcenlik’ 79’u ‘Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama’, 51’i ‘Atatürk aleyhine işlenen suçlar’, 25’i ‘bahis ve kumar’, 12’si ise ‘Fuhuş’ gerekçesiyle kapatılmış. Her ne kadar geçen hafta ‘ekşisözlük’ hiçbir gerekçe ve yasa maddesi belirtilmeden kapatılsa da, 5651’de bu kapatmalar dışında intihara yönlendirme, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini suçları da içeriyor. BİR ÖNİZLEME Sansuresansur kampanyasının 3 temsilcisi de, önünü açtıkları kampanyanın esas amacının internet kullanıcıları başta olmak üzere bir uyarı yapmak olduğunu belirtiyor. ‘Bir gün sürekli girdiğiniz, bilgi aldığınız site de kapanabilir. Suçlu olması, ya da Atatürk’e hakaret, çocuk istismarı içermesi gerekmiyor’ mesajını vermeye çalışıyorlar. Tan, insanların sitelere başka yöntemler kullanarak ulaşabildikleri için tepki göstermediklerini zaten asıl amaçlarının da bu kitleyi uyarmak ve unutmamalrını sağlamak olduğunu belirtirken, bu sistemin tamamen ters işlediğini suçu kanıtlanana kadar masum değil, masumiyeti kanıtlanana kadar suçlu olduğunu ifade ediyor: “Sakıncalı buldukları sayfaları ayıklamak yerine hepsini kapatıyorlar. Müstehcenlik de tarif edilmiyor ki yasada, kimilerine göre saç teli müstehcen...” Yörük ise gelecekte bu zihniyet devam ederse bizi bekleyen tehlikeye dikkat çekiyor: “Gelecekte belki de sadece 100 site olacak biz de onlara girebileceğiz. İnternet çok büyük bir bilgi kaynağı ama bunu kullamayacağımız günler gelecek. O yüzden kampanyanın ismi geleceğin internetinin önizlemesini yapıyoruz.” Hız yüzünden yolları kapamak gibi Türker Gülüm, özellikle Yargıtay’a bağlı re’sen kapatmalardan şikayetçi. Haklı mı haksız mı sorgulanmadan, mahkeme kararı ile onaylamadan, binlerce kişinin blogunun yer aldığı wordpress.com, sonrasında youtube’un kapanmasının bir adamın hız yapmasından dolayı tüm yolları kapatmaya benzetiyor: “Youtube örneğini ele alalım. Atatürk aleyhine 15 video varsa Türkiye’nin turizmini tanıtan, doğa güzelliklerini anlatan 100 binlerce video var. Atatürk aleyhine propagandadan Türkiye’de kaç kişi etkilenir? Biz kafamızı devekuşu gibi kuma sokarak kurtulduğumuzu sanıyoruz. Yurtdışında 1 milyar kişi o videoları görüyor. Şimdi kimi cezalandırmış oldum?” BESAM: Bizi paravan olarak kullanmasınlar İnternet sitelerinin erişim engelleri fikri mülkiyet açısından da sorun teşkil ediyor. Ancak mp3 sitelerine bir uyarı yapmak ve içeriği kaldırmalarını istemek gibi bir çözüm olabilecekken sitelerin kapanması işi iyice güç duruma sokuyor. 2 hafta önce düzenlenen İnternet ve Fikri Mülkiyet konulu panelde, BESAM başkanı Esen Arslandoğan, panel sonrası “BESAM olarak elbette korsan yüzünden kapatmaların başka çaresi yoksa yanında olmak zorundayız ancak FSEK’i bahane olarak kullanarak yapılan sansüre biz de karşıyız çünkü bu en başta ifade özgürlüğünü kısıtlıyor” dedi. Sitelerin kapatılmasından sorumlu 5651 sayılı yasa aslında anayasaya bile aykırı. Anayasanın 29. maddesinde yer alan bir kanunun “Haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, mali ve teknik şartlar koyamaz” hükmüne uymuyor. C MY B C MY B Anayasaya aykırı yasa
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle